15 Ağustos 2019 Perşembe

Aşkın Rengi [HİKAYE / Story]


Aşkın Rengi....

Merve_ELFish production gururla sunar...
Tanıtım...

Deniz Akay 28 yaşında başarılı bir iş adamıdır,
sert mizaçlı, nadiren gülen, ve aşka vakti olmayan
biridir, ama bir kusuru vardır dil,
dil öğrenme konusu olunca biraz zorlanıyordur,

Deniz'in'in en yakın arkadaşı,dostu, Eren Kaya ise Deniz'in tam tersidir,
Eren Deniz'e aşk konusunda taktikler vermeye çalışsada
Deniz Eren'i o konuda asla dinlemiyordur,
ama Aşk birgün herkesin kapısını çalacaktır...

Ece Aydın 26 yaşında, dil öğrenme delisi ve başarılı bir tercümanlık
şirketinde çevirmen olarak çalışan biridir,
Ece'nin tek bildiği aşk, dil aşkıdır,
Ece'nin ev arkadaşı ve en iyi dostu olan ışıl Yılmaz ise Ece gibi
çevirmen olsada, bir tur şirketinde çalışıyordur,deli dolu bir kızdır...

                              Kader bu iki insanı nasıl karşılaştırıp bir araya getirecektir?
                                Film tadında bu güzel hikaye'yi okumaya var mısınız?

                                                       Pek yakında sizlerle...

----------------------------------------------------------------------------------------------------------




Aşkın Rengi... part 1


Deniz her sabah olduğu gibi erkenden kalkar sporunu yapar,
kahvaltısını yapar, jilet gibi giyinir ve
tüm karizmatikliği ile son model arabasına biner ve
işine gider...

Asistan Nilüfer: Günaydın Deniz bey

Deniz: Günaydın Nilüfer, ekibe söyle 15 dakika sonra
herkes toplantı odasında olsun

-Nilüfer: peki, ee Deniz bey, Beauty Kozmetik'den Ali bey
sizinle görüşmek için randevu talep ediyor.

-Deniz: Randevuyu ben mi ayarlayayım peki?
Nilüfer bugün programda yer aç, görüşmeyi ayarla
ayrıca nerede benim Amerikanom

Nilüfer: hemen getiriyorum Deniz bey.


Çalışanlar Deniz için: yine solundan kalkmış.
Solundan kalkmadığı bir gün mü var.
Buzlar prensi.
Biraz gülümsese tatlı dilli olsa, hep bir sinir stres.
gibi yorumlar yaparlar.


Nilüfer Deniz'in odasının kapısını çalar ve içeriye girer
Deniz'e Amerikanosunu verir ve hızlıcana programı
üstünden geçer...

15 dakika sonra ise herkes Deniz'in talimatı ile toplantı odasında
hazır bulunur, Deniz gelir toplantı yaparlar...

----

Ece izin günündedir ve izin gününde en sevdiği şeyi yapıyordur,
uyumak...
Ece uyurken Işıl onu zorla uyandırmaya çalışır,

-Işıl: Ece hadi kalk ya izin gününde uyumak nedir Allah aşkına
kalk giyin gezip tozalım biraz hava alalım


-Ece: Işıl yürü git 250 gram huzur ver bana, evde pinekleyeceğim 
bugün, şuradan şuraya gitmeyeceğim

-Işıl: Bak ama sana mis gibi Türk kahvesi yaptım, sonra
sahilde bir güzel kahvaltı yapmak için rezervasyon yaptırdım,
sonra tekne turu ayarladım, senin sevdiğin şu fenere de gideriz,
yaaa hadi kalk lütfen


-Ece: Ömrümü yedin ömrümü, tamam kalktım, mutlu musun?

-Işıl: Evet :) Yarım saate hazır ol, Sultan arıyor
onunla konuşmam bitene kadar

-Ece: Sultan ile konuşmaya başlarsan senin çenen durmaz
yarım saat süreceğine emin misin?

-Işıl: Hala duruyor musun sen, hazırlan hadi, hee makyaj da yap.

-Ece: Biliyorsun ki makyaj bana göre değil,ıyyy kimyasal şeyler

-Işıl: bari bir ruj falan sür,zaten kansızsın,dudaklarının rengi
solmuş.


-----

Ayna Kozmetik...


-Deniz: Pekala her şey anlaşıldı mı?

-Ekip: Evet efendim

-Deniz: Güzel hemen çalışmalara koyulalım.
Nilüfer şu Koreli iş adamları ile toplantı ne zaman?


-Nilüfer: Yarın öğren 12 de Şans restoranda toplantınız
var, Bay Lee ve ortağı bu akşam otellerine yerleşecekler
emrettiğiniz gibi özel şöför gönderip onları istanbul havalimanından
aldıracağım

-Deniz: Peki toplantı için tercüman?

-Nilüfer: Tercüman ayarlamamızı istememiştiniz

-Deniz: onuda ben mi düşüneceğim, işini doğru düzgün yap,
her şeyi ben düşünüp yapacaksam sen neden varsın Nilüfer?
çık dışarı, hemen şu işi hallet, oyun oynamıyoruz burada.

-Nilüfer: peki efendim


Nilüfer Deniz'in odasından çıkar, uyuz patron der ve 
iyi bir tercüman araştırmasına girer, bir şirket bulur
ve bir çevirmen ayarlar...


Ertesi gün...

Işıl Ece'yi sabah uyandırmış ve iki arkadaş
hızlı hızlı hazırlanıp kahvaltılarını yapıp
işlerine gitmişlerdir, öğlen yemeği içinde
sözleşmişlerdir...

Ece ışılla sözleştiği restorana
erken gelmiştir, ışılı beklerken
hobi olarak gönüllü olarak yaptığı
çevirileri halletmek için dizüstü bilgisayarını 
açar çeviri yapmaya başlar...

Saat gelmiştir Koreli iş adamları neredeyse gelmek üzeredir
Nilüfer toplantı için Deniz'e karşı manzarası olan bir masa
rezerve etmiştir, Deniz saatine bakar ve Nilüfer'e döner

-Deniz: Nerede bu çevirmen? saat kaç oldu?
adamlar gelecek? beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz siz?

-Nilüfer: efendim defalarca telefon ettim ama açmıyorlar

Deniz öfkeyle sesini yükseltir 

-Deniz: Eğer bir tercüman bile ayarlayamıyorsan,
eğer ki o tercüman bugün buraya gelmezse,sen kovulacaksın. 


Deniz'in bu söylediğini Ece duyar ve hızlıcana bir
döner Deniz'e bakıp başını çevirir, çevirisine 
devam etmeye çalışır ama konsantrasyonu bozulmuştur bile.
Koreli iş adamları gelir selamlaşırlar ama tercüman
ortalıkta yoktur...
Koreli iş adamları Korece bir şeyler söylüyordur
kimse hiç bir şey anlamıyordur, böyle oldukça
tercüman hala gelmeyince Deniz'in sinirleri kat kat
artıyordur...

Ece Koreli iş adamlarının ne dediğini anlıyordur
ama müdehale etmek istemiyordur, Ece bir kez daha Deniz'e bakar
ve Deniz'in gözlerinden ateş fışkırıyordur, Ece kendini tutamaz
ve Garson'dan bir tane elma ister,garson Ece'ye bir elma getirir
ve Ece çaktırmadan kapı tarafına geçer, Dışarıdan geliyor gibi
Deniz'in masasına gelir...

Ece Koreli iş adamlarına önce Elma'yı verir sonra Korece
onları selamlar ve neden geç kaldığını korece anlatır,
Koreli genç ve yakışıklı iş adamları Ece'ye anlayış gösterirler


-Ece Deniz'e: Merhaba 

-Deniz: Seninle sonra görüşeceğiz, şimdi işini yap

Nilüfer şaşkın bir şekilde Ece'ye bakar,Ece biraz
Korelilerin gönlünü yapmak için onlarla şakalaşır,
Deniz'in kızgın bakışı ile konuya girer ve Deniz'in
dediklerini Korelilere, Korelilerin dediklerini de Türkçe olarak
Deniz'e iletir, yemekler yenilmiş toplantı olumlu geçmiştir,
Koreli iş adamları bay lee ve bay choi giderken 
"sizinle tanışmak bir şereftir Ece hanım, böyle güzel ve
düşünceli bir çalışanınız olduğu için çok şanslısınız Deniz bey,
umarım bir dahaki sefere tekrar görüşürüz Ece hanım" der

-Deniz: Eee tercüme et ne dediler?

-Ece: Toplantının olumlu geçtiğini bir sonraki sefer
tekrar görüşmek istediklerini ve sizin şanslı olduğunuzu söylediler


-Deniz: Ne için şanslıymışım ben?

-Ece: Benim gibi bir tercümanınız olduğu için.

-Deniz: Saçmalık

Deniz iş adamlarının elini sıkar ve teşekkür ettiğini
sözleşmeyi hazırlayıp onları arayacağını söyler Ece çevirir
ve Bya lee ile bay choi restorandan ayrılır ayrılmaz 
Deniz Ece'ye döner


-Deniz: Bu ne sorumsuzluk,belirlenen saatten 5 dakika önce
burada olman gerekiyordu, ne söyledin gelir gelmez o adamlara?
ve neden bir kırmızı elma verdin? dalga mı geçiyorsun sen?

-Nilüfer: Deniz bey

-Deniz: çocuk oyuncağı gibi herkesi tercüman yaparlarsa işimiz var

-Ece: birincisi gelir gelmez bir bahane uydurdum ve 
önce onlara elmayı verdim sonra da geç kaldığım için özür diledim,
ikincisi elmayı verir vermez iyi niyetli olduğumu anladılar
ve özrümü kabul ettiler, elmayı vermemdeki sebep, Korede elma
beni affet, özür dilerim anlamındadır...


-Nilüfer: biz Mehmet bey'i bekliyorduk tercüman olarak
siz nasıl...

-Deniz: Bir dakika senin ayarladığın tercuman bu değil mi?

-Nilüfer: hayır efendim

-Ece: Bu değil benim bir adım var beyefendi, Ece,
sessiz sakin masamda otururken kaba bir şekilde
sesinizi yükselterek bir çalışanınıza, özellikle bir bayana
bağırmanız ve onu kovmakla tehdit etmenize dayanamadım
ve müdehale etme gereği duydum.


-Deniz: Bakın Ece hanım işime karışılmasından hiç hoşlanmam
ama yinede koreli iş adamlarına tercümanlık yaptığınız için
hak ettiğiniz paranızı alacaksınız...

Ece söyle hafiften güler ve yarımın karşılığı benim gözümde 
para değildir, siz bu çalışanınızı işten çıkartmayın yeter,
iyi günler...


Ece arkasını döner ve çeker gider...


--------

Part 2


Akşam...

-Işıl: biraz geç kaldım diye hemen beklemeden gitmişsin Ece

-Ece: biraz!

-Işıl: tamam 1 saatten fazla olmuş olabilir ama ne yapayım
Havaalanından turist almam gerekiyordu,son dakika iş
çıkarttılar bana, eee sen ne yaptın?

-Ece: Ne yapacağım burnu havada kendini beğenmiş birine
yardım ettim.

-Işıl: Yuh ciddi misin? nasıl oldu peki?

-Ece: patronlar diye çalışanlarını istedikleri zaman
kovacaklarını düşünüyorlar, birde yardım ettim diye
para vermeye kalktı ya, şaka gibi.


-Işıl: Omo!! bu seni delirtmiştir ki delirtmiş,
ama anlamadığım şey nasıl yardım ettin?

-Ece: Seni beklerken çeviri yapayım dedim tam konsantre olmuştum ki
Adamın biri çalışanına bağırıp çağırıyor ve onu işten kovacağını
söyleyip tehdit ediyor

-Işıl: eee?

-Ece: Eeesi şu, bunlar iş toplantısı için oradalarmış
ve iş adamlarıda koreli, adamın asistanı kızcağızda
bir tercüman ayarlamış ama tercüman gelmeyince de adam
deliye döndü tabi, adamlarda geldi, ama kimse başka birinin 
suçu yüzünden öyle kolayca işten çıkarılamaz,
neyse işte baktım koreli adamlar huzursuz oldu aralarında
bu anlaşma yapacak gibi daha anlaşamıyoruz bile falan diyince
birde o kızın kovulma tehdidi ile karşı karşıya olunca
yardım etmek durumunda kaldım.


-Işıl: kızı kovacak mı peki?

-Ece: Adamlar memnun ayrıldılar adamda neden geç kaldım
hesabı sordu bana,sonra gerçek anlaşılıncada yinede yardımının
karşılığını alacaksın diye bana para vermeye kalktı


-Işıl: amaaan boşversene takma kafana bir daha nerede 
göreceksin sanki, yalnız adam nasıldı? yakışıklı mıydı?

-Ece: yakışıklı olsa ne olur para ile her şeyi halledebileceğini sanan
o tiplerden

-Işıl: yakışıklıydı yani, inkar etmiyorsun

-Ece: ama buz şelalesi, asıl sen Koreli iş adamlarını görecektin

-Işıl: nasıl yani Koreli iş adamları Ahjussi değilmiydi?
Oppa mıydı? bunu şimdi mi söylüyorsun?

-Ece: evet hele bir tanesi çok espirili, Türkiye'yi de çok seviyormuş
tekrar görüşmek istiyormuş onları istanbulu gezdirmemi istediler
ama tabi bunu o ukalaya çevirmedim

-Işıl: Bizim şirkete yönlendir, beraber gezdirelim :D

-Ece: Numaralarını falan almadım boşver ya, salata hazır hadi sofraya


Deniz'in evi...

Deniz evine gelir üstünü değiştirir kolları sıvar
ve levrek yapar,salata yapar, birde ice tea koyar kendine
ve yemeğini yer, mutfağını her zamanki titizliği ile toplar
ve Amerikanosunu alıp çalışma odasına geçer, geçer geçmesine ama
aklı bugün olanlara takılmıştır, zil çalar ve arkadaşı Eren
gelir...

-Eren: hadi gidiyoruz

-Deniz: Nereye?

-Eren: Partiye, oğlum nereye olacak bu kılıkla
tabii ki halı sahaya, bu akşam cuma unuttun mu
halı saha günümüz hadi, çocuklar bekliyor.

-Deniz: benim çalışmam lazım, bu hafta beni es geçin.

-Eren: oyun bozanlık kabul etmiyorum, hadi giyin çabuk.

-Deniz: Eren çalışmam lazım.

-Eren: Senin bu halin çalışma falan değil anlat bakim
ne var? aklından neler geçiyor?

-Deniz: aklımdan bir şey geçmiyor, hadi sen git bekletme 
çocukları.

-Eren: gitmiyorum

-Deniz: çocuk musun?

-Eren: Anlat, ama anlatırken hazırlanda, kaçış yok
geleceksin o kadar, işine yarında bakarsın

-Deniz: Biri sana yardım ederse, sende yardım karşılığını
vermek istersen bunda yanlış olan ne?

-Eren: Aha kesin bir kız terslemiş seni :D çok ilgimi çekti şuan
anlat

-Deniz: Saçmalama Eren, tabi ki bir kız terslemedi tersleyemezde

-Eren: Kız güzelmiydi

-Deniz: makyaj bile yapmıyordu ne güzeli.

-Eren: bir kız sana yardım etti ve sen ona para mı teklif ettin?

-Deniz: Evet

Deniz Erene olayın nasıl başladığını anlatır

-Eren: Nilüferi kovacak mıydın cidden peki?

-Deniz: Tabii ki hayır, öfkelenince nasıl olduğumu biliyorsun,
ayrıca Nilüfer işinde normalde iyidir biliyorsun.


-Eren: Peki bunu o kız nereden bilsin, normalde sertsin
herkese karşı, seni tanımayan seni yanlış anlar, ayrıca
yardım eden birine para teklif edilmez bunu biliyorsun 
kıza ayıp etmişsin

-Deniz: Öyle mi düşünüyorsun?

-Eren: evet ama sen özür dilemezsin onuda biliyorum.
Hadi hazırsan çıkalım ağaç oldular.


3 gün sonra...

-Deniz: Nilüfer odama gelir misin?

-Nilüfer: Buyrun Deniz bey

-Deniz: Şu korelilerle yapacağımız sözleşme hazırlandı mı?

-Nilüfer: evet Deniz bey hazır

-Deniz: Arayıp bir randevu ayarladın mı?

-Nilüfer: evet efendim.

-Deniz: Peki yeni bir tercüman?

-Nilüfer: Bir tercümanlık şirketi ile anlaştım
birini yollayacaklar, takipçisiyim, geçen yapılan hata
tekrarlanmayacak.

-Deniz: Tamam çıkabilirsin

Nilüfer tam odadan çıkacakken Eren gelir

-Eren: Naber Nilüfer?

-Nilüfer: Sağolun Eren bey, hoşgeldiniz buyrun

-Eren: iş kolik arkadaşım senden naber?

-Deniz: Hoşgeldin kardeşim, ne söyliyeyim sana?

-Eren: valla her yurdum insanı gibi alırım bir tavşan kanı çayını

-Deniz: hemen söylüyorum, Nilüfer bir demli çay gönderir misin?
teşekkür ederim.
 eee hangi rüzgar attı seni 

-Eren: Buralarda işim vardı, geçersen seni de bir göreyim 
dedim, hemde şu kızdan haber var mı diye sorayım dedim.

-Deniz: hangi kızdan?

-Eren: Tercümanından

-Deniz: Ya yürü git bende ciddiye alıp seni dinliyorum

-Eren: şu kızı çok merak ettim yalnız

-Nilüfer: Buyrun Eren bey afiyet olsun

-Eren: Nilüfer geçen gün imdadınıza koşan şu tercüman kızı
tanıyor musun sen?

-Nilüfer: Hayır Eren bey, tanımıyorum, ama onu tekrar görürsem
teşekkür edeceğim, bizi büyük bir dertten kurtardı, o kız olmasaydı
anlaşma yatardı.

-Eren: Öyle miiii? tamam sağolasın Nilüfer'cim sen çıkabilirsin.

-Deniz: Ne! ne bakıyorsun öyle imalı imali

-Eren: Hiç yok bir şey, bu haftasonu Emir çiftlikte parti veriyor
geliyorsun dimi? sen seversin çiftlik doğal şeyleri

-Deniz: Bakarız, işlerimi ayarlayabilirsem.

-Eren: Gelmezsen Emir'in dilinden kurtulmazsın bunu biliyorsun.

-Deniz: tamam kardeşim geleceğim oldu mu?

-Eren: Bu akşam bir tavla atalım mı?

-Deniz: yenilince oyun bozanlık yapıyorsun, kalsın.

-Eren: sen çok normalsin sanki de,acemi şansı var sende

Deniz Eren'e her zaman vakit ayırır ne kadar yoğun olursa olsun...


Ece'yi partonu odasına çağırmıştır...

-Ece: Buyrun Onur bey

-Onur: Ece yarın Ayna kozmetik şirketine gidiyorsun
bir tercümanlık işi var

-Ece: yarın ben gidemem Onur bey, biliyorsunuz 3 toplantıya 
katılmak zorundayım.

-Onur: doğru ya senin o işlerin vardı, tamam Kaan'ı
yönlendireyim, sen çıkabilirsin...

-Kaan: Buyrun Onur bey beni istemişsiniz

-Onur: Kaan yarın Ayna kozmetik şirketine gidiyorsun
birini göndermemi istediler, Senin Korecen vardı dimi?

-Kaan: Bende ingilizce,fransızca ve almanca var Onur bey,
şirketimizde en iyi korece konuşan Ece hanım var

-Onur: Bu işi kaybedemeyiz, Alo kızım odama hemen Ece hanımı yolla

-Ece: Buyrun Onur bey

-Onur: Ece hanım yarınki gideceğiniz üç toplantı hangi dildeydi

-Ece: ingilizce

-Onur: tamam o zaman Kaan bey siz yarın Ece hanımın gideceği
3 toplantıya gideceksiniz, ve Ece hanım sizde Korece bilen birini
tercüman olarak istedikleri için Ayna kozmetik şirketine gideceksiniz

-Ece: Ama efendim

-Onur: çıkabilirsiniz Ece hanım, Kaan bey

-Ece: Kaan bey gelinde size toplantı detaylarını vereyim

-Kaan: Geliyorum Ece hanım geliyorum

  
------

part 3

Sabah erkenden Ece hazırlanıp Ayna şirketine gitmiştir
Ece Asansör kullanmayı sevmediği için 20 katı
merdivenle çıkmıştır ve nefes nefese kalmıştır,
Ece'den 10 dakika öncede Deniz şirkete gelmiş ve odasında
asistanı Nilüfer'in günlük raporlarını vermesini dinliyordur

-Aylin: iyi misiniz? kan ter içinde kalmışsınız?

-Ece: i..i...iyiyim iyiyim sağolun

-Aylin: size bir bardak su getireyim, şöyle oturun soluklanın

-Ece: daha da yüksekte yapsalarmış az olmuş 20 kat

-Aylin: bir şey mi dediniz?

-Ece: yok yok bir şey demedim, ben kendi kendime öyle...

-Aylin: siz kime gelmiştiniz?

-Ece: Beni Sky tercümanlık şirketinden gönderdiler

O sırada Nilüfer Deniz'in odasından çıkar Ece'yi görür şaşırır

-Aylin: Heh Nilüfer hanım, bu hanımefendi Sky tercümanlık
şirketinden göndermişler

-Nilüfer: Teşekkür ederim Aylin hanım ben ilgilenirim.

-Ece: Siz! ama nasıl! bu şirkette mi çalışıyorsunuz?
yoksa o buzdolabı patronunuz sizi kovdu mu?

-Nilüfer: hayır kovmadı, hala Deniz bey'in asistanıyım,
aslında size teşekkür etmek istiyordum o gün yardım etmeseydiniz
mahvolurduk

-Ece: Yok önemli değil de Hay Allahım ya bula bula 
tercümanlık edecek sizin patronumu buldum yine ben, Aish!!

-Nilüfer: aslında Deniz bey çok iyi biridir, tanısanız
böyle düşünmezsiniz, bu arada ben Nilüfer

-Ece: bende Ece tanıştığıma memnun oldum, pekala Deniz bey
müsait mi?

-Nilüfer: şuan müsait girebilirsiniz buyrun.

Ece Deniz'in odasının kapısını çalar ve içeri girer
Deniz o restoranda ona yardım eden kızı karşısında görünce
önce bir afallar, Ece'nin güzelliğinden başı döner
bir kaç dakika öylece bakar

-Ece: Deniz bey beni duyuyor musunuz? kulaklarınız da bir
sorun yok inşAllah

-Deniz: Yok, kulaklarım gayet net duyuyor, hayırdır
sizi hangi rüzgar attı buraya? hee durun ben söyleyeyim
Restoranda parayı almadığınız için pişman oldunuz ve buraya
parayı almaya geldiniz

-Ece: Aslında ben...

-Deniz: Aslında sen parayı az buldun, yardım ettim para alamam
ayakları da daha fazla para istemek içindi dimi?
tamam söyle kaç para istiyorsun?


-Nilüfer: Deniz bey, bay lee ve bay choi geldi
toplantı odasına aldım, sizi bekliyorlar

-Deniz: tamam geliyorum, Nilüfer Sky'dan gelecek tercüman geldi mi?

-Nilüfer: Evet Deniz bey, tam karşınızda duruyor, Ece hanım

Deniz bir afallar, Ece hiç bir şey demeden Nilüferle birlikte
toplantı odasına gider...

-Ece Korece: Hoşgeldiniz Bay lee, bay choi, nasılsınız?

-Bay lee: böyle bir güzellik karşısında kötü olmak ne mümkün

-Bay choi: kesinlikle katılıyorum, ışıldıyorsunuz

-Ece: teşekkür ederim bay lee bay choi, iltifat ediyorsunuz,
sizlerde bugün çok şık görünüyorsunuz,cildinize ginsengli
karışımlardan mı sürüyorsunuz? 

-Bay choi: hahahaha ha görüyor musunuz bay lee, Ece hanım
bu işten çok iyi anlıyor

-Deniz: Bay lee Bay choi hoşgeldiniz, nasılsınız?
neye gülüyorsunuz bu kadar?

Ece Deniz'in söylediklerini Koreli genç iş adamlarına iletir


-Bay lee: çok hoş bir tercümanınız var, Ece hanım bir ara yemek yiyip
sizinle uzun uzun sohbet etmek isteriz.

-Ece: tabii ki neden olmasın

-Deniz: Ece hanım artık işle mi ilgilensek toplantıya başlayalım
Nilüfer anlaşma dosyaları

İki genç adamla Ece'nin gülüşüp sohbet etmesi Deniz'i 
sinirlendirmiştir,bir an önce imzaları atıp o iki yakışıklı
koreli iş adamlarından kurtulmak istiyordu.
Anlaşmalar yapılır imzalar çakılır, bay lee ve bay choi gitmeden
Ece'nin numarasını alır ve kendi numaralarını da verirler,
bir daha Türkiye'ye geldiklerinde Ece'nin onlara tercümanlık
yapmasını isterler,
Koreli iş adamları gider ve Ece'den Deniz'in suratına bakmadan
toplantı odasını terk eder asansörlerin orada Eren ile çarpışır

-Ece: pardon istemeyerek oldu

-Eren: önemli değil de siz iyi misiniz?

-Ece: iyiyim iyiyim sağolun.

-Eren: Asansör beklemiyor musunuz?

-Ece: Yok merdiveni tercih edeceğim sağolun, size iyi günler.

Ece kendi kendine konuşarak merdivenlerden iner
"adama bak ya, her şeyi para, burnu büyük ukala,
bu sefer sustum şirketimi zora sokmamak için, ama
eğer bir daha böyle bir şey olursa susmayacağım, ııııııh
öfkemi çıkartmam lazım, taksi! lazım olunca durmayın zaten,
alo ışıl şirkette misin? tamam geliyorum"

-Işıl: yok artık şu anlattıklarında ciddi misin?
adama bak be, onun için her şey para mı demekmiş

-Ece: gelde delirme ya, ne ile itham ediyor beni
o kemçük ağzının ortasına inşaat küreğinin tersi ile
vurasım geldi o an.

-Deniz: bir şey mi oldu?

-Eren: asansörün önünde bir güzellik gördüm

-Deniz: çalışanlarıma bulaşma Eren

-Eren: ama öyle böyle değil, o ela gözleri,
o fıstık yeşili elbisesi, o güzel açları...
gerçi öfkeli bir güzeldi,neye kızdıysa artık,
çalışanlarına zorbalık mı yapıyorsun sen?

-Deniz: yok artık saçmalama, fıstık yeşili
elbiseli ela gözlü mü dedin sen? asansörde mi
karşılaştınız?

-Eren: Asansörün önünde karşılaştık, asansör beklediğini
sanmıştım ama merdivenlerden inmeyi tercih ettiğini söyledi
ve kızgındı, tanıyor musun?


-Deniz: bu şu sana bahsettiğim tercüman kız, Ece.
Bir daha onu görürsen hiç bulaşma.

-Eren: Neden? bana bak yoksa...

-Deniz: Saçmalama yok öyle bir şey, kızada ayıp ettik ya

-Eren: O kızı o kadar öfkelendiren senmiydin yoksa? yine
ne yaptın kardeşim, anlat...

-Işıl: Birazdan mesai biter eve beraber gideriz
eve gitmedende sahilde biraz yürürüz senle ne dersin?

-Ece: çok iyi olur hayatım temiz hava iyi gelir


Akşam...

Deniz evine gitmiş kara kara yaptığı eşşekliği düşünüyordur
acaba nasıl gönlünü alsam, bu bana yakışmadı
bu aralar neden ters anlıyorsam her şeyi gibi şeyler söyleyerek
Amerikanosunu alır bahçesine gider bahçedeki masanın üzerine
kahvesini koyar deniz manzarasına bakar, aklına bir fikir gelir.


Ertesi gün...

-Ece: Türk kahvesi yapıyorum içer misin sende ışıl?

-Işıl: Türk kahvesi değilde damla sakız aromalı kahveden istiyorum

-Ece: tamamdır, hadi çabuk çık banyodan, kahvaltı hazır

Ece ve ışıl kahvaltılarını yapıp işe giderler
Ece'yi Onur bey odasına çağırır...


-Ece: ama neden Onur bey,yapmayın bunu lütfen

-Onur: bak Ece sen benim en iyi elemanlarımdan birisin
ama Ayna şirketinin sana ihtiyacı var
Deniz Akay'ın kişisel tercümanı olacaksın,büyütme
yine işini yapacaksın

-Ece: Ama başka birini gönderebilirsiniz

-Onur: Özellikle seni istediler, sen gidiyorsun,
bundan sonra Deniz Bey için çalışacaksın,
şimdi Ayna kozmetik şirketine git
seni bekliyorlar.

-Ece: peki Onur bey.

Ece eşyalarını toplar ve Ayna kozmetik şirketine gider
Nilüfer onunla ilgilenir, Ece'ye masasını gösterir
ona hoşgeldin der, Deniz ise Ece'nin geldiğini duyar
ve bıyık altından gülümser

-Deniz: Nilüfer Ece hanımı odama gönderir misin?

-Nilüfer: tabi Deniz bey, Ece Deniz bey seni odasında bekliyor

Ece Deniz'in odasına girer

-Ece: Siz bir şey söylemeden önce ben söyliyeyim
buraya geçen günde para için gelmemiştim bugünde,
keza zaten şirketimden özellikle beni siz istemişsiniz,
nedenini anlamasamda,daha fazla suçlamak ve hakaret için mi?

-Deniz: Ece hanım önce bir sakin olun, geçen gün 
bir yanlış anlaşılma oldu, kusura bakma,
seni buraya istememin sebebi, gerçekten şirketin
bir tercümana ihtiyacı olması, başka bir sebebi yok.


-Ece: Başka birinide isteyebilirdiniz, neden ben?

-Deniz: çünkü gözlerimin önünde iki kere başarılı iş çıkarttın,
başka bir tercüman ile olmaz, alışma süreci falan ;)

-Ece: he bana iki gördüğünüzde hemen alıştınız yani

-Deniz: Ece hanım uzatmayın tamam, lütfen bize yardımcı olun

-Ece: Yardımcı? biliyor musunuz Deniz bey,
aynı Hayatın Ruhu'unda ki Ömer Erez gibisiniz

-Deniz: Nasıl yani?

-Ece: Boşverin. Ben işime döneyim, izninizle

Deniz Ece çıkınca işine geri döner, Ece'ye bazı çevrilecek
dosyalar gönderir,Ece'de onlarla ilgilenir ve iş çıkışındada
Ece merdivenlerden inerek, Deniz'de 5 dakika sonra Asansörle inerek
evine gider.


Ece olan biteni Işıl'a anlatır, Işıl küçük dilini yutar,
geç saatlere kadar Ece ve Işıl sohbetin dibine vururlar...

-----------

Part 4...

Deniz bir ödül töreninde konuşma yapacaktır
ödül törenine Ece’yi de kavalye olarak götürür,
Deniz Konuşmayı Ece’nin hazırlamasını ister, Ece’nin yazısını sahnede okuyamayan
Deniz’i kurtarmak için Ece kendini sahneye
atarken topuklu ayakkabıyla ayağını burkar ama belli etmez, bir şekilde durumu kurtardıktan sonra hafiften sekerek sahneden inerken Deniz bunu görür, Ece dışarıya çıkar Deniz peşinden gelir, Ece’nin bileğinden tutar

Deniz: bunların hepsi senin suçun biliyorsun dimi?

Ece: yazımı okuyamayacağınız aklıma gelmedi, bilseydim bilgisayarda yazar çıktısını alırdım Deniz bey, hata benim üzgünüm

Deniz: Evet hata senin Ece, önüne bakarak yürüyemezmisin?

Ece: hı?

Deniz: Ayağını diyorum acımıyor mu? hani az önce burktun ya, otur şuraya bir bakayım

Ece: Gerek yok Deniz bey, buz koyarım geçer
konuşmanızı da gecenizide mahvettim kusura bakmayın, ben artık eve gitsem iyi olur, siz içeri dönün bence

Deniz: Hiç laf dinlemeyeceksin dimi?
otur şuraya Ece

Ece: Siz bana emir veremezsiniz

Deniz: Bana sesini yükseltme Ece

Ece: Sesimi yükseltmiyorum, gerçekten
Hayatın Ruhunda ki Ömer Erez gibisiniz, pes, bırakın beni taksi bulmalıyım

Deniz: Seni eve ben bırakırım, ve bunu patronunun isteği gibi düşün

Ece: Mesai saatleri dışındayız Deniz bey

Deniz: O zaman bana beden Bey diyorsun

Ece: çünkü siz benim patronumsunuz 
ve benim için Deniz beysiniz

Deniz: Pekala, seni evine bırakmama 
müsade et

Ece: taksi geçer şimdi

Deniz: Ece lütfen

Deniz Ece’ye o kadar kibar bunu söylemiştir ki
sanki hatasını anlayıp kendini affettirmeye
çalışan çocuklar gibi samimi olarak söylemiştir,
Ece buna dayanayıp Deniz’in arabasına biner ama Deniz Ece için endişelenmiştir bir kere,

Ece: Şu sapaktan dönecektik, nereye gidiyoruz 
Deniz bey?

Deniz: Önce bir acile gidiyoruz, ayağını göstermemiz lazım ya ciddi bir şey varsa
( Deniz kısık sesle; benim yüzümden oldu zaten, der) 
Ece bunu duyar Bir süre Deniz’e bakar şaşkın ifadeyle, madalyonun diğer yüzünü biraz görmüştür, Deniz doktorları seferber eder
adeta, doktorlar itina ile Ece ile ilgilenir

Ece: Artık gidebilir miyim doktor hanım?

Doktor: Bu ne acele Ece hanım biraz dinlenin

Ece: Doktor hanım hastaneler beni boğuyor,
daha kötü oluyorum bırakın gideyim

Doktor: Hastamız çok sabırsız Deniz bey,
Şu reçeteye yazdığım ilaçları alsın merhami her 2 saatte bir sürsün, ayağının üstüne basmasın bir süre sargılı kalacak, baya fena burkmuş, onun dışında kırık yada çıkık yok,
gidebilirsiniz 

Deniz: Eminsiniz dimi kırık çıkık olmadığına
iyice bir baktınız mı Doktor hanım?

Doktor: Deniz bey merak etmeyin, iyileşecek
bu kadar endişe edecek bir durum yok

Ece: Nefesin daralıyor ben gidiyorum

Doktor: ı ıııı Deniz bey!

Deniz: Haklısınız

Deniz Ece’yi kucağına alır ve arabaya bindirir
kemerini bağlar, arabayı çalıştırmadan
Ece’ye döner

Deniz: Rahat mısın? koltuğu biraz daha yatırayım mı?

Ece: Deniz bey iyiyim sağolun, şuradan gidebilir miyiz artık?

Deniz: Ece sana bir şey sorabilir miyim?

Ece: buyrun

Deniz: Neden hastaneleri sevmiyorsun?

Ece: Bu soru haricinde bir soru sorun, 
bunu cevaplamak istemiyorum Deniz bey,
lütfen artık gidebilir miyiz?

Ece durgunlaşmıştır, Deniz onu bilmeden üzdüm diye düşünmektedir ve bir yola 
bir Ece’nin yüzüne bakar, onu eve bırakırken
arkadaşı ışıla ilaçlarını nasıl Ece’ye vermesi gerektiğini anlatır.

Deniz eve gider ama uyuyamaz, Ece’yi görüntülü arar

Deniz: ilaç saatin geldi arkadaşın ilacını verdi mi?

Ece: Hayır ama şimdi içerim, Deniz bey siz artık uyusanız mı? yarın toplantınız var malum

Deniz: Sen kendini düşün, ben ertelerim toplantıyı, telefonu kapatma göreceğim o ilacı içtiğini

Ece: Deniz bey

Deniz: Ece

Ece: peki pes ediyorum, içiyorum, merhami sürüyorum gördünüz mü? artık bırakın da bende uyuyayım

Deniz: Haklısın dinlenmen lazım, 
yarın işe gelmiyorsun evde dinlen

Ece: Olmaz gelmem gerek, toplantınız önemli
Yunanlılar gelecek, sizi yalnız bırakamam

Deniz: Ece asansöre binmiyorsun, 20 katı o ayaklamı çıkacaksın? gelmiyorsun dedim bitti

Ece: Siz bunu nereden biliyorsunuz?

Deniz: iyi geceler Ece, iyice dinlen

Sabah Ece geç kaldım diye ayağının üstüne basmadan deynek elinde hazırlanır, Işıl ona yardım eder 

Deniz: toplantıyı nasıl iptal edemiyorsun Nilüfer?

Nilüfer: Deniz bey adamlar yolda, yapabileceğim bir şey yok ki

Ece şirketin kapısına kadar gelir Işılı gönderir
Kimse Ece’ye yardım etmez

Ece: ne diyordu yılmaz morgül
“insanlık ölmüş el fatiha”
hakikaten öyle şu önümden çekilin bari ayyy yazık yazık

Engin: ölmedi ölmedi yaşıyor insanlık
buyrun asansöre kadar eşlik edeyim size

Ece: sağolun merdivenleri kullanayım ben

Engin: bu ayakla!

Ece: evet, iyi günler size

Deniz: Nilüfer bir bahane bul ve ertele şu toplantıyı, Ece yok bir süre, ve başka bir 
tercüman çağırmaya vaktimiz yok

Nilüfer: çok geç Deniz bey şirkete girmişler bile

Deniz: İdare edeceğiz artık

Yunanlı iş kadınları gelir girişte Nilüfer ve Deniz onları asansörün önünde karşılar ama kadınların ingilizcesi zayıftır ve yunanca konuşmaya başlarlar, Deniz bir şeyler
anlatmaya çalışır ama anlatamaz ki
o sırada kurtarıcı meleği merdivenlerde nefes nefese kalmış bir şekilde görünür, Deniz Ece’yi görür görmez yardım eder ve ona imalı bir bakış atar

Ece: Toplantı odasına geçmeyecekmiyiz çok değişik fikirlerimiz var diyorlar Deniz bey

Deniz: Seninle sonra konuşacağız, onlara yolu göster ve koluma gir

Ece: Deniz bey!

Deniz: Ece kucaklamamı mı istiyorsun? gir şu koluma

Ece Deniz’in koluna girer ve destek alır
toplantı güzel geçmiştir toplantı bittikten sonra Deniz herkesi dışarı çıkartır, Ece’ye kalmasını söyler

Deniz: Ece sen beni niye hiç dinlemiyorsun?
ben sana bugün dinleneceksin demedim mi?
neden beni endişelendirip duruyorsun?
sabah içmen gereken ilacını içtin mi?
merhami sürdün mü? 

Ece: Bugünkü toplantınız çom daha önemliydi

Deniz: Senden daha önemli değil, sen ilacını içtin mi onu söyle bakim bana?

Ece: Hayır

Deniz: Hayır! hayır tabi, Ece şimdi şirketin şöförü seni eve bırakacak ve tam 1 hafta izin yapacaksın o ayak iyileşmeden gelmeyeceksin şirkete

Ece: ama Deniz bey ben bunu yapamam işler yoğun halledilmesi gereken bir sürü dosya var

Deniz: konu kapandı, alo Nuray abla
bir sandviç ve bir limonlu çay gönderir misin toplantı odasına, teşekkür ederim
Ece: Ben dosyaları isteyeyim Nilüferden
siz rahat rahat kahvaltınızı yapın

Deniz: onlar benim için değil, senin için, 
Ece ilaçların yanında mı?

Ece: Evet

Nilüfer: Deniz bey Adil bey sizinle görüşmek istiyor bağlıyayım mı?

Deniz: toplantıda de, ve bugünkü randevuları  hepsini iptal et, çok daha önemli bir işim var

Ece: Nasıl yani? 

Deniz: Şu halinle şirkete geldin ve en önemli toplantıya katıldın, seni eve ben bırakacağım arkadaşın gündüz çalışıyor ve kendine bakamazsın bu halinle ve söz dinlemezliğin ile, 
bu yüzden seninle ben ilgileneceğim

O sırada odaya Çisem Coşkun girer

Çisem: Deniiiiz seni kaçırmaya geldim 
hayatım, bugün bana golf öğretecekdin 
unuttun mu? 

Deniz: Çisem hoşgeldin, bugün beni mazur gör
çok yoğunum başka birgün tamam

Ece: Gerek yok bugün öğretin golfünüzü siz
ben sizi rahatsız etmeyeyim gideyim

Deniz: Ece ece dur nereye gidiyorsun? 
Ece, bekle beni seninle işimiz var

Çisem: bu çirkin kızda kim? hayır yaptığın biri mi yoksa?

Deniz: Çisem
Ece: Ben gidiyorum Deniz bey 

Ece merdivenlerden inerken Deniz Çisemi bırakıp Ece’nin peşinden gider ve onu merdivenlerde durdurur

Deniz: Ece dur, dur artık, Çisem zengin bir ailede büyümüş şımartılmış bir kız onun adına senden özür dilerim, o sadece aile dostumuzun kızı

Ece: bana açıklama yapmak zorunda değilsiniz, bırakın beni ve arkadaşınızı yalnız bırakmayın dönün geriye

Deniz: Ece sana bir şey anlatıyorum dinle beni

Ece: bırakın beni, Deniz bey kolumu acıtıyorsunuz, Deniz bey bırakın beni,
Deniz bırak şu kolumu

Ece’nin sesini yükseltmesiyle onun kolunu sıkı tuttuğunun farkında bile olmayan Deniz Ece’nin kolunu bırakır 

Deniz: Ö özür dilerim Ece kolunu sıktığımı fark etmedim bile, bilerek olmadı, çok acıyor mu?
gerçekten özür dilerim

Ece: Deniz bey ben kendi başımın çaresine bakarım lütfen beni rahat bırakın

1 Hafta sonra...

Işıl: doktor ayağının tamamen iyileştiğini söyledi, ama sen pek mutlu değil gibisin
ne oldu?

Ece: Bir hafta içinde olanı düşünüyordum,
Deniz beydeki o değişim, peki o kızı görünce
neden sinirlendim ki ben, saçma bir tepki verdim, Deniz bey peşimden geldi açıklama yapmak için, sonra bana zarar verdi diye özür dilemesi üzülmesi gözündeki o korku... anlayamıyorum, bir haftadır ses de çıkmadı

Işıl: Teşhis belli, Deniz senden hoşlanıyor
Sende Deniz’den, adam yakışıklı düşünceli,
Nilüfer evde çalışman için dosyaları sana gönderirken, ilaçlarını içiyor musun bugün ne yaptın diye sormuyormuydu sana?
Ece: Evet soruyordu

Işıl: işte onu aslında Nilüfer sormuyordu, Deniz bey sorduruyordu, son olandan sonra 
seni aramaması arattırmadığı senden haber almadığı anlamına gelmez

Ece: O benim patronum ışıl, öyle bir şey olamaz

Işıl: Peki görürüz ilerde, ben işe geç kalıyorum
senide bırakayım işe

Ece şirkete gitmiştir Nilüfer onu görünce
sevinir 

Ece: Deniz bey odasında mı Nilüfer?

Nilüfer: Odasında Deniz bey bir haftadır gece gündüz kendini işe verdi, az uyuyor 
günde 4 americano içiyor, doğru düzgün bir şey yemiyor, aman diyeyim hiç bulaşma sende fırçayı yersin

Ece mutfağa iner Nuray hanımdan rica eder
ve Ece sandaviç hazırlar taze portakal suyu sıkar ve Deniz’in odasına gider
kapıyı çalar Deniz gir der

Ece: Deniz bey buyrun

Deniz: Geldin mi? ayağın nasıl iyileştin mi iyice?

Ece: Evet, buyrun siz bunları yiyin 
bende şu dosyları şuraya bırakayım

Deniz: Ben bir şey istemedim, götür bunları yemiyeceğim

Ece: Şu kahveyi bıraksanızda portakal suyunuzu içseniz daha sağlıklı hani

Deniz: Ece başka bir şey yoksa çıkabilirsin

Ece: iyi peki yemeyin

Ece sinirlenir ve odadan çıkarken Eren ile
karşılaşır

Eren: oww Ece hanım bu ne şiddet bu ne celal

Ece: Hoşgeldiniz Eren bey, onu patronumuza sorun

Eren: Peki ama sakin sakin! ayağın iyileşmiş

Ece: Teşekkür ederim evet tamamen iyileşti,
izninizle işime döneyim

Deniz: Nuray abla odama gelir misin?

Eren: Kardeşim yine ne yaptın? hanımefendilere
nasıl davranman gerektiğini öğretmeliyim sana, onlar çok narindir, kırılgandır, ve tersleri de çok pistir he bazılarının aman dikkat kızdırmaya gelmez

Deniz: Ne diyorsun kardeşim, ne anlatıyorsun sen?

Eren: Kapıda Ece ile karşılaştım gözlerinden alev çıkıyordu, ne olduğunu sorduğumda sana sormamı söyledi de ondan önce, kahve yerine artık portakal suyu mu içiyorsun? beni şaşırtıyorsun Deniz 😀
Deniz: Ece getirmiş yemeyeceğim içmeyeceğim şeyleri bilmiyor tabi
işimin gücümün arasında...

Nuray; Buyrun Deniz bey

Deniz: Şu tepsiyi götürür müsün? aç değilim yinede eline sağlık

Nuray: Ben hazırlamadım ki bunu Deniz bey
bunu Ece hanım kızım hazırladı, sabah geldi 
Taze portakal varmı diye sordu, yok dedim gitti nereden buldu bilmiyorum bir sürü portakal alıp geldi, tek tek limon sıkıcıda sıktı onları,
birde bu sandaviçi yaptı, kendi için yaptı sanmıştım ama siz istemişsiniz sanırım, bende bir şey diyemedim

Deniz: Tamam Nuray abla kalsın bunlar sen
çıkabilirsin, sağol

Nilüfer: Deniz bey kahveniz, başka bir isteğiniz varmı efendim?

Deniz: var, kahveyi sen iç, kapıyıda giderken kapat bir süre kimseyi bağlama...

Nilüfer: peki efendim

Eren: Şuanda ağzım açık izliyorum sende ki bu değişimi

Deniz: Ne değişimiymiş o?

Eren: Sen Americanoyu geri çevirdin, portakal suyu içiyorsun ve Ece’nin yaptığı sandaviç’i yiyiyorsun, O törende de Ece ayağını burkunca
endişelenmiştin, bir haftada yapmayacağın şeyleri yaptın, Deniz kardeşim yoksa sen 
Ece’ye bir şeyler mi hissetmeye başladın?

Deniz o sırada sandaviçi yerken boğazına kaçar, Eren sırtına vururken portakal suyunu
ona uzatır

Eren: Helal helal, al Ece’nın hazırladığı portakal suyunu iç...

———-
Ece’nin ağzından...
Gıcık işte gıcık, yese ölürdü sanki, sanırsın içine zehir kattım da yemiyor, salaklık bende
ne düşünüyorsun bırak aç kalsın, bütün gün
kahve içmekten byansın beyni sanane yani,
ama işte şu yufka yüreğim yok mu yufka yüreğim, başıma bela, biraz hava alsam iyi olacak

Ece 3 kat iner ve merdivenlere oturur,
takar kulaklığını açar Super Junior
D&E’den şarkılar ve kafasını boşaltmaya çalışır, Donghae’nin sesi her zaman Ece’ye huzur verip sakinleştirmiştir, moralini her zaman düzeltmiştir, Deniz aciliyeti olan bir dosya’yı Nilüfere söyler ve Ece’nin ona getirmesini ister, ama Nilüfer Ece’nin odasında olmadığını biraz hava almak için çıktığını söyler

Nilüfer: Ece Deniz bey seni odasına bekliyor

Ece: Neden?

Nilüfer: bilmiyorum 

Ece: tamam sağol Nilüfer, burun Deniz bey beni çağırtmışsınız?

Deniz: Sana aciliyeti var dediğim dosyayı hallettin mi? mesai saatinde dışarı çıktığına göre...

Ece: Mesai saatinde dışarı çıkmadım Deniz bey, sadece merdivende oturup biraz kafamı boşaltıyordum, tüm gün saatlerce çeviri yaparsam kafayı yerim herhalde dimi?
merka etmeyin o dosya çoktan bitti şimdi 
asistanınıza veririm, başka bir şey yoksa...

Deniz: Neden tercüman oldun Ece?
gerçekten bunu merak ediyorum

Ece: Siz neden bir dil öğrenmediniz bu zamana kadar peki? siz bu soruya cevap verirseniz 
bende sizin sorunuza cevap veririm

Deniz: hile yapıyorsun

Ece: iyilik yaptım da ne oldu

Deniz: Ne demek istiyorsun?

Ece: Sizi düşünüp bir şeyler yemeniz için
hazırlık yaptım ama yemediniz ya, onu diyorum

Deniz: yemediğimi kim söyledi? 
Teşekkür ederim, bu arada bugün sayende
bir kahve bile içemedim

Ece: gerçekten yediniz mi? 
ayrıca içmeyin zaten o sert kahveyi midenize zarar

Deniz: Soruma cevap vermedin

Ece: Aslında bu benim hayalimdi, yani başka ülkelerin dilini öğrenip onlara tercüman olup
hayallerimi gerçekleştirmek istedim, peki siz?

Deniz: Bunu en yakın arkadaşım biliyor sadece, sana da söyleyeceğim ama bu bir sır
tamam mı?

Ece: Peki

Deniz: Ben dil konusunda çok zor öğrenen bir 
öğrenciydim hep ve öğretmenlerimin sabrıda 
bana yetmiyordu, henüz bana sabır gösterecek bir eğitmen bulamadım bende pes ettim, işim içinde çeşitli tercüman şirketlerinden tercümanlar ile çalışıyorum, böyle idare ediyorum işte

Ece: Anladım, peki ne kadar disiplinli ve söz dinleyen bir öğrencisiniz görelim

Deniz: Ne? anlamadım?

Ece: oldukça sabırlı bir öğrenci oldum ve öğretmen oldum, bazen bazı öğrencilere özel
ders de veriyorum, size neden vermiyeyim

Deniz: pişman olur ve iki günde bırakırsın

Ece: Göreceğiz Deniz bey, bir dili ne kadar çok öğrenmek istediğinizi göreceğiz, mesai saati biter ve ders saati başlar, kabul mü?

Deniz: Bir şartla kabul, bunu kimse bilmeyecek

Ece: tamamdır anlaştık, ilk dersiniz bu akşam
7,5 da başlıyor

Deniz: Anlaştık

Mesai biter ve saat 7,30’da Ece Deniz’in odasına gider elinde kalem defter ve kitap ile,
ama Deniz iki büklüm olmuş odasındaki koltukta kıvranıyordur

Ece: Deniz bey iyi misiniz? Betiniz benziniz atmış

Deniz: iyiyim sadece biraz midem bulanıyor

Ece: Dersten kaçmak için numara yapmıyorsunuz dimi? ay ne diyorum ben ya
doktor çağırayım mı yada götüreyim mi sizi?
Ayyyy sizin ateşinizde var, kesin üşüttünüz siz,
tabi tüm gün klima altında, hemen geliyorum ben

Ece bir koşu mutfağa iner ve nane limon yapar,
soğuk su ve bez alır, Deniz’e önce nane limonu içirir ve midesinin rahatlamasını sağlar sonrada ateşini düşürmeye çalışır, sabaha karşı ateşi düşer ve Ece Deniz’in üstünü ceket ile örter ve odadan çıkar, Deniz’i merak ettiği için eve gitmez ve çalışmaya devam eder,
Sabah olmuştur ve Deniz uyanmıştır, neden eve gitmeyip ofiste uyuduğunu bir süre anlamaz ama jeton karelidir ve anca düşer,
kalkar elini yüzünü bir yıkar ve Nilüfer’e Americano getirmesini söyler, ama Ece Nilüfer’e “sorumluluğu ben alıyorum lütfen Deniz bey’e bu çayı götür” der Nilüfer Deniz’e
Ece’nin gönderdiği bir ayvalık tostu ve bir fincan tarçınlı karanfilli yeşil çayı götürür

Deniz: Bunlar ne Nilüfer? ben senden sadece Americano istedim

Nilüfer: Biliyorum Deniz bey ama Ece hanım zorla size bunları vermemi istedi

Deniz: Senin Ece’nin asistanımısın yoksa benim mi? tamam Nilüfer, bana Ece’yi yolla, sen çıkabilirsin?
Ece: Buyrun beni istemişsiniz

Deniz: Bunlar ne? Sen benim asistanım mısın? 
şirketin tercümanı mısın?

Ece: Ben sadece...

Deniz: Sen sadece şirketin tercümanlık işiyle uğraş, yani işine bak

Ece: Peki Deniz bey, ben işime döneyim o zaman, izninizle...

Ece üzülmüş kırılmış ve sinirlenmiştir,
gözleri dolmuştur ama kendini tutar, gidip bir yüzünü yıkar, derin bir nefes alır ve patronunun istediği gibi işine bakar, Ece istenilen dosyaları hazırlar & Nilüferden gönderir, mola saatinde
Ece merdivenlere iner ve takar kulaklığını 
aklını boşaltmaya çalışır, Deniz tüm gün boyunca Ece’yi görmez, merak eder
akşam mesai saati bittiğinde Ece evine gider
Deniz Ece’yi odasında bulamayınca arar

Ece: Buyrun Deniz bey

Deniz: Neredesin?

Ece: Evimde, buyrun bir şey mi vardı? 
işimi doğru dürüst yapmadın mı yoksa bugün?

Deniz: Ofiste seni bekliyordum, ders için

Ece: Üzgünüm Deniz bey, bugün müsait değilim,siz en iyisi işini iyi yapan bir öğretmen bulun, iyi geceler size

Ece Deniz’in suratına kapatır telefonu

Işıl: Omo!! patronunun suratına telefonu mu kapattın? yürek mi yedin Ece sen?

Ece: yaptığı şeyi anlattım sana, biz ona iyilik yapalım düşünelim, beyefendi bizi azarlasın

Işıl: Bence sen Deniz beyden hoşlanıyorsun yoksa bunları yapmazsın

Ece: Saçmalama

Eren: Kesin hoşlanıyorsun yoksa neden bu kadar kafaya takasın ki

Deniz: saçmalamayı kes de kırmızı kartı yeme, düzgün oyna şu oyunu

Eren: Kız sana iyilik yapmış sabaha kadar
ateşinin düşmesini beklemiş uyumamış seni merak etmiş evine bile gitmemiş, üstüne üstelik kahve yerine sana tost ve yeşil çay
hazırlamış yollamış ve senin koza davranışına bak, teşekkür edeceğine kızı azarlamışsın, sonrada kafaya takıyorsun neden böyle yapıyor diye, az bile yapıyor, aahh kim bilir ne kadar üzülmüş ve kızmış ki dersi iptal edip eve gitmiş ve seni azarlamış telefonda, hiç bakma bana öyle haklıyım biliyorsun

Deniz: haklılık payın var bir yerde, gece gerçekten çok kötüydüm eve gidecek durumda değildim, Ece olmasa daha kötü olabilirdim evet, ama sende biliyorsun ki sabah kahve içmeden güne başlayamıyorum, benim bir asistanım var zaten

Ece: yok bundan sonra zatüre bile olsa yardım etmem, karışmam, işime bakarım kendisininde istediği gibi

Işıl: Dayanamazsın sen, bunu yapacak olsaydın, daha ilk karşılamanızda ona yardım etmezdin

Deniz: Ne yapacağım peki bay bilmiş?

Eren: Özür dileyeceksin ve aslında öyle demek istemediğini anlatacaksın

Deniz: Ya dinlemezse?

Eren: Dinleyecektir ama eğer bir tiyo istersen
onu gizli yerinde bulabilirsin, bir kaç kere onu merdivenlerde otururken gözlerini kapatıp müzik dinlerken gördüm, eğer yarın senin odana dosya vermek için bile gelmezse onu orada bulabilirsin.

Deniz: Sağol kardeşim, Nergis ile aranız nasıl?

Eren: Limoni, kadınlar işte...

Ertesi gün...
Ece sabah toplantıya katılır ve ciddiyetini bozmadan Deniz’in yüzüne bile bakmadan işini halleder, mola saatinde Deniz
merdivenlere bakar Ece oradadır, Ece’nin yanına oturur, Ece birden korkar

Ece: Deniz bey korkuttunuz, siz nereden biliyorsunuz burayı?

Deniz: Şirketimin merdivenlerine gelemez miyim?

Ece: Doğru şirketiniz sizin nasılsa, her yer sizin, pardon

Ece kalıp gidecekken Deniz onu durdurur

Deniz: Ece bir dakika konuşabilir miyiz?

Ece: işimi düzgün yapamamışmıyım?
kovuldum mu? doğru ya sizin için kovmak günlük bir rutin gibi bir şey

Deniz: Ece, bir susar mısın? bir şey söylemeye çalışıyorum, otur şuraya bir, dün öyle davrandığım için ve sözlediklerim için özür dilerim, Americano içmeden ayılamıyorum sabahları, üstelik bitki çaylarını da hiç sevmem
ayrıca teşekkür ederim

Ece: Gece kötüydünüz sabah da sert bir kahve içerseniz mideniz yine kötü olur diye bitki çayı yollamıştım, ama yine suçlu oldum, aslında haklısınız, herkes kendi işine bakmalı, sizin zaten bir asistanınız var, ben sadece endişelendiğim için bunları yapmıştım,
ama emin olabilirsiniz toplantı ve mecburi kalmadıkça benim yüzümü görmeyeceksiniz

Deniz: Ece dur, neden endişeleniyordun ki
benim için? 

Ece: Bunu bende bilmiyorum, insaniyetlikten sanırım, size başka bir eğitmen ayarlarım

Deniz: Ben başka eğitmen istemiyorum
söz verdiğin gibi senin öğretmeni istiyorum,
eğer ki sen öğretmek istemiyorsan zaten başlamadan bitirelim dersi
kararını ver ve bana mesai bittiğinde haber ver

Akşam saat 7;30 olmuştur, Ece’den ses çıkmamıştır, Deniz ceketini ve telefonunu alır
odasının kapısını açarken o sırada Ece de kapıyı açar ve kapı Deniz’in başına vurur

Ece: Ayyyyy iyi misiniz Deniz bey, valla istemeden oldu, şişmeden buz koyalım gidip buz alayım

Deniz: Ece, Ece sakin ol iyiyim

Ece: ama o şişer şimdi ya, siz neden kapının arkasında duruyorsunuz ki?

Deniz: Sen neden geliyorum diye haber vermiyorsun, eve gidiyordum 

Ece: ooo Deniz bey çabuk pes etmişsiniz yine
sıkı disiplin isterim dersimde

Deniz: Bir konuda anlaşalım bana mesait bitiminde Deniz diyeceksin, çünkü mesai bittiğinde senin patronun değil öğrencinim unutma, anlaştık mı?


Ece: Peki Deniz bey, pardon Deniz, dersimize 
başlamadan önce şu dürümü yiyin, aç karn
aç karnına
aklına bir şey girmez

Deniz: Bu saatte bunu yemem ben

Ece: Tamam ders bitti o zaman

Deniz: Ece tamam dur yiyeceğim, 
sen yedin mi peki?

Ece: Henüz yemedim sonra yerim, ne yapıyorsun?

Deniz: yarıya böldüm, sende yiyeceksin, yoksa yemem

Ece: Peki, bir saniye bay lee arıyor, 
merhaba bay lee her şey yolunda mı?
anlıyorum, tamam Deniz bey ile görüşüp size bilgi vereceğim

Deniz: Bunlar seni sürekli böyle arıyorlar mı?
gece gece hemde, ne diyorlar?

Ece: Evet arıyorlar çok nazikler, bu arada
2 gün sonra Kore’ye davst ediyorlar sizi
şirketinin çalışma düzenini falan göstermek istiyormuş, bir şey daha var

Deniz: Ne? 

Ece: Özellikle beni istiyorlarmış Kore’yi görmemi istiyorlarmış

Deniz: Bak ya, heriflere bak, Ece bu bay lee ve bay choi’yi benim gözüm tutmadı zaten

Ece: Neden çok iyi insanlar 

Deniz: Ece adamlar sana asılıyor ve sen iyi insnalar diyorsun

Ece: Deniz zaten seninle konuşacağımı ve onlara döneceğimi söyledim, adamlar iş için seni oraya çağırıyorlar, ayrıca bana asıldıkları falan yok, olsada buny ben hallederim, şimdi artık derse başlayabilir miyiz? 

Deniz derse döner ama konsantre olamaz 
Ece bunu farkeder ve dersi bitirir
Sabah Ece Deniz’in odasına gelir

Ece: Deniz bey, bay lee sürekli arıyor,
cevabınız nedir? tekliflerini kabul ediyor musunuz? 

Deniz: Sapık gibi seni mi rahatsız ediyorlar,
Ece onlara bu hafta yoğun olduğumuzu ve tekliflerini geri çevirdiğimizi söyle

Ece: Deniz bey bence bunu bir daha düşünün

Deniz: Düşünecek bir şey yok, lütfen dediğim gibi yap

Ece: Pekala, öğle molasında bir yere kaybolmayın sizinle bir işimiz var, 
iyi çalışmalar Deniz bey

Öğlen Ece Deniz’i alır sahile gider kuma otururlar

Deniz: Neden buraya geldik Ece?

Ece: Çünkü Deniz ofiste konsantre olamıyorsun, tüm dikkatini bana vermeni istiyorum, anlattıklarımı iyi dinle ve not al

Deniz: Konsantre olamıyorum diye mi buraya getirdin beni?

Ece: Deniz molanın bitmesine 45 dakika kaldı
vakit kaybetmeyelim anlattıklarımı iyi dinle

Ece Derse başlar Deniz Ece’yi pür dikkat dinler
not da alır, Ece ona ödev de verir

Deniz: Neden akşam yapmadık bugün dersi?

Ece: Bu akşam bir randevum var o yüzden,
sana dediğim gibi bu verdiğim ödev ve çalışmaları yap

Deniz: Bay lee istanbula mı geldi yoksa?

Ece: Hayır ondan daha tatlı ve yakışıklı biriyle buluşacağım

Deniz kıskanır önce bay lee sonrada başka biri

Ece: Alo, efendim aşkım, tamam geleceğim
söz verdim ya, ne istersin gelirken? tamam 
akşam görüşürüz, Deniz şirkete dönelim mi?

Deniz şirkete dönünce Ereni arar
durumu anlatır

Eren: Emin misin sevgilisi olduğuna?

Deniz: Aşkım dedi diyorum, önce bay lee ve bay choi, şimdide bu

Eren: Kıskanmışsın işte kabul et, hoşlanıyorsun Ece’den, bak bunu aşk adamı söylüyor
Emin ol önce, şimdi beni iyi dile...

Deniz Ece odaya girer girmez telefonla konuşuyormuş gibi yapar

Deniz: Tamam Çisemcim merak ettim o süprizini,bu akşam saat 7’de Eros otelde
211 numaralı oda tamam görüşürüz canım,
ne vardı Ece hanım

Ece: Ece hanım! ödevlerinizi yapmaya vaktiniz yok sanırım Deniz BEY, akşam randevunuz olduğuna göre Çisem hanımla

Deniz: Bir sorun mu var?

Ece: yok canım ne sorunu olacak, Allah muhabbetinizi artırsın ne diyeyim, 
şu dosyayı hallettim de onu getireyim dedim
rahatsız ettim

Ece buluşmaya gitmeden önce dayanamaz ve gizlice o otele gider odaya çıkar odadan ses gelmiyordur, Eceyi bekleyen Deniz Ece’nin geldiğini Erenden bilgi alınca kapıyı açar, 
Ece ışık görmüş tavşan gibi donar kalır
Deniz: Gel Ece’cim gel biraz konuşalım, neden
buraya geldin? senin bir buluşman yokmuydu?

Ece: ben... şey... aslında... Çisem hanım yok mu?

Deniz: Yok, merak ettiğin için mi geldin?

Ece: Ben gitsem iyi olacak, yeterince rezil ettim
kendimi

Deniz: Rezil falan olmadın ama utanıp mahçup olunca bu kadar güzel olan birini görmedim ben, Çisem falan gelmeyecek, sadece bir şeyden emin olmak için bunu yaptım

Ece: Bana oyun mu oynadın? neden emin olacakmışsın?

Deniz: Bana aşık olduğuna...

Ece: Yok öyle bir...

Deniz: Benim de sana olduğum gibi

Ece: Ne? nasıl? Deniz bu doğru değil
sen benim patronumsun

Deniz: Ece ne olmuş yani, sende benim öğretmenimsin, beni sevmiyor musun?

Ece: Ben...

Deniz: bak ben hiç kimseye böyle bir şey hissetmedim, başka biri var hayatında biliyorum ama...

Ece: Yok, yani hayatında başka biri yok

Deniz: ama bugün o konultuğun adam kimdi o zaman? neden gülüyorsun?

Ece: Sandığın gibi bir şey değil o durum biraz farklı, sizi sonra tanıştırırım ama bugün olmaz,
tamamen yanlış anlamışsın

Deniz: O zaman hayatında biri yok, sevdiğin biri yok

Ece: Aslında varda henüz söylemedim kendisine tam karşımda duruyor, rezil olmalara doyamadığım için 

Deniz: 😀 söylemesende artık biliyorum

Ece: Şirkette tercüman patronuz tamam mı?
bunu şirkettekiler bilmesin

Deniz: Neden? 

Ece: Dedikodu çıkmasın, lütfen Deniz

Deniz: Peki öyle olsun

Ece: Eyvah geç kalıyorum gitmem gerek
yarın görüşürüz

Deniz: seni gideceğin yere ben bırakayım

Ece: bu sefer olmaz,dediğim gibi daha sonra sizi tanıştıracağım ve anlatacağım tamam,
uyumadan listening yapmayı unutma Deniz

Ece iki adım atar ve Deniz’e tekar döner
ve Deniz’i yanağından öper, iyi geceler der otelden çıkar

——-

Deniz ve Ece şirkete 5 dakika ara ile giriş yaparlar, Deniz odasına girer ve dün akşamı hatırlad hafif bir tebessüm eder mesaj yazar

Deniz: “ Günaydın Ece, geldin mi?”

Ece: “ Sanda günaydın Deniz, evet geldim, kahvaltı yaptın mı?”

Deniz:”çoktan, sen?”

Ece: “bende yaptım, ne yapıyorsun şuan?”

Deniz:” Bir bahanem olsada Ece’yi görsem
diye düşünüyorum”

Ece:”bak ya, sen şimdi americano istemişsindir Nilüferden dimi?”

Deniz:”Şimdi isteyecektim”

Ece:”Americano isteme çok daha iyi bir şey
yollatacağım sana”

Deniz:”Ece sakın bitki çayı deme, kafein’e ihtiyacım var”

Ece:”işim olmasa ben getiridim ama artık başka sefere”

Nilüfer: Deniz bey bugün Türk kahvesi istemişsiniz Nuray hanım öyle dedi
buyrun

Deniz: Türk kahvesi! teşekkür ederim Nilüfer,
Ece hanımı bana yollar mısın? dosya’nın birinde sıkıntı var gibi

Nilüfer: Peki Deniz bey...

Ece Deniz’in odasına gider Deniz ona bıyık altından gülerek bakar

Ece: Hangi dosyada sıkıntı var?

Deniz: Türk kahvesi he

Ece: Kafein’e ihtiyacın olduğunu söylemedin mi? Türk kahvesi için, hangi dosyada sıkıntı var?

Deniz: aslında bu bahaneyi buldum, seni görmem lazımdı

Ece: yani dosyada bir sıkıntı yok,
Deniz bey çok işim var lütfen beni meşkul etmeyin

Deniz: Aklımı karıştırmayı biliyorsun ama dün akşam beni öptün, diğer yanağıma haksızlık oldu

Ece: Deniz bey ofisteyiz

Deniz: Umrumda değil, benim odamdayız

Ece: Deniz, sen ödevlerini yaptın mı?

Deniz: Hayır anlayamadığım konu var, bence bunu tartışmalıyız

Ece: Deniz sonra, bak çok ciddiyim şu çevirileri bitirmem lazım, tamam mı canım lütfen oyalama beni

Deniz: iyi peki git tamam, molada kaçamazsın ama 

Deniz de Ece’de işine döner ama bir kaç saat sonra Deniz sinirden odasındaki masanın üzerindeki bardağı kırar  ve elini yaralar

Nilüfer: Deniz bey şu dosyalar imzalanacaktı...
Deniz bey iyi misiniz? eliniz kanıyor

Deniz: iyi değilim Nilüfer KRY kozmetik
sözleşmeyi fes etmek istiyor nasıl iyi olabilirim

Nilüfer: ben hemen bir ilk yardım çantası getireyim size

Deniz: Gerek yok gidip yüz yüze konuşayım
bakayım dertleri neymiş, bugünkü toplantıları iptal et, şirkete dönmem

Deniz elini alel acele bir şeyle sarar sonrada
şirketten çıkar gider, Ece Nilüfer’e Deniz bey’in odada olup olmadığını sorar ve öğleden sonraki toplantı için ön rapor sunacağını ona söyler, Nilüfer olan biteni anlatır, Ece Deniz’i arar ama Deniz telefonu açmaz, Ece endişelenir ama saat 10’a kadar onu şirketin önündeki bankta bekler ve arar ama Deniz telefonu açmaz ve gelmezde, Ece evine gider, ertesi sabah Deniz günaydın mesajı atar
Ece cevap vermez, Ece hazırlanır şirkete gider,
Ece Nilüferden Deniz’in sağlığının iyi olduğunu öğrenir ve odasına gider çalışmaya gömülür, 
Deniz Ece’ye türk kahvesi gönderir, Ece kahveyi ona geri gönderir, Ece kızgındır
Ece: Girin

Deniz: Ece

Ece: Ece hanım, Deniz bey, buyrun bir şey mi istediniz?

Deniz: Anlaşıldı, çok kızmışsın

Ece: yok canım ne kızması ben kimim ki,
eğer istediğiniz bir şey yoksa işimi bölmeyin Deniz BEY

Deniz Ece’nin yanına gider ve elini tutar

Deniz: Kızgın sevgilimin gönlünü nasıl alabilirim acaba? bir yemek mi yesek?

Ece Deniz’e ters ters bakar ve elini hızlıca onun ellerinden çekerken Deniz’in yaralı eli acır

Ece: iyi misin? bilerek olmadı dikiş attılar mı?

Deniz: Öpersen geçer

Ece: Deniz elini yaralıyorsun bana haber bile vermiyorsun, yetmiyormuş gibi seni arıyorum defalarca ve telefonlarımı açmıyorsun, 
yetmezmiş gibi gelirsin diye şirkette bekliyorum
gelmiyorsun, ne kadar endişelendiğim umrunda bile değil, ben senin neyinim?
senin için bir şey ifade etmiyorum ben
çıkarmısın şu odadan yanlız kalmak istiyorum

Deniz: Özür dilerim, haklısın sana haber vermeliydim, seninle paylaşmalıydım,
sen benim sevgilimsin, benim için çok şey ifade ediyorsun sakın bir daha öyle şeyler deme, 
bana sarılmana ihtiyacım var şuan

Ece: KRY kozmetik ile anlaşabildiniz mi?
neden sözleşmeyi fes etmek istiyormuş?

Deniz: piyasadaki rakiplerimizin çımarttığı
dedikodular yüzünden, konuştum biraz yumuşadılar gibi ama bellide olmaz,
şu verdiğin ödevide yapamadım bu mesele yüzünden

Ece: Ama bu böyle olmaz Deniz, öddv yapmıyorsun, dikkatini vermiyorsun, bu konuda
disiplin sıfır

Deniz:  Tamam o zaman bu akşam bana gel
çalışalım, söz dikkatimi derse vereceğim

Ece: Sana geleyim! olmaz sahildeki çay bahçesinde ders yapacağız akşam,
git de şu dosyayı yetiştireyim, bay choi arıyor,

Deniz: Bu adamlar hala neden seni arıyorlar
açma, yada aç bana ver

Ece: Korece konuşabiliyorsun da benim mi haberim yok, Deniz bak bu en büyük müşterilerinden biri, Kore’ye gitmelisin, adamların gönüllerini yapmalısın

Deniz: Ben onların dertlerini biliyorum, onların derdi ben değil sensin, sensiz gitmeyeceğime göre de

Ece: başka bir tercüman ayarlarım sana, eğer benim gelmemi istemiyorsan

Deniz: Gerek yok gitmiyorum

Ece: kıskançlık yapıyorsun, ben onlara gereken cevabı veririm

Deniz: insan sevdiğini kıskanır, sende beni çisemden yada başka kızlardan kıskanmıyor musun?

Ece: Aynı şey değil, gidelim işte Kore’ye

Deniz: 1 saat sonra toplantıda görüşürüz Ece hanım

Ece: Peki Deniz bey

Akşam Deniz Ece’nin elinden tutar
sahile giderler, Ece güllerle süslenmiş yolu ve şık romantik masayı görünce şaşırır

Ece: Ders yapacağımızı sanıyordum Deniz
sana inanmıyorum

Deniz: Ben açken aklıma bir şey girmez sevgili hocam, beğenmedin mi?

Ece: Beğenmez olur muyun Deniz tabii ki beğendim, süpriz oldu, teşekkür ederim

Deniz: Aşkım senin bir şeye alerjin falan var mı?

Ece: Aslında var, fıstıklı olan her şeye, ama
önemli değil, senin var mı peki?

Deniz: benim yok, masada da 
fıstıklı bir şey olmadığına göre o zaman 
yemeye başlayalım mı? çok açım,
açken gerçekten ben ben değilim

Ece yemek yerken düşünüyordur
tabağını bitirmek üzereyken Deniz 
bunu farkeder

Deniz: Ne düşünüyorsun Ece? bak dersi düşünüyorsan şu romantik ortamı dersle bozma lütfen

Ece: yok bir şey düşünmüyordum, Deniz
sana bir şey soracağım ne zamandır aklıma takılıyor, ve şu durum beni üzüyor

Deniz: Sor hayatım, seni üzen nedir kurtulalım ondan

Ece: Kahveye yani Americano’ya ne kadar bağımlısın? 

Deniz: Bir düşüneyim, sabah uyanır uyanmaz americano içiyorum, sabah spordan gelince bir bardak mutlaka içerim, iş yerinde günde 4 bardak falan içerim, sanırım fazlasıyla bağımlıyım

Ece: Ama bu sağlığın için hiç iyi değil,
daha ilişkimizde yeniyiz biliyorum ama...

Deniz: Benden kahveyi bırakmamı isteme Ece
bunu yapamam

Ece: Bırak demiyorum ama en azından azaltsan yani...
Deniz: Ece, yapamam hayır

Ece: peki 

Işıl o sırada Ece’yi arar ve biraz rahatsız olduğunu eve geç gelirse haberi olmasını
söyler, Ece Deniz’e arkadaşı ışıl’ın rahatsız olduğu için eve gitmesi gerektiğini söyler
Deniz Ece’yi eve bırakır Ece yol boyunca konuşmaz ve camdan yolu izler, sonrada
Deniz’e soğuk bir öpücük verir ve iyi geceler diyip içeri girer

Işıl: Neden erken geldin?

Ece: Sana ne oldu neyin var? rahatsızım dedin

Işıl: Önemli bir şey yok ya, iş yerinde ceyranda
kalmışım her yerim tutulmuş, kas gevşeltici ilaç içtim şimdi yatmak üzereydim

Ece: Bende çok yorgunum iyi geceler 
Işılcım, eğer bir şeye ihtiyacın olursa ağrın geçmezse uyandır beni tamam mı 

Işıl: tamam merak etme, ilaç uyutur şimdi beni zaten, yarın haftasonu işe uyanamadım derdi
olmaz hiç olmazsa

Işıl odasına gitmiştir Ece de kendi odasına,
Ece kafa dağırmak için çeviri yaparken,
bir süre sonra Deniz’den mesaj gelir
“Uyudun mu Ece? Hocam uyudunuz mu?
bakın bu saatte ödevimi yapıyorum, Ece? 
sevgilim orada mısın?”

Ece Deniz’e alkış emojisi ve iyi geceler emojisi yollar, Deniz dayanamaz Ece’yi arar

Ece: Efendim Deniz?

Deniz: yarın bir şeyler yapalım mı?

Ece: yarın müsait değilim, başka zaman

Deniz: Pekala ders çalışacak mıyız?

Ece: yarın müsait değilim dedim ya Deniz

Deniz: Ece sen bana bozuk musun?

Ece: Hayır neden bozuk olayım, sadece
yorgunum, iyi geceler

Deniz Eren’i arar, Eren uyuyordur 

Eren: hııııı

Deniz: uyan oğlum neredeyse her akşam gecelere akarsın bu akşam uyuyacağın tutmuş, uyan bana lazımsın
Eren: yarını bekleyemeyecek kadar acil olan ne?

Deniz: Kadınlar...

Deniz Eren’e telefonda anlatır olanları
Eren de ona yapması gerekeni söyler ve
uykusuna devam eder, Sabah ilk iş Deniz bir buket çiçek yaptırır elinde kitaplarla
tam zili çalıcakken ışıl kapıyı açar

Işıl: Günaydın Deniz, cumartesi günü sabahın köründe seni hangi rüzgar attı buraya?

Deniz: Ece bana yabancı dil dersi veriyor sana anlatmıştır, onun için buradayım, sen iyi misin dün rahatsız olduğunu söylemişsin

Işıl: yok ya çok önemli bir şeyim yok, tutulmuşum sadece içtiğim kas gevşeltici iyi geldi

Deniz: anladım geçmiş olsun, Ece evde mi?

Işıl: evde evede sen gir bende ekmek almaya gidiyordum, Ece odasında uyuyordur

Işıl fırına gider Deniz içeri girer, elindeki kitapları masanın üzerine koyar ve Ece’nin odasına gider, Ece çeviri yaparken uykusuna yenik düşüp sandalye tepesinde uyuya kalmıştır, Deniz Ece’yi o halde görür, uyandırmak için yanağına bir buse kondurur
Ece uyanır

Deniz: Günaydın aşkların en güzeli

Ece: Deniz? senin burada ne işin var?

Deniz: Sen bana gelmedin ben sana geldim

Ece: Elin nasıl?

Deniz: boşver beni de sen tüm gece burada mı uyudun? geceleri başka adamlarla yazışmıyorsun dimi?

Ece: Boşvereyim tabi seni, sende beni boşver

Deniz: iyileşti sayılır, peki sen neden burada uyudun?

Ece: Çeviri yaparken uyuya kalmışım, sen neden geldin? ben bugün müsait değilim demiştim

Deniz: Ders kitaplarımı aldım da geldim

Ece: Beni dinliyormuşsun gibi

Deniz: Dinliyorum

Işıl: fından çıtır çıtır ekmek aldım, sofrada hazır, hadi Deniz Ece sofraya

Ece: O kahvaltısını kahvesi ile yapmıştır

Deniz: Bugün kahve içmedim, kahvaltıda yapmadım, yani geliyorum Işıl,
Ece bu çiçek senin için
Ece: Telefonun çalıyor

Çisem arıyor...

Deniz: boşver açmayayım, hadi kahvaltı yapalım

Ece: Neden açmıyorsun? gizli saklı bir iş mi çeviriyorsun

Deniz: Çisem arıyor açsamıydım Ece?

Ece: Açsaydın, banane canım Allah Allah

Deniz: Kıskanınca çok tatlı oluyorsun aşkım

Işıl: Herşey buz gibi oldu gelin artık

Ece arkasını dönüp gidecekken Deniz onu tutup kendine çeker

Ece: Deniz ne yapıyorsun?

Deniz: bir kere sabah öpücüğümü almada  şuradan şuraya göndermem

Ece: A a delirdi adam, ışıl içeride

Deniz: olabilir

Ece Deniz’in yanağına hızlıca bir buse kondurup elinden tutar ve onu kahvaltı masasına götürür, kahvaltı yaparlar

3 gün sonra...

Ece hazırlanır Deniz onu rvden alır ve işe giderler
Ece Deniz ile şirkete girerken Ece’yi 
Bay lee arar, Ece telefonu meşkule atar

Deniz: Kimdi o? açsaydın ya

Ece: Yok ya önemli değil, sonra ararım ben
girelim mi?

Eren: oooo Deniz, Ece! günaydın

Deniz: Seni bizim şirkete alalım mı kardeşim?

Eren: ha ha sabah şekeri seni

Ece: Günaydın Eren bey

Eren: Bu arada sizi tebrik ederim, Allah sana sabır versin bu huysuz adamla işin çok zor 😛

Deniz: Öyle miiiii Eren bey, ben bunun hesabını sana sorarım ama 

Eren: beklerim kardeşim

Ece: eh baş etmeyi öğreneceğiz artık

Deniz: Ece sende mi? o kadar gıcık birimiyim?

Eren: eh biraz 

Ece: azıcık

Eren: he ben asıl neden gedim bak, 
bu haftasonu Aylin & Ahmet Rivadaki evlerinde barbekü partisi düzenlemişler, Cengiz,Ceyhun,Ceren, Pelin, Çisem’de geliyor, sizde geliyorsunuz
bak Deniz eğer bu sefer de ekersen Aylin’in
elinden ben bile alamam seni ona göre

Deniz: Gideceğiz artık, gideriz dimi Ece?
Ece: Seni davet etmişler, arkadaşlar olarak
eskileri yad falan edersiniz ben rahatsız etmeyeyim

Deniz: Aşk olsun, Ece sen benim sevgilimsin
tabii ki benimle geleceksin, he başka bir planın varda bende gitmem

Eren: Deniz haklı, ikinizde geliyorsunuz, 
benim bir toplantıya yetişmem gerek kaçtım ben, hazır olun

Deniz: Ece asansör geldi hadi

Ece: Ben merdivenden çıkacağım
asansöre binmediğimi biliyorsun, ne yapıyorsun? 

Deniz: Seni yanlız bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde

Ece: Deniz 20 kat 

Deniz: Spor iyidir

Ece: Sen zaten sabahın köründe spor yapmıyormusun! 

Deniz: aşkım toplantı yapmamız lazım
Sen neden Asansörden korkuyorsun bu arada
anlatmadın bunu bana

Ece: Çünkü birgün asansörde kalmıştım
ve hayatımdan bir yıl geçmiş gibi olmuştu,
nefesim daraldı ve sonrada bayılmışım zaten,
beni bulduklarında hastanede gözlerimi açtım

Deniz: korkudan mı bayılmışsın

Ece: Evet, bayılmışım

Deniz: Allah korumuş, Ece bu korkunu beraber 
yeneceğiz tamam mı?

Ece: Hayır, ve bu konuda konuşmak istemiyorum

Deniz: Ece...

Ece: Deniz lütfen hadi işimizin başına

Ece odasına geçerken bay lee tekrar arar
Deniz’in canı sıkılmasın ve anlaşma bozulmasın diye Deniz’e hiç bir şey söylemez
ama bay lee Ece’yi son zamanlarda 
çok aramaya ve rahatsız etmeye başlamıştır

Ece: Buyrun bay lee, sık sık aradığınıza göre
iş ile ilgili önemli bir sorun mu var?

Bay Lee: Hayır, seni görmek istiyorum Ece
eğer Deniz bey gelmiyorsa sen neden gelmiyorsun

Ece: Bay lee yoğunum lütfen işle ilgili
olmadığı sürece beni aramayın olur mu?

Bay lee: bizim şirkette çalışmanı istiyorum Ece

Ece: Teklifiniz için teşekkür ederim ama ben şirketimden memnunum, hoşçakalın.

————
3 gün sonra...

Deniz şirkette öfkeden deliye dönmüştür
gözlerinden adeta ateş çıkıyordur

Ece: Ne oluyor Nilüfer? neden Deniz bey
bağırıyor?

Nilüfer: bilmiyorum ve sormaya korkuyorum
bence sende girme odasına, çok sinirli
bak arıyor, buyrun Deniz bey

Deniz: Nilüfer Ece hanımı yolla bana HEMEN

Nilüfer: Ece Deniz bey seni çağırıyor

Ece: Buyrun Deniz bey

Deniz: Ece hanım bir mail aldım ve Bay lee ile bay choi anlaşmayı fes etmek istediklerini yazmış, şu adamları arayıp konuşalım dertleri ne acaba, Ece ne duruyorsun hadi

Ece: sonra arasak

Deniz: Ece hanım hadi

Ece biraz tedirgin olmuştur çünkü bir kaç gün önce bay lee onu tehdit eder gibi konuşmuştur,
Ece teklifi reddedince bay lee bu hamleyi yapmıştır, Desteklerini çekip Ayna kozmetik’i zor duruma düşürecek ve Ece’nin Koredeki kendi şirketlerinde çalışmasını sağlayacaklardır, Ece önce bay lee ile yanlız konuşmak istesede Deniz’i şüphelendirmemek için Bay lee’yi arar

Bay Lee: Ece merhaba 

Ece: bay lee merhaba, müsaitseniz Deniz bey sizinle görüşmek istiyor

Bay lee: mail ile ilettik kendisine

Deniz: Neden sözleşmeyi fes etmek istiyorsunuz bay lee?

Ece tercüme eder

Deniz: Bence konuşup sorun neyse halledebiliriz

Bay lee: Kore’ye gelebilirsiniz

Deniz: Konferansla toplantı yapabiliriz

Bay lee: Ece o şirketten ayrıl ve bizimle çalış
o zaman bu sorun sona erer ve Ayna kozmetikle yollarımızı ayırmak durumunda kalmayız

Ece bunu tercüme etmez Deniz merak eder
Ece bir şey uydurur ve telefonu kapatırlar
Ece Deniz’i sakinleştirmeye çalışır

Ece: Deniz bey sakin olun hallolur düzelir her şey

Deniz: Neden durduk yere bu kararı aldılar 
ne olmuş olabilir, kafayı yiyeceğim ya, adam geceleyip durdu, Koreye gitmemiz gerek

Ece: Deniz bey acele karar vermeyin, fikirlerinin değişeceğini sanmıyorum

Deniz: Kore’ye gitmemizi isteyen sendin, şimdi ne değiştide gitmek istemiyorsun?
Ece hanım bu sizin işiniz unutmayın
Ece: Haklısınız Deniz bey, bu benim işim,
kararınızı verdiğinizde banada haber verirsiniz
işimi aksatmak istemem, şimdi izninizle

Deniz öfkeyle ağzından çıkanı kulağı duymamıştır, tüm gün çözüm aramaya çalışmıştır, Ece ise kendini suçluyordur, 
Bay lee ve bay choi şirketten desteklerini çekmemelilerdir, şirket zor duruma düşebilir ve Deniz zarar görebilirdir, bunuda asla istememektedir, Ece eve gidince Işıl ile dertleşir

Işıl: ee peki ne yapacaksın? şirketten ayrılıp
Kore’de onların şirketine mi çalışacaksın?
Deniz’i terk mi edeceksin? yoksa her şeyi 
Deniz’e anlatacak mısın?

Ece: Deniz’e anlatamam bunu onun öğrenmemesi lazım, şirketi zor duruma düşebilir, Deniz’i çok seviyorum 
ve ne yapacağımı bilmiyorum, ona bir zarar gelmesine izin veremem, o koreliler takıntılı tipler, ne zaman ne yapacakları belli olmaz

Işıl: Kendini mi feda edeceksin? Hayır Ece yapma bunu

Ece: Kore’ye gitmeyeceğim ama şirketten ayrılacağım

Işıl: Peki Deniz’e ne söyleyeceksin?

Ece: Bilmiyorum bir şeyler uyduracağım artık

Deniz evde çalışma odasında çalışırken
bugün olanları hatırlar, Ece’ye öfkeyle
ters konuşup onu kırdığınu hatırlar
ve telefona sarılır

Ece: Bak hissetmiş gibi arıyor, efendim Deniz!

Deniz: Daha uyumadın mı? ne yapıyorsun?

Ece: Hayır Işıl ile çay içiyoruz, sen ne yapıyorsun?

Deniz: Bende çalışıyordum, ve

Ece: Ve?

Deniz: Aslında... Ece ben senden özür dilerim

Ece: Ne için?

Deniz: Bugün sana odamda çalışanım gibi davrandığım için, sert konuştuğum için, öfkeyle ne dediğimi nasıl konuştuğumu bilmiyorum

Ece: önemli değil ben şirkette ben senin çalışanınım zaten, sen sakinleştin mi?

Deniz: Çok mu kırdım seni?

Ece: önemli değil dedim ya Deniz, 
sen sakinleş her şey düzelir, iyi geceler

Deniz: iyi geceler sevgilim 

O gece...

Shin: Çisem kızım adamlarım harekete geçtiler
istediğin gibi o kızı Deniz’den uzaklaştırmak için hamlelerini yaptılar, yakında iyi haberlerini alırız

Çisem: Teşekkür ederim Shin amca,
babamın selamı var, birgün yeşil çayınızı içmeye Kore’ye geleceğiz 

Shin: bendende selam söyle babana, tabi her zaman bekleriz

Çisem telefonu kapatır “ o paçoz kızı Deniz’den uzaklaştırmak en iyisi, Deniz benimdi ve benim kalacak, onu benden kimse alamaz, hiç kimse” der içinden

Işıl ve Ece kahvaltı yaparken konuşurlar

Işıl: Şirketten ayrılacağını söyleyecek misin?

Ece: Yarından sonra, yarın Riva’ya arkadaşları davet etmiş, illa benimde gitmemi istiyor

Işıl: iyi şanslar arkadaşım

Ece bay lee’yi arar ve Ayna kozmetikten ayrılacağını ama Kore’ye gelmeyeceğini
onlar ne zaman Türkiye’ye gelirse onlara tercümanlık yapacağını söyler ama Ayna şirketle anlaşmalarını fes etmemeleri konusunda anlaşma yaparlar

Ertesi gün Deniz ve Ece Riva’ya giderler 
herkes gelmiştir Barbekü partisi yaparlar
ve eski dostlar sohbet ederler

Ahmet: Eren hatırlıyor musun ortaokuldaydık
Çisem okula yeni gelmişti

Ceyhun: Çisem sınıfa bir girdi, bütün çocukların gözünden kalpli emojilee fışkırıyordu

Cengiz: o diyor benim yanıma otur, diğeri benim yanıma otur diyor

Ahmet: Biri vardı ki, hem yanına oturmasını istiyordu hemde cool davranmaya çalışıyordu

Cengiz: Çisem gitti Pelin’in yanına oturdu

Pelin: Çisem benim yanıma oturunca 
Deniz bir bozuldu bir bozuldu anlatamam
yüzü hala aklımda
Ahmet: Deniz yan yan Çisem’e bakıyor, Çisem hiç pas bile vermiyordu

Deniz: Küçüktük o zaman

Çisem: ortaokuldaydık, sonra ders arasında gelip bana çıkma teklifi etmiştin ve öpmüştün

Pelin: Okulda herkes bunlar bir kaç yıl sonra
evlenir bunlar, derlerdi

Deniz: büyüdük artık, sadece iki iyi arkadaşız
benim kız arkadaşım var 

Ceyhun: ikinizin adına da sevindik,
Ece bak ne anlatacağım bu seninkinin varya
böyle soğuk nevale olduğuna bakma, cool falan durmaya çalışır ama bir keresinde
küçükken...

Eren: onu ablatmazsan olmaz dimi Ceyhun

Ece: Merak ettim

Deniz: bence merak etme boşver Ece, saçmalayacaklar, Ceyhun ne yapıyorsun

Ahmet: anlat anlat heyecanla bekliyoruz,
bizim bilmediğimiz daha neler var kim bilir

Ceyhun: şimdi, Deniz ve Eren küçükken 
Deniz’in yazlığında ev tadilattayken
bunlar bir çılgınlıj yapalım diyorlar, evde de kimse yok tabi, giriyorlar bir idda’ya, bu iki akıllı koyuyorlar çimene birer ince minder,
çıkıyorlar ikinci katın balkonuna

Eren: ben yapmayalım demiştim, Deniz beni gaza getirdi, taş kağıt makas yaptık birde

Ceyhun: Eren Deniz’i vazgeçirmek istesede
Deniz Ereni Gaza getiriyor ve kuraya göre
Eren ikinci katın balkonundan mindere atlıyor
atlaması ile ayağını çatlatması bir oluyor

Aylin: eee sonra!
Ceyhun: Sonrası malum, Deniz Eren’in can acısıyla bağırmasıyla koşarak merdivenlerden
aşağıya iniyor 😀

Eren: gerçekten o an ağzını burnunu kırasım gelmişti kardeşim

Deniz: Şimdi vur kardeşim, yılların acısını çıkart

Ceyhun: daha devamı var, 
Çisem Deniz’i korumak için anne babasına
Eren kendi kendine atladı, Deniz yapma diye uyardı demesin mi? o zamanlar bizimde orada
bir yazlığımız vardı 1 hafta konuşulmuştu
Çisem o hafta da bizde kalıyordu

Çisem: Her zaman Deniz’i korurum, iddaa’ya girmeseydin Eren

Eren: o zamanda gaddardın şimdi de

Ece: Ne iddaa’sına girmiştiniz?

Eren: Eğer atlamaya cesaret edersen, kaybeden atlayanın bir hafta ödevlerini yapacaktı, ve kardeşim bir hafta değil ayağın iyileşene kadar hem ödevlerimi yapmıştı hemde bana bakmıştı

Çisem: siz neler yapardınız mahallenizde?

Ece: biz bir kaç arkadaş toplanıp
Nemrut fehmi amcanın bahçesinden yeşil erik ve elma çalardık, Fehmi amca çıkardı sopasıyla bizi kovalardı, ama o meyvelerin
tadı bir tatlı oluyordu ki

Çisem: Limonata alacağım, Ece bana yardım eder misin?

Ece: elbette

Çisem ve Ece mutfağa girerler 

Çisem: Canım o varoş anıların çok sıkıcı
ayrıca Deniz’in her anında çocukluğundan beri ben vardım, Deniz sana söylememiş ama
biz onunla sözlüyüz, yani seninle sadece gönül eğlendiriyor, o da ben izin verdiğim için,
yakında biz evleneceğiz, yani o hala benim

Ece: Nasıl yani siz Denizle sadece arkadaş değilmisiniz? evlenecek misiniz?

Çisem: Evet şekerim aynen öyle, 
ailelerimizde dost, yani çok geçmeden
kendi yoluna gitsen iyi olur, fazla kaptırma kendini, üzülen sen olursun, limonata tepsisini ben götürüyorum, diğerinide sen getir

Ece şaşkınlıktan  ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırır, Ece içinden” Deniz beni gerçekten sevmiyor, beni ne duruma düşürdü, ben onu  için neyim? toparlan Ece şu ortamda olmaz, yalnızken konuşmalısın” der ve bahçeye 
çıkar

Deniz: Sevgilim betim benzin atmış bir şey mi oldu?

Ece: Yok bir şey, biraz tansiyonum düştü gibi oldu da toparladım şimdi iyiyim Deniz

Ece Deniz’in ona dokunmasına izin vermemiştir Deniz bir şey olduğunu anlar ama
ortamı bozmamak için bu konuyu erteler...

Ceren: başka hikayelerin var mı Ece?
haylaz bir çocuk olduğunu öğrendik 😀

Ece: Daha bir sürü hikaye var bir ara anlatırım onlarıda, her şey için teşekkürler ben artık gideyim geç oldu

Aylin: Hiç bir yere gidemezsiniz bu gece buradasınız, odalarınız da hazır

Ahmet: Aynen bu gece kimse bir yere gitmiyor

Ece: Ama...

Aylin: Ece’cim itiraz kabul etmiyorum canım, gerçekten kırılırım bak

Ahmet: herkes odasına, hayatın sen kızlara odalarını göster, bende beylere

Herkes odalarına çekilir Deniz’i uyku tutmamıştır ve bahçeye inmiştir, Çisem bahçede oturuyordur

Çisem: hiç değişmemişsin hala yer yadırgıyorsun Deniz, uyku tutmadı dimi?

Deniz: Beni iyi tanıyorsun, sen neden ayaktasın senide mi uyku tutmadı?

Çisem: bu gece hava çok sıcak odada uyuyamadım, bu yüzden nefes almak istedim
aslında sana bir müjdem var, çok istediğin 
çocuk yetimhanesinin tüm yenilenme işlemini babam halledeceğini söyledi, park alanı falanda yapacakmış

Deniz: Çisem, ciddi misin? 

Çisem: evet kabul etti, hatta bu hafta çalışmalara başlayacaklarını söyledi

Deniz: Çisem harikasın, gerçekten çok teşekkür ederim

Deniz Çisem’e sarılırken Ece camdan bunu görür ve yanlış anlar, tam Deniz’in yanına gidecekken vazgeçer telefonu alır eline
Işıl ile dertleşir

Işıl: Ben yolarım o kızı, sen nasıl sabrediyorsun ya

Ece: Çünkü bunu yapmak zorundayım
Deniz’i ne kadar çok sevsemde, 
Deniz Çisem ile evlilik yolundaymış, az önce
Deniz’in ona sarıldığını gördüm, aralarına giremem, bir yolunu bulup Deniz’i terk etmeliyim çünkü o beni gerçekten sevmiyor

Işıl: Bir insan iki kızı birden nasıl idare edebilir
anlamıyorum, ay çok sinirlendim şuan oraya gelip o kızın saçını başını yolasım var, sen hala neden oradasın

Ece: sakin ol ışıl, bende gelecektim zaten ama 
ev sahiplerine ayıp olur sabah erkenden
onlarla görüşüp çıkar gelirim, uyu sen artık hadi

Işıl: Ece bak kendine dikkat et, sakın o Denize de o yelloza da yumuşak davranma, sen yufka yüreklisindir bak aman ha

Ece: iyi geceler ışılcım

Deniz odasına Çisem odasına gitmiştir
Sabah erken saatlerinde ev sahipleri
Aylin ve Ahmet kahvaltı hazırlamak için mutfağa giderken Ece’yi veranda da otururken görürler

Aylin: Günaydın Ece sen baya erken mi kalkıyorsun?

Ahmet: Deniz gibi erkencisin anlaşılan ama o nedense bugün biraz geç kaldı

Ece: yok ben daha çok uykucuyumdur 🙂
benim acil bir işim olduğu için erken ayrılmak zorundayım, size hoşçakalın demeden teşekkür etmeden gitmek istemedim, her şey için teşekkür ederim

Ahmet: Deniz işe dönersiniz diye düşünmüştüm, istersen seni şöförümüz bıraksın, yada taksi çağırayım

Ece: Ben taksi çağırdım zaten teşekkür ederim

Aylin: ama bu böyle olmadı, bir dahaki sefere bırakmam ama tamam mı? seni tanıdığıma çok memnun oldum, hoşçakal

Ece: inşAllah, Bende sizleri tanıdığıma çok memnun oldum, hoşçakalın

Taksi gelir ve Ece taksiye biner ve evine gider,
Herkes uyanmıştır sofra başına oturmuş
Aylin: Ece erkenden gitti

Ahmet: Sana söylemedi mi? 

Deniz: Hayır söylemedi, telefonları da açmıyor

Aylin: acil bir işi çıkmış gitti o yüzden

Çisem: Hadi her şey buz gibi oluyor,
sucuk soğuyor bak Deniz, sen soğuk yemeği de hiç sevmezsin

Ahmet: Herkese afiyet olsun

Deniz az bir şey atıştırdıktan sonra 
Aylin ve Ahmet’den müsaade ister yola koyulur
yol boyunca aklı Ece’dedir ve sürekli Ece’yi arar ama Ece açmaz, Deniz Ece’nin evine gider

Deniz: Işıl Ece evde mi?

Işıl: Evet evde ama uyuyor, yol yormuş onu

Deniz: Saatlerdir onu arıyorum açmıyor,
o iyi mi?

Işıl: iyi, Deniz’cim benim çok işim var
sonra konuşursunuz, dediğim gibi şimdi uyuyor
uyandığında seni aramasını söylerim

Deniz: Tamam ama mutlaka arasın beni

Deniz arabasına biner ve oradan ayrılır
Işıl mutfağa gider Ece milkshake hazırlıyordur

Ece: kimdi gelen?

Işıl: Deniz, ama merak etme uyuyor dedim
gönderdim.

Ece: iyi yapmışsın şuan konuşmak istemiyorum
30 kere de aradı zaten sabahtan beri, 
bu senin vanilyalı olan

Işıl: Sağol tatlım, ee ne zaman söyleyeceksin işi bıraktığını?

Ece: önce dersi bıracağım ama birini ayarlamam lazım şirket için, tercüman şirketinden Murat’ı yönlendireyim en iyisi
sonra şirketten ayrılacağım, sonrada Deniz’den, benim için en zoruda Deniz’den ayrılmak olacak

Işıl: Aslında Deniz’e anlatsan belki bir çözüm bulur, sonuçta onun şirketini ilgilendiriyor, fedakarlık eden sen oluyorsun

Ece: hayır bunu Deniz öğrenmemeli
ne kadar sevsemde olmaz bak Çisem ile
evlilik yolundalarmış, araya giren kadın konumuna düşmek istemiyorum

Işıl: haklısın arkadaşım ne diyeyim
hayırlısı neyse öyle olsun

Akşam olur Ece Deniz’e mesaj atar ve çay bahçesinde buluşurlar

Deniz: Ece iyi misin? erkenden haber vermeden çekip gitmişsin, bir sorun mu var?

Ece: yoo bir sorun yok, tercümanların yoğun insanlardır genelde, benimde işim çıktı ve ayrıldım, sen uyuyorsun diye sana haber vermedim, ne yani her adımımda sana haber mi vermem gerekiyor?

Deniz: hayır da, beraber gittik ya beraber döneriz diye demiştim, Ece emin misin bir sorun olmadığına?

Ece: Evet, bu arada bugünden itibaren 
dil derslerine Murat diye bir arkadaşım
bakacak, o da tercüman şirketinden, benim kadar iyidir dil konusunda

Deniz: Bir şey olmuş ve bana söylemiyorsun
Ece ne oldu anlatır mısın?

Ece: Deniz’cim dedim ya yok bir şey sadece oradan oraya koşturuyorum yoğunum o yüzden senin dil derslerine ve...

Deniz: Ve?

Ece: ve şirket işlerine Murat bakacak, ben 
Japonyadan bir teklif aldım ve kabul ettim

Deniz: Dur dur bir saniye, yoğun olduğun için
dil derslerini başkasına devrediyorsun, şirketten ayrılıyorsun ve Japonya’dan gelen iş teklifini kabul edip Japonya’ya mı gidiyorsun?

Ece: Evet, çünkü bu kariyerim için önemliydi

Deniz bir süre sessiz kalır uzaklara dalar
Ece gözünü ondan ayırmaz, bir süre sonra
Deniz Ece’ye döner

Deniz: Ece beni terk de edecek misin?
sıradaki bu mu? sen beni aslında hiç sevmedin dimi? benden intikam almak için mi yaptın bunları? beni kendine aşık edip,sonra terk ederek beni paramparça etmeyi planladın dimi? peki öyle olsun, beni sevmeyen bir kadını şirketimde de hayatında da istemiyorum

Ece: Deniz ben...

Deniz: Kendini yorma, ben anlayacağımı anladım, ayrılmadan 15 gün önce haber verme zımbırtısına da gerek yok, yarın şirkete gel ve eşyalarını topla, kovuldun, sana Japonyada kariyerinle mutluluklar...
Deniz arkasına bile bakmaz arabasına atlar 
öfkeyle direksiyonu döver ve “Neden neden...
neden bunu yapıyorsun bana? hiç mi sevmedin beni...” der ve hız sınırını fazlasıyla aşar 
bir ağaca toslar

Deniz çay bahçesinden ayrılınca Ece’nin gözlerinden yaşlar süzülür ve eve gider
Işıl’a sarılır

Ece: Bitti, her şey bitti, şirketten ve Deniz’den ayrıldım, Deniz mahvoldu, ben onsuz nasıl nefes alacağım, yüreğim acıyor Işıl

Işıl: ağla güzelim ağla, açılırsın,
senin için bunu yapmak zordu ve zoru başardın, peki ne söyledin ona?

Ece: Japonya’dan teklif aldığımı ve kariyerim için kabul ettiğimi söyledim, zaten ondan ayrılcağımı anlamış 

Işıl: Japonyadan bir teklif aldın mı cidden?

Ece: Yurtdışına gittim sansın diye öyle dedim,
yarından itibaren Antalya’ya gidiyorum
orada bir iş bulur çalışırım, burada duramam,
durursam Deniz’e giderim

Işıl: karar senin, ama her zaman arkandayım bir şeyr ihtiyacın olduğunda ilk beni arayacaksın unutma

Ece: tamam merak etme, yarın şirkette eşyalarımı toplayayım sonra çıkarım yola

Ertesi Sabah...

Deniz hastanededir ufak bir kaza geçirmiştir
Deniz Nilüfer’i arar ve tüm randevularını iptal etmesini, ufak bir kaza geçirdiği için hastanede olduğunu, bugün işe gelmeyeceğini söyler.
Ece şirkete gelir eşyalarını toplar

Nilüfer: Demek gidiyorsun? veda etmeyecek misin bize? sana çok alışmıştık Ece

Ece: Veda etmeyeceğim çünkü başınız sıkıştığınızda beni arayabilirsiniz Nilüfer’cim,
zaten size Murat’ı bırakıyorum, Murat tercümanlık konusunda benden daha iyidir
gözüm arkada kalmayacak yani

Sevdenur: Kahve sohbetlerimizi özleyeceğim

Ece: Bende,ama arada sizi ziyaret ederim
görüşürüz yine kahve sohbetleri yaparız

Nilüfer: Alo, buyrun Ali bey, sekreterinize iletmiştim, malesef bugünkü randevunuzu iler bir tarihe ertelemek durumunda kaldık, hayır hayır öyle değil, Deniz bey bugün şirkete gelemeyecek, ufak bir kaza geçirdi kendisi, evet, teşekkür ederim iletirim, iyi günler

Ece: Nilüfer Deniz, yani Deniz bey kaza mı geçirdi? şimdi nasıl durumu? hangi hastane?

Nilüfer: Evet sabah erken aradı ve kaza geçirdiği için hastanede olduğunu söyleyip
tüm randevularını iptal etmemi istedi, Bada hastanesinde, geleyim dedim ısrarla istemedi

Ece herkesle vedalaşır ve atlar bir taksiye
Bada hastanesine gider, çok korkmuştur
yol boyunca Deniz’e bir şey olmasın diye dua etmiştir, Ece Deniz’in odasına girer Deniz uyuyordur, kolunda serum vardır, Ece oturur bir sandalyeye Deniz’in elini tutar öper ve gözyaşlarına hakim olamaz

Ece: Benim yüzümden bu haldesin, ya sana çok daha kötü bir şey olsaydı, ben ne yapardım o zaman, sakın bir daha bunu yapma, seni ne kadar çok sevdiğimi ve senin için neler yapabileceğimi tahmin bile edemezsin

Eren: Ece, senin ne işin var burada?
bu adamı terk edip bu hale sokan sen değil miydin?

Ece: Ben... ben... Eren durumu nasıl?
nasıl kaza geçirmiş? doktoru ne diyor?

Deniz: Sen ne arıyorsun burada? seni görmek istemiyorum defol, Eren çıkart onu buradan,
sakın bir daha gelme

Ece: Deniz...ben...

Deniz: Sen artık benim için bir hiçsin, planlarını bozdum intikamını alamadın dimi? çık dışarı DEFOL
Eren Ece’yi dışarı çıkartır Ece hüngür hüngür ağlar

Eren: Git buradan Ece, durumunu görüyorsun

Ece: gitmeyeceğim

4 saat sonra...

Ece ne yiyecek bir şey yer nede bir yudum su içer, yaşlı gözlerle Deniz’in kapısında bekler,
Ece’nin bu haline daha fazla dayanamayan Eren Ece’nin yanına oturur

Eren: Dün akşam beni aradı, sesi çok kötü geliyordu, sebepsiz yere ondan ayrıldığını
söyledi, planlarından bahsetti ve telefonu kapattı sonrada hız yapmış ve bir ağaca çarparak durmuş, verilmiş sadakası varmış ki daha kötü bir şey olmadı, doktor yarın taburcu edeceğini söyledi zaten, o hızla başını direksiyona vurduğu için bu gece burada, sen artık evine git, bak bir şey yemiyor ve içmiyorsunda

Ece bir şey diyemez, durumu anlatamazda,
bu yüzden hastane bahçesine çıkar
ve bir banka oturur sabaha kadar orada bekler, sabah olduğunda bir kenara saklanır 
ve Deniz’in taburcu olmasını bekler, Ece bie köşeden Deniz’in taburcu olmasını izlerken Eren Ece’yi görür ama görmezlikten gelir,
Ece eve döner ve eşyalarını hazırlar öğlen uçuşu vardır, bir an önce istanbuldan gitmelidir, Ece giderken Işıl’a Denizi arada kontrol etmesi için rica eder ve Ece Antalya’ya uçar...

———-

4 ay sonra...

Deniz Ece’yi düşünmemek için kendini iyice spora ve işe vermiştir, fazla bir şey yemiyor, eğlenmiyor, arladaşları ile buluşmuyordur

Eren: Nilüfer Deniz odasında mı?

Nilüfer: Evet Eren bey haber vereyim

Eren: Nilüfer buna gerek yok biliyorsun, merak etme bir şey derse sorumluluğu alıyorum

Nilüfer: Peki Eren bey, buyrun

Eren: Yuh be kardeşim hala mı iş
beynin yanacak artık

Deniz: Hoşgeldin Eren ama çok işim var
seninle ilgilenemeyebilirim, ne içersin?

Eren: Portakal suyu varsa alırım

Deniz bir süre sessiz kalır dalar gider
flashback yapar, Ece’nin ona zorla içirdiği 
portakal suyunu hatırlar 

Eren: hu huu alooo kime diyorum, daldın gittin

Deniz: mutludur dimi? belkide başka birini bulmuştur bile

Eren: Kimden bahsediyorsun?

Deniz: ondan işte

Eren: Ece’den mi?

Deniz: Alma o kadının adını ağzına

Eren: Mutlu mudur yada birini bulmuşmudur bilmem ama Seni terk eden bir kadını unutamadın hala

Deniz: ondan öyle nefret ediyorum ki

Eren: Seni terk ettiğinden beri kendinde değilsin, sendeki bu nefret değil, kızgınlık,
Sana yaptıkları için kızgınsın, kimse ile görüşmüyorsun, deli gibi çalışıyorsun, Çisem ile evlenmiyorsun, kız sana karşı boş değil biliyorsun ve ailesi de istiyor onunla evlenmeni

Deniz: Çisem konusunu karıştırma, aramızda öyle bir şey yok, olamazda

Eren: Neden?

Deniz: Çünkü... boşver

Eren: Çünkü hala seviyorsun Ece’yi, oğlum sen ilk kez aşık oldun, ilk kez bu kadar çok sevdin

Deniz: Kapatalım şu konuyu, sen neden geldin hayırdır?

Ece Antalya’da bir otelde garson olarak çalışıyordur, Deniz’in aksine Ece Deniz’i merak ediyordur ve onu, hatıralarını düşünüyordur

Işıl: Alo Ece, nasılsın arkadaşım?

Ece: eh işte bildiğin gibi Işıl, sen nasıl oldun?
griptin, atlattın mı?

Işıl: iyiyim geçti atlattım, Cem bana iyi bakıyor 🙂

Ece: Vay enişteme bak be helal olsun

Işıl: Seviyor beni be Ece, bende onu çok seviyorum

Ece: Allah mutluluğunuzu daim etsin...
Işıl...

Işıl: Deniz’i merak ediyorsun dimi, etme Ece
yapma bunu, kendini harap ediyorsun

Ece: Peki mutlu mu?

Işıl: Ece!

Ece: Lütfen

Işıl: 4 ay oldu Ece, unut artık şu adamı, sana değer vermeyen birini merak etme

Ece: anlamıyorsun, unutamam, aklım unutsa bile kalbim unutmaz, ışıl 4 aydır yüreğimde bir yumruk var adeta, ne yapacağımı bilmiyorum
belkide Çisemle evlenmiştir bile
Işıl: Evlensin yada evlenmesin bundan sanane
bak Eve ben artık senin mutlu olmanı istiyorum

Ece: Biliyorum ışıl ama Deniz’i unutmak hiç kolay değil, sende beni anla, şimdi akşam vardiyam başlıyacak kapatmak zorundayım
görüşürüz, kendine iyi bak

Işıl: Tamam canım sende

Ece bir adamın garson arkadaşı Jino’ya
kötü davranıp hakaret ettiğini görür, dayanamaz ve müdehale eder

Ece: Bir sorun mu var beyefendi?

Adam: evet var, işinizi doğru dürüst yapın,
bu yemek berbat, servis geç açıldı,
birde garsonu beğenmedim, bizim verdiğimiz
paralarla karnınız doyuyor sizin

Jino: Özür dilerim beyefendi, sevisinizi hemen değiştiyorum, gidelim Ece

Adam: istemez her önüne geleni işe alırlarsa 
yiyeceğimizin içeceğimizin içine kim bilir ne koyarlar bu çekikler

Ece: Bayım lütfen hemen özür dileyin arkadaşımdan

Adam: Dilemiyorum ne olacak? siz zararlı çıkarsınız, kovdururum sizi

Jino: Ece hadi gidelim boşver

Ece dayanamaz ve masadaki suyu alır
adamın başından aşağıya döker

Adam: müdürünüz nerede kovulacaksınız

Jino: Ece sen ne yaptın?

Ece: polis nerede tutuklanacaksınız

Adam: Ne yaptım da tutuklanacakmışım

Ece: ırkçılık, taciz, tehdit ve hakaretten,
Kameralarla dolu etraf

Otel müdürü: Ben otelin müdürü Ali Ilgaz,
Bir sorun mu var efendim?

Adam: Bu kızı kovmanızı istiyorum,
beni tehdit etti, bakın Ali bey, ben köklü bir şirketin başkanının sağ koluyum, eğer
bu kızı kovmazsanız, otel ve çalışanları hakkında hiçde iyi şeyler konuşmam

Ece: A a şuna bak birde üste çıkmaya çalışıyor, asıl siz tehdit ediyorsunuz 

Ali Ilgaz: Ece hanım, sizin öğrenemediğiniz şey
müşteri daima haklıdır, şimdi eşyalarını topla
muhasebeye uğra çıkışını versinler

Jino: Ama efendim Ece...

Ali: Jino bey sizde kovuldunuz

Ece: Beni kovabilirsiniz ama Jino’nun bir suçu yok

Ali: ikinizde kovuldunuz

Ece ve Jino eşyalarını toparlıyordur,

Ece: Özür dilerim Jino, benim yüzümden işinden oldun

Jino: Ece özür dilemene gerek yok, asıl ben sana teşekkür ederim, biliyormusun sen en iyi arkadaşım oldun, arkadaşlığın gereğini yaptın ve beni korudun, ayrıca çalışanına yargısız infaz yapan bir yerde daha fazla çalışamazdım zaten

Ece: Peki şimdi ne yapacaksın? Kore’ye geri mi döneceksin?

Jino: saçmalama tabii ki dönmeyeceğim
yeni bir iş bakacağım

Ece: o zaman anca beraber kanca beraber

Çisem bir bahane bulup Deniz’i yanına çağırır
Deniz Çisem’in çağırdığı yere gider ve gördükleri karşısında şaşırır, Çisem romantik bir ortam hazırlamıştır

Çisem: Hoşgeldin Deniz, nasıl olmuş?

Deniz: Çisem bu ne?

Çisem: yemek! ortam! Deniz lütfen şuraya oturur musun?

Deniz: Çisem... babam rahatsızlandı diye
beni bıraya çağırdın, amacın ne?

Çisem: Kızmakta haklısın, ama normal çağırsam gelecekmiydin? Deniz o kız gittiğinden beri...

Deniz: Çisem sakın!! haddini aşma, sen benim sadece çocukluk arkadaşımsın ve öyle kal,
daha fazlası olamayacağımızı biliyorsun

Çisem: Neden? çünkü hala o kızı seviyorsun, sevdiğini sanıyorsun, Deniz dur

Deniz: Sakın bir daha bunu yapma
ben gidiyorum

Deniz bir sahil kenarına gider ve Ece’yi anılarını düşünür, Ece’yi ne kadar çok sevdiğini ne kadar çok özlediğini anlar, iliklerine kadar hisseder, Eren’i arar

Deniz: Eren nefes alamıyorum boğulacak gibi oluyorum

Eren: Hayırdır Deniz?

Deniz: Ece olmadan yapamıyorum, nereye baksam onu görüyorum, sanırım hala onu seviyorum
Eren: Sanıyor musun? Deniz sen Ece’yi sevmeyi hiç bırakmadın ki

Deniz: Kim bilir şimdi nerede? belkide evlenmiştir

Eren: bir kaç ayda?

Deniz: neyse ya boşver hayatında biri vardır belki

Eren: ya yoksa!

Deniz: yurtdışına gitmişti kim bilir şimdi nerede

Eren: Bunı öğrenmenin kolay bir yolu var kardeşim

Deniz & Eren aynı anda: Işıl!

Çisem o kadar sinirlenmiştir ki birini ara
ve Ece’yi öldürmesini söyler
Ece’yi takip eden Çisem’in adamı 
Ece’nin bindiği motor’un frenlerini bozar

Ece: Jino gel bir dürüm gömelim

Jiro: Sahildeki Adnan ustanın yerine gidelim

Ece: Atla

Ece & Jino yola çılar ama bir sorun vardır
frenler tutmuyordur, Ece telaşlanır ve aniden
motorun direksiyonunu kırar, Jino ve Ece ayrı ayrı yere savrulur, orada bulunan vatandaşlar hemen ambulansı arar hastaneye kaldırırlar, polisler olay yeri incilemesi başlatırlar,
Olay yerinde bulunan Ece’nin telefonundan
son aranan kişiyi arar, Deniz Işıl’ın evine gelir
tam zili çalacakken Işıl bir hışımla kapıyı açar

Deniz: Işıl!

Işıl: Senin ne işin var burada!
neyse uğraşamayacağım şimdi, Alo Antalya’ya bir bilet almayı istiyorum, bir saate uçuş var
tamam Işıl yılmaz adına olacak, ben geliyorum.
Allahım ne olursun bir şey olmuş olmasın.

Deniz: Işıl kime ne oldu? neden Antalya’ya gidiyorsun?

Işıl: Çünkü Ece kaza geçirmiş, hastaneden aradılar, oyalama beni Deniz, gitmem gerek

Deniz: Ne? Ece... Ece kaza mı geçirmiş!!!
Alo Pilota söyleyin acil uçağı hazırlasın çabuk, Antalya’ya gidiyoruz.

Işıl: Deniz ne yapıyorsun sen

Deniz: Işıl atla şu arabaya, hemen Ece’nin yanına gitmek istemiyormusun? özel uçağımla gidiyoruz,Emin ol daha hızlı ulaşırız

Işıl: Seninle tartışacak vaktim yok, baz gaza

Deniz: Ece yurtdışında değilmiydi?

Işıl: Hayır, Antalya’daydı, uzun hikaye şimdi sana anlatacak mecalim yok

Deniz ve Işıl Antalya’ya gidene kadar yol boyunca dua ederler ve Hastaneye ulaşırlar...

———

Antalya EunHae Hastanesi...

Deniz ve Işıl hastaneye vardıklarında Ece Ameliyattadır
Deniz deli danalar gibi ameliyathane kapısında bir sağa
bir sola gidiyordur

-Deniz: Ameliyat neden bu kadar uzun sürdü?
neler oluyor içeride kimse bir şey söylemiyor,
Işıl Ece neden Anlatyadaydı?

-Işıl: Deniz kendimi zor tutuyorum zaten, bana bulaşma

-Deniz: Işıl neler oluyor? neden bana öfkelisin sen?

-Işıl: Deniz dua et bu kıza bir şey olmasın, ona söz verdiğim
için şuan ağzımı açıp gözümü yummuyorum, lütfen git buradan

-Deniz: Işıl gitmemi nasıl istersin? sen bilmiyor musun ben Ece'yi...

-Işıl: Sen Ece'yi ne? seviyor musun? buna inanmıyorum 
sen etrafında olanları göremeyecek kadar körsün

-Deniz: ne demeye çalışıyosun? yalnız Ece'yi ben terk etmişim gibi
davranma bana, beni terk eden Ece idi.

-Işıl: Ece Ameliyattan çıkınca seni burada görmesin
bu yüzden istanbula dön Deniz.

-Deniz: Dönmeyeceğim, Ece'nin iyi olduğunu görmeden hiç bir yere
gitmiyorum.


-Işıl: Defol git Deniz, Ece senin yüzünden bu halde,
benim arkadaşım senin yüzünden o içeride mücadele veriyor,
eğer sen...


-Deniz: Eğer ben ne?

Işıl kendini tutar ve başka tarafa geçer, ağlıyordur
Deniz daha fazla Işıl'ın üstüne gitmez,
tam o sırada hemşire dışarı çıkar, telaşlıdır


-Işıl: Ece'nin durumu nasıl hemşire hanım, biriniz artık
bir şey söyleyin

-Hemşire: Hasta çok kaybetti acil B pozitif kan lazım
hastayı kaybediyoruz, tanıdıklarınızdan kan bulmanız lazım,
Kaza yaptığı arkadaşının da durumu kritik


-Deniz: benim kan grubum B pozitif, nerede vereceğim kanı

-Hemşire: Bu taraftan

-Işıl: bir dakika, sen ona kan veremezsin, hemşire hanım
ben kanı bulacağım, ama bu adam Ece'ye kan veremez.

-Deniz: Işıl bak bu bir şaka değil, Ece'nin içeride
canıyla cebelleştiğini kendin söyledin, lütfen
Ece şu ameliyattan sağ sağlim bir çıksın, ne istersen
yapabilirsin bana, ama sana yalvarıyorum,şuanda en önemlisi
Ece'nin hayatı.


-Hemşire: Kanı verecek misiniz?

Deniz Işıl'a bakar yalvaran gözlerle

Işıl: Git Ece'yi kurtar ama bir şartla Ece ameliyattan çıkıp
uyanınca, onun gözüne görünmeyeceksin.

-Deniz: Tamam, yeterki Ece kurtulsun iyileşsin


Bir kaç saat sonra...

Ece'den önce Jino Ameliyattan çıkar ve onu odaya alırlar


-Deniz: Eren şuan hastanedeyim kardeşim sonra konuşalım

-Eren: dur dur, neden hastanedesin? neler oluyor

-Deniz: Eren, Ece bunca zamandır Antalyadaymış, bir kaza geçirmiş
hastanede Ameliyatta şuan


-Eren: Ne!!! sen Antalyada mısın şimdi? Ece'nin durumu nasıl?
hemen ilk uçakla geliyorum


İstanbul...


-Çisem: Eren Deniz hastanede miymiş, nesi varmış?

-Ahmet: Harbiden oğlum bir şey söylesene

-Eren: Deniz'e bir şey olmamış, Ece Antalya'da trafik kazası
geçirmiş, Deniz onun yanındaymış


-Ahmet: durumu nasılmış?

-Eren: Bilmiyorum kardeşim, ama hala Ameliyattaymış Ece,
sanırım durumu kritik, bende hemen Antalya'ya gidiyorum.


-Çisem: Kaza nasıl olmuş peki? motormu tutmamış?

-Eren: Bilmiyorum Çisem, oyalama beni


-Ahmet: Ben de geliyorum seninle Eren

-Çisem: tabii ki bende geliyorum, babamın özel uçağı ile
daha hızlı gideriz, şimdi bilet falan uğraşmayalım.

Alo baba...

Antalya...


Çisem, Eren ve Ahmet Antalya'ya iner inmez hastaneye koşarlar
Deniz Eren ve Ahmet'i görünce sevinir, Çisem ise
Eren ve Ahmet'i önden gönderip bir telefon görüşmesi yapacağını söyler

Çisem bir adam ile konuşuyordur...

-Çisem: tamam mı? anladın dimi? bu paranın yarısı
yarısıda iş bitince, yakalanırsan beni tanımıyorsun.
o kız uyanmayacak.

-Adam: Siz merak etmeyin hanımefendi


-Deniz: iyiki geldiniz çocuklar

-Ahmet: tabii geleceğiz, kaza nasıl olmuş peki?

-Deniz: Polis araştırıyormuş, henüz nasıl olduğu bilinmiyor
ama kaza yaptıklarında motorsiklettelermiş, yanında bir arkadaşı varmış,
o ameliyattan çıktı, ama Ece'nin durumu daha kritikmiş çıkmadı daha

-Eren: Işıl Ece iyi olacak, dualarımız onunla

-Işıl: sağol Eren, inşAllah. Bu kızın ne işi var burada?

-Deniz: Çisem'in ne işi var burada?

-Eren: Deniz seninle telefonda konuşurken çisem ve Ahmet de yanımdaydı

-Ahmet: hatta biz buraya çisem'in babasının uçağı ile geldik

-Çisem: Merhaba Deniz, nasılsın?

-Deniz: Şaka mı yapıyorsun sen? Çisem git buradan

-Işıl: Defol burdan, güvenliği çağırmadan defol

-Eren: Çisem gel dışarı çıkalım

Eren Çisem'i tutar kolundan dışarı çıkartır,
Ece Ameliyattan çıkar odaya alınır,
Deniz Işıl'a söz verdiği gibi odaya girmez,
Ece hala uyanmamıştır,doktor odaya hemşire dışında
kimsenin girmesine izin vermez,
erkek hemşire gibi giyinen biri odaya girer
seruma ilaç enjekte eder ve hemen odadan çıkar,
Işıl, Eren, Deniz, Ahmet kapıda bekliyordur,
Kadın hemşirelerden biri odaya girerken Ece'nin şoka girdğini görür

ve hemen doktor'u çağırır....

------



Doktorlar hemen müdehale ederler ama artık çok geçtir
çünkü Ece komaya girmiştir, hemşireler Ece'yi 
yoğun bakıma almışlardır,
Herkes şok geçirmiş ve üzülmüştür, Deniz üzüntüden
dizleri üzerine çökmüştür şok geçiriyordur
Eren ve Ahmet Deniz'in koluna girip biraz hastane bahçesine çıkartırlar,
Çisem bu durumdan faydalanmaya çalışsada Deniz'in onu terslemesiyle
çekip istanbula gider,

2 gün sonra...

Ahmet Eren çalıştıkları için istanbula
dönmek zorunda klmışlardır, ama Deniz isterse
şirket batsın umurunda bile değildi, tek düşündüğü
Ece idi, gerisi hiç umurunda değildi

-Deniz: Doktor bey Ece'nin durumunda bir değişiklik var mı?

-Doktor: 15 dakika önce de söylediğim gibi
Ece hanımın durumu hala stabil, en ufak bir değişiklikte
size haber vereceğiz zaten

-Deniz: Hiç bir şey yapmıyorsunuz, elinizden geleni değil
elinizden gelenin en iyisini yapmak zorundasınız
neden hala bir değişiklik yok 2 gün oldu

-Işıl: Deniz doktor bey zaten her türlü özeni gösteriyor
bir sakin olur musun? kusura bakmayın doktor bey
biraz sinirleri bozuk

-Doktor: anlıyorum, bu tür durumlar doğal, dediğim gibi
inanın elimizden geleni yapıyoruz, lütfen dua edin ve
biraz daha sabır edin, iyi günler.


-Işıl: sen bir gel benimle

Işıl Deniz'i alıp bahçeye çıkar

-Deniz: Hiçbir halt ettikleri yok, delireceğim ya
delireceğim


-Işıl: Bir sakinleş otur önce şuraya, 
ökeni doktordan çıkaracağına doğru kişiden çıkar

-Deniz: ne demek istiyorsun?

-Işıl: şimdi sana anlatacaklarımı çok iyi dinle
arkadaşıma verdiğim sözü bozacağım çünkü,
madem Ece'yi bu kadar çok seviyorsun,
o zaman onu bu hale getirenlerden hesabını sor.

Işıl neden Ece'nin Deniz'i terk ettiğini
neler yaşadığını her şeyi anlatır,
Deniz'in öfkeden gözü dönmüştür

-Işıl: Artık her şeyi biliyorsun, 
akıllıca bir plan yapıp bunun hesabını sorarsın umarım

-Deniz: Demek şeyin sebebi buydu, seve seve açı çekmeyi
göze alarak o gün ayrılmayı göze aldı, benim canımı yakmak için
söylediği o şeyler, aslında onun canını çok yakmıştı,
sen merak etme bunun hesabını soracağım ben,
bunu bana anlattığına göre artık beni affettin sayıyorum

-Işıl: Bu hesap sorulana kadar, sorumlusu bedel ödeyene kadar
seni affettim sayma.


1 hafta sonra...


-Deniz: Alo, tamam mı? buldun mu? tamam ilk uçakla geliyorum
sana mesaj ettiğim da, sana verdiğim adrese gel

Deniz telefonu kapatır ve Işılın ve Jino'nun yanına döner,
önemli bir iş için istanbula gidip geleceğini, en ufak bir
gelişmede onu aramasını söyler.

-Işıl: bana bir kahve alır mısın aşkım?

-Cem: olmaz öyle aç karnına kahve, kaç gündür doğru dürüst
bir şey yemiyorsun güzelim, yürü kantine gidiyoruz,
Jino sen de geliyorsun kardeşim hadi, itiraz yok.

-Jino: siz gidin benim canım istemiyor

-Cem: canın istesede istemesede bir şeyler yemek zorundasınız


Cem Jino'ya ve Işıl'a kahvelerini ve tostlarını verdikten sonra
aklına takılan bir soruyu sevgilisine sorar

-Cem: Aşkım sana bir şey soracağım, Ece'nin anne babası nerede?
neden Ece bu haldeyken yanında değiller?

Işıl elindeki tostu tabağına bırakır ve derin bir nefes aldıktan sonra
başlar anlatmaya,
Ece'nin anne babası ece çok küçükken boşanmışlar,
Bir süre sonra da babası bir trafik kazasında
vefat etmiş, annesi de başka bir adamla evlenmiş ve yurtdışına
taşınmış,Ece'yi ise halası büyütmüş, 


-Jino: Halasını arasak, sonuçta yiğeni bilmeye hakkı var.

-Işıl: Halası kalp hastası, bu yüzden haber veremiyoruz,
inşAllah iyilecek Ece, çıkacak o yoğun bakımdan

-Jino ve Cem: İnşAllah


İstanbul...


Deniz tuttuğu dedektifin yardımı ile her şeyin doğruluğunu
ve kanıtları bularak, dedektif ile birlikte
Çisemlerin evine gider, Çisem'in anne babasının gözleri önünde
delillerle birlikte  Çisem'in yaptıklarını anlatır ortaya çıkartır,
Çisem'in babası kızından hesap sorar ve Çisem her şeyi 
itiraf etmek zorunda kalır,

-Deniz: senin yüzünü bile görmek istemiyorum Çisem

-Çisem: her şeyi seni sevdiğim için yaptım

-Deniz: Beni sevdiğin için mi sevdiğim kadının canına kast ettin,
onu tehdit ettin acı çekmesini sağladın, sen beni sevmiyorsun,
sen beni elde edemediğin için kıskanıyorsun, takıntılısın,
Senin yüzünden Ece yoğun bakımda hayat mücadelesi veriyor,
Seni asla affetmeyeceğim, sakın bir daha karşıma çıkma.


-Çisem: Deniz, Deniz, Deniz beni bırakamazsın, Deniz


Deniz çok kısa bir Ayna Kozmetik şirketine uğrar
bir kaç imzalaması gereken dosyayı imzalar, talimatlar verir
ve evine uğrar, uçak saati gelene kadar duş alıp bir kaç eşya alıp
havaalanına gider.


Antalya EunHae hastanesi...


-Deniz: hala yok mu bir gelişme?

-Cem: yok kardeşim maalesef, sen ne yaptın halledebildin mi
işlerini?

-Deniz: Hallettim, Işıl Ece'nin yanında mı?

-Cem: evet belki duyuyordur diye onunla konuşmaya gitti

-Işıl: Geldin mi Deniz? hallesebildin mi o işi?

-Deniz: hallettim, gözün arkada kalmasın, yapılması gerekenler yapıldı,
Ece nasıl?

-Işıl: hala tepki vermiyor

-Deniz: Heh doktor bey, Ece'nin yanına girebilir miyim?

-Doktor: şimdi olmaz Deniz bey belki daha sonra

-Deniz: Onunla konuşursak duyup tepki verebileceğini siz
söylemiştiniz, lütfen sadece 10 dakika.

-Doktor: Pekala, ama 10 dakikadan fazla olmaz.

Deniz Ece'nin yanına girer ve elinden tutar...

-Deniz: Biliyor musun Ece, sen hani bana Hayatın Ruhu'ndaki
Ömer gibisin diyordun ya, kitabı okuyunca 
ne demek istediğini anladım, ama Ömer Erez ile 
ortak noktalarımız da var, ikimiz de sevdiğimiz kadın için
canımızı bile veririz, sevdiğimiz kadın için onu korumak için
her şeyi yapabiliriz,keşke senin yerinde ben yatıyor olsaydım,
benim yüzümden bu haldesin, uyan da bana hesap sor,
aç gözlerini aşkım, sana ihtiyacım var,
Bugünden itibaren sana en sevdiğin kitabı okuyacağım,
kitap bitmeden uyanmak zorundasın.


1 Ay sonra...


Deniz yine hergün olduğu gibi Ece'nin yanındadır
ve ona en sevdiği kitabı okuyordur

" Ömer aşkını ilan etti! Ömer Hayat'a büyük bir itiraf 
için girizgahı hazır ederken utandığından olsa gerek, 
ışığı kapamıştı. Bunu çok sevimli buldu. 
Ömer için hissettiği korku ve endişe haricinde minik bir çocuğun
masumiyetini görüyordu. Ne kadar kızarsa kızsın ona duyduğu hisleri
hala kalbinde taşıyordu. Ömer küçük bir çocuktu. 
Ve onu her zaman sevecekti.
Seni ilk gördüğümde nefret edeceğim şımarık bir kadın tipiydin.
Seni tanıdıkça, gerçek seni gördükçe...sana hayran oldum"

Deniz bir an duraksadı ve tebessüm etti, Ece'nin elini öper

Deniz: duyuyor musun aşkım, Ömer ile Hayat da bize benziyor,
canımın içi hadi artık uyan, bu kitabı kaçıncı kez okuyorum sana,
uyan artık, böyle hareketsiz yatman beni kahrediyor.

Ece o sırada elini oynatır, Deniz hemen Doktor'u çağırm

Devam Edecektir...

-----


İstanbul...

Çisem giyinip tam dışarı çıkacakken babası onu durdurur

-Faruk: Nereye gidiyorsun Çisem?

-Çisem: artık bir yere giderken hesap mı vermem gerekiyor baba?

-Faruk: son yaptıklarından sonra evet kızım

-Çisem: Yapma baba, dışarı çıkmazsam daraldığımı biliyorsun
gidip biraz hava alıp geleceğim

-Faruk: Barış da seninle gelecek o zaman, yoksa çıkamazsın

-Çisem: Hapis hayatı mı yaşatacaksın bana baba, tamam bir hata 
yaptım ama bu kadar katı bir cezada fazla ama, çocuk değilim ben
Barış'ı istemiyorum.

-Faruk: Barış seninle gelmiyorsa sende dışarı çıkamazsın

Çisem sinirlenir ve odasına döner, çantasını yere fırlatır

-Çisem: bana bu sefer engel oldun baba ama asla vazgeçmeyeceğim,
Deniz'i o kıza bırakamam, Deniz benim ve benim kalacak


Antalya, EunHae hastanesi...

Ece'nin durumu düzelmeye başlamıştır, doktor onu normal odaya alır
ve uyanmasını beklerler, herkes kapıda bekler bir süre sonra
Ece uyanır ve herkes odaya girerken Deniz odaya girmez

-Işıl: Sen gelmiyor musun Deniz?

-Deniz: şimdi değil ışıl, yapmam gereken bir iş var
onu yapıp geleceğim, ayrıca şimdi içeri girmeye cesaretim yok

-Işıl: Neden?

-Deniz: Ya beni affetmezse, ya da en kötüsü ya beni hatırlamazsa!

-Işıl: o zaman kendini affetirmek için her yolu denersin
ve kendini hatırlatırsın.

-Deniz: Sağol ışıl, hadi sen içeri gir, arkadaşını gör.


Deniz hastanenin yakınlarındaki bir camiye gider
iki rekat şükür namazı kılar, dua eder ve hastaneye döner,
bahçede bir oraya bir buraya volta atarken Jino Cem ve Işıl
bahçeye çıkar

-Deniz: Nasıl daha iyi mi? sizi görünce mutlu oldu mu?

-Cem: Git kendin gör kardeşim

-Jino: ama şuan uyuyor

-Işıl: Aslında ben o doktoru darlardım 5 dakika daha kalmak için de
neyse arkadaşımı düşündüm

-Deniz: Ne oldu ki?

-Cem: Benim bu canım sevgilim doktor hastayı yormayalım biraz dinlensin
diyip herkesi odadan çıkartttığı için biraz kızgın


-Işıl: Ece iyi olsun da, istersen ben doktoru oyalarım bak
git bir gör Ece'yi Deniz

-Jino: hala planlar peşindesin Işıl

-Işıl: Ben sevenleri kavuşturmak istiyorum o kadar


-Deniz: Benim hakkımda bir şey mi söyledi?

-Jino: Yoo adın bile geçmedi

-Işıl: Doktor odadan çıkarmasaydı belkide söyleyecekti

-Cem: Ayyy, kahve almaya gidiyorum ben isteyen var mı?


Deniz doktorun yanına gider ve Ece'yi 5 dakikada olsa uyusada görmek
istediğini söyler rica eder doktor izin verir

Deniz odaya girecekken Eren arar ve Deniz kapı aralıkken
Eren ile konuşur


-Deniz: Efendim

-Eren: Kardeşim Ece'nin durumunda bir değişiklik var mı?

-Deniz: var normal odaya aldılar

-Eren: çok sevindim, bu arada çisem meselesini duydum,
onunla ve ailesiyle görüşmeye devam edecek misin?
ne düşünüyorsun?

-Deniz: Ne yapayım, mecburum, kız hasta, mümkün olduğunca
ondan uzak durmaya çalışacağım, neyse sonra konuşuruz
şuan pek müsait değilim, görüşürüz.

Deniz telefonu kapatır ve içeriye girer, Ece Deniz'in konuşmalarını
duymuş ve yanlış anlamıştır, Deniz'i sevsede, telefon konuşması
onun kalbini kırmıştır, ama Deniz'e belli etmez, yataktan biraz
doğrulmaya çalışır Deniz yardım etmeye çalışır ama Ece istemez

-Ece: Gerek yok

-Deniz: Ece çok şükür uyandın, nasıl hissediyorsun?
ağrın falan var mı?

-Ece: Bundan size?

-Deniz: Beni hatırlıyor musun Ece?

-Ece: Lütfen dışarı çıkar mısınız? doktor dinlenmem gerektiğini söyledi

-Deniz: Ece!

Deniz hemen doktorun yanına gider, doktor herşeyin normal olduğunu
testlerin normal olduğunu ve herkesi hatırladığını söyer ve
Deniz bahçeye çıkar düşüncelere dalar, akşam olmuştur
Deniz'i bahçede gören Işıl, Deniz'e bir bardak çay alıp yanına gider


-Işıl: Ece'yi görmeyecek misin?

-Deniz: Ece'yi gördüm, ama ya beni hatırlıyor ve affetmeyecek
yada beni çoktan unuttu, kafam karman çorman

-Işıl: Nasıl yani? şunu bir baştan anlatsana bana

Deniz olanı anlatır Işıl şaşırır

-Işıl: Sen burada bekle, ben neden böyr yaptığını bir öğreneyim

Işıl Ece'nin yanına gider ve Ece'ye neden Deniz'e öyle davrandığını
sorar, Ece duyduğu telefon konuşmasını ona anlatır

-Ece: Demek ki hala çisem ile birlikte hala onu seviyor

Işıl gülmeye başlar

-Işıl: Ece, ah Ece, adama öyle davranmadan önce sebebini 
sorsana

-Ece: Neden sorayım her şey açık ve net

-Işıl: Sen önce bana şunu söyle, Deniz'i hala seviyor musun?

-Ece: Bilmiyorum

-Işıl: Eceee

-Ece: öf aman be tamam seviyorum, hala deli gibi seviyorum
ve kıskanıyorum oldu mu

-Işıl: oldu oldu çok güzel oldu, çünkü Deniz de hala seni çok seviyor,
senin için yaptıklarını bir bilsen, ayrıca o telefon konuşmasını da
eminim yanlış anlamışsındır.


-Ece: Hiç sanmıyorum, ayrıca ne yapmış benim için.

-Işıl: Şimdi biraz dinlen, Deniz'e de öyle kötü davranma,
çocuk üzülmüş bahçede oturuyor saatlerdir.

-Ece: yani hala burada mı gitmedi mi?

-Işıl: Ah Ece ah, bırakıp gidecek olsaydı 1,5 ay önce giderdi
onu baya bir zorladım bana bile direndi sen düşün.

-Ece: Nasıl? Işıl bana her şeyi anlatır mısın hemen?

Işıl olan biteni anlatır, Ece ayağa kalkmaya çalışır

-Işıl: dur dur nereye, daha tam iyileşmedin

-Ece: Benim Deniz'i görmem lazım hemen

-Işıl: Sen yatağında yatıyorsun, Deniz'i sana yollayacağım
kımıldama yerinden, söz dinle

-Ece: Işıl çabuk ol

Işıl Deniz'in yanına gider morali bozukmuş gibi
numara yapar

-Deniz: Ne oldu?

-Işıl: Deniz Ece geçici bir hafıza kaybı yaşıyor sanırım
seni hatırlamıyor ama vaz mı geçeceksin? kendini hatırlatmayacak mısın?
şuan uyanık gidip bir kez daha gör onu


-Deniz: Ya beni sevmezse

-Jino: senden ayrı olduğu zamanlarda bile seni anlatırdı hergün,
seni ne kadar sevdiğini anlatırdı, bir kez seven bir daha sever
bence bir dene, Işıl Cem seni arıyordu

Deniz Işıl ve Jino'nun yanından ayrıldığında Işıl kıs kıs güler

-Jino: Ece Deniz'i hatırlıyor dimi? 

-Işıl: Tabi ki hatırlıyor ve onu hala deli gibi seviyor ve kıskanıyor,

-Jino: çok fenasın Işıl


Deniz kapıya vurur ve içeri girer


-Deniz: Seni rahatsız etmiyorsam biraz konuşabilir miyiz?

-Ece: Hastanede bol vakitten başka ne var ki, dinliyorum


-Deniz: Aslında ben... nasıl anlatsam... yani eskiden biz...
aslında hala... bak, sen beni hatırlamıyorsun ama...

-Ece: ama...

-Deniz: Ben seni hala...hala daha deliler gibi seviyorum


-Ece: Bu ne cürret, sen nasıl...


-Deniz: Haklısın, beni hatırlamıyorsun ama ben büyük bir hata
yaptım önceden

-Ece: Ne gibi bir hata?


-Deniz: senin benden gitmene izin vererek hayatımın en büyük hatasını
yaptım, sen benim ruhumdun ömrümdün,sana yapılanları olanları
göremeyecek kadar körmüşüm, beni affetmeyeceksin belki de ama
şunu bilki ben seni çok sevdim ve ömrüm boyunca da seveceğim
kendimi affettirmek için ve beni hatırlaman için elimden geleni yapacağım


-Ece: her şeyi mi?

-Deniz: Her şeyi

-Ece: şu yatağı biraz doğrultabilir misin?


Ece bunu Deniz kapının yanında daha fazla durmasın diye yapmıştır
ve Deniz yanına gelince onun elini tutar

-Ece: Ne cürretle benim seni sevdiğimden daha çok beni deli gibi
sevdiğini söylemeye cesaret edebilirsin


-Deniz: Ece! yoksa sen... sen beni hatırlıyor musun?

-Ece: evet hatırlıyorum, en başından beri
Deniz çok şükür der ve sımsıkı Ece'ye sarılır, Ece'nin yatağının
kenarına oturur, sevdiğinin elini tutar ve gözlerini gözlerinden
ayırmaz


-Deniz: Özür dilerim aşkım, sana yaptıklarım için 
sana yaşattıklarım için, beni affedebilecek misin?

-Ece: üzülme canım, artık üzülmek yok, Işıl bana her şeyi anlattı
benim için yaptıklarını

-Deniz: Bu arada bugün neden beni hatırlamıyormuş gibi davrandın?

-Ece: Şey... boşver ya


-Deniz: yok yok boşvermeleyim, sebebini öğrenmem lazım,
Işıl'a mı sorayım

-Ece: hayır sorma tamam söyleyeceğim ama gülmeyeceksin

-Deniz: Tamam dinliyorum

-Ece: Sen bugün odaya girmeden telefonla konuşurken senin konuşmalarını
duydum ve yanlış anladım

-Deniz: Nasıl yani? 

-Ece: sandım ki... o kızla konuşuyorsun ve burada da kendini
mecbur hissettiğin için kalıyorsun

-Deniz: O kız?

-Ece: Anla işte, çisem ile, gülme... ya Deniz gülme

-Deniz: Yani sen beni kıskandın o yüzden öyle davrandın öyle mi?

-Ece: Öyle... ya gülmesene

-Deniz: Telefonda Eren ile konuşuyordum, ve Çisem den bahsediyordum,
sana yaptıklarından sonra onu affetmeyeceğim, yüzünü görmek istemiyorum

-Ece: Işıl her şeyi anlattı, haddini bildirmişsin, ayrıca
benim için onca şey yapmışsın, Hayatın Ruhu?


-Deniz: 1,5 ay boyunca her gün sana okudum yoğun bakımda,
Ömer ile Hayat'ı çok iyi anladım


-Ece: Hissetmiştim seni biliyor musun, bundan sonra ayrılmak yok
tamam mı? her şeyi konuşacağız

Deniz Ece'yi öpecekken telefonu çalar ve Eren görüntülü
arama yapıyordur...


-Deniz: He kardeşim söyle, buyur

-Eren: Ece'nin yanında mısın?

-Deniz: Evet

-Eren: Tamam çık aradan, Ece, iyi misin?

-Ece: iyiyim Eren, sen nasılsın?

-Eren: Sağolasın ben de iyiyim, gerçi sen neden iyi olmayasın
sevdiceğin yanında 1,5 aydır

-Deniz: Kardeşim kısa mı kessen acaba, hani Ece daha iyileşmedi ya

-Eren: A a şuna bak resmen kapat diyor, Ece çabuk iyileş 
bir an önce istanbula dön, şirkettekiler de cümbür cemaat havaalanında
seni karşılayacağız, kutlama yapacağız


-Ece: Sağol Eren ama yapmayın öyle şeyler

-Deniz: Oldu kardeşim sonra görüşürüz, bırakalım da Ece artık dinlensin
dimi

-Eren: aman tamam be, kıyamaz da sevdiceğine

-Deniz: Ben de biraz çıkayım dinlen artık sen, dinlen ki daha çabuk
iyileş, ben buradayım merak etme,

Der ve Ece'nin alnından öper Ece gözlerini kapatır...


Istanbul...

-Çisem: Alo Dilan bana yardım etmen lazım
beni evden çıkarman lazım


-Dilan: Çisem ne oldu? son olanları duydum, Faruk amca
babamı da aramış

-Çisem: boşver şimdi onları, benim Deniz'i geri kazanmam lazım
beni bu bir bahane ile çıkar evden yeter

-Dilan: Yapamam babam kredi kartıma el koyar, üzgünüm
sana yardım edersem benim de başım belaya girer, hoşçakal



Devam edecek...
-------------------------

1 hafta sonra...
istanbul...

Ece taburcu olalı henüz 4 gün olmuştur ve istanbula dönmüştür
Deniz adeta Ece'nin üzerine titriyordur,
her 2 saatte bir onu arayıp nasıl olduğunu soruyordur,
işe gitmeden onu görüyordur kahvaltısını yapıp 
ilaç aldığından emin olduktan sonra işe gidiyordur
iş yerinde ise işler hiç de iyiye gitmiyordur
1,5 boyunca Deniz'in yokluğunda işler birikmiş, bazı müşterileri
ise kaybetmişlerdir, Deniz bütün bunları Ece'den saklar ve
her şey yolundaymış gibi davranır

Deniz elinde bir buket ile Ece'nin evine gelir...

-Işıl: Ooo Enişte, bu gün de lilyum mu aldın? kıskanıyorum ama

-Deniz: Eminim Cem benden daha romantiktir

-Işıl: Yaa ne demezsin, bu aralar yoğunluktan beni gördüğü bile yok

-Deniz: Çekerim ben onun kulağını merak etme, bu arada Işıl, 
Ece nerede?

-Işıl: Birazdan gelir, sabah yürüyüşüne çıktı, 
ben de kahvaltı hazırlıyorum, sen de katılırsın bize değil mi?

-Deniz: Işıl Ece henüz iyileşmedi neden izin verdin dışarı çıkmasına?

-Işıl: Deniz'cim sevgilini tanımıyor musun sen? 
sence beni dinler mi bu konuda?

-Deniz: Yardım edeyim mi sana? çok güzel sucuklu yumurta yaparım bak

-Işıl: Vaay, hadi görelim o zaman Deniz bey buyrun mutfağa...


Bir süre sonra Ece gelir...

-Ece: Deniz? senin yine burada ne işin var?
yani her sabah beni kontrol etmek için buraya gelmene gerek yok
artık iyileştim

-Deniz: Yani beni her sabah beni görmekten bıktın öyle mi?
istemiyorsan gelmem

-Ece: Aşkım öyle demek istemediğimi biliyorsun

-Işıl: bugün de sana lilyum getirmiş

-Ece: Teşekkür ederim Deniz

-Deniz: Rica ederim, hadi çabuk duşunu al, sofra hazır
bak sucuklu yumurta'yı ben yaptım acele et

-Ece: Hemen geliyorum

Kahvaltı yapılmıştır sofra kaldırılmıştır
Işıl hazırlanıp işe gitmiştir,
Ece ilaçlarını içmiştir 

-Ece: Deniz şirkette işler nasıl? Yeni başlayan Çevirmen iyi mi?

-Deniz: Senin kadar iyi değil, zaten sen dönünce göndereceğim onu

-Ece: Deniz, ben artık o şirkete dönemem

-Deniz: Neden?

-Ece: Herkes sevgili olduğumuzu biliyor, sürekli arkamızdan konuşacaklar,
senin odana her girdiğimde konuşacaklar, seninle kahva içmek için
terasa yada odana gelsem konuşacaklar, olmaz, ben bunu istemiyorum


-Deniz: Milletin ne düşündüğü umurumda değil, sen de takılma buna,
hee eğer işlerini yapmak yerine dedikodu yapmak istiyorlarsa,
işlerine son veririm
Ece benim sana ihtiyacım var, sen olunca her şey yolundaymış
gibi oluyor, seni görünce, o gülümsemeni, tatlı tatlı minnoş
şaşkın hallerini görünce içime huzur doluyor, enerji veriyor

-Ece: Deniz yapamam

-Deniz: Bu telefona bakmam lazım, sen dinlen, dikkat et kendine.
Efendim Nilüfer, ne? hemen geliyorum

Ayna Kozmetik...

-Deniz: Nilüfer hemen odama

-Nilüfer: Deniz bey ben gerçekten...

-Deniz: Böyle bir hatayı nasıl yapabilirsin?
ne kadar zarara uğrayacağımızı düşünmedin mi?
neden aklını kullanamıyorsun sen?

Deniz çok sinirlidir ve avazı çıktığı kadar bağırıyordur

-Nilüfer: Ben yeni çıkacak olan parfümün formülünü sizin
masanıza bıraktım, buna eminim

-Deniz: O zaman nerede? ben mi göremiyorum?
Böyle bir hatayı asla kabul edemem, şirket zor durumda
bilmiyor musun?
Nilüfer çık dışarıya, ikiletme...

Nilüfer dışarı çıkar üzgündür, onun dikkatsizliği yüzünden
şirket zaten zor durumdayken yetişmeyecek ürün içinde daha da
çıkmaza girmiştir...

Deniz teresa çıkmıştır ne yapacağını bilemez haldedir
bir kaç telefon görüşmesi yapar

Ece Deniz'i bir kaç kere arar ama Deniz açmayınca
şirketin numarasından arar, olanları Nilüferden öğrenir 
hemen hazırlanır şirkete gider 

-Ece: Deniz bey nerede Nilüfer?

-Nilüfer: terasa çıkarken gördüm

-Ece: Tamam sen sakin ol, ben bir konuşayım

Ece teresa Deniz'in yanına çıkar...

-Ece: Deniz iyi misin?

-Deniz: Senin ne işin var burada?

-Ece: Olanları öğrendim, sana kahve getirdim

-Deniz: İçmeyeceğim

-Ece: Al sakinleş biraz

-Deniz: Ece istemiyorum dedim ısrar etmesene

Deniz Ece'nin elindeki kahveye vuru ve bardak yere düşerken
Ece'nin canı yanar ama Deniz bunu görmez.

-Ece: Tamam içme, ama tekrar başka bir formül ile yapılamaz mı?
Nilüfer'e o kadar bağırmanın bir anlamı var mıydı?
kaç yıldır senin yanında çalışmıyor mu o kız?


-Deniz: Ece beni yalnız bırakır mısın?

-Ece: Hayır

-Deniz: Ece beni yalnız bırak

-Ece: iyi tamam ne halin varsa gör, ama yanlış yapıyorsun
senin için endişelendiğim için gelmiştim, hata etmişim


Ece Döner ve orayı terk eder, Nilüfer'i biraz sakinleştirip
takar kulaklıklarını sahilde yürürken bir bank'a oturur
Işıldan mesaj gelir
'Cem ile evde film keydi yapacağız, gelirsen senide bekleyelim'

Ece: 'Ben bugün biraz geç geleceğim, siz keyfinize bakın'

Işıl: 'Sen iyi misin?'

Ece: 'İyiyim merak etme, gelince konuşuruz'

Işıl: 'Tamam, kendine dikkat et, çok geç kalma'

Ece: 'Tamam'

-Cem: Hayatım Ece geliyor muymuş bekleyelim mi?

-Işıl: Gelmiyor ama canı sıkkın gibiydi, acaba Deniz ile mi
kavga etti, neyse gelince öğrenirim, hadi mısır hazır
filmi başlat aşkım.

Eren Deniz'in şirketine gelir, Nilüfer yerinde yoktur,
direk Deniz'in odasına girer

-Deniz: Kimse rahatsız etmesin demedim mi ben?
Eren?

-Eren: Beni de mi? oğlum ne oldu sana böyle, karadenizde gemilerin mi
battı?

-Deniz: Valla hiç şaka kaldıracak durumda değilim kardeşim,
batıyorum.

-Eren: Biliyorum, her şeyi mesaj ile öğrendim

-Deniz: Kim söyledi?

-Eren: Ece, senin için endişelendiği için beni yolladı,
sana söylemememi istedi, kız seni sakinleştirememiş

-Deniz: Doğru ya Ece'yi unuttum ben,
kafa mı kaldı? al açmıyor?

-Eren: Ne yaptın da kaçırdın kızı yanından?

-Deniz: Sinirlenince ağzımdan çıkanı kulağım duymuyor bilyorsun,
bana yardımcı olmak için, yanımda olmak için tam iyileşmediği halde
koştu geldi ama ben...

-Eren: Ne yapacaksın peki?
var mı benim yardımcı olabileceğim bir şey?

-Deniz: Çözüm bulamıyorum, büyük bir borç altına girmiştim biliyorsun,
yeni çıkaracağımız ürün ve anlaşmalar bizi düze çıkaracaktı ama...

-Eren: Peki bunu kim yapmış?

-Deniz: Nülüfer'in hatası

-Eren: Deniz yapma, Nilüfer kaç yıldır senin yanında
hiç mi tanımadın onu, o böyle bir hata yapacak biri değil

-Deniz: Peki kim yapacak bunu?

-Eren: Şüphelendiğin biri var mı?

-Deniz: Bilmiyorum...

Ece sahilde otururken parçaları birleştirir aklında
ve Nilüferi arar

-Ece: Nilüfer yardımına ihtiyacım var, bana yardım edecek misin?

-Nilüfer: Elbette ederim Ece

-Ece: Bugün şirkette bir kız dikkatimi çekti, şüpheli hareketler 
sergiliyordu

-Nilüfer: Nasıl bir kızdı, tarif edebilir misin?

-Ece: Pembe tüğlü bir kalem, defteri vardı elinde

-Nilüfer: Demet

-Ece: yarın onu çaktırmadan takip etmeni istiyorum,
şüpheli bir hareketinde hemen bana haber ver olur mu?
Emin olmak istiyorum, formül belgelerini ve anlaşmayı
alan o olabilir.

-Nilüfer: Tamam Ece, görüşürüz.

Eren ve Deniz bütün gece çözüm bulmaya çalışırlar
ama bir çıkış bulamazlar

Ertesi Gün...

-Nilüfer: Buyrun Deniz bey, kahveniz...

-Eren: Nilüfer bana da bir kahve getirir misin lütfen?

-Nilüfer: Tabii Eren bey

-Deniz: Sağol Nilüfer, bu arada, dün için... Özür dilerim

-Nilüfer: Ben uzun zamandır sizinle çalışıyorum Deniz bey,
ben de hata yapabilirim ama böyle bir hata asla yapmam,
özür dilemenize gerek yok, benim yaptığımı düşünmenize üzüldüm sadece,
istifa etmeyi bile düşündüm

-Deniz: istifa etseydin kabul etmezdim zaten

-Nilüfer: Ece hanım, biraz konuştuk sadece...
neyse ben işimin başına döneyim, birazdan kahveniz geliyor Eren bey.

Işıl Ece'nin odasına gelir ve onu uyandırır

-Işıl: Kahvaltı hazır Ece hadi kalk

-Ece: beş dakika daha

-Işıl: Kalk ifade vereceksin bana, dün akşam uyuya kalmışım

-Ece: Ne ifadesi ışıl?

-Işıl: Dün neyin vardı senin? sesin kötü geliyordu
Deniz ile mi tartıştınız?

Ece her şeyi ışıla anlatır

-Işıl: Neler olmuş öyle ya, peki benim yardım edebileceğim bir şey
var mı?

-Ece: Olursa söylerim, şimdilik yok, çözmek üzereyim bu durumu

-Işıl: Kafasını kıracağım o eniştemin, sen ona destek olmak için
neler yapıyorsun, o sana nasıl davranıyor

-Ece: Aradı kaç kere ama açmadım, önce şu meseleyi çözeyim

-Işıl: pişman oldu tabi, yalnız bu işin arkasından o ruh hastası 
çıkarsa hiç şaşmam. Neyse hadi elini yüzünü yıka kahvaltıya
sigara böreği de sardım kızarttım, soğutmayalım.

Kızlar sofradayken Nilüfer arar, Ece apar topar şirkete gider,
Demet'i kadınlar tuvaletinde sıkıştırırlar, ellerinde delilde vardır,
Demet her şeyi itiraf etmek zorunda kalır,
Nilüfer ve Ece Demet'i Deniz'in odasına götürür
Demet denize her şeyi itiraf eder...

-Deniz: Yani bunu sana yaptıran...

-Demet: Evet Çisem hanımdı, ailemle tehdit etti beni,
eğer yapmazsam hasta babamı işinden ettirecekti,
babam inşaat işçisi, annem evlere temizliklere gidiyor,
2 küçük kardeşim var, eğer bende işimden olursam...

-Deniz: İşinden olacağını bile bile neden yaptın bunu?
şirket batarsa da işinden olacaktın, o belgeler
sende mi hala?

-Demet: Bugün verecektim, Çisem hanım beni sıkıştırıp duruyor

-Ece: Nereye sakladın?

-Demet: Masamda kilitli gözde, getireyim

-Nilüfer: sen dur bakalım, ben getiririm, anahtarı ver

-Ece: Sana bir şey dedi mi?

-Demet: Birisine ders vermek için bunu yaptığını söyledi
başka bir şey söylemedi.

-Deniz: Şimdi Çisem'i arıyorsun ve belgeleri vermek için
onu şirketin yanındaki kafeye çağırıyorsun,
gerisi bende, bu arada eğer bir daha böyle bir şeye kakışırsan
gözünün yaşına bakmam

-Demet: Sizi temin ederim bir daha böyle bir şey olmayacak, Deniz bey

Demet Çisem'i arar Deniz'in söylediklerini söyler ve Çisem kafeye gelir

Ece iki ara bir derede şirketten çıkar ve bir gazete alır
bir banka oturur ilanlara bakar...

Çisem Deniz'i karşısında görünce sinirlenir

-Çisem: Aptal kız bir işi beceremedi

-Deniz: Çisem, neden böyle bir şey yaptın? yetmedi mi artık

-Çisem: Seni hak etmeyen biriyle sen nasıl hala birliktesin
o kız seni hak etmiyor, seni benden daha çok sevemez
neden bunu görmüyorsun?

-Deniz: şirketimi batırarak mı beni elde edeceğini düşündün?
Sevdiğim kadına zarar vererek mi beni elde edeceğini düşündün?,
Çisem sen hastasın, tedavi görmen lazım.

-Çisem: Hasta falan değilim ben, senin gözünü kör etmiş o kız
sen sağlıklı düşünemiyorsun

Çisem ayağa kalkar ve oradan çıkarken
'Madem benim olmayacaksın, o zaman onunda olmayacaksın' der içinden.

Deniz kafasını sağa sola sallar ve şirkete döner
rahat bir nefes alır

-Eren: Alo Deniz, bir çözüm bulabildin mi?

-Deniz: sorun çözüldü kardeşim

-Eren: hadi ben ciddi misin? ee nasıl oldu bu?

-Deniz: Sonra anlatırım şimdi kapatmam lazım

Deniz Nilüferi çağırır

-Deniz: Ece nerede?

-Nilüfer: İşi varmış gitmem gerek dedi çıktı Deniz bey

-Deniz: Bu olay nasıl çüzüldü bana bir anlatır mısın?

-Nilüfer: Aslında dün Ece hanım beni aradı...

Nilüfer her şeyi Deniz'e anlatır, Deniz defalarca Ece'yi arar
ama Ece telefonu açmaz, o sırada Cem Deniz'i arar...

-Deniz: Efendim Cem!

-Cem: Deniz, Eren'i de aradım hemen buraya gelmelisiniz
çok acil bir sorunum var...

Devam Edecek...
----------------------------

Deniz en sonunda Ece'nin gidebileceği yerlere gider
ve sonunda Ece'yi bulur...

-Deniz: Ece, iyi misin? neden telefonlarımı açmıyorsun?

-Ece: Deniz senin burada ne işin var nasıl buldun beni?

-Deniz: bu mu önemli şimdi? Ece neden böyle davranıyorsun?
sorun ne?

-Ece: şuan konuşmak istemiyorum

-Deniz: Bak biliyorum seni üzdüm kırdım, özür dilerim

-Ece: Deniz bana birkaç gün müsaade et

-Deniz: Hayır, önce bana sorunun ne olduğunu söyle

-Ece: Deniz, birkaç gün beni yalnız bırak, kafamı toplamam lazım,
beni arama, sorma

Deniz Ece'nin neden böyle davrandığına anlam veremez,
o sırada Cem Ece'yi arar...

-Ece: Efendim Cem

-Cem: Ece yardımına ihtiyacım var, Işıla sakın bir şey söyleme,
çok önemli Eren de burada Deniz yanındaysa onuda al hemen bana gelin

-Ece: Pekala görüşürüz

-Deniz: Beni de aradı, bu kadar acil olan ne acaba

-Ece: Bilmiyorum bir şey söylemedi, ben gidiyorum

-Deniz: Beraber gidelim

-Ece: Ben taksiyle geçerim

-Deniz: Ece saçmalama, aynı yere gidiyoruz, lütfen biner misin 
şu arabaya?

Ece ve Deniz Cem'in evine giderler, Cem ile Eren bahçede oturuyorlardır

-Eren: ooo çifte kumrumuz da gelmiş

-Cem: Çocuklar hoş geldiniz, hepinizin yardımı gerek

-Deniz: Nedir bu kadar acil olan?

-Eren: Işıla evlenme teklif edecekmiş

-Ece: Sen ciddi misin? bu harika haber, 
bizim ne yapmamız gerek peki?

-Cem: Saksıları çalıştırma vakti Ece'cim,
yani bana bir fikir vermenizi istiyorum

-Deniz: Fikri teklif yapan bulmaz mı oğlum?

-Eren: Kendisinin sunduğu fikirler pekte parlak değil kardeşim

-Deniz: Ne gibi?

-Eren: Mesela ışılı maça götürüp orada evlenme 
teklif etmeyi düşündü bir ara

-Ece: Cem alınma ama hiç romantik değilsin, ayrıca
sen ışılı hiç tanıyamamışsın milli maçlar hariç 
maçlardan nefret eder

-Eren: Demiştim sana dimi, her kız maç izlemez ve futbolu sevmez,
Sen seviyor musun futbolu Ece?

-Ece: Kaynatma Eren, konuya odaklanalım

-Cem: Ece sana hiç hayalindeki teklifi hiç söylemedi mi?

-Ece: Her kızın hayalinde vardır düşlediği gibi bir teklif almak...

-Deniz: Senin hayalindeki nasıl?

-Ece: Burada konu ben değilim

-Cem: Siz gelmeden çay koymuştum, çay oturmuştur, getireyim ben

-Ece: Sen dur ben getiririm Cem, su da alacağım

-Cem: Tamam, bardaklar ilk çekmecede

Ece mutfağa gittikten sonra Eren Deniz'e döner

-Eren: Siz kavga mı ettiniz? bu haliniz ne?

-Deniz: Bilmiyorum bugün garip davranıyor, anlatmıyor da,
sanırım beni terk edecek, belki bana olan sevgisi tükenmiştir

-Cem: saçmalama kız seni çok seviyor, başka bir sorun vardır belki

-Deniz: Birkaç gün müsaade istedi, arayıp sormamamı istedi,
eğer Ece beni terk ederse ayrılırsak, ben buna dayanamam

-Eren: Kötüyü düşünme, Cem doğru söylüyor Ece seni seviyor

-Ece: Buyrun

-Cem: Zahmet oldu sana ya, sağolasın Ece

-Eren: O kahve kime?

-Ece: Deniz çay içmez, o yüzden ona kahve yaptım

-Deniz: Teşekkür ederim

-Ece: Önemli değil, evet buldunuz mu bir fikir?

-Eren: Sahilde romantik bir yemek sırasında...

-Cem: pastadan yüzük çıkar, ışıl duygulanır ve 
dizlerimin üzerine çöküp teklifi yaparım

-Deniz: Çok klasik, bence Işılın seveceği bir şey bulalım

-Cem: Mesala?

-Deniz: Işıl Deniz'i yüzmeyi çok seviyor dimi? 

-Eren: Bu mevsimde kızı suya sokup dondurmayı düşünmüyorsunuz dimi

-Deniz: Hayır, akvaryumda teklifi yapabilirsin, balıklarla 
yüzerken

-Cem: Hmm güzel fikir, bu kenarda dursun şimdilik

-Eren: Evinin önüne gidip serenat yaparak teklif et

-Cem: çok klasik bu da, Sinema nasıl olur?

-Ece: Beyler alınmayın ama hiçbiriniz romantik değilsiiniz

-Cem: Buyur sen sun bir fikir Ece 

-Ece: Aslında... bir sohbetimiz arasında bana bir şey demişti,
onun için özel olabilecek bir yeri sanırım biliyorum

-Cem: Neresi?

-Ece: Kapadokya

-Eren: Kapadokya mı?

-Ece: Işıl sıcak hava balonlarına binmek istediğini,
gün doğumunu ve batımını görmek istediğini söylemişti
orada yapabilirsin teklifi

-Cem: İyi ama nasıl olacak ki, ya beğenmezse, teklifimi
red ederse, ayrıca ışılı nasıl ikna edeceğim

-Ece: Işılı ikna etme işi bende, hazırlıklar sizde
bir aksilik olursa beni ararsın, fikir tamamsa ben 
kalkıyorum artık

-Deniz: Bende gidiyorum, seni bırakayım

-Ece: Gerek yok kendim giderim

-Deniz: Ece...

-Ece: Deniz lütfen üstüme gelme

-Cem: Bir dakika Kapadokya'ya gelmiyor musunuz siz?

-Eren: Benim işim var

-Deniz: Benim de toplantım var

-Ece: Benimde işim var

-Cem: Hayatta olmaz, hepiniz programınızı iptal edeceksiniz
ve bizimle Nevşehire geleceksiniz, hele bir gelmeyin,
yüzünüze bile bakmam bundan sonra, ayrıca sizin gelmenizde
planın bir parçası olacak

-Ece: Pekala

-Eren: Yarın Cuma, hazırlıkları ayarlamaları yaparız, haftasonuda 
gideriz kabul mü?

-Deniz: Tamam bencede.

Kapadokya...

-Işıl: Yaa çocuklar ne güzel düşündünüz haftasonunu Kapadokya'da
geçirmeyi

-Eren: Bir değişiklik yapalım dedik, dimi aşkım

-Ayşe: Benim için harika oldu, bu harika yerde, sen yanımdasın
daha ne olsun

-Cem: oo, burası herkese iyi gelecek anlaşılan

-Deniz: Odalara yerleşelim, sonra gezecek yerimiz çok 
vakit kaybetmeyelim

-Işıl: Kesinlikle, sabırsızlanıyorum

Kızlar odalarına, erkeklerde odalarına yerleşirler sonra
gezmeye çıkarlar, sürpriz teklif ise sabah gerçekleşecektir,
herkes gittikleri yerlerde manzaralarda resim fotoğraf çekilirken,
Deniz Ece'nin yanına gider

-Deniz: Konuşalım mı biraz?

-Ece: Konuşacak bir şey yok, Işıl ve Cem için buradayız

-Deniz: Sorunun ne olduğunu anlatacak mısın artık?
neden böyle davrandığını bilmeye hakkım var Ece

-Ece: Konuşmak istemiyorum

-Deniz: Ece lütfen, yapma bunu bana, seni kaybetme korkusunu yaşamaya
tekrar dayanamam

-Ece: O da nereden çıktı?

-Deniz: Sence?

-Ece: Bak, artık yoruldum, tükendim

-Deniz: Ben mi yordum seni?

-Ece: Anlamıyorsun...

-Deniz: Pekala, istediğin gibi olsun, seni aramıyacağım,
sormayacağım, karşına çıkmayacağım

-Ece: Deniz

Deniz arkasına bakmadan otele döner, akşam yemeğine inmez
Ece merak eder Deniz'in odasının kapısına kadar gider ama
geri döner odasına gider,
ertesi sabah gün doğmadan Deniz hariç herkes lobide toplanır

-Cem: Deniz nerede kaldı ya

-Eren: Bence uyanamadı, aradım kaç kere ama açmıyor,
o uyanınca gelir, biz gideceğimiz yere geç kalıyoruz hadi

-Ece: Biraz daha bekleseydik

-Cem: Eren haklı nerede olduğumuzu biliyor uyanınca gelir,
mesaj da atarız şimdi ona hadi gidelim

-Işıl: Nereye gidiyoruz ya, bir şey söylemiyorsunuz

-Cem: Aşkım hadi gidelim, gidince görürsün

Ece'nin aklı Deniz'de kalmıştır ama mecburen diğerleri ile
gitmek zorunda kalmıştır, Cem süprizini uygulamaya koyulmuştur,
ÖZEL Sıcak hava balonu ayarlamıştır ve sürprizini yapmıştır,
Teklifini yapmıştır, Işıl bu sürpriz ve teklif karşısında şaşırmış
ve teklifi kabul etmiştir, herkes kapadokya'yı gezmeye devam ederken
Ece'nin aklı Deniz'de kaldığı için bir bahane bulup otele geri döner,
Deniz'i arar, odasının kapısını çalar ama Deniz ne telefona cevap verir
ne de kapıyı açar, Ece iyice endişelenmeye başlar ve resepsiyondan
kapıyı açmasını ister, kat görevlisi odanın kapısını açar
ve Deniz kan ter içinde yatakta yatıyordur

-Ece: Deniz, Deniz iyi misin? Ateşler içinde yanıyorsun,
ne oldu sana? Alo, resepsiyon mu? 
Bana hemen otel doktorunu çağırır mısınız?
oda 333'e acil bir doktor istiyorum

-Resepsiyonist: Üzgünüm efendim otel doktorumuz bu sabah acil 
bir doğum için hastahaneye gitti, gelince hemen yollayacağım

-Ece: Doktorun gelmesini bekleyemem şimdi, bana hemen
sirkeli su ve bir bez, bir derece yollar mısınız lütfen?

-Resepsiyonist: Elbette, hemen gönderiyorum

Ece Deniz'in tişörtünü çıkartır ve sirkeli su ile yüzünü, kollarını,
vücudunu siler, odanın camını açar, ateşi düşürmeye çalışır,
Deniz üşümeye titremeye başlar üstünü örtmek ister ama Ece
izin vermez

-Deniz: Çok üşüyorum

-Ece: Hayır üstünü örtemezsin, çok ateşin var, hala düşmedi

Deniz kendinde değildir ve Ece'nin elini tutar sıkar bırakmaz
Ece dün söyledikleri için ve Deniz'in onu yanlış anladığı için üzgündür,

-Deniz: Ece, Ece gitme, beni bırakma, sensiz yapamam, gitme

-Ece: Özür dilerim, özür dilerim aşkım, beni yanlış anladın 

Ece saatlerce uğraşır ve sonunda ateşi düşürür, otelin
doktoru da gelmiştir ve Deniz'i muayne eder, Deniz biraz kendine
gelir

-Doktor: Ateşi düşürmeniz iyi olmuş, Deniz bey'in bünyesi 
zayıf düşmüş, en son ne zaman yemek yedi?

-Ece: Dün akşam yemeğe inmedi, ondan önce yedi mi bilmiyorum

-Doktor: yememişe benziyor, bir şeye üzülmüş yada stress yapmış olabilir
bu aralar üzüntü ve stresten uzak dursun, şu ilaçları alsın ve
beslenmesine dikkat etsin, bol su içsin, vücut kendini toparlar
merak etmeyin, tekrar geçmiş olsun

-Ece: Teşekkürler Doktor bey
alo resepsiyon mu? oda 333'e çorba ve yemek gönderir misiniz?
teşekkürler

-Deniz: Ece, yemek istemiyorum, sen neden buraya geldin ki

-Ece: Tek kelime bile etme, beni ne kadar çok korkuttuğunun 
farkında mısın sen? ya sana bir şey olsaydı?
ya ateşin düşmeseydi havale geçirseydin, bana işkence mi 
etmeye çalışıyorsun?

Ece öfkelidir ve ağlamaya başlar

-Deniz: Umurunda mı? seni yalnız bırakmamı söyledin
yüzümü bile görmek istemiyordun, seni yoruyordum

-Ece: Eğer dün çekip gitmeseydin açıklayacaktım ama nerdeee
Deniz bey çekip gitti

-Deniz: Neyi açıklayacaktın seni yorduğumu söyledin, uzak durmamı
istemedin mi?

-Ece: Nasıl istiyorsan öyle anla, ama sakın, sakın bir daha
bana bunu yapma, kendini bu hale sokacak şeyler yapma,
ben gidiyorum

Deniz Ece'nin elinden tutar ve ona sarılır

-Ece: Bırak beni, bırak

Ece ağlamaya başlar

-Deniz: Özür dilerim, sana bunları yaşattığım için
ama senden uzak kalmaya, kendini benden uzaklaştırmana dayanamam

-Ece: ben dayanabilir miyim sanki, ben senden yorulmadım
beni yoran Çisem, benim yüzümden sana işine zarar veriyor,
sürekli aramıza giriyor, acaba bugün bize ne zarar verecek
diye hergün düşünmekten yoruldum, birkaç gün düşünüp
bize zarar vermemesi için ne yapabilirim diye düşünmek için
o süreyi istedim senden, ama beni yanlış anladın
Özür dilerim

-Deniz: Aşkım sen neden en baştan bu kadar endişelendiğini
bana anlatmıyorsun, bak bundan sonra bu konuda endişelenmeni
istemiyorum, biz bunun üstesinden beraber geleceğiz
tamam mı? Çisem'in sana zarar vermemesi için her türlü önlemi 
alacağım

-Ece: Ya sana zarar verirse, sana zarar vermeye devam ederse?
Deniz o kız çok tehlikeli

-Deniz: Merak etme o bana da sana da zarar veremeyecek

O sırada kapı çalar ve kat görevlisi gelir, yemeği getirir
ve gider, Ece Deniz'i yatağına oturtur 

-Deniz: Canım Yemek yemek istemiyor

-Ece: Senin canın ben değil miyim? ben istiyorum, yiyeceksin
ve itiraz istemiyorum, aç ağzını

-Deniz: Sen mi yedireceksin yani? tamam o zaman
bu arada bu kokuda ne çok kötü kokuyor

-Ece: Ateşin nasıl düştü sanıyorsun, sirkeli su sayesinde,
sirkeyi sevmediğini biliyorum ama eğer ateşin düşmeseydi
seni soğuk duşa sokmak zorunda kalacaktım

-Deniz: Hmm, yani beni duşa sokacaktın, tişörtümü de sen çıkardın yani

-Ece: Beni utandırmaya bayılıyorsun dimi?
aç ağzını

-Deniz: Bu arada Cem teklifi yaptı mı? ayıp oldu onlarada

-Ece: Teklifi yaptı, ışıl bayıldı resmen, unutamayacağı bir teklif
oldu, evet dedi, yani ışıl ve cem yakında evleniyorlar,
herşey planlandığı gibi gitti, bir sen yoktun, iyiki endişelenip
geri gelmişim, yoksa havale geçirecekmişsin

-Deniz: Seni endişelendirdiğim için gerçekten özür dilerim
seni seviyorum

-Ece: Bende seni seviyorum, ilaçlarını alıp geliyorum

-Deniz: Gitme

-Ece: İlaçların?

-Deniz: Sen gitme, ararız Eren'i getirir

-Ece: Rahatsız etme şimdi onları geziyorlar endişelenip gelirler

-Deniz: Sonra alırsın o zaman şimdi yanımda kal,
yanıma oturur musun?

-Ece: Yatağa? olmaz

-Deniz: Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama sadece sana
sarılacağım o kadar, lütfen

Ece yine utanmıştır ama Deniz'in yanına uzanır ve ona sarılır

-Deniz: Sen nasıl bir teklif hayal ederdin hala bana söylemedin?

-Ece: Sence bunu sana söylemem uygun mu? Beni tanıyorsan
zaten bilirsin

-Deniz: Bencede biliyorum

-Ece: Nasılmış benim hayal ettiğim evlenme teklifi?

-Deniz: Sence bunu sana söylemem uygun olur mu?

-Ece: Beni benim laflarımla vurma :D

-Deniz: iyiki hayatımdasın, iyiki seni sevmeme izin verdin,
iyiki hayatım oldun

-Ece: Tamam yeter bu kadar sarılma, artık ilaçlarını içmen lazım
ilaçlarını alıp geliyorum

-Deniz: Çabuk gel

Devam Edecek...


-----

Ece Deniz'in ilaçlarını almaya gidip geldikten sonra
lobide Eren ve Ayşe ile karşılaşır, olan biteni onlara anlatır
hemen Deniz'in odasına giderler

-Deniz: Ece nerede kaldın?

-Ece: Ziyaretçilerin var

-Eren: Oğlum ne oldu sana, Ece görüyor musun senin aşkından
yataklara düştü bu zavallı adam

-Ayşe: Eren yapma şunu

-Deniz: Ha ha ne kadarda şakacısın sen öyle, ama bir konuda haklısın
Ece'nin yüzünden bu haldeyim

-Ece: Öyle mi? senin hiç suçun yok yani

-Deniz: Yok tabi, o yüzden bu gece bana bakacak biri lazım,
ya yine ateşlenirsem, doktor ne dedi hatırla

-Eren: Çakaaaall

-Ayşe: Deniz haklı Ece, bence bu gece Deniz'in yanında kalmalısın

-Ece: Kalmayacağımı kim söyledi ki, gerçekten seni yalnız bırakacağımı
düşündün öyle mi Deniz efendi

-Deniz: Yoo gitmeyeceğinden emindim zaten 

-Ece: Bak seeen

-Deniz: Işıl ve Cem nerede?

-Eren: Süprizlerine devam ediyormuş, çifte kumruları rahat bırakalım

-Ayşe: Hayatım rahat bırakmamız gereken bir çifte kumrumuz daha var
bırakalım da Deniz dinlensin

-Eren: Haklısın hayatım, Deniz emin ellerde

Ayşe ve Eren odadan çıkınca, Ece Deniz'e ilaçlarını verir,
ona kitap okur Deniz biraz dinlenirken Ece sık sık ateşini kontrol eder,
Ece yatağın kenarında Deniz'in elini tutarak uyuya kalır,
Deniz uyanır ve Ece'nin saçını sever onu bir süre izler ve alnından 
öper, Ece uyanır

-Ece: Uyuya kalmışım, nasıl hissediyorsun?

-Deniz: Sen yanımdayken harikayım, hadi kalk gidiyoruz

-Ece: Nereye? daha iyileşmedin

-Deniz: Ben gayet iyiyim, hadi kalk kalk gidiyoruz

-Ece: Tamam da nereye?

-Deniz: Gün doğumunu izlemeye

-Ece: Bu saatte

-Deniz: Sabaha çok bir şey kalmadı zaten, hadi gidelim...


Cem ve Işıl Peribacalarının eşliğinde vadilerde yürürken,
bir yandan da sohbet ederler

Cem: Nasıl hayal ettiğim gibi oldu mu?

-Işıl: Hayal ettiğimden daha da fazlası oldu,
sevdiğim adamla bu güzel yerdeyim, 
şahane bir sürpriz ile, çok güzel bir evlilik
teklifi aldım daha ne olsun

-Cem: Ailemle konuşup seni bu hafta istemeye geleceğiz


-Işıl: ne bu ecele? hayırdır

-Cem: Çok vakit kaybetmeye gerek var mı?
bir an önce evlenelim ve sabah gözlerimi her açtığımda
ilk seni göreyim istiyorum

-Işıl: Ama annem ve babam biliyorsun ki bir süredir Antalya'daki
evimizde kalıyor

-Cem: Bizde seni Antalya'da isteriz, yeterki kavuşalım aşkım

-Işıl: Peki, o zaman istanbula döndüğümde arar annemle konuşurum.

Deniz ve Ece gün doğumunu izlerler ve otele dönerler,
Resepsiyonda Ayşe ve Eren'nin çıkış yaptığını görürler

Ece: A a Ayşe, Eren? siz ayrılıyor musunuz?

-Ayşe: Evet, erteleyemeyeceğim bir toplantı var,
benim ayrılmam gerek artık, ama çok keyifli vakit geçirdim
bu iki günde, burası harikaymış, iyiki gelmişiz
Eren'e istersen sen daha kal diyorum ama...

-Deniz: ama kalmayacağını hepimiz biliyoruz

-Eren: İki çiftin yanında bir sapın ne işi var aşkım
sen nereye ben oraya, hem yolda biraz daha vakit geçiririz
benim işime gelir 

-Ayşe: Bak ya, çaktırmamaya çalışıyorum ama zaten aklım
sende kalırdı

-Eren: Benim aklım hep sende o ne olacak

-Ece: Çok tatlısınız, bu arada Işıl ile Cem gelsin, benimde ayrılmam
gerekecek

-Deniz: Yaa burası çok güzeldi ama neden gidiyoruz

-Ece: Deniz'cim benim yarın bir iş görüşmem var,
bugün ayrılmak zorundayım, sen çok sevdiysen mani olan yok kal
benimle gelmek zorunda değilsin

-Deniz: Senin bir işin var zaten Ece

-Ece: Deniz aynı şeyleri konuşmak istemiyorum lütfen
benim valizimi toplamam lazım görüşürüz Ayşe'cim, Eren.

-Ayşe: Görüşürüz canım, Deniz kızın üzerine bu kadar gitme bence

-Deniz: Benim de bir kahve içmem lazım görüşürüz çocuklar,
Alo, efendim Nilüfer, tamam, tamam dedim Nilüfer

Ayşe ve Eren gittikten sonra Işıl ve Cem de gelir

-Cem: Deniz? sen neden teksin, Ece nerede?

-Deniz: Valizini toplamaya gitti

-Işıl: Ayrılıyor musunuz?

-Deniz: Evet, iş görüşmesi varmış (kinayeli söyler bunu)

-Işıl: Ben bir Ece'ye bakayım

Işıl Ece'nin odasına gider

-Işıl: Otelden ayrılıyormuşsunuz

-Ece: Evet, yarın bir iş görüşmem var, ayrılmam lazım bugün

-Işıl: Deniz ile kavga mı ettiniz bu suratının hali ne?

-Ece: Hep aynı şeyi tartışıp duruyor benimle
bir karar verdim , kararıma saygı duymuyor

-Deniz: Abi ben onun kararına saygı duymamazlık yapmıyorum ki
sadece yanımda çalışmaya devam etsin istiyorum

-Ece: Ben istemiyor muyum onunla çalışmayı, onu her gün
her dakika görmeyi istemeyi 

-Deniz: Demek ki bıktı benden başka bir açıklaması yok

-Ece: Kaç kere sebebini açıkladım ama dinlemiyor
sonrada aynı konuyu açıp açıp duruyor,
ben miyim hatalı yani

-Işıl: Evet

-Cem: Evet sen hatalısın, oğlum kızın kararına saygı duysana
bırak istediğini yapsın, seviyorsun diye de darlama kızı,
senin onun yanında olup desteklemen lazım

-Işıl: Seni yanında istemesi çok doğal değil mi?
Deniz seni çok seviyor, siz neleri atlattınız birlikte,
Deniz'in seni neden gözünün önünden ayırmak istememesini 
hiç düşündün mü?
Ece, sen hastanede canınla mücadele ederken, Deniz'in canından 
can gidiyordu hergün, seni kaybetmekten o kadar çok korkuyor ki,
seni o kadar çok seviyor ki, 
gözünün önünden bir an bile ayırmak istemiyor,
sen yoğun bakımda yatarken ki o perişan halini ben gördüm,
onun şirketinde çalışmak istememeni eminim yanlış anlıyordur,
onunla çalışmak istemiyorsan bunu başka bir şekilde anlatman lazım ona

-Ece: Haklı olabilirsin, o açıdan düşünmedim

-Işıl: Bu arada sana bir haberim var, 1 haftaya kadar
Antalya'ya gidiyoruz, ailemin yanına, Cem ve ailesi
istemeye geliyor

-Ece: Ciddi misin? çok sevindim, hep mutlu olun canım

-Işıl: Sağol kuzum, darısı senin başına artık

-Ece: Hiç sanmıyorum ya neyse, benim uçağa yetişmem lazım
evde görüşürüz.

Ece ve Deniz yol boyunca hiç konuşmazlar, istanbula varırlar

-Deniz: Seni gideceğin yere ben bırakırım

-Ece: Gerek yok, taksi ile giderim

-Deniz: iyi sen bilirsin, ben şirkete geçiyorum

-Ece: İyi

Ayna Kozmatik...

-Deniz: Nilüfer odama gel, bir koca bardak da Amerikano söyle

-Nilüfer: Deniz bey, odanızda bir misafiriniz var

-Deniz: Neden misafir odasında değil de odam da Nilüfer?
ayrıca o misafir de kim?

-Nilüfer: Leyla Kaya

-Deniz: Ne? Leyla mı geldi? Tamam sen işine dön, bize de iki kahve söyle.
Leyla hoşgeldin

-Leyla: Asistanın bugün gelmez dedi ama sabırlıyımdır bilirsin
ve sonunda geldin

-Deniz: Sen ne zaman döndün Amerikadan?

-Leyla: Bu sabah, ve istanbula adım atar atmaz hem seni göreyim
hem de belki bir yemek yeriz dedim

-Deniz: Olur tabi ama akşam yesek olur mu? şu işlerimi 
bir toparlamam lazım

-Leyla: Hala mükemmelliyetçi, hala işkolik Deniz görüyorum
karşımda, peki tamam akşam beni Silsila otelden al,
şimdi seni daha fazla meşkul etmiyeyim ki erkenden işin bitsin

-Deniz: Tamam görüşürüz, seni gördüğüme sevindim
aynı numarayı kullanıyorsun dimi?

-Leyla: Elbette, uğurlu sayılarım biliyorsun, görüşürüz

Deniz ve Leyla yemeye çıkarlar, Deniz'in aklı Ece'dedir,
Ece'de Deniz'i düşünüyordur ve ona haksızlık ettiğini
düşünüyordur,

-Leyla: Deniz dalgınsın, hayırdır

-Deniz: Bugün gelecekteki eşime haksızlık ettim,
aklım onda kusura bakma, sen anlat neden istanbuldasın?

-Leyla: Sen şimdi beni boşver, ne oldu da haksızlık ettin
o kıza bilmiyorum ama eğer seni seviyorsa şuan o da çok üzgündür
git hemen gönlünü al, sakın öyle odun gibi de gitme
çiçekçiye uğramayı unutma

-Deniz: Sana ayıp olmasın

-Leyla: Deniz'cim karşında Leyla Kaya var, 
git diyorsam şuan gitmiş olman gerek,
ben şu manzaranın tadını çıkaracağım, git artık

-Deniz: Telafi edeceğim bunu

Deniz de Ece'yi arar ve nerede olduğunu öğrenir
yanına gider

- İkisi aynı anda: Özür dilerim

-Deniz: Kararına saygı duymam gerekirken, tam tersini yaptım
özür dilerim aşkım

-Ece: Neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamadığım için ben 
özür dilerim aşkım 

-Deniz: Ben aslında...

-Ece: Beni kaybetmekten korktuğun için, gözünün önünden 
ayrılmamı istemiyorsun biliyorum, ama benim seninle
değil o şirkette çalışmak istemememin sebepleri var

-Deniz: Biliyorum, dedikodu olmasın diye,ama inanki hiçbiri
umurumda değil, benim umurumda olan ve önemsediğim tek kişi sensin

-Ece: Konu sadece şirkette dedikodu değil, kendi ayaklarımın
üzerinde durmak istiyorum, kendi başımın çaresine bakmak istiyorum
her zamanki gibi, ve biraz daha para biriktirip kendi şirketimi 
açmak istiyorum, senin şirketinde çalışmaya devam edersem
bunu yapamam, yardımıma ihtiyacın olduğunda koşa koşa gelirim
ama ne olur beni anlamaya çalış

Ece Elini Deniz'in yanağını koyar

-Ece: Seni ne kadar çok sevdiğimi ve her an yanında olmak
istediğimi hayal bile edemezsin, sakın yanlış fikre kapılma

-Deniz: Seni o kadar çok seviyorum ki,
her zaman yanında olduğumu unutma
Bu arada Yarın kiminle görüşmen var?

-Ece: Gürsoy Holding

-Deniz: Ne! Onur Gürsoy ile mi görüşmen

-Ece: Evet tanıyor musun?

-Deniz: Evet, Ece o görüşmeye gitme

-Ece: Neden?

-Deniz: Gitme işte, başka bir şirkete git ama ona gitme

-Ece: Ama neden?

-Deniz: Çünkü rahatsız bir tip, seni huzursuz etmesini istemiyorum

-Ece: Beni mi yoksa seni mi huzursuz etmesini istemiyorsun?
neyse yine kavga etmeyelim şu temiz havanın tadını çıkaralım
ayrıca kararlarıma saygı duyacağını umuyorum Deniz

-Deniz: Tamam peki

Ece o iş görüşmesine gitmez, onun yerine ara ara yaptığı gibi
bir kafeye gider ve kahvesini yudumlarken bir yandan da 
keyfine çeviri yapar,
Juno arar ve onunla Korece konuşur, 

-Juno: Seninle yüzyüze konuşmak istediğim bir konu var Ece

-Ece: Telefonda söyleyemeyecek kadar konuşmak istediğin konuyu
merak ettim, Buluşalım istersen

-Juno: Birkaç işim var bugün, yarın haberleşiriz
çok önemli

-Ece: Tamam, sen ne zaman dönüyorsun Kore'ye?

-Juno: Buluşunca konuşuruz

-Ece: Tamam

O esnada Japon bir aile garsona bağırıp çağırıyordur
garson ise kadının ne dediğini anlamıyordur

-Ece Garsona: Diğer müşteriler rahatsız oluyor, isterseniz
ben yardımcı olayım

-Garson çocuk: Teşekkür ederim, işimden olacağım yoksa,
anlamıyorum ne dediklerini, birden bağırmaya başladılar

Ece Japon kadın müşteriye önce selam verir ve sonra 
kadının derdini anlar

-Ece Garson çocuğa: Kadının mantara alerjisi varmış, 
sipariş ettiği yemekte mantar var mıydı?

-Garson çocuk: Evet vardı, menüde yemeklerin altında içinde ne olduğu 
 yazıyor aslında

-Ece: işte ingilizceleri zayıf anlamamışlar demek ki

-Kafe müdürü: Ne oluyor burada?bir sorun mu var?

Garson çocuk olanı biteni müdüre anlatır, müdür direk çocuğu azarlar,
Ece araya girer

-Ece: Önce şu sorunu bir çözelim isterseniz müdür bey,
kadın hastanelik olmak üzere, kadına su getirin ilacını içsin
olay büyümesin, kendisi ile konuşacağım şimdi

Ece durumu kadına izah eder ve olay büyümeden tatlıya bağlanır
Japon müşteri garsondan özür diler,

-Kafe müdürü: Size nasıl teşekkür etsek az

-Ece: Öncelikle çalışanlarınıza herkesin önünde bağırıp çağırmanız
hiç hoş değil, bunu onlarla yanlızken de yapmamalısınız,
onlar sizin köleleriniz değil, çalışanlarınız,
Adın neydi senin?

-Garson çocuk: Ali

-Ece: Ali'den özür dileyin hemen

-Kafe müdürü: Ne?

-Ece: Bekliyorum

-Garson Ali: Buna gerek yok efendim

-Ece: Hayır var, evet bekliyorum

-Kafe Müdürü: Kusura bakma Ali, şimdi işinin başına dönebilirsin

Deniz'in aklı Ece'dedir, Ece'nin Onur Gürsoy ile görüşmesini
hiç istemiyordur

-Ece: Efendim 

-Deniz: Görüşmen nasıl geçti Ece?

-Ece: Görüşmem mi? sonra anlatırım, şuan müsait değilim

-Deniz: Ece sen şuan neredesin? Alo? Ece?

-Garson Ali: Teşekkür ederim beni koruduğunuz ve
sorunu çözdüğünüz için hanımefendi

-Ece: Ece, bana Ece diyebilirsin,
ayrıca rica ederim, doğru olanı yaptım,
müdürünüz hep böyle mi?

-Ali: Evet, daha geçen gün bir müşteri açık çay istediği ve normal çay
getirdiği için bir arkadaşımızı kovdu,
benim bu işe ihtiyacım var Ece hanım o yüzden bana çok büyük
bir iyilik yaptınız, size borcumu nasıl öderim bilmiyorum

-Ece: Okuyor musun Ali?

-Ali: Evet, yabancı dil ve edebiyatı, üniversitede 2. yılım,
ama tabiki japonca bilmediğim için bugünkü olayı anlayamadım

-Ece: Okuduğun bölümü seviyor musun peki?
anladığım kadarıyla hem okuyup hem çalışıyorsun

-Ali: Evet, hem okuyup hem seviyorum bölümümü,
babam çalışamıyor bir trafik kazasında felç kaldı,
annem onunla ilgileniyor, o yüzden hem okuyup hem çalışmak zorundayım

-Ece: Sen iyi bir çocuksun belli, helal süt emmişsin,
ben ara sıra buraya geliyorum, bir şeye ihtiyacın olursa,
müdürüne ders vermemi falan istersen söylemen yeter ;)

-Ali: Teşekkür ederim Ece hanım, bu arada bu tatlı benden 
bir teşekkür ikramı

-Ece: Teşekkür ederim Ali, kolay gelsin sana
 
-Nilüfer: Deniz bey toplantınız...

-Deniz: Tamam gidiyorum

-Nilüfer: Şey Deniz bey, Toplantıyı iptal ettiklerini ve 
LT kozmetik ile anlaştıklarını haber verdiler

-Deniz: Ne! bu nasıl olur, Giray bey ile olan toplantı?

-Nilüfer: o da iptal etti, gerekçe olarak da daha yenilik modern
bir anlaşma yaptıklarını söylediler

-Deniz: Bu ne saçmalık böyle, hemen bana Nuna kozmetikten 
Giray bey'i ve LT kozmetikten Hilmi bey'i bağla

-Nilüfer: Peki efendim

Deniz uzun uzun konuşmalar yapar, ama sonuç kötüdür,
Leyla Deniz'in yanına gelir ve olanları öğrenir
onu teselli etmeye çalışır, bir çözüm yolu bulmaya çalışır

-Deniz: Yok leyla, şirket batıyor işte

-Leyla: bu kadar kolay mı pes edeceksin,
nerede benim tanıdığım eski Deniz,
bak istersen annemi arayayım, çevresi geniştir
hemen halleder

-Deniz: Hayır kesinlikle Nalan teyzeyi aramayacaksın
bu işi çözersem ben sözeceğim, çözemezsem zaten
batacağım

-Leyla: Geç oldu eve git dinlen, sakin kafayla düşün
benim bir randevum var, gitmem lazım,
eve git dinlen.

Birkaç gün sonra...

-Ece: Işıl seninle gelemediğim için affet beni,
ama 2 gün sonra geleceğim yardıma söz
 
- Işıl: Sorun değil arkadaşım sen buradaki işlerini hallet
2 gün sonra Antalyada görüşürüz zaten

-Cem: Ya aşkım acaba bende seninle mi gelseydim

-Işıl: Yok artık, hayatım 3 gün ayrı kalacağız sadece
sonra istemeye geleceksiniz zaten

-Ece: Gidince ara beni

-Cem: Önce beni ara tabiki

-Ece: Ayy kıskanç

-Işıl: Tamam ikinizide arayacağım, Deniz'e selam söyle

-Ece: Görürsem söylerim, yoğun kendileri

Işıl Antalya'ya doğru yola çıkar
Ece Deniz'e sürpriz yapmak için Deniz'in sevdiği
poğçalardan alır ve evine gider,
Deniz kapıyı açar ama hiç keyfi yoktur

-Ece: Sürpriz, sana en sevdiğin poğçadan aldım, otlu poğça

-Deniz: Sağol Ece, şuraya bırak sonra yerim

-Ece: A a bak bana bi, senin rengin solmuş hasta mı oluyorsun?
En son ne zaman yemek yedin?

-Deniz: Dün öğlen bir sandviç yemiştim

-Ece: Ne! Deniz kendini hasta etmeye mi çalışıyorsun sen?
yat şuraya hemen, sana yemek hazırlayacağım yiyeceksin,
itiraz etme lüksün yok

Deniz yemeğini yer, Ece ona ilaç verir içer

-Ece: Anlat bakalım seni dinliyorum neler oluyor?

-Deniz: Anlatacak bir şey yok, yoğunluk işte her zamanki gibi

-Ece: Deniz, kötü bir şey olmasa, stres altında olmasan 
sen bu halde olmazsın, artık benimle hiçbir şey paylaşmak istemiyor musun?

-Deniz: Öyle değil, Ece gerçekten yoğunluktan,
sen anlat, nasıl gitti görüşmen

-Ece: Sen anlatıyor musun bana? anlatmıyorum işte

-Deniz: Onur sana ters davrandı dimi?
gidip kırayım mı ağzını burnunu onun?

-Ece: Adamın bir suçu yokken ağzını burnunu kırma,
ama suç bende, neden gitmiyorsun ki o iş görüşmesine,
git al işi dimi ama yok

Deniz Ece'nin elini tutar ve sinsice gülümser

-Deniz: Nasıl yani? dur bir dakika, bir dakika
sen o iş görüşmesine gitmedin mi?

-Ece: Evet gitmedim, keşke gitseydim

-Deniz: Neden peki?

-Ece: Sen rahatsız oluyorsun diye, vardır bir bildiği
dedim ama hata etmişim, yarın Gürsoy Holding'in
kapısına dayanayım, tanışayım şu Onur Gürsoy ile ben ya valla

Deniz Ece'yi kendine doğru ani bir hamleyle çeker,
belinden kavrar

-Deniz: Öyle miii?

Ece kendini çeker

-Ece: Tamam kapatalım bu konuyu, sen daha iyi görünüyorsun,
ben artık gidiyorum

-Deniz: yok kapatmayalım, biraz daha kalsan, gitmesen olmaz mı?

-Ece: Olmaz, sabah işim var

-Deniz: İşin var? ne işin var?

-Ece: Onur Gürsoy ile tanışacağım

-Deniz: Eceee

Ece Deniz'i öper ve çantasını alır

-Ece: Kaçtım ben, sakın hasta olma

-Deniz: Ece sabah o adamla görüşmeyeceksin dimi?
Eceee, kime diyorum

-Ece: Seni seviyorum, iyi uykular

-Deniz: Uyuyacak hal mi bıraktın acaba, yok bu böyle olmaz
benim bir an önce bir şey yapmam lazım, ayrı evlerde
olmuyor böyle

Ertesi gün...

Leyla Deniz'in şirketine bir kahve içmek için uğramıştır,
ama şirkette işler karman çormandır,
Leyla Deniz'e nasıl yardım edebileceğini düşünürken
Nilüfer odaya girer

-Nilüfer: Deniz bey, Japon HYD şirketinin CEO'su görüşmeyi kabul etti

-Deniz: Kore K-Women CEO'u?

-Nilüfer: Bayan Yoo bir kaç gün önce Kore'ye gitmiş
ancak 3 gün sonra dönecekmiş, 3 gün sonraya randevu verdiler,
Alman firmasının CEO'su ile saat 2 de bebek de şu otelde 
randevunuz var,
Japon şirketle de 1 saat sonra şu kafede randevunuz var

-Deniz: Tamam tercüman hazır mı?

-Nilüfer: Deniz bey bugün Aynur hanım gelmedi,
başka birini bulmaya çalışıyorum  

-Deniz: Nasıl ya, haber verme zahmetinde bile bulunmuyor,
Söyle yarın işe gelmesin, ve acele et bir tercüman bul bana
çıkabilirsin

-Leyla: Bu ne gerginlik Deniz, bir sakin ol,
ben yardım ederim tercümanlık konusunda sana

-Deniz: Emin misin? işin varsa meşkul etmeyeyim seni

-Leyla: Saçmalama, hadi çıkalım, trafiğe kalmayalım hadi

Deniz Nilüfer'e çıktığını ve bir tercüman bulur bulmaz
ona yönlendirmesini söyler,
Nilüfer Ece'yi arar, ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyler,
Deniz'in toplantısı olduğu mekana yönlendirir onu

Eren ve Ayşe Cem ile uğraşıyordur

-Eren: Bu girdiğimiz kaçıncı dükkan Ayşe, yeter hadi
bir şey alıp çıkalım

-Cem: Bu kadar incelemesen mi artık Ayşe'cim
malum iş yerinde işler beni bekliyor da

-Eren: Beni de

-Ayşe: Hiç sızlanmayın beyler, kız istemeye gideceğiz
her ne kadar kız tarafı olsam da, aynı zamanda erkek tarafı da
oluyorum o yüzden güzel bir takım elbise bulana kadar
hiçbir yere gitmiyorsunuz

-Eren: Damat olan Cem, ben neden çekiyorum bu eziyeti

-Ayşe: Eziyeti? öyle mi Eren bey, git durma
ama Cem sen hiçbir yere gitmiyorsun

-Cem: Alt tarafı bir kız isteme, sencede çok abartmıyor musun Ayşe?

-Ayşe: Alt tarafı bir kız isteme değil işte, Işılın anne babasının
karşısında ilk izlenimin harika olmalı, sen önemsemiyor olabilirsin
ama anne babalar bunu önemser, bu arada senin ailen bugün
geliyordu dimi?

-Cem: Evet

-Ayşe: tamam gel benimle, Yanındaki beyefendiye söyle
'Eziyet'e katlanmasın daha fazla

-Eren: Bak ya kötü bir şey mi dedim ben şimdi,
Ayşe, Ayşe hayatım bir dinler misin beni ama...

Ece Nilüfer'in söylediği mekana gider Deniz'in yanında
Leyla'yı görür, Uzaktan masaya bakar, Leyla akıcı
ingilizcesiyle Japonlar ile konuşuyordur,
Ece Masa'lardan birine oturur ve toplantı masasını gizliden
gözetler, japonlar arada kendi aralarında Japonca konuşuyordur
Ece ise bunları duyup anlıyordur, japonlar arada japonca konuşurlarken
hiç olumlu şeyler söylemiyorlardır

-Deniz: Leyla ne diyorlar

-Leyla: Bende sadece ingilizce var, japonca bilmiyorum Deniz'cim
ama olumlu şeyler söylüyor gibiler, bence bu iş oldu,
güven bana

-Deniz: Kalkıyor bunlar

Ece masa'ya gelir ve japonca selam verir, Deniz'e de selam vermeyi
ihmal etmez

-Ece: Merhaba Deniz bey

-Deniz: Ece...sen...

-Leyla: Bu kız kim Deniz'cim?

-Deniz: Sonra açıklarım

Ece Japonlara neden geç kaldığını
anlatır, defalarca özür diler ve sorunun ne olduğunu sorar
Japonlar şirketin battığına dair bir duyum aldıkları için
Ayna kozmatik ile çalışmak istemediklerini
söylerler, Ece imalı bir şekilde Deniz'e bakar,
Ece ve Japonlar doğrudan japonca konuştuğu için
Deniz o bakışın ne anlama geldiğini anlamaz,
Ece japonları ikna etmek için çok dil döker
ve japonlar bunu bir düşüneceklerini söylerler

-Deniz: Sorun ne neden gidiyorlar?

-Leyla: halbuki sıcak bakıyor gibilerdi 

-Ece: Misafirleri bir geçirelim ben anlatacağım 

Ece Deniz ve Leyla Japonları geçirdikten sonra
Leyla ve Deniz'in gözü Ece'dedir

-Ece: Piyasada bir söylenti yayılmış, aslında
ilk başta sizinle çalışmaya olumlu bakıyorlarmış
ama söylenti yüzünden Ayna kozmetik şirketi ile
çalışmamaya karar vermişler

-Leyla: Söylenti mi? Bu sektörde Deniz'in şirketinin imajı
tertemizdir

-Ece: Öyle mi? çok yakınsınız sanırım kendisi ile

-Deniz: Bir dakika, ne söylentisi?

-Ece: Yanınızdaki hanımefendi anlamamış olacak, 
ben anlatayım size

-Leyla: Ukalaya bak, çok mu aradı Nilüfer bunu Deniz

Deniz tam bir şey söyleyecekken Ece ona sert bir bakış atar
ve konuşmaya devam eder

-Ece: Piyasada şirketin battığına dair bir söylenti
kulaktan kulağa yayılıyormuş, bu gerçekten bir söylenti mi
doğruluk payı var mı Deniz bey

-Leyla: Sen patronuna hesap mı soruyorsun birde?

-Deniz: Leyla tamam, yeter bu kadar, evet Ece
şirkette durumlar hiç iyi gitmiyor
böyle giderse iflasın eşiğine geleceğim
bunu sana söyleyemedim

-Ece: Pekala, gitmeden şunu da söyleyeyim, adamları zor
sakinleştirdim, düşüneceklerini söylediler,
olumlu dönüş yapabilirler, size iyi günler Deniz bey

-Deniz: Ece... Ece

-Leyla: Kim bu kız Allah aşkına

-Deniz: Kalbimin tek sahibi

-Leyla: Neden tanıştırmıyorsun ki bizi, ters de davrandım kıza,
git peşinden, seninle beni yanlış anladı kesin

Deniz Ece'nin peşinden gider, Ece taksiye binecekken onu
çeker kolundan ve taksiyi gönderir, zorla arabasına bindirir...

Ayşe nihayet güzel, Cem'e yakışan bir takım bulmuştur

-Ayşe: işte bu, bunu alıyoruz, bu gravat ve ayakkabı da harika oldu,
Eren uçak biletlerini hallettin mi? bak 2 gün sonra Antalya'ya
gidiyoruz

-Eren: O iş tamam, sanki gelin sensin, bu ne telaş

-Cem: Oğlum ne yapıyorsun

-Ayşe: Doğru ya, haklısın

Cem ödemeyi yaparken Ayşe'de dışarıya çıkar

-Eren: Ne dedim ki şimdi ben ya

-Cem: Bazen çok şuursuz konuşuyorsun, yürü

-Eren: Ayşe bizimle gelmiyor musun?

-Ayşe: Ece ile buluşacağız, gerçi ne bu telaş, sanki gelin
biziz dimi, hoşçakalın

-Eren: Kadınları anlamak imkansız

-Ece: Açar mısın şu kapıyı Deniz?
şuan sana çok kızgınım

-Deniz: Biliyorum, ama açmayacağım, beni dinle önce

-Ece: Git seni o kız dinlesin, Lale midir Zambak mıdır

-Deniz: Kıskanıyorken bile çok güzelsin biliyor musun

-Ece: Ben... kıskanacağım, git Allah aşkına ya

-Deniz: Tamam inkar et ama önce açıklamama izin ver,
şirketin zor durumda olduğunu sana söyleyemedim
üzülmeni istemedim

-Ece: Hani birbirimizden bir şey saklamayacaktık, 
söz vermiştik birbirimize
neden gelip bana ihtiyacın olduğunu söylemedin
şirketin prestiji ve senin itibarın söz konusu Deniz,
bu anlaşmaların şirketi düzlüğe çıkaracağını biliyorum
biliyor musun Nilüfer benden yardım istediğinde
buraya nasıl geleceğimi bilemedim, bir şekilde
idare ederdin biliyorum ama o kız her şeyi mahvetmek üzereydi

-Deniz: Nasıl yani

-Ece: Yanında o kızı görünce iyi idare ediyor gibi geldi bana
ve oturdum bir masaya adamları gözlemledim,
aralarında japonca konuşurken yanındaki o kızı 
senin şirketinin halkla ilişkiler müdürü sanmışlar,
belki de yeni aldın bilmiyorum, bana hiçbir şey anlatmadığın için,
neyse sonra iş bilgisi zayıf olduğunu düşünmüşler ve
piyasadaki söylentinin doğru olduğunu düşündüklerini konuşurken
müdehale etmek zorunda kaldım
onlara bunun doğru olmadığını anlattım ve ne kadar saygın
bir şirket olduğunuzu vs vs bahsettim, bir şans vermelerini
istedim, o kızında bir arkadaşın olduğunu söyledim

-Deniz: Gerçekten mi? Ece sana ne kadar teşekkür etsem az
sen olmasan ben ne yapardım,
bu arada Leyla gerçekten benim yakın bir arkadaşım
o, ben, eren ve...

-Ece: Ve?

-Deniz: Ve Çisem yakındık eskiden,
Leyla Amerika'ya taşındı ve Moda sektöründe, Modellik yapıyor
Birkaç gün önce istanbula geldi geçici bir süreliğine
yakında dönecek Amerika'ya, bugün Şirketin tercümanı işe
gelmeyince ve telefonları bile açmayınca, bana yardım etmek istedi
hepsi bu, yanlış anlaşılacak bir durum yok

-Ece: İyi öyle olsun

-Deniz: Kıskanç sevgilim benim, kurtarıcım

-Ece: Ayşe mesaj atmıştı, kapıyı açarsan gideceğim
benimle bir işin yoksa tabi

-Deniz: Yaani, alman bir şirketle randevum var aslında ama

-Ece: saat kaçta?

-Deniz: Birazdan, ama hallederim ben

-Ece: Bir dakika, Alo Ayşe'cim akşam görüşsek olur mu?
önemli bir işim çıktı da, tamam canım, görüşürüz,
gidelim Deniz bey

Deniz Ece'nin elini öper

-Deniz: İyi miyiz? affettin mi beni?

-Ece: Evet ama benden bir şey saklarsan bozuşuruz haberin olsun

-Deniz: Melek kalpli sevgilim benim 

Devam edecek....

2 gün sonra akşam, Eren'in evinde, Cem, ve Deniz
oyun oynamak için buluşurlar,
hem oyun oynarken hem de sohbet ederler

-Eren: canını sıkmak istemiyorum ama şirkette durum nasıl?

-Deniz: toparlanmaya çalışıyorum diyelim,
bakalım

-Eren: Ece döndü mü şirkete?

-Deniz: Dönmedi ama bana çok yardımcı oluyor uzaktan bile olsa

-Cem: Geçen seni bir kızla görmüş delirmiş

-Deniz: Sen nerden biliyorsun bunu oğlum

-Cem: Işıldan, kızlar birbirlerine her şeyi anlatır
biliyorsun, ışılda ağzından kaçırdı bana

-Eren: Vay, anlatsana şu olayı

-Deniz: oyunu oynayın, yenileceksiniz şimdi

-Eren: Merak ettim ya, Allah aşkına anlat

-Deniz: Şirketin durumundan Ece'nin haberi yoktu,
o günde japon ve alman şirketi ile görüşmem vardı,
önemli bir görüşme, o günde şirketin çevirmeni işe gelmeyince
Leyla idare etmek istedi

-Cem: Leyla da kim?

-Eren: Leyla bizim eski bir arkadaşımız, kendisi yurtdışında
yaşıyor, Türkiye'ye gelmiş bir süreliğine

-Deniz: Adamlar tabi aralarında japonca ve yarım yamalak ingilizce
konuştukları için durum iyiye gidiyor sandık

-Eren: Deniz kim bu kız diye adamların içinde hesap sormadı dimi

-Deniz: Tam aksini yaptı, Nilüfer beni zor durumda bırakmamak için
Ece'yi aramış, koşa koşa geldi ve duruma müdehale etti,
adamların olumlu düşünmesini sağladı, bir tarih verdiler
anlaşma imzalamak için

-Cem: Hiç sormadı mı yani bu kız kim diye?

-Deniz: Sordu tabi ki, kızdı, kıskandı çok fena, ama kıskançlığı
bile öyle güzel öyle tatlı ki, anlattım her şeyi
aldım gönlünü

-Cem: Sen peki odun bey, hala alamadın mı Ayşe'nin gönlünü

-Deniz: Yok artık, hala mı len

-Eren: Napim oğlum ya, hala tavır yapıyor 

-Cem: Ne yap et al kızın gönlünü, yarın kız istemeye gidiyoruz,
arkadaşlarım olarak yanımda olmanız lazım ikinizinde

-Deniz: Benim yarın şirkette olmam lazım,
toplantım var

-Cem: Erteleyemez misin?

-Deniz: Maalesef, ama nişana ve düğününe geleceğim 

-Cem: Sendeki durumları bildiğimden ısrar etmeyeceğim ama
Eren sen ve Ayşe mutlaka beraber geliyorsunuz,
Işıl'a söylerim valla çenesinden kurtulamazsın sonra

-Eren: Ben onun gönlünü almasını bilirim, çok fazla
surat yapamaz bana o, 2 gündür içi içini yiyiyordur,
bende özledim zaten, hayatın tadı tuzu yok sanki ya

-Deniz: Aşık olunca öyle oluyor kardeşim,
biz neler atlattık biliyorsunuz, o yüzden 
onların kıymetini bilin, hayat onlarsız çekilmez

-Eren: Sen ne zaman evlenme teklifi yapacaksın Ece'ye

-Deniz: Du bakalım düşünüyoruz bir şeyler
yakında gibi, sen?

-Eren: Bizim için daha erken ya, ilerde elbette edeceğim 
Ayşe o kafada değil gibi

-Cem: Size bir tavsiye, her kızın hayalidir sevdiği adamla
evlenmek, er yada geç, neyse çocuklar ben kaçıyorum,
annem mesaj atmış erken kalkacağız bir ton işimiz var gel diye

-Eren: Yarın görüşürüz kardeşim, annenle babana selamlar

-Deniz: Görüşürüz kardeşim, tekrar kusura bakma

-Cem: Bir rövanş maçı ile sahalarda telafi edersin artık

-Deniz: Elbette, ne zaman istersen

Deniz'e mesaj gelir ve gülümser

-Eren: Bak bak yüzü nasıl gülüyor, sevdiceği mesaj atmıştır kesin
kim?

-Deniz: Bankadan

-Eren: hııı bende yedim, besbelli Ece işte,
gidip mısırları tazeleyeyim ben en iyisi
sende şu alt rafta bir oyun olacaktı onu çıkar

-Deniz: Bence git Ayşe'yi ara dil dök biraz,
bir daha da o hatayı yapma,
bende kaçıyorum, her şey için sağol görüşürüz

Ertesi gün, Cem ve ailesi kız isteme hazırlıklarını yaparlar
ve Antalya'ya giderler, havaalanında Cem'leri karşılayan
Işıl'ın dayısı Mehmet'tir, aileyi alıp eve götürür
Ece Deniz için her anı kayıt altına alır,
Aileler tanışır kaynaşır ve kahveler yapılır
kız istenir, Işıl'ın babası biricik kızını vermek istemesede
kızının bu oğlanı çok sevdiği belli oluyor diye
kızı verir ve hem isteme hem söz aynı anda olur,
O geceyi herkes otelde geçirir, sabah erkenden
uçağa yetişmek için acele ederler ve istanbula doğru
yola çıkarlar,
İstanbul Havaalanına vardıklarında çıkış kapısında
Eren bir elinde çiçek ve bir elinde pankart tutarak
Deniz'in yardımı ile Ayşe'den af dilemek için
bekliyordur

-Cem: Biz annemlerle eve geçiyoruz kızlar sizi de
evinize bırakalım isterseniz

-Ece: Bence gerek yok, baksana, Eren ve Deniz gelmiş

-Ayşe: Ne yapıyor bu herkesin içinde, o pankart mı o?

-Cem: Vay kardeşime bak

-Eren: Ben bir eşşeklik ettim, beni affet Ayşem

Herkes gülmemek için kendini zor tutuyordur
Ece Deniz'in yanına gider, kulağına eğilerek
'Aşkım ne oluyor?'

-Deniz: Sonra anlatırım sevgilim

-Ayşe: Eren ne yapıyorsun, herkesin içinde,
rezil oluyoruz, kalk ayağa

-Eren: Beni affetmeden olmaz

-Deniz: Helal olsun kardeşime, bastır

-Ayşe: Deniiiiz gaz verme şuna,
kalkıyor musun yoksa gideyim mi?

-Eren: Peki sen beni affediyor musun?
beni biliyorsun bazen düşünmeden konuşuyorum
seni üzebiliyorum istemeden, ama söz daha dikkatli olacağım
hı?

-Ayşe: Valizi mi al beni takip et

Eren şaşkın bir şekilde kala kalır, Deniz ve Ece'ye bakar

-Ece: Eren neden hala duruyorsun orada koşsana beşinden
affetti seni

-Deniz: Gerçekten mi? nasıl anladın?

-Ece: Kadın kadın dilinden anlar Deniz bey, öğrenin bunları

-Cem: Deli bunlar ya, sen geldiğine göre, biz kaçıyoruz o zaman
Deniz, Ece sana emanet

-Deniz: Merak etme kardeşim, emin ellerde.
Valizinizi alayım Ece hanım, yolculuk nasıldı?

-Ece: Seni çok özledim, onun dışında iyiydi

-Deniz: Hmm, bak sen, sende benim burnumda tüttün sevgilim

-Ece: Akşam bir şeyler yapalım mı?

-Deniz: Çok isterdim ama çalışmam lazım

-Ece: Hala durum kötü mü?

-Deniz: Yani... Sen düşünme bunları boşver, sen bana tatlı tatlı
gülümse o bana yeter

Ece eve gider, Deniz'in canı bu denle sıkkınken
eli kolu bağlı oturamaz ve acil bir karar verir

Ertesi gün Sabah erkenden Deniz'e haber vermeden
Ayna Şirket'e gider,
Deniz odasındadır ve görüşmek için gelecek
tercümanı bekliyordur, Nilüfer geldiğini haber verir
Ece kapıya vurur ve gel sesini duyduktan sonra
Ece içeri girer

-Deniz: Ece?

-Ece: Merhaba Deniz bey, ben Ece Adın 
şirketinize tercüman aradığınızı duydum
ve başvurmak istedim, buyrun CV'm

-Deniz: Ece şaka kaldıracak durumda değilim gerçekten

-Ece: Ben gayet ciddiyim Deniz, burada yanında çalışmamı
istemiyor muydun? burdayım işte, geçici de olsa

-Deniz: Olmaz, bunu kabul edemem

-Ece: Ne! Neden?

-Deniz: Çünkü kendini buna mecbur hissettiğin için
bunu yapıyorsun, ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor

-Ece: Öyle bir şey yok, gerçekten yanında olmak istediğim için
geldim, sana yardımım dokunur umuduyla

-Deniz: Hiç sanmıyorum

-Ece: İyi peki, size iyi çalışmalar Deniz bey

Ece kızgın bir şekilde odadan çıkar ve kimseye görünmeden
binanın merdivenlerine oturur, takar kulaklığını
müzik dinleyerek kendini sakinleştirmeye çalışır,
bir süre sonra bir el hafifçe omuzuna dokunur,
hemen dönüp bakar

-Ece: Ödüm koptu, niye geldin? burada olacağımı nerden tahmin ettin?

-Deniz: Çünkü bu binadaysan kızınca üzülünce kulaklığını takıp
müzik dinliyorsun, düşüncelere dalıyorsun

-Ece: Madem o kadar iyi tanıyorsun beni,
neden buraya geldiğimi de biliyorsundur

Deniz Ece'nin elini tutar onu kendine döndürür

-Deniz: Mecbur hisettiğin için değil, gerçekten
istediğin için yanımda olmanı istiyorum,
şirketin durumundan dolayı bunu yapmak istediğini
biliyorum ama senin bana desteğin, yanımda olman
benim için bu önemli, senden yardım istememeliydim
eğer bunu yapmasaydım endişelenmezdin,
mutsuz olmazdın, ben bir şekilde toparlıyorum
sen böyle elimi tut bana yeter

-Ece: Yani beni istemiyorsun burada

-Deniz: Ben öyle bir şey demedim, sadece gerçekten 
istediğin zaman gel diyorum, Ece seni ne kadar çok sevdiğimi
biliyorsun, hayallerin olduğunu söylemiştin bir kere bana
hatırlıyor musun?
kendi şirketini kurmak istediğini söylemiştin
Bunun için Juno ile buluştuğunu da biliyorum

-Ece: Nasıl?

-Deniz: Juno ile geçen gün karşılaştık, ağzından kaçırdı

-Ece: Ben senin yanında olmak istiyorum, önemli olan bu

-Deniz: Yanımdasın zaten bitanem, ama hayallerini de
gerçekleştirmelisin, ve ben ne yaparsan yap yanında olacağım

Ertesi gün...

- Nilüfer: Deniz bey Tercümanlık için başvuran
biri var, sizinle görüşmek istiyor

-Deniz: Pekala gönder

-Ozan: Merhaba Deniz bey, ben Ozan Gündüz,
buyrun CV'm

-Deniz: CV'in baya iyi, 5 dil biliyormuşsun 

-Ozan: Evet, ingilizce, Korece Japonca, Almanca, Çince,
zaten orada da göreceksiniz, Ece'nin referansı ile geldim

-Deniz: Ece Aydın! Ece'yi nereden tanıyorsun?

-Ozan: Aynı dil okuluna gidip aynı şirkette çalışmıştık
o yönlendirdi beni size

-Deniz: Pekala, hemen başlayabilirsin, 1 hafta deneme süren var,
memnun kalırsak devam ederiz seninle

Deniz Ozan odadan çıkınca Nilüfere talimat verir
sonra Ece'yi arar

-Ece: Efendim aşkım

-Deniz: Uzaktan bile yardım etmeden duramıyorsun dimi?

-Ece: A a ne yardımıymış o?

-Deniz: Ozan Gündüz'ü diyorum

-Ece: Güvenilir biridir merak etme, ee madem benim 
yardımımı istemiyorsun işe almıyorsun beni,
bende güvendiğim birini gönderirim şirkete,
çocuğu işe almadım deme sakın

-Deniz: Aldım ama deneme sürecinde, CV'si güzel,
neyse akşam uzun uzun konuşuruz bunu zaten
görüşürüz

-Ece: Peki konuşalım, görüşürüz aşkım

Deniz Çocukları ve Ece'yi evine davet eder
bahçede otururlar, bir süre sonra Leyla'da gelir

-Ayşe: Kapat o ağzını Eren

-Eren: Yine ne yaptım

-Ayşe: Kızı görünce dibin düştü

-Eren: Kıskançlık yapıyorsun, Leyla çok değişmiş
yıllar önceki kız değil

-Ayşe: Sen tanıyor musun bu kızı birde?

-Eren: Evet, Deniz ve benim arkadaşımız

-Ayşe: Ve sen bana bundan bahsetmedin öyle mi?

-Eren: Fırsat olmadı

-Deniz: Millet, işte Leyla, bugün onuda davet ettim
sizinle tanıştırmak istedim,
Leyla'cım, Ece'yi tanıyorsun zaten

-Leyla: Kalbini çalan kız, evet, memnun oldum Ece

-Ece: Bende, ilk karşılaşmamız biraz tatsız oldu ama, olsun

-Leyla: Merak etme normal yanlış anlaşılması, ayrıca
Sana teşekkür ederim, o gün orada olmasaydın
Deniz'i çok zor duruma sokmuş olacaktım bilmeden

-Ece: Önemli değil, sen elinden geleni yapıyordun sonuçta

Ayşe ve Işıl şaşkınlıktan Ece'ye baka kalmışlardır,

-Deniz: Eren'i biliyorsun, ve Eren'in kız arkadaşı Ayşe

-Leyla: Memnun oldum Ayşe

-Ayşe: Ya bende bende

-Deniz: Cem ve

-Cem: Ve sözlüsü

-Deniz: Ve sözlüsü Işıl, yakında evleniyorlar

-Leyla: Çok tebrik ederim, ve memnun oldum

-Cem: Sağolasın Leyla, bizde memnun olduk, demek o meşhur Leyla
sensin

-Işıl: Memnun oldum, bize senden bahsedilmediği için
meşhur musun değil misin bilmiyoruz tabi

-Eren: Çok değişmisin Leyla

-Işıl: Çok pis hırs yaptım, 90 kilo'dan 50 kiloya düştüm,
ben önceden biraz kiloluydum kızlar

Ece: Ben bir çay koyup geliyorum, Deniz yardım eder misin bana

-Deniz: Tabiki, birazdan geliyoruz çocuklar siz devam edin

Ece çayı koyarken Deniz'de ikramlık bir şeyler ayarlıyordur

-Ece: Leyla'nın geleceğini niye söylemedin bana?

-Deniz: Bilmem tanışın kaynaşın istedim

-Ece: Ben kaynaşmak istiyor muyum peki?

-Deniz: Ece, Leyla benim uzun yıllardır arkadaşım,
kıskanacak bir durum yok ortada, zaten yakında dönecek ABD'ye

-Ece: Kıskanmıyorum, sadece bana önceden haber verebilirdin

-Deniz: Sende bana sürprizler yapıyorsun

-Ece: Ne? Ne sürprizi yapmışım sana

-Deniz: Ozan Gündüz'ü diyorum, Dil okulundan olduğunu
daha önceden söylemedin

-Ece: Aynı şey mi?

-Deniz: Evet aynı şey, acaba işe almakla hata mı ettim onu,
sen görüşüyor musun hala bu adamla?

-Ece: Kıskançlık yapan kim acaba şimdi

-Deniz: Bu sorumun cevabı değil

-Ece: Bazen, yani yakışıklı çocuk da neden görüşmeyeyim

-Deniz: Yakışıklı çocuk?

Deniz'in suratı değişir, Ece gülmeye başlar, Deniz'in
yanağına bir buse kondurur

-Ece: Kıskanınca sen daha bir yakışıklı oluyorsun,
şaka yapıyorum aşkım ya, Ozan nişanlı zaten,
biraz kızdırayım seni dedim, e madem beni işe almadın
buda intikamım 

-Deniz: İntikam öyle mi Ece hanım?
olur da bir gün kalbin başka birine kayarsa diye
ne kadar çok korkuyorum ben haberin var mı senin

-Ece: A a Deniz, sevgilim bir bak bakim bana,
öyle bir şey olmayacak, bu kalp attığı sürece seninle olacak,
bu kalp seninle atacak, sakın bir daha öyle şeyşer düşünme

Deniz ve Ece birbirine sarılırken, Leyla gelir

-Leyla: Pardon, bir şey mi böldüm?
çay hazır mı diye bakayım dedim

-Deniz: Yo bir şey bölmedin, ben ikramlıkları götürüyorum
siz de çayı alın gelin

-Leyla: Ece, bir dakika konuşabilir miyiz

-Ece: Elbette

-Leyla: Benim ile Deniz yada diğerleri ile aramda sandığınız
yada kıskanacağınız gibi bir durum olamaz, Eren Deniz Çisem ve ben
çok uzun yıllardır arkadaşız, Çisem'in size yaptıklarını duydum
inanki çok üzüldüm, onunla ilişkimi de kestim

-Ece: Bunları neden bana anlatıyorsun?

-Leyla: Gözündeki sevgiyi ve kaybetme korkusunu gördüm çünkü,
Deniz muhtemelen sana anlatmamıştır, ben çok sevdiğim
uğruna canımı bile vereceğim adam tarafından aldatıldım,
üstelik evlilik yoluna girmişken,
kilolu zamanlarımdı, çok üzüldüm çok ağladım,
Deniz ve Eren teselli ettiler beni, o adamı bulup 
cezasını kestiler, hastanelik oldu, inan içim cız bile etmedi,
Eren ve Deniz'den şikayetçi oldu, nezarete düştüler,
Babam onunla konuştu öyle çıktılar nezaretten,
sonra önce ingiltereye sonra ABD'ye taşındık,
onu tamamen unuttum ve zayıfladım, okulumu orada bitirdim
ve modellik yapmaya başladım

-Ece: Hikayene hem üzüldüm hem senin adına mutlu oldum,
artık çaylar soğumadan gidelim mi?

-Deniz: Aşkım nerde kaldınız

-Ece: Geldik işte

-Leyla: Ay bu ikisi var ya hiç değişmedi hala sabırsızlar,
buyrun, görende her gün 2 litre Amerikano değil de 2 demlik
çay içiyor sanacak

-Eren: Yani, Deniz de eski Deniz değil diyelim

-Leyla: Nasıl ya, ciddi misiniz siz? Kahve içmiyor mu artık?

-Ece: içiyor ama o kadar çok fazla Amerikano yasak ona artık,
ara sıra bitki çaylar, normal çay ve Türk kahvesi içiyor artık

-Leyla: Aşkın gücü, vay be valla alkışlıyorum seni Ece

-Ayşe: Daha buralarda mısın? yanlış anlama, kız kıza toplanırız 
biz arada da, seni de davet ederiz o yüzden sordum

Ece ve Işıl bıyık altından gülerler

-Leyla: Hayır, birkaç güne gidiyorum, burada birkaç işim vardı,
ayrıca ABD'de yolumu gözleyen bir erkek arkadaşım var

-Eren: Yaa gerçekten mi? Sonunda  o kötü günleri unuttup hayatına
birini almaya karar verdin demek, çok sevindim

-Deniz: Kesinlikle bende çok sevindim

-Işıl: Biz pek anlamadık durumu ama

-Leyla: Yo Eren Deniz sakıncası yok söyleyebilirim,
yıllar önce aldatıldım ve tatsız durumlar oldu,
bende kalbimin kapılarını tamamen kapatmıştım ama
1 yıldır beni gerçekten seven biri ile baraberim

-Işıl: mutlu olmana sevindim

-Ayşe: Bende
 
Sonra koyu bir sohbete girerler ve saat epey bir geç olmuştur
Herkes kalkar, Ece Işıla sen önden git ben sonra geleceğim der,
Ece etrafı toplar Deniz yardım eder ve biraz bahçede otururlar

-Ece: Biliyor musun, Leyla mutfakta bana tüm hikayeyi anlattı
neler yaşadığını, ne kadar üzüldüğünü falan,
bizde öyle olmayız birgün değil mi?

-Deniz: Bunları düşünme bile, benim öyle adi bir adam olmadığımı
biliyorsun, sende öyle bir kadın değilsin,
Çok üzüldü Leyla o zamanlar, depresyona girdi,
intihara bile kalkıştı, Eren ve ben hep yanındaydık
o hallerini hep gördük, gördükçe o adamı öldüresiye dövmek istedik

-Ece: Nezarete bile düştünüz dimi?

-Deniz: Onu da mı söyledi, evet, sonra babası çıkardı bizi,
sonra hikayenin gerisini biliyorsun zaten

-Ece: Ben seni çok seviyorum Deniz, beni hiç bırakma tamam mı?

-Deniz: Asla bırakmam, sende beni bırakma, söz ver

-Ece: Söz, oo çok geç olmuş ben gideyim artık

-Deniz: Gitmesen, burda kalsan, koca ev zaten, gitme bu gece kal

-Ece: Bu evde nasıl kalacağımı biliyorsun, şimdi kalamam
uygun değil

-Deniz: Peki, o zaman ben bırakayım seni eve, bu saatte
tek başına göndermem seni

-Ece: Olur

2 Hafta sonra....

Deniz ve Ozan bir toplantıdan çıkmışlardır

-Deniz: Söylediğim işi halledebildin mi Ozan?

-Ozan: Merak etmeyin Deniz bey, Biletler hazır,
organize edildi her şey, Nilüfer ile hallettik

-Deniz: Hiçbir pürüz çıkmamalı, senaryo hazır mı?

-Ozan: Onuda merak etmeyin konuştuğumuz gibi

-Deniz: Tamam, sen şimdi şirkete geç, bir şey olursa haberleşiriz

-Ozan: Peki deniz bey

Deniz Ece'yi apar topar evden alır ve havaalanına doğru yola çıkarlar

-Ece: Deniz neden havaalanına gidiyoruz, anlatsana ne oluyor,
nereye gidiyoruz

-Deniz: Güney Kore'ye gidiyoruz aşkım, işle ilgili bir surum var
senin bana yardım etmen lazım çok acil

-Ece: Allah Allah, ben niye geliyorum, Ozan varya şirkette
o halleder

-Deniz: Halledemez, onun burada halletmesi gereken bir yığın işi var,
senin gelmen lazım

-Ece: Sen bir işler çevirmiyorsun dimi?

-Deniz: A a ne işi çevirecekmişim ben, peki tamam tek başıma giderim
seni eve bırakayım
Artık oralarda kayıp mı olurum, şirketi mi batırırım bilemem,
napalım, bir yolunu bulurum artık

-Ece: Yok yok dönme geri sür havaalanına, seni oradaki kızlara
yem etmem

-Deniz: Kaybolmam için edişelenmiyorsun kızlar beni beğenir
diye mi endişeleniyorsun yani

-Ece: Sen bilmezsin, Koreli kızları, Türk erkeklerine bayılıyor onlar

-Deniz: Türk kızları da Koreli erkeklere bayılmıyor mu?
mesela sen, ben mi yoksa Lee Donghae mi?

-Ece: Eee

-Deniz: Tereddüt mü ediyorsun?

-Ece: Lee Donghae'nin ve Super Junior'ın fanıyım,
ama sen benim aşkımsın, ikisi farklı şeyler

-Deniz: Peki öyle olsun

Deniz ve Ece Güney Kore'ye uçarlar, önce otellerine yerleşirler
biraz dinlenirler, yemek yerler ve Kore'yi gezerler,
Ece Kore'de olduğu için çok mutludur, bol bol fotoğraf çeker,
Deniz'in gözü hem saatinde hem de telefonundadır,
Ozan ona Türkçe bilen bir Koreli ayarlamıştır

Ece: Gün batımında Burası, Namsan Kulesi çok güzel oluyor,
baksana tüm Seul ayağının altında, bayramlarda festivallerde
buralar daha da bir şenleniyor

-Deniz: Gerçekten çok güzelmiş, bir daha gelelim buralara
bol bol gezelim, ama şimdi biri ile görüşmemiz gerek

-Ece: Doğru ya, hadi gidip şu sorunu halledelim önce

Deniz telefonundaki konum ile Donghae'nin ve Abisi Donghwa'nın
işlettiği kafeye Haru & Oneday'e doğru yürürler

-Deniz: Tüh, adamlar yarın görüşelim diyor,
ne yapalım artık, şu ilerde bir kafe görünüyor orada
oturup bir kahve içelim mi?

-Ece: Bir dakika ama bu kafe?

-Deniz: Bildiğin bir kafe mi?

-Ece: Evet, kızma ama bu Donghae'nin kafesi

-Deniz: Aa öyle mi? neyse artık geldik, bir kahve içelim

-Ece: İçerisi kalabalık baya, Donghae gelmiş olabilir
fanlar o gelince daha fazla dolduruyor kafeyi, neyse biz
şöyle oturalım,
burada sistem Türkiye'deki gibi değildir, siparişi veriyorsun
hazır olunca gidip kendin alıyorsun

Işıklar bir anda safir mavisine döner, Ece ne olduğunu şaşırır,
Arka fonda Super Junior'dan Marry U şarkısı çalar
Deniz dizlerinin üzerine çöker ve Ece'ye evlenme teklifi eder
Ece bir an şaşkınlıktan kala kalır, Evet, evet evlenirim aşkım der
ve ona sarılır, o sırada kafedekiler alkışlarken, Donghae elinde
mikrofon ile Marry U'yu canlı canlı söyleyerek yanlarına gelir

-Donghae Korece: Tebrik ederim, mutluluklar dilerim

-Ece Korece: Teşekkür ederim Donghae, seni gördüğüme
 o kadar mutlu oldum ki, bunu siz mi ayarladınız?

-Donghae: Aslında hepsini planlayan Deniz'di,
bizi zor ikna etti, sana böyle bir sürpriz hazırlamak istemiş
ayrıca Türk ELF'lerimizden biriymişsin, kıramadık

-Ece: Evet, çok teşekkür ederim tekrardan, darısı senin başına
derler bizim ülkemizde, umarım sende hayatının aşını bulur ve
evlenir mutlu olursun

-Donghae: İlk defa bir ELF'in böyle düşündüğünü görüyorum,
normalde evlenmemizi istemezler

-Ece: Onlar bencil olanlar 

-Donghae: Türkiye'yi ve Türk fanlarımı çok özledim,
umarım en kısa zamanda tekrar gidebilirim, neyse
müsadenizle benim artık şirkete dönmem lazım,
tanıştığımıza memnun oldum

-Ece: Bende, seni ve SJ'yi desteklemeye devam, üyelere selamlar
 Fighting :D

-Deniz: Ne diyor

-Ece: Mutluluklar diliyor, şirkete dönmesi gerekiyormuş,
ne zamandır bunu planlıyordun?

-Deniz: Sen hastanede yattığından beri, ama nasıl teklif etsem
diye düşünüyordum ve sonunda buldum, çok mutlu ettin beni

-Ece: Deli misin asıl sen beni çok mutlu ettin

-Deniz: Konsoloslukta evlensek mi hemen

-Ece: Yok artık delirdin iyice, olmaz öyle şey
kahvelerimizi içip kalkalım daha gezdirecek çok yerim var sana
 
Devam edecek...

1 ay sonra...

Ece'nin ağzından...

1 aydır Deniz'i doğru düzgün göremiyordum bile,
telefonla bile kısa görüşmeler yapabiliyorduk,
onu o kadar çok özlemiştim ki...
Deniz işlerini tam anlamıyla yoluna sokmak için
bir ortak aldı,
işleri ile çok fazla yoğun ki yüzüne hasret kalmıştım adeta,
neyse ki iş dışında ışıl ve cem'in nişan hazırlıklarıyla
ilgileniyorduk da Deniz'i düşünmeyi biraz bırakıyordum,

-Işıl: Sence şu nasıl olur Ece? Ece? 

-Ayşe: Yine daldı gitti

-Işıl: Nişanda şöyle çiçekli pijama giyeyim diyorum,
birde opera sanatçısı çağırayım diyorum nasıl olur
Ece?

-Ece: Güzel olur

-Ayşe: Ece, bitanem aramıza mı dönsen artık

-Ece: Buradayım dinliyorum

-Işıl: Bedenin burada, ruhun değil, bu halin hal değil senin

-Ayşe: Görüşemediniz mi hala? E evine gitsene, uyumaya gidiyordur
eve dimi?

-Ece: 1 ay oldu kızlar, valla burnumda tütüyor, çok yoğun çalışıyor
telefonla bile çok sık görüşemiyoruz, ayrıca
evine ve şirkete de kaç kere gittim sürpriz yapmak için
ama toplantıdaydı hep

-Ayşe: Hmm bu işe bizim el atmamız şart o zaman,
zamanında sen bize az yardım etmedin, şimdi
sıra bizde

-Işıl: O zaman hadi kalkın bu kadar dinlenme molası yeter
Ece seni bir güzel süsleyeceğiz, akşama randevun var

-Ece: Kızlar yapmasak mı ya, işi başından aşkın Deniz'in

-Ayşe: Sen Deniz'i görmek istiyor musun iste miyor musun?

-Ece: Deliler gibi hemde

-Işıl: O zaman her şeyi bize bırak

-Ayşe: Alo Eren, aşkım sana çok önemli bir iş düştü,
şimdi beni iyi dinle...
Anladın mı?

-Eren: Olmuş bil benim entrikacı sevgilim

-Ayşe: Entrikacı he? sorarım bunun hesabını sonra

-Eren: Şaka yaptığımı biliyorsun dimi?
Alo? Alo? Ah Eren bittin sen oğlum

Ece Deniz ile sanki ilk kez buluşuyormuşcasına heyecanla
buluşacakları yeri gider beklemeye başlar

Deniz ortağı Sinem Deniz şirketten çıkarken onu yakalar...

-Sinem: Deniz çıkıyor muydun?

-Deniz: Evet, Eren ile buluşacağım

-Sinem: Sanırım ertelemelsin çünkü bir sorunumuz var

-Deniz: Sorun?

-Sinem: Bir ürünümüz alerji reaksiyon veriyormuş,
şikayetler arttı, bu konuda bir şey yapmamız gerek

-Deniz: Tamam yarın ne yapacağımıza bir bakarız

-Sinem: Deniz, durum çok ciddi, bir müşterimiz dava açmış

-Deniz: Ne? nasıl ya

-Sinem: daha da kötü bir haberim var, inci kozmetik
sırf bu şikayetler yüzünden ürünlerimizi raflarından kaldırıyor

-Deniz: Gel odama geçelim etraflıca bir düşünelim

Saatler geçmiştir Ece bekleye bekleye edeta ağaç olmuştur

-Garson: Hanımefendi, kapatıyoruz

-Ece: Tamam kalkıyorum şimdi

Ece içinden: 'Demek bana ayıracak zamanın kalmadı artık Deniz' der
ve eve döner, ışıl cem ile dışarıdadır, Ece hemen odasına geçer
telefonunu şarja takacakken bir telefon gelir,
bir not bırakıp apar topar bir kaç eşyasını alır ve evden çıkar

3 gün sonra...

Işıl, Cem, Ayşe, Eren akşam Ayşe'nin evinde bahçede oturuyorlardır,

-Ayşe: Işıl, Ece'den haber aldın mı hiç?

-Işıl: Hayır, o bıraktığı not haricinde hala haber yok

-Cem: Ne yazıyordu ki o notta? neden alel acele gitmiş?

-Işıl: Bir tane halası vardı, şehir dışında yaşıyordu,
hastaydı, yoğunbakıma kaldırılmış o yüzden haber alınca
onun yanına gitmiş

-Cem: iyi ama Deniz neden gitmemiş ki

-Ayşe: Bende onu erak ediyorum, o gün ne oldu?
kavga falan mı ettiler acaba?

-Eren: Sanmıyorum, Deniz Ece'yi görünce havalara uçmuştur 
deli gibi özlüyorlardı birbirlerini

-Işıl: Biz ona Ece deli gibi özlüyordu diyelim,
Deniz'den şüpheliyim, sahi siz çocuklar
kaç gündür hiç konuşmadınız mı onunla?

-Cem: Konuşamadık diyelim, kendileri çok yoğun

-Eren: Bir ortağı da var aslında ama yinede yoğun

-Ayşe: Sen Deniz'i o gün ne diye çağırdın oraya?

-Eren: Seninle acil bir şey konuşmalıyım, saat 8 de
şu attığım konuma gel dedim

-Ayşe: Eren, Eren bunu yapmadım de

-Işıl: Bende diyorum bir terslik var bu durumda

-Cem: Ne oldu ya ben anlamadım

-Işıl: Deniz Ece ile buluşacağını bilmiyordu,
Ece de Deniz'i muhtemelen bekledi gelmedi

-Eren: Deniz'e sürpriz olur diye söylemedim

-Ayşe: Bir daha sakın bir şey halledeyim deme sen Eren
o durum bir kız için ne kadar kötü bir durum haberin var mı

-Işıl: Ama benim anlamadığım bir şey var,
Hadi o gün Deniz bilmiyordu Ece ile buluşacağını,
aradan 3 gün geçti, Ece'nin telefonu kapalı,
biz ulaşamıyoruz, Deniz de aradıysa ulaşamayınca
en azından bize sorardı, ama onuda yapmadı,
demek ki Ece aklına bile gelmiyor

-Ayşe: Umarım Ece'yi aldatmıyordur

-Eren: Yok artık, Deniz yapmaz öyle şey

-Cem: Bnecede yapmaz

-Işıl: Yapmaz diyenden korkacaksın asıl,
Ayşe yürü gidiyoruz, şu Deniz efendiye
iki çift sözüm var benim

-Ayşe: Benimde Işıl'cım benimde

Cem ve Eren tam kalkacaklarken Ayşe ve Işıl onlara döner

-Ayşe Işıl: Siz burada kalıyorsunuz

-Ayşe: Eğer o telefonlarınızdan ona bir haber uçtuğunu duyarsam
mahvederim ikinizi de.

Ayşe ve Işıl Deniz'in şirketine giderler,
ama Deniz çoktan çıkmıştır, 
Evine giderler kapıyı Sinem açar...

-Deniz: Kahveler ha...zır, kızlar hoş geldiniz de
hayırdır?

-Işıl: Pek hoş gelmedik, sen bir çekil şöyle 
(Sinem'i kenara iter ve içeri girerler) 

-Ayşe: Oo kahveler içiliyor, bizi tanıştırmayacak mısın Deniz?

-Deniz: Sinem, ortağım, Sinem bu Ayşe, bu da Işıl,
yakın arkadaşlarım

-Sinem: Memnun oldum, bizde çalışıyorduk ama...

-Işıl: Şirket dar geldi birazda evde çalışalım dediniz galiba

-Deniz: Kızlar ne oluyor?

- Ayşe: Valla onu sen söyleyeceksin Deniz, ne oluyor?

-Deniz: Ece'ye mi bir şey oldu?

-Işıl: Sonunda aklına gelebildi demek evleneceğin kadın

-Sinem: Ben gitsem iyi olacak, yarın devam ederiz, şu dosyayı
alayım evde bakarım ben

-Ayşe: isabet olur, evlenecek bir adamın evine bu saatte
bekar bir kadının iş için bile olsa gelmesi hoş karşılanmaz malum

-Deniz: Ece iyi mi? o neden gelmedi? kızgın mı bana?

-Ayşe: Ece aklına hiç geliyor mu? O kız seni nasıl deli gibi
özlüyordu biliyor musun? sen onu gerçekten seviyor ve özlüyor musun
ondan artık şüpheliyim Deniz.

-Deniz: Kızlar ne saçmalıyorsunuz tabiki...

-Işıl: Deniz Ece şuan nerede biliyor musun?
ne yapıyor?

-Deniz: Evde değil mi?

-Işıl: Hiçbir fikrin yok dimi? daha evleneceğin kız nerede 
ne yapıyor ne halde üzgün mü kızgın mı mutlu mu...

-Deniz: Kızlar korkutmayın beni neler oluyor

-Ayşe: Sen 3 gün önce saat 8 de bıdı bıdı restoranda
kiminle buluşacaktın?

-Deniz: Eren ile, acil bir şey söyleyeceğini söyledi,
tam şirketten çıkarken bir ürünle ilgili çok daha acil
bir şey çıktı çıkamadım, neden?

-Ayşe: Sen o akşam Ece ile bulışacaktın, Eren seni oraya getirmek
ve sana sürpriz olsun diye Ece ile buluşacağını söylememiş

-Işıl: Muhtemelen saatlerce seni bekledi gelmeyince eve döndü,
biliyor musun günlerce yüzü gülmüyordu nisan alışverişlerinde bile,
hep dalgındı, seni o kadar çok özlüyordu ki, Eren'e bir buluşma
ayarlamasını söyledi Ayşe, ama eline yüzüne bulaştırmış

-Ayşe: O gün seninle buluşacağı için o kadar mutlu
ve heyecanlıydı ki, gözleri ışıldıyordu,
hayal kırıklığı ile eve dönmüş olmalı

-Deniz: Bilmiyordum, kızlar Ece şuan nerede?

Işıl tam söyleyecekken Ayşe onu durdurur

-Ayşe: Bilmiyoruz, o günden beri kayıp,
telefonu kapalı, ulaşırsan bizede haber ver
hadi artık gidelim Işıl

Işıl sessizce: Neden söylemedik ki?

-Ayşe: Ece'ye yaşatığı hayal kırıklığını biraz o yaşasın,
sürünsün biraz, sakın söyleme

Deniz olduğu yerde donar kalır, ama yerinde duramaz,
her yeri arar, gidebileceği yerlere bakar
sabah ezanı okunuyordur, ellerini açar ve dua eder

'Allahım, ne olur Ece iyi olsun, ona bir şey olursa dayanamam,
onu bulmama yardım et'

Deniz iki gün Ece'yi arar, işe gitmemiştir, Ece dışında
hiçbir şey umurunda değildir,
Arkadaşının bu haline daha fazla dayanamayan Eren
Ece'nin yerini Deniz'e söyler

Deniz Ece'nin halasının evine gider,  evin dışında kalabalık
vardır, korkuyla biraz ilerler, ece siyahlar içinde, siyah
başörtüsü ile elinde bendil, yüzü gözü ağlamaktan şişmiş
sandalyede oturuyordur, komşu kızı Nalan elindeki tepsiden
bir tabak helvayı alır ve Ece'ye uzatır, Ece istemiyorum dercesine
başını sallar

-Nalan: Ece abla bunu ye bari, dünden beri hiçbir şey yemedin
sende hastalanacaksın bu gidişle

Ece'nin cevap vermeye dermanı bile yoktur,
Nalan'ın elindeki tabağı alır, yanındaki sehpaya bırakır

Deniz Ece'yi o halde görünce içi acır

Komşu hafız abla, Yasin Tebareke surelerini okurken
Deniz Ece'nin yanındaki boş sandalye'ye oturur
Ece'nin elini tutar, Ece Deniz'i görünce şaşırır
ama gözleri baygın baygın bakıyordur,
yavaşça elini Deniz'in elinden çeker, dua yapılır
mevlüt biter herkes baş sağlığı diler evine dağılırken
komşu kızı Nalan Ece'nin yanına gider

-Nalan: Ece abla ben seninle kalayım birkaç gün, yalnız kalma

-Ece: Ben bakarım başımın çağresine sen eve git Nalan,
ihtiyacım olursa çağırırım seni

-Nalan: Ama Ece abla...

-Ece: Nalan yorma beni güzelim hadi, evine

Nalan gidince Ece Deniz'e döner

-Ece: Sende evine git artık

-Deniz: Ece... çok üzgünüm, başın sağolsun

-Ece: Sağol, hadi artık git, işim var aha benim
Ece ayağa kalkar kalkmaz başı döner sandalyeye geri oturur

-Deniz: Ece iyi misin? başın mı döndü?

-Ece: iyiyim ben, Deniz git artık, kimseyi görmek istemiyorum
yalnız kalmak istiyorum, git artık git

Deniz dayanamaz ve Ece'ye sım sıkı sarılır,
Ece onu iter ve yavaş yavaş ayağa kalkar,
halasının onun için hazırladığı ne zaman gelirse
kalabileceği odasına gider ve kapıyı kilitler

Deniz etrafı toparlar kilerde bulduğu tarhana ile internetten bakarak
çorba yapar, makarna yapar ve Ece'nin kapısına vurur, Ece açmaz
onu ikna etmek için kapıdan konuşmalar yapar, tepsi mutfağa
geri gider,
Deniz ne yapacağını bilemez halde çocuklara ve kızlara 
durumu haber verir
bir kaç saat içinde hepsi Ece'nin halasının evine gelirler...

-Işıl: Nerede Ece?

-Deniz: Şu oda da, kilitledi kendini açmıyor

-Ayşe: Biz hallederiz şimdi

-Eren: Sen iyi misin Deniz?

-Deniz: Değilim, hiç iyi değilim, onu bu halde görmek...

-Cem: Biraz kapının önüne çıkalım, hava al açıl Deniz

Eren Deniz ve Cem kapı önüne çıkarken, komşu kızı
Nalan elinde bir kap ile kapıda belirir

-Cem: Buyrun

-Nalan: Ben Ece ablaya bakmıştım ama

-Deniz: Komşu kızı, çocuklar sorun değil,
Ece şuan müsait değil

-Nalan: Sen gündüz Ece ablamın yanında olan abisin dimi?

-Deniz: Evet, adım Deniz

-Nalan: Bende Nalan, Ece ablamın arkadaşı mısın?

-Deniz: Sözlüsüyüm, evleneceğiz yakında, bunlarda Cem ve Eren
arkadaşlarımız, sen neden bakmıştın Ece'ye?

-Nalan: Annem yemek gönderdi, Ece abla dünden beri hiçbir şey
yemedi, bünyesi zayıfmış, zorla yedirmemi söyledi
bu yemekleri ona

-Deniz: Ben denedim ama hiçbir şey yemiyor,
birde sen dene Nalan'cım, içeride geç

Nalan içeri girer, Işıl ve Ayşe Ece'yi kapıyı açmaya ikna etmeye
çalışıyorlardır ama içeriden ses gelmiyordur,
Nalan dener birde ama ses çıkmaz, elindekileri masanın üzerine
bırakır ve Kapının önüne koşar

-Nalan: Deniz abi, Deniz abi koş, Ece abla...
Ece ablaya kesin bir şey oldu, kapıyı açmıyor, ses vermiyor

Deniz Nalan daha sözünü bitirmeden içeri koşar
ve kızlara çekilmelerini söyleyip, ayağı ile kapıyı kırar
Ece içeride baygın halde yatıyordur,
Deniz Ece'yi kucakladığı gibi acile götürür, 
peşlerinden Işıl Ayşe Eren ve Cem de gider,
Ece'ye hemen müdehale edilir ve serum takılır

Ece bir süre sonra kendine gelir, kızlar iyi olup olmadığını
sorar, iyi olduğunu ama biraz başının söndüğünü söyler

-Ece: Ne oldu bana?

-Ayşe: Açlık ve susuzluktan bünyen zayıf düşmüş

-Işıl: Neyse ki Deniz seni acile yetiştirdi de...

Işıl daha çok şey söylemek istiyordu ama Ece halasını kaybetti diye
kendini frenledi, 'ölmekten kurtuldun' diyecekti sözünün devamında,
ama diyemedi, nasıl dili varsın ki o ölüm kelimesine,
zaten bir kere kaybediyordu arkadaşını...
Işıl acil çıkış kapısına yöneldi, Cem peşinden gitti

-Ayşe: Br daha yemek yememezlik yapmak yok,
şimdi serum'un bitene kadar burdan bir yere kımıldamak yok

-Eren: Biz kapıdayız, bir şey olursa ara Deniz

Deniz olur der gibi başını sallar, konuşmuyordu
ayakta öylece dikiliyordu, çok korkmuştu, bağırmak,
haykırmak, kızmak istiyordu Ece'ye ama tek kelime etmeden
yüzüne bile bakmadan öylece dikiliyordu başucunda

Ece Deniz'in ne hissettiğinin farkındaydı, ama acısı vardı,
konuşsa bir sürü şey söyleyecekti, ama susmayı tercih etmişti
o da Deniz gibi, sadece Deniz'in yanında olmasına ihtiyacı vardı,
onu o kadar çok seviyor, o kadar çok özlüyordu ki,
farkında olmadan parmağındaki yüzükle oynamaya başladı
sonra halası ile anıları canlanmaya başladı zihninde,
halası yıllar önce ona

'Eğer bir gün biri kalbini çalarsa, en büyük dileğim
mutlu olduğunu ve mürvetini görmek, bak bu mendil işlemeyi
bana babaannen öğretmişti, ben zamanında çok sevdim ama
kavuşamadık, evlenmek nasip olmadı, olurda bir gün
evleneceğin biri ile karşılaşırsan, ve ben yanında olamazsam,
bu mendile benim yerime sen işleme yapıp eşine vereceksin'
demişti halası, Ece'nin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlayınca
Deniz hiçbir şey demeden Ece'nin gözyaşlarını sildi...

Eve döndüklerinde Komşu kızı Nalan camdan geldiklerini görünce
annesinin Ece ve arkadaşları için yaptığı yemekleri götürür

-Nalan: Ece abla iyi misin? Doktor ne dedi?

-Ece: İyiyim Nalan'cım, merak etme

-Işıl: iyiymiş miş

-Cem: Hayatım lütfen

-Ayşe: O elindekiler ne Nalan?

-Nalan: Hee Ece ablayı görünce unuttum, annem sizin için
yemek yaptı, Ece ve arkadaşları yesin mutlaka dedi

-Ece: Teşekkür ettiğimi söyle annene

-Ayşe: Ece ablanın biraz dinlenmesi gerekiyor şimdi,
sonra görüşürüz Nalan'cım

-Nalan: Tamam, Ayşe abla, görüşürüz, iyi akşamlar

-Eren: Daha küçük ama çok akıllı maşallah, hadi içeri girelim

Işıl ve Ayşe sofrayı hazırlarken Eren ile Cem onlara yardım eder,
Deniz ise Ece'yi odasına götürmüştür, sofra hazır olana kadar
dinlensin istiyordur, Ece ve Deniz hala tek kelime etmiyorlardır

-Eren: Deniz, Ece hadi sofra hazır

-Deniz: Siz gidin, ben yemiyeceğim, canım bir şey istemiyor

-Ayşe: Anlamadım! Ne demek yemeyeceğim, Ece hastaneden yeni çıktın
bilmem farkında mısın? Tekrar mı bayılmak istiyorsun?
Işıl bir şey der misin şuna?

-Işıl: Ne diyeyim Ayşe, bırak ya

-Deniz: Kızlar hadi 

Deniz onları odadan çıkarır

-Ayşe: Işıl sen iyi misin? sorun ne?

-Işıl: Ya onu öyle görünce ne kadar korktum ya,
kendini düşünmüyor, bizide düşünmüyor,
ben bu kadar çok korktuysam, Deniz'i düşünemiyorum bile,
ya yine hastanelere düşerse, 
ya bu sefer onu kaybedecek bir durum olursa

-Ayşe: Öyle bir şey olmayacak, ama acısı var bunu unutma
biraz daha anlayışlı olmalıyız

-Eren: Ayşe haklı, sizin yapmanız gereken
arkadaşları olarak onun üstüne gitmek değil
anlayışlı olup onu rahatlatmak

-Cem: Kesinlikle, şimdilik rahat bırakalım,
üstüne gitmeyin, hadi sofraya herkes

-Deniz: Siz devam edin, ben aç değilim, ben biraz kapıdayım

-Eren: Gelelim mi bizde?

-Deniz: Hayır

Deniz Ece'ye haykırmak istiyordu, zorla ona yemek yedirmek
ve kendini düşünmüyorsa bile onu seven arkadaşlarını,
sevidiği adamı düşünmesini istiyordu...

Ece yataktan doğrulur pencereyi açar gökyüzüne bakar sonra
karanlıkta birinin bahçedeki masada oturduğunu görür
dikkatlice bakınca onun Deniz olduğunu anlar,
Deniz başını iki elinin arasına almış oturuyordur,
kimseyle konuşmak içinden gelmiyordu ama Deniz...
Deniz başkaydı, o sevdiği aşık olduğu evleneceği adamdı,
onunla konuşmaya ihtiyacı vardı, Deniz'in onu teselli
etmesine ihtiyacı vardı ama Deniz de susuyordu, 
ne ona sarılabiliyordu ne de onu tamamen itebiliyordu,
ona gitmesini söylüyordu ama aslında bunu hiç istemiyordu,

herkes yemek yerken Deniz dışarıda oturup düşüncelere dalmıştır,
sevdiği kadın hasta ve yemek yemezken onun boğazından lokma
nasıl geçsin ki, Ece Deniz'e kıyamazdı, heleki onu bu kadar çok
sevdiği halde, onun aç kalmasına gönlü razı olamazdı,
canı her ne kadar bir şey yemek istemesede odadan çıkar
ve sofraya oturur

-Ece: Eren, rica etsem Deniz'i de çağırır mısın sofraya

-Eren: Tabii ki

-Ece: Işıl, sizi korkuttuğum için özür dilerim, 
söz daha dikkatli olacağım, her şeye dayanırım ama
senin bana kızgın kalmana dayanamam

-Işıl: Söz verdin bak, kendine dikkat edeceksin

-Ece: Söz

-Cem: He şöyle ya, Ayşe şu ekmeği uzatır mısın sana zahmet?

-Eren: Deniz burada ne yapıyorsun oğlum, hadi herkes sofrada
seni bekliyor

-Deniz: Siz yiyin dedimi benim iştahım yok, beklemeyin beni

-Eren: İyi o zaman Ece'ye gelmiyor diyeyim

-Deniz: Ne? Nasıl yani Ece sofraya geldi mi?
yiyor mu yemek?

-Eren: Evet, beni seni çağırmam için o gönderdi buraya

-Deniz: Gerçekten mi? gerçekten yiyor mu bişeyler?

-Eren: Gel de gözlerinle gör

Deniz Sofraya oturur, ama gözleri mutluluktan parlıyordur adeta,
Ece'si bir şeyler yemeye karar vermiştr ve zorla da olsa
yiyordur yemek

-Ayşe: Deniz yesene yemeğini, daldın gittin

-Eren: Aşık adam, ne yapsın, sevdiceğinden gözlerini alamıyor
benim gözlerimi senden alamadığım gibi

-Ayşe: Niyeyse bana lokmalarımı sayıyormuşsun gibi geliyor ama

-Eren: Sana öyle geliyor 

Deniz yemeğini yerken bir yandan ara ara Ece'ye bakar,
Ece'de ona bakar, Deniz Ece'nin kendisi için sofraya
geldiğini anlamıştır, gözleriyle konuşuyorlardır,
herkes yemeğini bitirince yatma vakti gelmiştir
Ecenin kızlarla erkeklerin aynı evde kalmasından rahatsız
olacağını bildiğinden Deniz kimseye söz hakkı tanımadan
'Biz çocuklar arabalarda yatarız, siz rahat rahat uyuyun,
bir şey olursa da kapının önündeyiz zaten' der

Ece Deniz'i Deniz Ece'yi anlıyordur,
Ece minnet dolu ve teşekkür edercesine bir bakış atar Deniz'e,
çünkü Eren ile Cem'e siz gidin başka yerde kalın diyemezdi,
Deniz bu durumu onun için halletmişti

-Cem: iyi geceler kızlar

-Işıl: durun şu pikeleri alın üşütmeyin

-Eren: Teşekkür ederiz, iyi geceler

-Ayşe: iyi geceler

-Ece: İyi geceler

-Deniz: iyi geceler, bişey olursa dediğim gibi kızlar...

-Işıl: Ayy anladık Deniz, tamam, merak etme ortalığı ayağa 
kaldırırım bir şey olursa, sağır sultan bile duyar :D

Sabah olduğunda, Ece abdestini alır, namazını kılar
kızlara kahvaltı hazırlar 
ve başörtüsünü takar, yasin cüzünüde çantasına koyar
kapıya çıkar, bisikletine binecekken Deniz Ece'yi fark eder
yanına gider

-Deniz: Bir şey mi oldu? bir yere mi gidiyorsun?

-Ece: Kabristana gidiyorum

-Deniz: Bisikletle?

-Ece: Yakın zaten, hemen dönerim

-Deniz: Olmaz, seni böyle tek başına gönderemem
atla arabaya ben bırakırım, hem...

-Ece: Hem ne?

-Deniz: Hem halana beni tanıştırmadın,
biraz seni şikayet edeyim ona
'hiç söz dinlemiyor, üzüyor beni' diyeyim

-Ece: Bisikletle giderim, içeride kahvaltı hazır
çocuklarla birlikte yapıp, dönün istanbula

-Deniz: Sen?

-Ece: Ben bir süre daha buradayım, belki hiç dönmem

-Deniz: Biz... biz ne olacağız?

-Ece: Bilmiyorum, şuan tek istediğim burada kalmak,
şimdi izninle kabristana gidiyorum

Deniz Ece'nin sözlerine üzülmüştür biraz,
çünkü sevdiği kadın onu terk edebilirdi,
Ece arabaya binmeyince Deniz onu araba ile
takip eder, Ece ve Deniz, Ece'nin halasının mezarı başında
yasin okuyup dua ederler

-Ayşe: Işıl kahvaltıyı hazırlamışsın,
hadi herkesi çağıralım

-Işıl: Ben hazırlamadım ki, bende yeni uyandım,
Ece! Ece odasında yok

-Ayşe: Sakin ol, Deniz merak etmeyelim diye mesaj atmış
Ece onunlaymış kabristana gitmişler, birazdan döneceklermiş
siz bizi beklemeyin kahvaltınızı yapın yazmış,
ve de kahvaltıyı Ece hazırlamış

-Işıl: Hadi bizimkileri çağıralım o zaman

Eren, Cem, Işıl ve Ayşe kahvaltılarını yaparken konuşurlar

-Cem: Bu arada aşkım benim bugün dönmem gerek istanbula
iş var malum, sen kalacak mısın burada?

-Işıl: Yapılacak çok iş var aslında, malum nişan hazırlıkları
var ama Ece'yi de bu durumda yalnız bırakamam

-Eren: Bitanem seninde kalman gerekiyor mu?
çünkü benimde dönmem gerek istanbula

-Ayşe: Patrondan birkaç gün izin alabilirsem elbette kalacağım,
kahvaltıdan sonra konuşacağım

-Cem: Eee nerede kaldı bunlar, kahvaltıyı bitirdik
hala gelemediler

-Eren: Gelirler birazdan, çay isteyen var mı?

-Ayşe: ben istemiyorum yeterli canım

-Cem: Ben alırım kardeşim

-Işıl: Heh geldiler, nerede kaldınız, kahvaltımızı bitirdik
siz yoksunuz hala, hemen oturun sofraya

-Ece: Benim canım istemiyor, biraz yorgunum uzanacağım

-Ayşe: iyi misin Ece'cim? biraz konuşmak ister misin?

-Ece: Ben iyiyim merak etmeyin, sadece biraz dinlenmeye
ihtiyacım var

-Işıl: Kabul etmiyorum, önce oturacaksın, Deniz ile
kahvaltını edeceksin, kursağından 2 lokma geçsin,
sen yemeyince bu halde olunca şu adam senden iki üç kat
daha üzülüyor, kendini düşünmüyorsan Denizi düşün

-Ece: Azarlama modun açıldı yine ışıl, peki tamam

-Işıl: Hadi Deniz... Deniz otur diyorum, siz çocuklarda
arabaları hazırlayın, kahvaltıdan sonra hepimiz
Ece'yi alıp istanbula dönüyoruz.

-Deniz: Ece bir süre daha burada kalmak istiyor,
bende...

-Ece: Hayır, onlarla birlikte sende dönüyorsun

Deniz'in telefonu çalar, arayan Sinem'dir

-Sinem: Deniz sen neredesin dünden beri

-Deniz: İşim vardı, önemli bir şey mi oldu 

-Sinem: İmzalaman gereken dosyalar var, ne zaman geleceksin

-Deniz: Bilmiyorum, ben seni sonra ararım

-Sinem: De..Deniz

Deniz Sinem'in yüzüne telefonu kapatır

-Işıl: Ben yanında kalacağım Ece'nin, hepiniz
gidin, istanbuldan uzaklaşmak iyi gelir ;)

-Ece: Hepinizi anlıyorum, ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum
ama ben gerçekten iyiyim, sadece bir süre daha burada kalacağım

-Deniz: Belkide hiç dönmeyeceksin ama, belki de...

Deniz yutkundu, Eren herkese yalnız bırakalım
der gibi göz işareti yapar ve çifti yanlız bırakırlar,
Ece sandalyesini Deniz'e yaklaştırır, elini
masanın üzerinde duran elini tutar

-Ece: Deniz, sorun ne?

-Deniz: Ben bunun sonunu iyi biliyorum,
sen gelmekten vazgeçeceksin, sonra beni...
beni sevmekten vazgeçeceksin ve...

-Ece: öyle bir şey olmayacak...
Deniz, Deniz'im, ben seni o kadar çok seviyorum ki,
böyle saçma düşünceleri aklından çıkar,
pekala şöyle yapalım, bir anlaşma yapalım

-Deniz: Ne anlaşması?

-Ece: Sen bugün herkesle birlikte istanbula dönüyorsun,
bende birkaç gün sonra geleceğim yanına,
söz veriyorum, söz verince tuttuğumu biliyorsun,
anlaştık mı?

-Deniz: Tamam, anlaştık, ama bak söz verdin,
zaten o gün seninle buluşacağımı bilsem gelmemezlik de yapmazdım

-Ece: Hangi gün?

-Deniz: Kızlar sana anlatmadı mı?

-Ayşe: Fırsat bulamadık ki anlatalım

Ayşe ve Işıl Ece'ye o gün neler olduğunu anlatırlar

-Eren: Özür dilerim Ece, ben ne bileyim Deniz'in
işinin çıkıp gelmeyeceğini

-Deniz: Benimde suçum var, Eren'i arayıp gelemiyorum
diyebilirdim, dersimi aldım,
yoksa seni öyle orada bırakır mıyım sevgilim

-Ece: Boşuna seni suçladım yani, bende bana olan sevgin
azaldı da gelmedin diye düşündüm, artık beni istemiyorsun
diye düşündüm, malum ne zamandır vakit geçiremiyoruz,
konuşamıyoruz, seni o kadar çok özlemiştim ki

-Deniz: Bundan sonra bırak ürünlerde sorun çıkmasını,
isterse şirket batsın, yinede geleceğim, söz.

Devam Edecek...

1 Hafta Sonra...

Eren ve Ayşe bir kafede kahvaltı yapıp
tatlı tatlı sohbet ediyorlardır
Eren lokmasını ağzına atar ve çayından bir yudum
aldıktan sonra konuşur

-Eren: Ayşe nişan bu haftaydı dimi?

-Ayşe: Evet, Eren bak bugün ikimizinde
kıyafet provası var, sakın ekeyim deme
yetişmez yoksa

-Eren: Hazır takım elbise alsaydık ne olurdu acaba?
illa tutturdun uyumlu olacağız diktireceğiz diye

-Ayşe: Sen bana güven, gerisine karışma

-Eren: Al işte yine arıyor

-Ayşe: Yine Deniz mi?

-Eren: Efendim kardeşim

-Deniz: Eren neredesin? ne yapıyorsun?

-Eren: oğlum Ayşe bu kadar hesap sormuyor bana,
sen sevdiceğini arasana neden zırt pırt beni arayıp duruyorsun
bi düş la yakamdan.

-Deniz: Ece ile bana en son yaptığını hala unutmadım
istersen üste çıkmaya çalışma kardeşim,
neredesin? kahvaltı yapmadıysan gel bana, Cem'de gelecek,
ışıl'ın bir iki işi varmış, öğlene kadar müsait o da,
gel bir kahvaltı ederiz konuşuruz

-Eren: Ayşe ile kahvaltı yapıyoruz şuan, kahvaltıdan sonra
işe gitmem gerek, bugün beni pas geçin

-Ayşe: Akşam ben Işılın yanına gideceğim,
sende Deniz'e gidersin

-Eren: Bak Ayşe ne diyor, Akşam ışıl ile buluşacakmış o
bende sana gelirim laflarız 

-Deniz: Tamamdır görüşürüz kardeşim, Ayşe'ye selam söyle

Deniz'in ağzından...

Eren ile konuşup telefonu kapatınca
Ece'mi arayayım dedim, ama söz verdiğim için
o gelene kadar onu arayamıyordum, en azından mesajlaşıyorduk
ama 2 gündür mesajlarıma da cevap vermeyince
istanbula dönerken gizlice Nalan'a numaramı verip
onu tembihlemiştim, bakalım benim Ece'm neler yapıyormuş

-Nalan: Deniz abi, nasılsın?

-Deniz: Ben iyiyim, sen nasılsın Nalan'cım?
Ece ablan nasıl?

bir süre sessizlik olur, Ece Nalan'ı Deniz ile
konuşurken yakalamıştır ve hopörleri açtırıp
Deniz ile onun konuşmasını dinler

-Nalan: Deniz abi bir şey mi oldu hayırdır
neden aradın?

-Deniz: Ece ablan dünden beri mesajlarıma cevap vermiyor
merak ettim iyi mi diye, söz vermiş olmasan onu arayacağım
ama, neyse, Ece iyi mi? hasta falan değil dimi?
öğünlerini atlamıyor dimi? güzel besleniyor mu?
benim küçük ajanım, anlat

-Nalan: Ee şey, Deniz abi...

-Deniz: Yoksa bir şey mi oldu? Nalan Ece iyi mi?

-Ece: Demek giderken arkanda bir ajan bıraktın Deniz

-Deniz: Ece!!

-Nalan: Yakalandım Deniz abi özür dilerim

-Ece: Senlik bir şey yok Nalan'cım, bu Deniz abi'nin 
iş güzarlığı, bize birazcık müsaade
eder misin rica etsem
hatta şöyle yapalım, Deniz Nalan'ın işi var,
ben seni kendi telefonumdan arayacağım şimdi

Ece kendi telefonundan Deniz'i arar...

-Deniz: Aşkım iyi misin? kızgın mısın bana?

-Ece: Hayır, neden kızayım, sonuçta insan sevdiğini
eşini merak eder

-Deniz: Ne dedin sen?

-Ece: Ne demişim ben?

-Deniz: Eşini mi dedin?

-Ece: Öyle mi demişim

-Deniz: Ece!

-Ece: Öyle çıkmış ağzımdan, utandırmasana insanı

-Deniz: Şuan yanında olup sana sarılmayı, o kadar çok istiyorum ki,
Ece dön artık valla sensiz çekilmiyor bu hayat, çok özledim

-Ece: Sabrın sonu selamettir Deniz

-Deniz: bu hafta Cem ile Işıl'ın nişanı var biliyorsun
kavalyen olarak gitmeyi çok isterim, yoksa sap sap gideceğim

-Ece: Şimdi kapatmam lazım, Nalan'ı rahatsız etme bir daha
kızın dersleri sınavları var, sen sabırlı ol bekle

-Deniz: Peki öyle olsun, görüşürüz, hee Ece,
seni seviyorum

-Ece: Bende seni seviyorum aşkım

Ece'nin ağzından...
Kızları çocukları en önemliside Deniz'i o kadar çok özledim ki
eşyalarımı topladım, halamın mezarına gittim
dua ettim yasin suresini okudum biraz dertleştim
ve Komşularla Nalan ile vedalaşıp istanbulun yolunu tuttum,
ne kızlara ne de Deniz'e geliyorum diye söylemedim,
akşam kızlar beni görünce çığlık atıp sarıldılar
ama Deniz'e ve çocuklara geldiğimi söylememelerini rica ettim
çünkü sabah Deniz'e sürpriz yapmak istiyordum
Deniz'in sevdiği börekten yaptım ve şirkete gittim

-Nilüfer: Ece, hoşgeldin, özlemişim seni, nasılsın?
bu arada başın sağolsun

-Ece: Sağol, dostlar sağolsun Nilüfer'cim,
iyi olmaya çalışıyorum, bende seni özlemişim biliyor musun
şirketi de özlemişim

-Nilüfer: bu kadar mı? yani sadece şirketi ve beni mi özledin?
özlediğin başka biri yok mu?

-Ece: Ayy sus sus valla burnumda tütüyor o,
Deniz odasında mı?

-Nilüfer: Sabah Sinem hanımla fuar için görüşmeye gideceklerdi,
1 saate gelirler, istiyorsan geç odaya bekle

-Ece: 1 saat mi? ay nasıl dayanacağım ben,
yapacak bir şey yok

-Nilüfer: Şuan boşum istersen sana eşlik ederim,
çay içer misin? biraz laflarız 

-Ece: Çok iyi olur biliyor musun

1 saat sonra...

-Ece: Nilüfer ben artık Deniz'in odasına geçeyim,
ama benim geldiğimi söyleme tamam mı sürpriz yapacağım

-Nilüfer: Tamamdır, ara ara yapalım böyle sohbet muhabbeti

-Ece: Yaparız olur valla

Ece Deniz'in odasına geçer 10 dakika sonra Deniz ve Sinem gelir

-Deniz: Onları sonra anlaştığımız gibi yaparız, ben odamdayım

-Sinem: Ah, Deniz diğer dosya sendeydi dimi?

-Deniz: Evet, odamda olacaktı, gel vereyim

-Nilüfer: Deniz bey, bir misafiriniz var, odanızda bekliyor

-Deniz: Nilüfer ben sana, ben odada değilken kimseyi odama alma
demiyor muyum? kim peki?

-Nilüfer: Odanızda bekliyor

-Deniz: Ece!! 

-Ece: Sürpriz!! bir kaç dakikanız var mı Deniz bey?

-Deniz: Sen ne zaman geldin? bana niye haber vermedin?

-Sinem: Bizi tanıştırmayacak mısın Deniz?

-Ece: Merhaba, ben Ece, Sizde Sinem hanım olmalısınız?
şirketin ortağı olan.

-Sinem: Memnun oldum, evet bir süre önce Deniz ile
çalışmaya başladık

-Ece: Hmm öyle mi?

-Deniz: Sinem, Ece benim sözlüm olur aynı zamanda, sevdiğim kadın,
buyur dosya

Sinem Dosyayı alıp odadan çıkar
Deniz Ece'ye sarılacakken Ece kendini geri çeker

-Deniz: Bir sorun mu var?

-Ece: Hayır, kahvaltı yapmadın hala dimi?
sevdiğin börekten yaptım

-Deniz: Hmm, unutmamışsın, kahvaltı da yapmamıştım
beraber yapalım, çay mı içersin Türk kahvesi mi?

-Ece: Ben kahvaltımı yaptım, o yüzden bir Türk kahvesi
alırım

-Deniz: Nilüfer bir sade, bir orta Türk kahvesi yollar mısın odaya
teşekkürler

-Ece: Deniz hala kahve içmeden duramıyorsun dimi
önceden de böyleydin

-Deniz: Hala hatırlıyor musun, az çektirmemiştiniz bana Ece hanım

-Ece: iyi olmadı mı ama, her yurdum insanı gibi Türk kahvesi
içiyorsun artık en azından

-Deniz: Haklısın, beni sen değiştirdin, iyiki de değiştirdin,
artık Amerikano içmiyorum denecek kadar az içiyorum
bu arada Cem ve ışılın nisanı için nasıl bir takım elbise
giysem bilmiyorum,bana yardımcı olur musun aşkım?

-Ece: Nişana 3 gün kaldı, benim kıyafetim de hazır değil,
ne yapacağım bilmiyorum, bende kızlardan yardım isteyeceğim,
seninki kolay bu arada, hallederiz yarın iş çıkışı istersen

-Deniz: istersen bende sana yardım edebilirim bu konuda

-Ece: Yok bitanem kalsın, erkekler bu konularda çok iyi değil
ayrıca sana sürpriz olsun istiyorum

-Deniz: Akşama bir şeyler yapalım mı Ece

-Ece: Kızlara söz verdim Deniz'cim, bu akşam olmaz
sende çocuklarla mı buluşsan acaba, yada akşam ne yapacaksın?

-Deniz: bilmem eve gider çalışırım herhalde

-Ece: Yalnız çalışacaksın dimi?

-Deniz: Evet, neden sordun?

-Ece: hiiç öylesine, börek nasıl?

-Deniz: şahane, ellerine sağlık

Ece ve Deniz kahvelerini içer,
Cem ve ışıl nişan hazırlıkları için koşturuyordur
Eren ve Ayşe ise kıyafet provasına giderler
akşam kızlar yemek yerler sofrayı toplayıp
çayı koyarlar ve sohbete dalarlar

-Ayşe: kızım özlemişiz seni ya

-Ece: bende sizi özledim kızlar o yüzden döndüm

-Işıl: Acaba bizi mi özlediğin için döndün, yoksa Deniz'i mi?

-Ayşe: Aynen ya, bizim pabucumuzu iyice dama attın he

-Ece: Sizin pabucunuzu dama atmış olsaydım, şuan burada
olmazdım, Deniz'in buluşma teklifine evet derdim

-Işıl: bu arada nasılsın iyi misin?

-Ece: evet daha iyiyim, kızlar, anlatın bakalım hazırlıklar nasıl
gidiyor?

-Işıl: Cem ile mekana gittik yine bugün, son kontrolleri
yaptık, çiçekleri yanlış sipariş vermişler, onu hallettik
öyle yani

-Ayşe: Bizde bugün Eren ile son kıyafet provamıza gittik,
Ece senin kıyafetin işi ne durumda?

-Ece: Hazır değil, vakit yoktu biliyorsunuz kızlar,
bu konuda sizden yardım istiyorum

-Ayşe: Işıl senin vaktin yok ama benim vaktim var
yarın hallederiz senin elbise işini

-Ece: Yarın olmaz, Deniz'in kıyafetini ayarlayacağım
ona alışveriş yapacağız, iş çıkışı

-Işıl: Ece vakit yok, 

-Ayşe: Deniz'in kıyafeti kolay
önce seninkini halletmeliyiz,
gündüz seninkini hallederiz, akşam Deniz'inkini halledersin

-Işıl: Senin neden moralin bozuk bu arada
bir şeye canın sıkılmış belli

-Ece: Deniz'in şirketine gittim ya bugün, şu yeni
ortağını gördüm

-Ayşe: Tanıştın mı o kızla?

-Işıl: Sinemdi dimi, ee sonra ne oldu?

-Ece: Kız güzel birde, baya samimi de davranıyor Deniz'e

-Işıl: Kıskandın dimi?

-Ayşe: Suç sende, kızım meydanı boş bırakıyorsun

-Ece: Nasıl yani?

-Işıl: Anlamadı

-Ayşe: Deniz seni yanında istediğini söylemedi mi kaç kere?
şirkette çalışmaya devam et vs vs
işte sen Şirketi ve Deniz'i kendi ellerinle
Sinem'e teslim ediyorsun

-Işıl: Aynen, en azından bir süreliğine Deniz'in yanında ol
şirkette de

-Ece: ben Deniz'e güveniyorum

-Ayşe: Ama kıskanıyorsun da

-Ece: Aslında haklısınız, kendi şirketimi açacağım zaten
yakında,
o zamana kadar Deniz ile o kızı yalnız bırakmamalıyım

-Işıl: E Deniz yakışıklı çocuk 

-Ece: Işıııl tamam, yarın gidip konuşacağım Deniz ile

-Ayşe: Hadi çayımızı içip kalkayım ben, yarın çok işimiz var

-Işıl: Burada kalsana bu gece Ayşe

-Ayşe: Bugün kalmayayım kızlar, anneme de bir uğrayacağım
başka zaman

-Ece: Peki sen bilirsin, istediğin zaman

Ertesi gün...

Ece Deniz'in şirketine gider, Deniz gelir
Ece ile odasına geçerler

-Ece: Deniz teklifin hala geçerli mi?

-Deniz: Evlilik teklifim mi? evet ve sende evet cevabını vermiştin
diye hatırlıyorum, sözlendik diye hatırlıyorum

-Ece: Alay etme, tabiki o teklifine evet dedim sonsuza kadar,
şimdi diğer teklifin hala geçerli mi diye soruyorum

-Deniz: Hangisi?

-Ece: Şirkette çalışmam konusundaki

-Deniz: Ece! sen ciddi misin? yoksa...

-Ece: Bir süreliğine burada çevirmenliğe devam etmek istiyorum
kabul eder misin bilmiyorum

-Deniz: Aşkım tabiki kabul, tabiki geçerli bu teklifim
çok mutlu ettin beni
de, aklıma takılan bir şey var,
birden bire ne oldu da kabul ettin burada tekrar çalışmayı?

-Ece: Yanında olmak istemiş olamaz mıyım?

-Deniz: Yok canım, elbette öyledir o muhakkak da,
bu kararı vermende acaba diyorum, ortağımın bir 
etkisi var mı?

-Ece: Aa alakası bile yok, nereden çıkarttın canım onu

-Deniz: Peki öyle olsun, ama aşkım, sevgilim bitanem
bu gözler senden başkasını görmüyor bu kalp sadece 
senin için atıyor bunu unutma olur mu?
yani Sinem'den beni kıskanmana gerek yok
benim kalbim Ece, Ece diye atıyor :D

-Ece: Yaa deli, alay ediyor birde,
neyse iş çıkışı senin takım elbise işini
hallediyoruz tamam mı unutma, yarın iş başı
yaparım sevgili patronum size uygun mudur?

-Deniz: Ohoo Böyle olmaz ama Ece hanım,
ilk günden izin

-Ece: Ayşe ile benim kıyafet işini halledeceğiz
vakit yok biliyorsun

-Deniz: Tamam aşkım şaka yapıyordum zaten, bana ihtiyacın olursa
ara, haberleşiriz, Ayşeye selam söyle

Ayşe ve Ece AVM AVM gezerler, Ece kıyafet dener
ve son girdikleri mağazada nihayet bir kıyafete karar
verirler

-Ayşe: Ece muhteşem görünüyorsun, bence bunu alalım

-Ece: Gözel dimi ya benimde içime sindi

-Ayşe: Deli misin, Deniz görünce gözlerini senden alamayacak

-Ece: Eyvah! saat kaç?  

-Ayşe: 6'ya geliyor neden?

-Ece: Deniz'in kıyafet işini halledecektik
benim şirkete gitmem lazım

-Ayşe: Dur dur nereye, daha işimiz bitmedi, buna uygun 
ayakkabı ve çantada alacağız daha
bak ne yapalım biliyor musun
biz ayakkabı ve çanta bakarken Deniz'de o sırada
buraya gelsin sonra siz devam edin tamam mı?

-Ece: Tamam, öyle olsun artık, dur Deniz'i arayayım

-Ayşe: Bende Eren'i arayayım da onunla bir yemeye gidelim
Ece bak sende sabahtan beri bir şey yemedin koşturmaktan
mutlaka bir şeyler ye tamam mı?

-Ece: Tamam, şu üstümü bir çıkarayım da

Ece Deniz'i arar, Ayşe de Eren'i, kızlar çanta ve elbise
işini hallettikten sonra Eren ve Ayşe yemeye giderler
Deniz ile Ece'de Deniz'e kıyafet için mağazalara girerler

-Deniz: Elbiseni göstermeyecek misin bana?

-Ece: Yarın görürsün, sürpriz, hadi kabine marş marş

-Deniz: Nasıl? sevgili stilistim

-Ece: şu gravatı da takalım, ahhh çok yakışıklısın
tamamdır bunları alıyoruz

-Deniz: Sende çok güzelsin, ama bu haksızlık,
ben şimdi senin elbiseni göremeyecek miyim?

-Ece: Yarın göreceksin aşkım, hadi gidelim

Ece'nin başı döner bir yere tutunur

-Deniz: Ece! iyi misin?

-Ece: iyiyim, başım döndü biran, iyiyim ama hadi gidelim

-Deniz: Gir koluma, hastaneye gidiyoruz

-Ece: Deniz iyiyim merak etme, geçti,iyiyim bak

-Deniz: Sen en son ne zaman yemek yedin?
Ece söylesene ne zaman yemek yedin en son?

-Ece: Sabah bir şeyler atıştırıp çıktım,
vaktim olmadı koşturmaktan

-Deniz: Aferin sana Ece, yanında Ayşe vardı yanında tüm gün
birde dimi? bunun hesabını soracağım onada

-Ece: Deniz bi sakin olur musun, fazla tepki gösteriyorsun
Ayşe'ye tek kelime dahi etmeyeceksin, o kızda tek lokma yemedi
koşturup durdu benim için tüm gün, ufak bir baş dönmesini
ne kadar çok abarttın

Deniz tek kelime etmeden Ece'nin elini tutar ve
AVM'nin yemek katına götürür, Ece'yi bir masaya oturtur
ve ona birşeyler alıp masaya gelir
Deniz Ece'ye değil başka bir tarafa bakıyordur
Ece Deniz'in elini tutar ve ona bakmasını sağlar

-Ece: Bu kadar kızmanın asıl nedenini söyleyecek misin bana

-Deniz: Anlamıyorsun dimi? 

-Ece: Hayır anlıyorum ama bana en ufak bir şey olsa
tepkin aşırı oluyor Deniz, bu normal değil
bende insanım, hasta olabilirim, başım dönebilir,

-Deniz: Sen benim için ne kadar önemli ve değerlisin
biliyor musun, kendine dikkat etmiyorsun

-Ece: Biliyorum, korkularınıda biliyorum
ama... aşkım Deniz'im bak tepkin aşırı, yapma bunu
tamam bak yiyorum, kızgın mısın hala bana hı?
 
-Deniz: Bitecek onların hepsi

Nişan günü...

Cem'in ağzından...
bugün benim en mutlu günlerimden biri
birazdan şu kapıdan sevdiğim kadın çıkacak
ve bugün nişanlanacağız, evlenmemize karı koca olmamıza
her gün uyandığımda ilk onu görmeme, onu uyurken seyretmeye
bir adım kalacaktı

-Cem: neden hala çıkmadılar kuaför mü yavaş nedir

-Eren: Oğlum kadınlar bizim gibi değiller onların hazırlanması
uzun sürüyor, sabırlı ol bekle

-Cem: iyi de 10 dakikaya çıkıyoruz dediler, yarım saat oldular
bu arada Deniz ne yaptı, kuyumcudan almış mı sipariş yüzükleri

-Eren: Merak etme, az önce konuştum almış,
sizinkileri alıp nişan yerine bırakacak,
yüzüklerinizi de annene teslim edecek

-Cem: İyi bari, nişanlanıyorken çok heyecan yaptım
düğünde ne yapacağım acaba

-Eren: Sakin ol, her şey yolunda

Eren ve Cem dışarıda beklerken, Işıl Ece Ayşe ve bir kaç arkadaşları
kuaförden çıkar ve nişan mekanına giderler,
kızlar hemen gelin odasına girerler, erkeklerde mekana

-Cem: heh Deniz, Deniz, yüzükler tamam dimi kardeşim

-Deniz: Evet annene teslim ettim, merak etme sakin ol
kızlar nerede?

-Eren: Gelin odasına geçtiler, bu arada bu ne şıklık
yengemiz baya zevkliymiş

-Deniz: Öyledir benim aşkım, ben bir Ece'ye bakayım

-Eren: Bak bak peri kızı gibi olmuş oda

Deniz gelin odasının kapısına gelir, Ece'yi arar

-Ece: Efendim Deniz, şu an konuşacak durumda değilim
bir sorun mu var aşkım?

-Deniz: Büyük bir sorun var, kimseye çaktırmadan kapıya çık

-Ece: Ne oldu? Büyük sorun ne? Deniz sana diyorum alo

-Deniz: He, Ne diyordun?

-Ece: Büyük bir sorun var dedin çağırdın ya beni
sen söyleyeceksin, büyük sorun ne?

-Deniz: Sen! yani sabahtan beri koştuşturuyorsun,
Ece'mi bir göremedim, bence bu büyük bir sorun

-Ece: Yüreğime indiriyordun Deniz, böyle şaka mı olur

-Deniz: tamam tamam inmesin yüreğine, kıyamam ben,
Ece, aşkım bu elbise ile çok güzel olmuşsun

-Ece: Yaa gerçekten güzel olmuş mu?
sende çok yakışıklısın bu arada

-Deniz: Göz kamaştırıyorsun, gözlerimi senden alamıyorum
şuan seni deli gibi öpmek istiyorum

-Ece: A a delirdi iyice geçmiş olsun, saçmalama nişan yerindeyiz
ayrıca o gözlerin benden başkasını da görmesin,
zaten çok yakışıklısın, kızların etrafında görmeyeyim seni

-Deniz: Hmm, kıskançmıyız biraz

-Ece: Deniz geri bas, içeri girmem lazım

-Deniz: Ya geri basmassam? ya seni şuracıkta öpersem

-Ece: Evlenmeden beni mezara koymak istiyorsan geri çekilme

Ece'nin ağzından...

bilmeden bir pot kırmıştım, ben bunu söyleyince Deniz 
buz gibi kas katı kesildi, 2 adım geri çekildi
demek istediğim gerçek anlamda değildi ama Deniz
beni yanlış anlamıştı, korkusu vardı zaten,
bende üstüne tuz dökmüştüm adeta,
peşinden gitmek istedim ama birazdan nikah başlayacaktı
içeriye kızların yanına dönmek zorunda kaldım,
ama aklım kalbim Deniz'deydi, Eren'i aradım ve
Deniz'e dikkat etmesini gözünün önünden onu ayırmamasını
söyledim, nişan sırasında Deniz her şey normalmiş gibi
davransada nişan bittiğinde ortalıktan kayboldu
endişelenmeye başladığım için heryeri tırım tırım aradım


-Eren: Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi?

-Ayşe: Elbette beyefendi, zevkle

-Eren: Çok güzelsin yine hayatım

-Ayşe: Sizde pek bir şıksınız

-Eren: Stilistim sağolsun, kendisi çok zevklidir de

-Ayşe: Hmm, kimmiş bu stilist merak ettim,
birgün tanışalım bakalım kensisiyle

-Eren: Elbette neden olmasın

-Ayşe: Ece ile Deniz nerede gördün mü? 

-Eren: Buralardadır, yada kalabalıktan sıkılıp etrafı geziyorlardır

Ece Deniz'i çimende oturmuş, nehir'i izlerken bulur,
yanına oturur, elini tutar ama Deniz hemen elini çeker

-Ece: Özür dilerim, yaptığım patavatsızlık için, 
seni üzdüğüm için çok özür dilerim, konuşmayacak mısın?
bağır çağır ama bir şey de Deniz

-Deniz: Nişan yerindeyiz, arkadaşlarımızın en mutlu günü
geri dönelim

-Ece: Deniz yapma bunu, ne olur yapma, arkanı dönüp gitme
beni kendinden uzak tutma, bana yüz çevirme,
bak buna dayanamam

-Deniz: ben çocukların yanına geçiyorum sen de gel arkamdan
sonra konuşuruz, şimdi yeri değil

Deniz arkadaşlarının yanına geçer,
Ece ıssız sessiz bir yer bulup ağlamaya başlar 

Nişanda da aileler takı taktıkları için
herkes sıraya girer takı takarlar, tebrik faslı
derken 2 saat geçer

-Işıl: Evet kızlarla fotoğraf çekme zamanı
hadi Ayşe diğer kızlar da gelsin, Ece nerede?

-Ayşe: Bilmiyorum ki kaç saatir görmedim,
Denizle buralardaydılar ama, heh Deniz
Ece'yi sen gördün mü? Siz beraberdiniz
Ece nerede?

-Deniz: Nasıl! Ece gelmedi mi hala?

-Işıl: Ne demek hala gelmedi mi? Deniz

-Deniz: Tamam telaş etmeyin misafirler bakıyor,
buralardadır, siz durun misafirlerle ilgilenin
ben onu bulurum, yetiştiririm size

-Ayşe: Ben de geliyorum seninle

-Deniz: Hayır siz burada kalın ben getireceğim onu lütfen

-Işıl: Haberdar et bizi

Deniz endişeli bir şekilde Ece'yi arar
ve bulur, Ece köşede bir yere çökmüş
başını dizlerine gömmüş duruyordur

-Deniz: Ece! Ece! Ece beni duyuyor musun
bak bana, lütfen bana bakar mısın
güzelim iyi misin? bir yerine bir şey mi oldu?
yaralandın mı? hadi anlat bana, hadi

Ece (ağlayarak) : Özür dilerim, yanlış kelimeler kullamdım
seni üzdüm incittim, sadece sende değil bende de
seni kaybetme korkusu var, buna dayanamıyorum,
sen benden yüz çevirince buna dayanamıyorum
bir gün beni terk edersin diye düşünürken yüreğime
bir yumruk oturuyor, nefes alamıyorum,
seni haketmiyorum ama bencilce davranmaya devam ediyorum 

Deniz Ece'nin gözyaşlarını siler ve ona sarılır

-Deniz: Şiiit tamam geçti, geçti, bende şok olmuştum
ama sakın bir daha öyle bir cümle kurma bana tamam mı?
başka bir şey anlatmak istesen de öyle bir cümle kurma
yasaklıyorum sana, söz mü? 
ayrıca seni sevmeyeceğimi terk edeceğimi vs saçma şeyleri
aklından çıkar öyle bir şey olmayacak, daha evleneceğiz,
önümüzde mutlu uzun yıllar olacak.

-Ece: Söz, senin yanına gelince kaşbim yerinden
çıkacak gibi oluyor o yüzden o cümle çıktı ağzımdan,
sende bu olmuyordur tabi

Deniz Ece'nin elini kendi kalbine koyar

-Deniz: Bu kalp her zaman senin için atıyor atacak
bu kadar hızlı atmasının sebebi de sen yanımdasın
kollarımdasın bana sarılıyorsun diye,
sevgini aşkını aşkımı iliklerime kadar işledin
aklım fikrim hep sende, seni çok seviyorum ben, çok

-Ece: Bende seni çok seviyorum, tahmininden daha çok

-Deniz: O zaman hadi bakalım toparlan elini yüzünü
bir yıkayalım, bak makyajın da akmış, onuda halledelim
yardım edeceğim sana hadi, kızlar bekliyor herkes senin için
endişelendi, fotoğraf çekimi için seni bekliyorlar kızar
hadi

-Ece: Tamam

Deniz Ece'nin makyajına yardım eder, sevdiği kadının yanağına
bir öpücük kondurur, elini tutar ve arkadaşlarının yanına giderler
fotoğraf çekilirler dans ederler derken nişan biter
herkes evine dağılır

Devamı Gelecek...


Ertesi gün...

Işıl kahvaltıya Ece'yi uyandırmaya odasına gider
Ece çoktan hazırlanmıştır

-Işıl: Ooo ne bu güzellik Ece, çok güzel olmuşsun,
bir dakika, sen makyaj mı yaptın?

-Ece: Aslında videolara baka baka yapmaya çalıştım
ama, olmamış mı? abartı mı olmuş? sileyim mi sence?

-Işıl: yok yok gayet güzel olmuş, abartı olmamış da,
hayırdır, anlat bakim sen bana durumu

-Ece: Ne durumu? neyi anlatayım?

-Işıl: Sen normalde makyaj yapmazsın, makyaj yapmayı sevmezsin
bile, ne oldu anlat çabuk

-Ece: he, yok ya, bugün Ayna Kozmetik şirketinde tekrar
işe başlıyorum ya, ondan

-Işıl: Denizi kıskandığından değil yani

-Ece: Evet o da var, ama haksız mıyım, her gün Sinem'i görüyor
kız dibinde sürekli

-Işıl: Haklısın kuzum, iyi yapıyorsun çok haklısın
neyse hadi kahvaltı hazır, sonra bende 
işe gideceğim

-Ece: Kahvaltı yapmayacağım, biran önce şirkete gitmek istiyorum
ben çıkıyorum akşam görüşürüz Işıl'cım

-Işıl: Selam söyle enişteme

Ayna Kozmatik...

Ece şirkete gelmiştir ama Sinem ve Deniz, 
Deniz'in odasında tartışıyorlardır

-Ece: Nilüfer ne oluyor?

-Nilüfer: Bilmiyorum, Sinem hanım gayet neşeli geldi aslında
şirkete ama yarım saat sonra Deniz bey'in odasına gitti
ve tartışmaya başladılar

-Sinem: Deniz, şunu artık anlamanı istiyorum,
bu şirketi artık sadece sen yönetmiyorsun

-Deniz: Biliyorum Sinem, ama Ece eskiden de burada çalışıyordu,
ve işinde de gayet başarılıydı

-Sinem: Neden istifa etti o zaman, madem işinde iyi,
bak Deniz, o senin sevgilin olabilir, bazı şeylere taraflı
bakıyor olman çok normal, ama mülakata girmeden
ve benim onayımı almadan bana danışmadan karar verip
işe alım yapamazsın, bu sevgilin bile olsa, buna izin vermem

Ece daha fazla dayanamaz ve Deniz'in odasına girer

-Ece: Afedersiniz Deniz bey, odasınza böyle dan diye girdim
ama daha fazla dayanamadım

-Deniz: Ece!!

Ece: Sinem hanım çok haklı
buyrun beni istediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz,
işimde iyi olduğumu düşünüyorum
şirketten neden istifa ettiğime gelince, özel sebeplerden dolayı,
bunun hesabını da kimseye verecek değilim,
Deniz bey ile bir ilişkimin olmasına gelince,
şirkete adımımı attığım an, sizde Deniz bey de benim
patronumsunuz, ayrım gayrım olmayacak

-Sinem: Bir çevirmenimiz var zaten, ikinciye gerek yok bence,

-Deniz: Bence var, Ozan'ı da Ece önermişti bu arada,
ayrıca iş gereği şehirdışına yurtdışına gidiyoruz,
Ozan yetişemiyor bazılarına, Ece hanımın dediği gibi
buyur mülakata sok kendisini, geçemezse, ağzımı açmayacağım,
ama geçerse, onay vereceksin, tamam mı?

-Sinem: Pekala, mülakat benim odamda olacak
ama sadece ben yapacağım mülakatı,
gidelim.

Deniz Ece'ye hemen mesaj atar
'İyi şanslar aşkım, başaracağını biliyorum, sana güvenim tam'

Ece'de Deniz'e gülücük ve mavi kalp emojisi atar.

Aradan yarım saat geçer, Deniz'in aklı Ece'dedir
işe odaklanamaz

-Nilüfer: Deniz bey iştediğiniz dosya buyrun

-Deniz: Nilüfer bırak şimdi dosyayı da, Ece hala
çıkmadı mı Sinem'in odasından?

-Nilüfer: Çıkmadı Deniz bey, merak etmeyin
Ece, yani Ece hanım bu işin hakkından kolaylıkla gelir

-Deniz: Biliyorum, biliyorum da işte merak ediyorum

-Nilüfer: Gidip kontrol etmemi ister misiniz?

-Deniz: Yok, birazdan çıkarlar herhalde, sen işine dönebilirsin

-Sinem: Pekala beni ikna ettin sayılır,
şimdilik geçtin, ama tabi bu saha performansınada
bağlı tam onayım için, bu akşam bir müşteri ile
görüşmem var, sende benimle geliyorsun

-Ece: Peki, nasıl isterseniz, ben kendime ve yeteneğime
güveniyorum

-Sinem: Şu dosyaları akşama kadar hallet, konrtol ettireceğim

-Ece: Peki, o zaman müsaadenizle Sinem hanım

Deniz Nilüfer'e Ece Sinem'in odasından çıkınca
bana haber ver demiştir ve Nilüfer Deniz'e haber verirken
Ece de Ozan ile beraber paylaşacağı odaya geçer

-Ozan: Duyduğuma göre şirkete dönmüşsün Ece
bana yol mu göründü yoksa, bana ihtiyaçları kalmamıştır artık :P

-Ece: Hoş buldum Ozan'cım, evet döndüm bir süreliğine diyelim
ama Sinem hanımın testleri biterse kesin kabul edileceğim,
ayrıca sen ne saçmalıyorsun acaba he?
Ozan senin bu şirkete faydan benden çok,
sana her zaman ihtiyaçları var, bir süreliğine aynı odayı
paylaşacağız, beni oda'da istemezsen bilemem tabi

-Ozan: Saçmalama kızım ya, hoş geldin, gel buraya

Ozan ve Ece arkadaşça sarılırken Deniz içeri girer
ve boğazını temizler

-Ozan: Deniz bey, buyrun bir şey mi vardı?

-Deniz: Ece hanımla görüşecektim ama müsait değil
kendileri herhalde, neyse Ozan bey çalışalım lütfen
siz de Ece hanım

-Ece: Deniz bey... Den..iz ya

Deniz odasına gider koltuğuna oturur
çalışmaya çalışır

-Ozan: Ne oldu şimdi ben anlamadım

-Ece: Ben anladım, Deniz ile durumumuzu biliyorsun
kıskandı, olan bu

-Ozan: Yok artık benden mi?

-Ece: neyse sonra ben alırım onun gönlünü, şimdi mesai saatleri
içindeyiz, şirkette Deniz sevgilim değil patronlarımdan biri,
Sinem hanımın gözü üstümde, bir yığın iş verdi onları 
halletmem lazım

-Ozan: Yardım edeyim mi?

-Ece: Yok ben hallederim, sonra Sinem hanım, verdiğim işi
başkasına mı yaptırıyorsun falan der ayy hiç gerek yok

Cem Işıl'ı iş yerinden alıp öğle yemeğine çıkarır

-Cem: Işıl akşam sinemaya gidelim mi?

-Işıl: Olur aşkım, hangi filme gidelim?

-Cem: 'İyi ki varsın Eren: Kesişme' filmine

-Işıl: Aa o film girdi mi vizyona? mutlaka ona gidelim
beklediğim bir filmdi

-Cem: Gerçek bir hikaye olduğu için duygu dolu bir film

-Işıl: Sana bir şey itiraf edeyim mi, fragmanını izlemiştim
ve daha fragmanında bile gözlerimden yaşlar gelmişti
biliyor musun, iyi ki varsın Eren, iyi ki varsın uzman ast subay
ferhat gedik, kahramanlarımız...

-Cem: evet, bak ne dicem bizim çocukları da çağıralım mı?

-Işıl: İyi düşündün, hemen arayalım bizimkileri
ben kızları arıyorum sen çocukları ara

Işıl ve Cem arkadaşlarını ararlar

-Cem: Eren ve Ayşe kesin geliyor

-Işıl: Ece gelemiyormuş çünkü akşam Sinem hanımla 
toplantıya gidecekmiş, Deniz ne dedi?

-Cem: Deniz Ece ile konuşup dönecekmiş ama sesi bir garip
geliyordu, yine atışmışlar gibi neyse
sevgili nişanlım, biz hiç kavga etmeyelim olur mu

-Işıl: Bu mümkün değil hayatım, her çift gibi bizde
zaman zaman kavga edeceğiz, sende biliyorsun bunu

Herkes öğle molasına çıkmıştır ama Ece elindeki işi
bitirmeye çalışıyordur, Deniz Ece'nin molaya çıkmadığını
görür ve gider marketten  ramen alıp, şirketin mutfağında
ona ramen yapar Ece'ye götürür

-Ece: Deniz bey, burada ne işiniz var, siz öğlen molasına
çıkmadınız mı?

-Deniz: Kimse yokken bana Deniz de, al bakalım bu senin için

-Ece: Olmaz, siz şirkette benim patronlarımdan birisiniz
Deniz bey, şirkette Deniz bey'siniz, bu arada bu ne?

-Deniz: Öğlen molasında bile çalışıyorsun, yemek de yemen lazım
ama, bende ramen'i seviyorsun diye ramen yaptım getirdim
biraz ara verip yiyebilirsin dimi?

-Ece: Nezaketiniz için teşekkür ederim Deniz bey,
ama çok işim var, bunları yetiştirmem lazım

-Deniz: Patronun sana mola verip ramenini yemeni istiyor

-Ece: Diğer patronumda bunları mesai saati bitimine kadar bitirmemi
istiyor ama

-Deniz: Peki, sen bilirsin, he bu arada Işıl seni aradı mı?
akşama sinemaya davet ediyorlar bizi, Ayşe ve Eren de gidiyor,
seninle konuşmadan bir şey demedim

-Ece: Akşama Sinem hanımla bir toplantıya katılmam lazım
bu akşam hiç uygun değilim, sen istersen katıl onlara

-Deniz: Anladım, iyi çalışmalar sana

Deniz odasına gider ve çalışmaya başlar, biraz üzülmüş
ve bozulmuştur, Ece ramen'ini yer,
Ece'nin aklına Deniz'in yemeğe çıkmamış olabileceği
gelir ve öğle molası bitmeden ona hızlı bir sandviç yapar
soğuk kahve yapar ve Deniz'in odasına gider

-Ece: Deniz bey, öğle yemeği yememişsinizdir sizde
buyrun

-Deniz: Gerek yok, yemeyeceğim, götürebilirsin

-Ece: Sevgiliniz yapıp yolladı, bunları tüm kalbiyle hazırladı,
yine de yemeyecek misiniz?

-Deniz: Sevgilim benim sevgiyle hazırladığım rameni yiyor mu
ki ben onun hazırladığını yiyeyim, gerek yok çok işim var
başka bir şey yoksa müsaadenizle Ece hanım çalışmam lazım

-Ece: Ama yemiş rameni, hemde çok lezzetli olduğunu söyledi

-Deniz: Öyle mi? güzel

-Ece: Aşkım hadi ama yapma böyle, bak üzülüyorum ya

-Deniz: Aşkım mı? Ece hanım hani sizin için ben Deniz bey'dim
Siz Ozan bey'e aşkım diyin isterseniz malum çok yakınsınız ya

Ece Deniz'in yanına gider masasına oturur, Deniz'i kendine çevirip
elini tutar,

-Ece: Kıskanç sevgilim benim, sabahtan beri yanına gelmek
seni görmek için can atıyorum ama elimdeki işi yetiştirmem lazım
ayrıca ozan sadece arkadaşım bunu çok iyi biliyorsun ki
ozan'ın sevgilisi de var, yani ozan'ı kıskanman gereken 
bir durum yok, aşkım lütfen şunları ye içim rahat etsin
lütfen

-Deniz: Elimde değil ne yapayım kıskanırım, çok seviyorum seni,
tamam yiyeceğim yeterki üzülme sen, o Sinem'e de soracağım ama
daha ilk günden sevgilime yükleniyor

-Ece: Aman sakın, başıma bela etme onu, 
Deniz bey müsaadenizle işimin başına dönüyorum
size afiyet olsun

-Deniz: Tabi tabi, müsaade sizin Ece hanım, buyrun,
sık sık ziyarete gelin odama lütfen 

Eren Cem Ayşe ve Işıl sinema salonundan çıkmışlardır
kızlar hemen WC'ye giderler, film o kadar duygu doludur ki
kızların makyajı tamamen akmıştır ağlamaktan,
kızlar ellerini yüzlerini yıkarlar, makyajlarını yaparken
Eren ve Cem'de kızları beklerken ağaç olmuşlardır
ve AVM'de ki bir kafeye girer kahve içerler

-Cem: Yalnız ben bile ağladım biliyor musun
ne filmdi be

-Eren: Bir de bu gerçek yaşanmış bir olay yani,
duygulanmamak elde değil gerçekten, bende ağladım

-Cem: Baksana bizimkiler hala gelemedi

-Eren: Onlar makyaj yapıyordur şimdi, daha çok bekleriz biz,
napsak bir kahve daha mı içsek :D

-Cem: Ahh kadınlar

-Eren: Ece ve Deniz gelmediklerine pişman olacaklar

-Cem: Onlarda baş başa giderler artık

Ece Sinem ile toplantıya gitmiştir, toplantı güzel giderken
Ece bir hışımla kalkar ve mekandan dışarı çıkar
neredeyse sinirden ağlamak üzeredir, peşinden
öfkeli bir şekilde Sinem gelir 

-Sinem: Ece sen ne yaptığını sanıyorsun?
içeride yaptığın neydi? Ece sana soruyorum cevap ver bana

-Ece: Sinem hanım, benim yerime lütfen bu müşterilerle
toplantılarınıza Ozan ile gidin, ben... ben gidiyorum

-Sinem: Ece unuttun galiba ama hatırlatayım sana
sen artık Ayna kozmetik şirketinin çalışanısın
bende senin patronunum, ve ben ne dersem onu yapmak zorundasın
bana bir gerekçe söyle ve içeride yaptığın şeyi açıkla hemen

-Ece: Konuşmak istemiyorum, ben gerçekten iyi değilim
gitmem lazım Sinem hanım, yoksa bu müşterinizi kaybetmenize
sebep olacak şeyler yapabilirim, lütfen

-Sinem: Ece, dur dur, otur şuraya bi, Ece lütfen otur
derin bir nefes al, sakinleş ve bana içeride ne olduğunu anlat
dinliyorum

Ece içeride olanları Sinem'e anlatır

-Ece: Sinem hanım, lütfen bu aramızda kalsın, Deniz bey bilmesin,
Eğer öğrenirse neler olacağını tahmin bile etmek istemiyorum,
lütfen sizden rica ediyorum

-Sinem: Ama şirketin ortağı olarak bunu bilmeye hakkı var

-Ece: Sinem hanım lütfen

-Sinem: Pekala, sen şimdi sakinleş ve eve git
burası bende, Deniz'de bunu bilmeyecek

-Ece: Teşekkür ederim Sinem hanım

Sinem kadın dayanışması göstermiştir ve Ece'yi eve gönderip
toplantıya geri dönmüştür, dönmüştür dönmesine ama
mekanın sahibinden kamera kayıtlarını görmek istediğini
söyler ve kamera kayıtlarını izledikten sonra
masaya döner, müşteriyi reddetmek için, Sinem onlara bir ders niteliğinde
kısa da bir konuşma yapar, çeker gider

Ertesi gün...

-Işıl: Sen geç mi geldin akşam Ece

-Ece: Aslında erken geldim, toplantı erken bitti,
benimde başım ağrıyordu ilaç alıp yattım
senin geldiğini de duymamışım zaten, siz ne yaptınız dün?

-Işıl: Çok güzel bir filmdi, sizde mutlaka gidin Deniz ile,
sonrasında yemek yedik, gezdik dolaştık sohbet ettik eğlendik
falan işte, sen iyi misin? solgun görünüyorsun biraz

-Ece: Yoo iyiyim, sabah namazdan sonra koşuya gittim
geldim yorulmuşumdur, iyiyim, ve işe geç kalıyorum da
ben kaçtım

-Işıl: Bana bak emin misin iyi olduğuna?

-Ece: Eveeet merak etme, Deniz'i görünce canlanırım ben
görüşürüz

Şirket...

Deniz telefonla konuşuyordur ve sinirlenmiştir

-Deniz: Tamam, konuşacağım onlarla, tekrar kusura bakmayın
böyle bir şey yaşanmayacak bir daha, hoşçakalın

Deniz odasından çıkar

-Deniz: Nilüfer Sinem hanım ve Ece hanım geldi mi?

-Nilüfer: az önce geldi ikisi de Deniz bey

-Deniz: Ece hanıma haber ver hemen Sinem hanımın odasına gelsin

-Nilüfer: Peki Deniz bey

-Ece: Nasıl? neden beni çağırıyor ki? Acaba...
***
-Deniz: Gel Ece, otur şöyle, evet anlatın bakalım
dün o görüşmede ne oldu?

-Sinem: İşi yokuşa sürdüler anlaşamadık o kadar

-Deniz: Ece! birde sen anlat, ne oldu?

-Ece: Sinem hanım anlattı işte Deniz bey

-Deniz: Emin misiniz? çünkü adamlar bugün beni arayıp
başka şeyler söylüyor, Ya Sinem adamın başından aşağıya
su dökmek nedir ya, ya sen Ece, adamlara kaba davranmışsın

-Sinem: Ne! birde seni arayıp böyle mi dediler
bak Deniz bize mi inanacaksın yoksa o adamlara mı?

-Deniz: Tabi ki iki tarafı dinledikten sonra karar vereceğim,
adamlar bugün şirkete gelecek bir toplantı ayarladım,
o işi yokuşa sürdükleri her neyse birde bana anlatsınlar bakalım

-Ece: Deniz bey, yapmayın, Sinem hanım açıkladı, zorlamayın
zorla güzellik olmaz

-Deniz: Bilmem gereken başka bir şey varsa söyleyin hanımlar
dinliyorum

-Sinem: Aslında...

-Ece: Sinem hanım, Deniz bey, müsaadenizle 
benim birkaç dosya'yı halletmem lazım

-Sinem: Tamam Ece sen çıkabilirsin

-Deniz: Aslında ne? evet seni dinliyorum

-Sinem: Aslında sinir bir tiplerdi, bize çok sıkıntı çıkartırlar
bence iptal et toplantıyı

-Deniz: Siz bana gerçek sebebini söylemeden, 
yada ben sebebini bulmadan bu görüşmeyi iptal etmeyeceğim,
kolay gelsin 

-Ozan: Ece iyi misin sen? betin benzin atmış

-Ece: iyiyim merak etme

-Nilüfer: Ece Deniz bey seni odasına çağırıyor, hemen gelsin dedi

-Ece: Tamam geliyorum

-Deniz: Gir

-Ece: Buyrun Deniz bey beni çağırmışsınız

-Deniz: Ece ne oluyor? dün ne oldu da ikiniz bir dayanışma
içine girmişsiniz, ters bir şey mi söylediler size
yada bir şey mi oldu?

-Ece: Sinem hanım ile az önce de dediğimiz gibi
yok bir şey, ama adamlar yalan söylüyor, illa görüşeceğim
iş yapacağım onlarla diyorsanız karar sizin Deniz bey,
ama beni bu işten uzak tutun.

-Deniz: O ne demek? Ece, sevgilim bak bunlar size
bir şey yaptı da ve bana söylemiyorsanız bozuşuruz
ne olduysa anlat, yoksa ben araştırıp bulacağım,
hangisini tercih edersin?

-Ece: Deniz bey, ofisteyiz lütfen, işle ilgili diyeceğiniz
bir şey yoksa benim biraz hava almam lazım

-Deniz: Peki benim bulup öğrenmemi istiyorsun, öyle olsun bakalım

Ece Deniz'in odasından çıkar, önce bi elini yüzünü yıkar
terasa çıkar, sinirden oturur ağlamaya başlar,
Sinem Deniz'in odasına gider

-Sinem: Deniz bir iki dakikan var mı?

-Deniz: Elbette gel, seni dinliyorum

-Sinem: Deniz, iptal et şu görüşmeyi lütfen,
benim bu adamlarla iş yapmaya onayım yok

-Deniz: Sebep söyle gerekçe söyle bana Sinem

-Sinem: Hoşlanmayacağın gerekçelerim var, o yüzden
beni dinle ve anlaşma yapma şunlarla sakın

-Deniz: Gerekçelerini söyle, kararımı vereyim

-Sinem: Söz verdim, söyleyemem, ama güven bana

-Deniz: Sinem burada iş söz konusu, kime söz verdin?
yoksa bu adamların size bir yanlışı mı oldu?

-Sinem: Babasını bilmem ama iş yapacağın oğlu şerefsiz
bu kadarını bil yeter

-Deniz: Bir dakika yoksa bu adam size gerçekten bir şey mi yaptı?

-Sinem: Bana değil

-Deniz: Ece'ye, Ece o yüzden sabahtan beri o halde yani

-Sinem: Hadlerini bildirdim, ama Ece senin öğrenmeni istemedi
çünkü öfke ile her şeyi yapacağını söyledi, o şerefsiz
birde kendini aklamak için sana yalan söyledi arayıp

-Deniz: Ya bunu bana nasıl anlatmazsınız ya, hele Ece
böyle bir şeyi benden nasıl gizlemeye çalışır

-Sinem: Deniz dur nereye...

Deniz bir hışım ile şirketten çıkıp Ece'ye sarkıntılık eden
adamın şirketine gider adamın ağzını burnunu öyle bir dağıtır ki
güvenlik görevlileri elinden zor alır, karakola giderler
adam şikayetçi olur, Deniz de adamdan şikayetçi olur
ve nezarete girerler, Deniz şirketin avukatını arar
ve Sinem ile Ece'de öyle öğrenip hemen karakola giderler,
Sinem elindeki belgeyi avukata verir ve Ece ile birlikte
şahitlik yapar, polis amiri birbirleriyle uzlaşmalarını ister
ve Deniz her ne kadar uzlaşmak istemesede, bunu başka türlü
halletmeyi düşünür ve uzlaşırlar karakoldan çıkarlar

-Sinem: Ben artık bu saatten sonra eve geçiyorum,
sizi bırakayım mı?

-Ece: Sağolun Sinem hanım, biz taksiyle gideriz,
bende Deniz bey'i evine bırakıp evime gideceğim zaten

-Sinem: Pekala yarın görüşürüz

Ece yol boyunca ağzını açmaz, Deniz'in evinin önüne gelirler
Ece Deniz'in evinin kapı şifresini girer bir hışımla ve salona 
geçer

-Deniz: Bir dakika ya, kızması gereken benim,
bana bunu söylemeyen sensin

-Ece: Deniz, işte bu yüzden söylemedim sana
bak ne oldu, adamın ağzını burnunu kırdın nezarete düştün

-Deniz: Pardon da ne yapsaydım, sevgilimi taciz etmişsiniz
diyip plaket mi verseydim, az bile yaptım
sen daha dur ben ona daha neler yapacağım

-Ece: Ne kadar üzüldüğümü görmüyorsun dimi?
Ece ne yaşamış nasıl hissediyor hiç umurunda değil,
ben tekrar senin şirketine niye döndüm?
böyle şeyler olduğunda milletin ağzını burnunu kır diye mi?
hak hukuk var ama sen... aman kime diyorum ki

-Deniz: Sen oraya gitmeseydin bende o adamın ağzını
burnunu kırmazdım Ece
zaten senin orada ne işin vardı onuda anlamış değilim ya,
adamlar türk

-Ece: Bir dakika, bütün suç benim mi şimdi yani?
sen beni mi suçluyorsun şuan?

-Deniz: Evet seninde suçun var, ya deliricem ya,
Ece sen oraya nasıl gidersin, böyle bir şey olunca
neden gelip bana söylemezsin, biz ileride evleneceğiz
ya sen benim karım olacaksın, böyle yaparsan
aramızdaki güvene ne olacak?

-Ece: Görüyorum ki o güven çoktan yerle bir olmuş
ben gidiyorum, sende ne halin varsa gör, iyi geceler
tabi ne kadar iyi olursa

Ece kapıyı çeker gider, Ece eve geldiğinde Işıl çoktan uyumuştur
Ece erkenden kalkıp Işıl için kahvaltı hazırlar 
işe gider, bir süre sonra Deniz'de şirkete gider
ve ikisinin de ağzından tek kelime dökülmez,
işlerine odaklanırlar, Deniz'in istediği dosyaları
Ece, Ozan ve Nilüfer ile gönderir

1 hafta sonra...

Ece'nin ağzından...

Tam bir hafta oldu Deniz'imin sesini duymayalı,
onu ne kadar çok sevsem de, koşup boynuna atlamak
sıkı sıkı sarılmak istesem de, hala ona çok kızgınım
yapmadığım bir şey için beni suçlamıştı
beni çok kırdı, üstelik bunu bir başkasıda değil
sevdiğim adam yapmıştı bana, kocam olmasını istediğim adam...

-Işıl: Ya kızlar ne iyi ettik de kızlar gecesi ilan ettik
bugün

-Ayşe: Bence de, ara ara yapalım bunu, böcekleri almayalım aramıza:P

-Işıl: Böcek?

-Ayşe: Biz çiçek, erkeklerde böcek ya, o manada

-Işıl: Amaan bende ne diyor diyorum,
aldığım duyumlara göre onlarda erkekler gecesi yapacaklarmış

-Ayşe: Ne! nasıl, Eren bana bundan bahsetmedi, kim kimmiş?
bana bakın kadın falan yok dimi? oyarım o Eren'in gözlerini

-Işıl: Kızım bi sakin ol aaa, bırakmadın ki bi lafım bitsin,
Deniz'in evinde maç izleyeceklermiş

-Ayşe: Ay hiç çekilmez onlar şimdi maç izlerken,
maç izlerken bir başka insan oluyor Eren,
ama diğer günler arada da olsa çok romantik
bir adama dönüşüyor.

Ece dalgındır, Ayşe Ece'yi işaret ederek Işıl'a göz işaretleriyle
konuşmaya çalışır

-Işıl: Ece, aramıza döner misin lütfen, bana bak Deniz ile
kavga falan mı ettiniz siz, yüzüğünü de takmıyorsun kaç gündür

-Ayşe: Dökül hemen bekliyoruz

-Ece: Boşverin kızlar ya, hadi film izleyelim

-Işıl: Ecee, lütfen anlatır mısın?

Ece olanları kızlara anlatır, Ayşe ve Işıl çok sinirlenir

Deniz'in evi...

Deniz, Cem ve Eren maç izliyorlardır ama Deniz'in de hiç
keyfi yoktur, ikinci yarı başlamadan Cem ve Eren
Deniz'in neyi olduğunu öğrenmek isterler Deniz anlatır

-Cem: Yuh Deniz, bunun için kızı mı suçladın?

-Eren: Kusura bakma kardeşim ama öküzlük etmişsin baya baya

-Deniz: Sinirlenince ağzımdan çıkanı kulağım duymadı ki
sonrada pişman oldum işte iş işten geçmiş oldu,
bir haftadır ne yüzüme bakıyor ne konuşuyor,
neşeli güler yüzlü Ece gitti

-Cem: Peki bunu ortağınla hiç konuştun mu?
yani müşteriler türk diyorsun, Ece bir tercüman
yani ortağın onu oraya neden götürdü onu sordun mu?

-Deniz: Hayır sormadım, ama yarın soracağım,
Yarın Ece'nin deneme süreside bitiyor, artık
normal bir çalışan olacak, eğer onaylarsa,
ona sarılmayı, onun sesini duymayı, onun kokusunu içime çekmeyi
o kadar çok özledim ki, yüzüğünü bile takmıyor kaç gündür
biliyor musunuz, oğlum ben Ece'siz nefes alamıyorum

-Eren: O zaman anlayıp dinlemeden, ne kadar sinirli olursan ol
ağzından çıkanı kulağın duysun bundan sonra, kızı çok kırmışsın
belli, yarın öbür gün çekip giderse ne yapacaksın
git Ece'den bir an önce özür dile

-Cem: ama şimdi değil, bizim kızlar kızlar gecesi yapıyor
muhtemelen öğrenmişlerdir olanları, seni parçalarlar şuan
yarın git mutlaka konuş

Işıl ve Ece'nin evi...

-Ayşe: o Deniz benim gözüme görünmesin, parçalarım onu

-Işıl: Sen hala onun şirketinde çalışmaya devam edecek misin?

-Ece: Yarın deme süresi bitiyor zaten, Sinem hanım iyi biri
bence, zaten artık bunun pek bir önemi kalmadı,
yarın şirketten ayrılacağımı söyleyeceğim ona,
Deniz bana güvenmediğini söylediği an aramıza mesafeyi koydu,
Güven bir ilişkideki en önemli şeydir

-Ayşe: Peki başka bir iş mi arayacaksın?

-Bu şehirden, belki de bu ülkeden gideceğim bilmiyorum
ama Deniz'i kalbimden aklımdan, çıkarmama lazım

-Ayşe: Bu kaçmakla olmaz ama biliyorsun dimi
bu çok acı verir

-Işıl: Hiçbir yere gidemezsin ayrıca, çünkü
size bir haberim var, 1 ay içinde Düğünüm var,
bana yardım etmeniz gerek

-Ece: Ciddi misin sen? e hani yazın yapacaktınız düğünü?

-Işıl: Daha fazla beklemeyelim dedik, ailelerde
biran önce evlenelim istiyor zaten

-Ayşe: Tamam biz sana yardım ederiz, dimi Ece?
bride to be partisi yapacağız önce sana, o iş Ece ile bende,
sen hiç bir şey görmeyeceksin tamamen sürpriz olacak

-Işıl: Yaa siz yaparsınız da güzel olmaz mı, kızlar
siz benim canımsınız ya, Ece evlenip bu evden gidiyorum
diye üzülmüyorsundur inşAllah, Cem ile kavga ettiğimde
buradayım haberin olsun he

-Ece: Tabi ki bu evden gittiğine üzülüyorum
az mı zaman geçirdik bu evde seninle,
ama senden sonra bende bu evde olmayacağım zaten,
bu arada kızlar bu konuştuklarımız aramızda kalsın
yoksa sizinle ömür billah konuşmam,
Kararımı verdim, düğünden sonra gidiyorum

-Ayşe: ama nereye?

-Ece: İşte onu bende bilmiyorum, nereye gideceğime
karar verirsem size söylemem ama, çünkü bu bir şekilde
çocukların kulağına gider ve...

-Işıl: Teessüf ederim laf mı yetiştiriyoruz biz çocuklara yani

-Ayşe: Haklı ama bizimkiler öğrenebilir çünkü Ece bize nereye
gittiğini söylerse bizim çocuklar bir şekilde
bunu öğrenir ve Denize bu haberi uçururlar, ama bu kötü bir şey değil ki
sizin barışmanızı istiyoruzdur belki

-Ece: Az önce Deniz'i parçalayacak olan sen değil miydin?

-Ayşe: Ben hem döver hem severim bilmiyor musun?

-Ece: Neyse bu konuyu kapatalım kızlar lütfen
hadi madem düğün var gelinliklere bakalım
ipad'i alıp geliyorum...

Ertesi gün...

Sabah Ece dediğini yapar, erkenden işe gider
Sinem hanımı bekler ve Sinem hanım gelince
onunla görüşür

-Sinem: Ece bugün baya erkencisin,
aslında iyi oldu bende artık bugünden itibaren,
sana Ayna Kozmetik'in resmi çalışanı olduğunu söyleyecektim

-Ece: Sinem hanım, çok teşekkür ederim,
kısa da olsa sizinle bir süre vakit geçirdik, çalıştık,
sizi ve Deniz beyi, şirketi zor bir duruma sokmama rağmen
beni işe kabul ettiniz, fakat bugünden itibaren
bu şirketten ayrılıyorum

-Sinem: Ece bir sorun mu var? Evet şirkette bir takım şeyler
oldu, her şirkette olur sorun, ama bunlar aşılamayacak
şeyler değil, düzeltilemeyecek şeyler değil,
seni neden Deniz'in ısrar etmesine rağmen ilk başta
onaylamadığımı, deneme sürecinin işlemesine karar verdim
biliyor musun?
Çünkü ben herkese öyle kolay kolay güvenen biri değilim,
iş hayatı özel hayattan farklıdır, ama sen bana ne demiştin
hatırlıyor musun?
Şirkete adım attığım an, Deniz sevgilim değil, Deniz bey'dir
benim için demiştin, istesen her fırsatta onun odasına
giderdin onunla buluşmak için fırsat kollardın, patron sevgilin
var diye bunu kullanıp işten erken çıkar hatta bazen işe bile gelmezdin,
ama sen bunu yapmadın, dediğini yaptın ve işine baktın, mesailere
kaldın, seni zorlayacak işler verdiğim halde şikayet etmedin
ve zamanında bitirdin o işleri, işte bu yüzden bu şirkette
bizimle çalışmanı istiyorum Ece

-Ece: Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim Sinem hanım
ama artık bu şirkette çalışmak istemiyorum, özel sebepler
iş ile özel hayat karıştırılmamalı biliyorum ama
arkadaşım evleniyor ve ona yardım etmem gerek

-Sinem: O olan olayda senin hiçbir suçun yok bunu biliyorsun dimi
eğer burada çalışmak istememen o yüzdense...

-Ece: Ben biliyorum, sizde biliyorsunuz, ama... neyse boşverin
tekrar teşekkürler, kendinize iyi bakın

-Sinem: Ece, ne zaman istersen Ayna Kozmetik'in kapısı sana
her zaman açık, bunu unutma, ister Denizin sevgilisi ol
ister olma, her zaman bu şirketin ekibim bir parçasısın.

Deniz Ece'nin evine gider kapıyı Işıl açar...

-Işıl: Deniz, senin ne işin var burada?

-Deniz: Ece sabah koşusundan geldi mi? içeride mi?
bi çağırır mısın onu?

-Işıl: Ece bugün koşuya gitmedi, içeride değil
şirkete gitti, sen hayırdır?

-Deniz: Onunla konuşmama lazım

-Işıl: Şimdi mi aklın başına geldi, öff işim gücüm var Deniz
oyalama beni, Ece şirkette git konuş

-Deniz: Nilüfer Ece hanım odasında mı?

-Nilüfer: Sinem hanımın odasından çıkarken gördüm sonra
odanıza dosya bırakmaya girdim, sonrasında görmedim Deniz bey

-Sinem: Deniz bir yavaş, önce kapıyı çalsaydın keşke,
o nasıl bir giriş, ödüm koptu, lütfen bir daha kapıyı vurda gir 

-Deniz: Nezaketi düşünecek durumda değilim Sinem,
bir dahakine çalarım kapını ama şuan acelem var,
Sana bir şey soracağım, Ece'yi bugün onaylayacak mısın çalışan
olarak?

-Sinem: Neden? hem senin bu halin ne? aslında 1 haftadır
çok tuhaf davranıyorsun, işle ilgili bir şey mi?

-Deniz: Sinem, lütfen bana yardımcı ol sorularıma cevap ver
Ece'yi onaylayacak mısın?

-Sinem: Sakin ol önce otur şöyle, derin bir nefes al, söyleyeceğim,
aslında sabah işim olduğu için şirkete erken geldim,
gelir gelmez de Ece odama geldi, bak aranızda ne oldu bilemem,
ben işimle ilgilenirim, ama Ece bana şirketten bugün itibari ile
ayrılmak istediğini söyledi

-Deniz: Onaylamadığın için mi? peki sebep verdi mi?

-Sinem: Arkadaşının düğün hazırlıklarına yardım edeceğini söyledi,
yoğun olacağını ve işe vakit ayıramayacağını falan,
bu arada bilgin olsun onu çoktan onaylamıştım zaten,
bugün de ona söyledim ama ısrarla ayrılmak istediğini söyledi,
normal bir çalışan olmuş olsaydı prosedürleri biliyorsun zaten,
o prosedürü uygular ve onu burada tutardım ama maalesef...

-Deniz: Arkadaşını bahane etmiş, beni görmek istemiyor artık,
bu yüzden ayrıldı

-Sinem: Dediğim gibi aranızda ne oldu bilemem, beni ilgilendirmez
zaten, ama yapabileceğim bir şey olursa, yardım edebileceğim bir şey,
söylemen yeter, he bu arada ona ne zaman isterse Ayna kozmetik'in
kapılarının ona açık olduğunu söyledim, dediğin gibi işinde başarılı,
sözünün de eri, güvenimi kazandı sonuçta

-Deniz: Sağol Sinem, ben bir kaç saatliğine şirketten
çıkıyorum buralar sana emanet, çok daha önemli bir işim var

Ece kızları arar kızlar hemen evde toplanır,
Ece hüngür hüngür ağlıyordur

-Ayşe: Ece'cim ağlama artık, bak sen böyle üzüldükçe
Deniz'e çok daha fazla kızıyorum

-Işıl: Sabah birde gelip seni sordu bana

-Ayşe: Ne yüzle gelip Ece'yi soruyormuş o birde

-Ece: Kızlar dayanamıyorum artık, bir haftadır onu iş harici
göremiyordum, şimdi işi de bıraktım, canım çok yanıyor,
deli gibi özlüyorum, O... O benim her şeyim olmuş

-Işıl: Barışın o zaman kuzum, kendini helak etmene değer mi?

-Ece: Bana güvenmiyor, nasıl gideyim yanına, nasıl 
sarılayım ona, nasıl kokusunu içime çekeyim
Kendimi biraz toparlayayım, onu bırakacağım,
bırakmak zorundayım

-Işıl: Hayır, Ece bunu yaparsan kendini de Deniz'i de 
öldürürsün, yapma bunu, bak o çoktan pişman olmuştur
o sözlerine, sen Deniz'i bilmiyor musun?

-Ayşe: Ağlama artık güzelim ne olur, bak eğer istersen
gidip ağzını burnunu kıralım onu parçik pinçik edelim

-Işıl: Zil çalıyor ben bakarım, sen sakinleş biraz

Deniz'in ağzından...

Ece'me gitmeliydim, ayaklarına kapanıp af dilemeliydim
ela gözlümü tekrar hayata döndürmeliydim,
aslında bir haftadır ben de yaşamıyordum ki,
Ece benim içim olmuştu, nefesim olmuştu,
eğer onu bir daha kaybedersem, bu sefer bende dayanamazdım
bende ölürdüm, yolda bir çiçekçide durdum aceleyle,
Ece'min ela gözlümün en sevdiği çiçeklerden karanfil alıp
evin yolunu tuttum, Ece'yi defalarca aramama rağmen 
telefonlarımı açmıyordu, şansımı önce evde deneyeceğim
evde değilse de gidebileceği yerlere bakacaktım,
Eve vardığımda kapıyı Işıl açtı, gözlerinden alevler
fışkırıyordu

-Işıl: Senin ne işin var burada?

-Deniz: Işıl lütfen, Ece evde dimi?

-Işıl: Deniz Ece'yi mahvettin perişan ettin,
şimdi mi aklın başına geldi, 1 haftadır neredeydin?

-Deniz: Biliyorum geç kaldım ama onunla konuşmam lazım
lütfen

-Işıl: Şimdi konuşmasan iyi olur, daha yeni ağlama krizi geçirdi
zor sakinleştirdik, Eğer o isterse sonra konuşur seninle

-Deniz: Işıl bak sen bizim ne yaşadıklarımızı biliyorsun
içim parçalanıyor içim yanıyor, dilim kopsaydıda
o sözleri ona söylemeseydim, lütfen bırak onunla konuşayım
lütfen

-Işıl: Ah Deniz ah, gir, odasında, ama seni uyarıyorum
sakın onu daha da kötüleştirecek duruma sokma

-Ayşe: Senin burada ne işin var?

-Işıl: Ayşe bırak konuşsunlar, gel biz dışarıda bekleyelim
o onların arasındaki mesele

Kızlar odadan çıkar, Deniz Ece'nin yatağının başucundaki konsola
çiçeği bırakır, Ece'yi bu hale getirdiği için
nefret etti kendinden, içi acıdı Ece'nin o haline
o sözleri söylediği dilini kesip atmak istedi adeta,
Ece Deniz'in yüzüne bakmıyordu, Deniz elini Ece'in çenesine
dokunup kendine bakmasını sağladı

-Deniz: Vereceğin en ağır cezalara bile razıyım,
özür dilerim Ece'm, beni affet ela gözlüm,
beni affet, ben kendimi asla affedemiyorum,
dilim kopsaydı da o sözleri söylemeseydim,
konu sen olunca şirazem kayıyor,
lütfen o güzel yüzünü gülen yüzünü,
benden bahrum etme, soldurma sen gülünce açan
o güzel çiçekleri
Ece, Ece'm, ruhum...

Ece kendini biraz olsun toparlar ve boynundaki
zinciri çıkartır, ucundaki söz yüzüğünü alır

-Ece: Bu aşkımızı temsil ediyordu, aramızdaki
güven bağını, bir ömrü birlikte paylaşacağımızı
seni ne kadar çok sevdiğimi hatırlatıyordu bana
önce çıkartmak istemedim parmağımdan, ama
senin bana artık güvenmediğini ve bu hayat boyunca
böyle devam edeceğini düşününce, çıkarttım,
hemen sana vermek istedim, yapamadım çünkü
seni o kadar çok seviyordum ki seni bırakamadım

-Deniz: Ece...

-Ece: Dinle, daha bitmedi, ama canım ne kadar yansa da,
seni ne kadar sevsem de, sensiz nefes alamayacağımı bilsem de
bunu yapacağım 

-Deniz: Hayır, hayır, Ece beni öldürme,
sana yalvarıyorum beni öldürme, vazgeçme bizden
ne ceza verirsen razıyım ama bu... bu olmaz
ölürüm Ece, beni sensiz bırakma

-Ece: Güven her şeydir, o bağ koptuğunda
o ilişki zaten bitmiş demektir
bunu yapmak benim için kolay mı sanıyorsun
benim içim yanmıyor mu sanıyorsun
bunu yaptığım için kendimden nefret ediyorum
ama sen bana güvenmedim Deniz,
bir kere güvenmeyen bir daha en ufacık bir şeyde
yine aynı şeyi yapar, ben bu hayatta sevdiklerimi
kaybetmeye alıştım, sen de unutursun beni

-Deniz: Peki sen? sen beni, aşkımızı, yaşadıklarımızı,
hayallerimizi unutabilecek misin?

-Ece: Asla

-Deniz: O zaman bırak bize bunu yapmayı, bırak da
hatamı telafi edeyim, söz veriyorum bir daha bu hatayı
tekrarlamayacağım,herkes ikinci bir şansı hak eder,
gerçi benimki  ikiden fazla olacak ama neyse
Ece'm, aşkım, lütfen lütfen yapma bunu
benim ölmemi görmeye dayanabilir misin?

Ece Eliyle Deniz'in ağzını kapatır

-Ece: sakın... sakın birdaha böyle şeyler söyleme

-Deniz: O zaman sende beni öldürme, sensiz ben ölürüm çünkü
bu yüzük sende kalsın, beni affettiğin gün parmağına tak
şimdi gidiyorum, geri döneceğim, seni hayal edemeyeceğin kadar
çok seviyorum

Düğün hazırlıklarına başlanmıştır, önlerinde
kısa bir zaman vardır, Ece ve Ayşe, birkaç arkadaşlarıyla
birlikle üzerlerine düşen görevleri yapıyorlardır,
Cem ve ailesi, Işıl ve ailesi düğün alışverişlerini
organizasyonları için koşturuyorlardır,
Damat sağdıcı olarak da Eren ve Deniz onlara yardım
ediyorlardır, bir yandan da Deniz Ece'ye sürprizler
yapıp gönlünü almaya çalışsa da Ece bunlara kapılmamak
için kendini zor tutuyordur,
Deniz Ece'ye yüğününü zorla geri vermiştir vermesine ama
Ece onu boynunda taşımaya devam ediyordur

-Eren: Ne güzel oldu havamız değişti biraz
iyiki geldik sizin şu yazlık eve Cem

-Cem: Bencede kardeşim, ya bu arada bizim için
baya koşturuyorsunuz hakkınızı helal edin çocuklar,
tabi kızlar sizde

-Işıl: Siz olmasanız bu kadar kısa sürede epey bi zorlanırdık

-Ayşe: Duymamış olalım, tabi yapacağız biz dost arkadaş değil miyiz

-Eren: Aynen, seve seve yardımcı oluruz elimizden geldiğince

-Cem: Ama baksana hayatım, Ece ve Deniz'i baya yorduk herhalde
sesleri çıkmıyor hiç (O sırada Işıl'a göz kırpar)

-Deniz: Bi şey mi dediniz?

-Eren: Ohoo bunların ruhları burada değil ki

-Ece: Işıl ve Cem için koşuşturmamızdan bahsediyorlar
ben her zaman elimden geldiğince yardım ederim size ışıl ve cem

-Cem: Kapatalım bu konuyu bence

-Ayşe: bencede çaylar olmuştur, Işıl, Ece hadi gidip
çayları hazırlayalım

-Eren: Heh kızlar hepberaber çay doldurmaya gidiyorsa
dedikodumuz yapılacak demektir beyler

-Ayşe: ha ha, sen biraz sussan mı acaba çok bilmiş sevgilim

-Eren: Hay hay kraliçem, buyrun mutfak şu taraftaydı 

-Ece: Çay oturmuş kızlar

-Ayşe: Bırak şimdi çayı, kızlar oturun şuraya bir şey söyleyeceğim

-Işıl: Ne oldu?

-Ayşe: Kına gecesi 3 gün sonra dimi? herşey hazır
güzelce biz eğleneceğiz, kına yakacağız falan ama
bence bir sorunumuz var

-Ece: Ne gibi bir sorun?

-Ayşe: Erkekler, bizimkiler biz kına gecesinde kız kıza olacakken
onlar ne yapacaklar? 

-Işıl: Bir yerlerde oturup sohbet ederler herhalde

-Ayşe: Ah benim iyi niyetli arkadaşım, tabiki bekarlığa veda
partisi yapacaklar

-Ece: Ne var ki bunda?

-Ayşe: Evet bunda bir şey yok, en doğal hakları ama
ya o bekarlığa veda partisine kızlar da giderse

-Ece: Yapmazlar öyle bir şey bence

-Işıl: Yani, cem izin vermez, verirse o düğün olmaz çünkü

-Eren: Oğlum onu bunu bırakın da 3 gün sonra 
bekarlığa veda partin var, ne yapacağız

-Cem: Oturur oyun falan oynarız sohbet muhabbet
çay içeriz ne yapacağız başka

-Deniz: Eren sakın o akılındakileri gerçeğe çevirme
kızların da yanında böyle şeylerden bahsetme

-Cem: Yoo yoo, o aklından geçen bekarlığa vedayı unut Eren
Işıl beni mahveder, onu kaybedersem seni üçüncü köprüden atarım

-Eren: Ne kadar sıkıcısınız ya

-Deniz: Sen bu düşündüğün bekarlığa veda partisini
Ayşe ile paylaştın mı Eren

-Eren: Hayır, bilmesine gerek yok

-Deniz: Ben paylaşayım ister misin? sonuçlarını
beraber görelim mi?

-Eren: Aman ha sakın, tamam sizin düşündüğünüz gibi
sıkıcı bir bekarlığa veda yaparız

-Cem: Sen o aklındaki bekarlığa vedayı unut kendin evleneceğin
zaman da yapma, o riske girme, zararlı çıkarsın

-Ayşe: Şu çayları dolduralım da ben ararım şimdi onların ağızlarını

-Işıl: Sen iyisin dimi Ece?

-Ece: eh işte, siz beni boşverin şimdi hadi
şu kurabiyeleri de alın gidin ben hemen geliyorum

-Işıl: Bir bardak eksik

-Ece: onu ben getireceğim, kahve yapacağım

-Ayşe: Canın kahve istediyse yap tabi, ama sen çayı
seviyorsun diye biliyordum

-Ece: Bu kendim için değil, siz gidin geliyorum

-Cem: Kızlar geliyor kapatın şu konuyu tam düğün üstü
başıma iş açmayın

-Işıl: Eveet çaylar geldi, buyrun bakalım,
he Deniz, seninki birazdan geliyor

-Ayşe: Geldi bile

-Eren: Oo Deniz'e özel kahve bize çay öyle mi?  

Ayşe Eren sussun diye ağzına zorla bir kurabiye tıkar

-Deniz: Çünkü çay'dan çok kahve sevdiğimi en iyi Ece bilir
kardeşim, teşekkür ederim Ece

-Ece: Afiyet olsun

-Eren: İyi de sen Türk kahvesi de sevmezdin ki

-Ayşe: Ben seninle ne yapacağım acaba, al şu kurabiyeyi

-Deniz: Artık mübtelası oldum, onsuz yaşayamam, çok seviyorum
(bunları Ece'ye bakarak söyler)

-Işıl: Evet bağımlılık yapar dimi Ece,
Ece de çok sever bağımlısıdır (Göz kırpar)

-Cem: Sert Amerikanolardan çok daha iyi,
bi kere kendi ülkemizin kendimizin, yerli milli
Türk kahvemiz varken asla Amerikan, italyan vs kahvesi
bende tercih etmem

Ayşe yavaştan konuya girer

-Ayşe: Ee Işıl 3 gün sonra kınan var heyecanlı mısın?

-Işıl: Küçüklükten beri çok kına gecesine katıldım ama
kendi kına gecem ilk kez oluyor karışık duygular içindeyim

-Ece: Sakin ol kuzum, organizasyon harika, hiç bir pürüz
çıkmadan harika bir kına gecesi olacak

Ayşe çayından bir yudum alır ve çocuklara döner devam eder

-Ayşe: Siz ne yapacaksınız o gün beyler?

Eren ve Cem tam çay içerken genizlerine kaçar, Ayşe ve Işıl
sırtlarına vurur, Deniz kahvesini yudumlarken bıyık altından gülümser

-Işıl: Helal helal, yavaş içsenize şunu

-Ayşe: O gün bir planınız mı vardı yoksa?

-Eren: Ne gibi?

-Işıl: Bekarlığa veda partisi gibi

-Cem: Öyle bir şey yok, ama bizde toplanır kına geceniz
bitene kadar oyalanırız bizde herhalde

-Ayşe: Kim kim toplanırsınız mesela?

-Eren: üçümüz, üçümüz toplanırız, ve bir kaç 'erkek' arkadaşımızı
daha çağırırız, oyun oynarız maç ederiz falan

-Ayşe: Ben senin aklından geçenleri biliyorum da neyse,
o aklından geçenler unutsan iyi olur

-Eren: Günahımı alıyorsun ama Ayşe, ne geçiyor muş aklımdan

-Ayşe: Peki söyleyeyim, Vitamin Bar gibi bir yere gitmeyi
(Vitamin Bar dediği, sırf meyvesularının yapıldığı 
ve disko tarzında bir eğlence mekanı)
sonra kızlarla dans etmeyi, kareoke falan yapıp
geceyi öyle geçirmeyi düşünüyorsun, haksız mıyım

Eren ve Cem şaşkınlıkla Ayşe'yi dinlerler
Deniz kahvesinden bir yudum daha alırken sessiz 
bir şekilde 'Kadınlar sezer' der, bunu Ece duyar
Deniz'e bakar

-Eren: Külliyen yalan, haksızsın Ayşe'cim,
resmen günahımı alıyorsun

-Ayşe: Ya bırak ben senin içini biliyorum,
bakın sizi peşinen uyarıyorum, özellikle de seni Eren
bizim hiçbir şeyden haberimiz olmaz diye düşünüp
böyle bir şeye kalkışırsanız...

-Işıl: Sonuçlarına katlanırsınız

-Deniz: Ben bunlara uymam zaten, benim kalbim de gözlerimde
aklımda sadece bir kişide, bir kişiye ait

-Eren: Hain 

-Cem: Sana söz veriyorum Işıl, böyle bir şey olmayacak
efendi efendi oturup oyunumuzu oynayacağız,
sohbet edip çay içeceğiz

-Işıl: Göreceğiz

-Cem: Sen bana güvenmiyor musun?
dediğim gibi uslu uslu oturacağız 

Bu Güven kelimesi geçince Ece'nin yüzü düşer
ve Deniz ile birbirlerine bakarlar,
Deniz'in telefonu çalar ve müsaade ister
telefona bakar

-Ece: Bey çayları tazeliyeyim kızlar, siz oturun

Ece mutfağa giderken Deniz'in telefon konuşmasını duyar

-Deniz: Anne lütfen, kal orada, işime karışma
sen nasıl öğrendin, peşime adam mı taktın?

-Annesi: Ben öğrenirim, bana bak sakın o ne olduğu belirsiz
yetim öksüz kimsesiz kızı gelin diye getirme bana

-Deniz: Anne sözlerine dikkat et, o benim sevdiğim kız
ayrıca kimsesiz de değil, onun bir ailesi var o da benim

-Anne: Ah benim aptal oğlum, o kız senin paranın peşinde
bunu görmüyor musun? Çisemle evlen, en azından
o saygın bir ailenin kızı

-Deniz: O benim paramın peinde falan değil,
ayrıca malım mülküm umurumda bile değil
ben Ece'yi seviyorum ve hep onu seveceğim,
o muhbirin kimse ondan öğrenemedin mi bana ve eceye neler 
yaptıklarını Çisem'in?

-Anne: Bunların hepsi iftira, hepsi o Ece denen kızın
bir oyunudur

-Deniz: Çisem akıl hastanesinde anne, o kız tam bir manyak
akıl ruh sağlığı bozuk, Ece'yi öldürmeye kalktı,
bana zarar vermeye kalktı, sen nasıl onu savunabiliyorsun,
tamam bak daha fazla konuşmayalım sen Dubai'de yeni hayatına
devam et tamam mı? bana karışma

Deniz annesinin yüzüne telefonu kapatır,
ama Ece her şeyi duymuştur, çayları doldurur
biraz sohbete katılır ve sonra 
ona ayrılan odaya çıkar

Ece'nin ağzından...

Bana ailesinden hiç bahsetmemişti,
onlarla tanıştırmamıştı bile,
demek bu yüzdendi, Deniz'in ailesi
benim onların malı mülkleri peşinde
olduğumu düşünüyorlardı,
Evet bir ailem yoktu, 
Canı veren Allah, erken almıştı ailemi benden,
şu hayatta tek kaldım dediğim anda
rabbim bana Deniz'i yollamıştı,
ama ailesiyle arasına giremezdim,
bu yüzden kararımı verdim ve düğünden sonra
bu şehri ülkeyi sevdiğim adamı ardımda bırakıp
terk edeceğim...
*****
Bekarlığa veda partisi ve Kına gecesi güzel geçmiştir
Erkekler sözlerinde durup Cem'lerde oyun oynamış
ve çay kahve eşliğinde sohbet etmişlerdir
Eren yine rahat durmayıp bir fikir ortaya atıp
Cem ve Deniz'i de alıp Kına gecesini basarlar
Cem'in ve Işıl'ın anneleri tarafından zorla kovalanırlar

Ve düğün günü...

Ece üç gün önceden biletini almış ve kızlara
söylememiştir, vedalaşmayı pek sevmediği için
kızların ve çocukların özellikle Deniz'in çok
kızacağını öfkeleneceğini hatta onu affetmeyeceğini bildiği
için bu konuda kimseye tek kelime etmez

-Eren: Cem damat sen misin biz miyiz
hadisene oğlum ya, daha damat traşın var
gelin almaya gideceğiz

-Deniz: Anne baban da 1 saate hazır,
berber arayıp duruyor, bak vaktinde gitmezsek
başkasını alacakmış, sonra Düğününe geç kalan
ilk damat olarak tarihe geçeceksin

-Eren: Hahahahaaa, düşünsene nikah memuru
beklemeyip gidiyormuş

-Cem: Geldim, nasıl olmuş, düzgün mü üstüm başım
ben çok heyecanlıyım oğlum, elim ayağım titriyor resmen

-Deniz: Sakin ol kardeşim sakin ol, her şey yolunda gidecek
yakışıklı kardeşim, al bir bardak su iç sakinleş

-Eren: Bu böyleyse ben Işıl'ı düşünemiyorum, kim bilir o 
ne haldedir

-Cem: Işıl, ben ışılı unuttum onu arayacaktım

-Eren: Sakin ol, Ayşe ile konuştum, şimdi kuafördelermiş
kızlar, anneler falan

-Cem: Araba süslendi mi acaba? onu almaya gidecektim 

-Deniz: Merak etme sen, biz boşuna mı senin sadıcınız
düşündük hepsini, Eren birazdan gidip alacak
biz de seninle berbere damat traşına gidiyoruz
oradan da kızları almaya gideceğiz
geç kaldık atla şu arabaya

Kızların kuafördeki işleri bitmiştir
çocuklar onları almaya geldiklerinde
ilk gelinin nedimeleri çıkar
Deniz Ece'yi görünce gözlerinden kalpler fışkırır
Ece en sevdiği safir mavisi renginde taşlı çok şık
bir abiye giymiştir,
Eren Ayşe'yi görünce ağzı açık kalır
Ayşe toz pembe taşlarla döşenmiş bir abiye giymiştir

-Ayşe: Eren ağzını kapat, nasıl olmuşum?

-Eren: Peri gibisin, sevgilim çok güzelsin, her zamanki gibi

-Deniz: Sen... Ece'm çok güzel gönüyorsun, parlıyorsun

-Ece: Teşekkür ederim, sende çok şıksın, her zamanki gibi
çok yakışıklısın

-Deniz: Bugün sana biraz daha fazla dikkat etmem gerek

-Ece: Neden?

-Deniz: Bütün erkeklerin gözü senin üzerinde olursa diye
temkinli olmalıyım

-Ece: Işıl çıkıyor

-Cem: Masallar diyarından mı geldin, çok güzelsin
Işıl

-Işıl: Sende çok yakışıklı olmuşsun ve çok tatlısın aşkım
ama geç kalıyoruz, davetliler gelmek üzeredir

-Cem: Eren, Deniz Konvoy hazır mı?

-Eren: Evet hazır merak etme sen hadi gelin arabasına siz
Ayşe hadi sen benimlesin zaten, gelinin anne babası bizimle
Deniz'in arabasına da birkaç kişi geçebilir
Damat'ın anne babası kendi arabasıyla gidecekmiş zaten
konvoy hazır bekliyor, e hadi gidelim o vakit

-Deniz: Ece, sen benimle gelmiyor musun? hadi

-Ece: Peki, geliyorum

Ece son kez Deniz'in arabasına biner
düğün konvoyu yapılır, çocuklara para zarfı dağıtılır
düğün mekanına giderler, nikah olur
gelin damat alkışlar eşliğinde dans eder
tek tek misafirlerde kalkıp dans ederlerler

-Deniz: Bu dansı bana lütfeder misiniz Ece hanım?

-Ece: Elbette Deniz Akay bey

Deniz ve Ece dans ederken, Eren de Ayşe'yi dansa kaldırmıştır

-Deniz: Ece sen iyi misin? biraz durgun gibisin bugün

-Ece: Yoo iyiyim, sana sarılmak istiyorum sadece
ama herkesin içinde bunu yapamıyorum

-Deniz: Sadece ikimizin olduğunu düşün milleti boşver
gel aşkım, sende bi haller var ama bugün, neyse
belki Işıl evlendi diye hüzünlüsündür
ama yakında sende benim karım olacaksın
seni gelinlikler içinde hayal edince
ya bak ne diyorum nikah memuru çok uzaklaşmış olamaz
gidip getireyim mi adamı?

-Ece: Deli :) hayır yapma öyle bir şey

-Ayşe: Baksana Işıl ve Cem'e çok mutlular

-Eren: Sen Cem'i birde sabah görseydin, heyecandan
tir tir titriyordu, bi telaş yaptı görmen lazım

-Ayşe: Işıl da çok heyecanlıydı, bu arada bugün yanımdan 
ayrılmıyorsun Eren

-Eren: Nedenmiş o?

-Ayşe: Yani sen bilirsin tabi de şuradaki iki adamı görüyor musun?
daha deminden beri bana bakıyorlar

-Eren: Gözlerini oyarsam onların bakabiliyorlar mı görürüz
sen gel bakayım şöyle biraz daha yakınıma

-Ayşe: hahahahaa bu kıskanç halini seviyorum

Dans bittikten sonra Gelin ve damat masaları dolaşır
ve davetlilere hoşgeldin diyerek ayak üstü sohbet ederler
sonra takı merasimi yapılır ve Ece son kez arkadaşlarına
sarılır ve takı merasimi devam ederken o kalabalığın arasından
çıkar, son kez arkasına bakar, eve gidip üstünü değiştirir
hazırladığı bavulunu alır ve havaalanına gider
yolcular uçağa alınır ve hazırlıklar yapılır

-Deniz: Kızlar Ece'yi gördünüz mü?

-Ayşe: Buralardadır 

-Cem: Bende görmedim

-Eren: İçeri geçmiştir belki

-Işıl: Yoksa... Ayşe telefonunu ver hemen

-Deniz: Kızlar korkutmayın beni

-Ayşe: Yapmış olamaz

-Işıl: Açmıyor, hayır ya, düğünüm devam ederken
bunu yapmış olamaz

-Deniz: Işıl, ne yapmış olamaz, Ece ne yapacaktı

-Işıl: Deniz koş yetiş, ben gelinim malum
misafirleri bırakıp gidemiyorum, sen koş yetiş
Ece bugün şehri belkide ülkeyi terk edecek

-Cem: Ne!

-Eren: bunu biliyordunuz ve Deniz'e söylemediniz mi kızlar

-Ayşe: çünkü bizi sıkı sıkı tembihledi

-Deniz: Kaçıyor yani... benden her şeyden yine kaçıyor...

-Işıl: Gerekçeleri vardır 

-Ayşe: Işıl, mesaj atmış Ece

'Canım arkadaşlarım, Işıl Cem özellikle sizin düğün 
gününüzde bunu yaptığım için özür dilerim,
ama bunu daha önce yapsaydım ışıl'a verdiğim sözü
tutmamış olurdum, bunu neden yaptığımı size anlatamam
ama beni affetmeyeceğinizi biliyorum, umarım bir gün 
affedersiniz umudu ile uçağım kalkmadan önce
bu satırları yazıyorum, veda etmeyi sevmiyorum biliyorsunuz,
bir gün size bunun sebebini anlatırım eğer beni tekrar 
görmek isterseniz...
Deniz, ruhum, sevgilim, bu satırları okuyup neden diyeceğini
neden bunu yaptın bana defalarca diyeceğini biliyorum,
beni affetmeyeceğini de biliyorum, Deniz hayatına devam et
beni unut...'

-Işıl: Bu yaptığı yüzünden onu asla affetmeyeceğim

-Cem: Tamam sakin ol ışıl, belli ki bir sebebi var
yoksa neden sizi ve sevdiği adamı bıraksın

-Ayşe: Ne olduysa o günden sonra oldu

-Eren: Hangi gün?

-Deniz: Benim sana güvenmiyorum dediğim gün
o günden sonra yüzü hiç gülmedi, mesafe koydu
ve sizinleykende zar zor gülümsedi konuştu benimle
son kez sarılışıymış bugün sarılışı demek ki
ama sadece sebebi bu olamaz, Ece eğer ki başka bir
sebebi daha olmasa bunu yapmazdı
ben, asla affetmeyecek

-Işıl: O seni çoktan affetmişti aslında, ama kırgındı tabi

-Eren: Şimdi havaalanına gitsen bile yetişemezsin
çoktan kalkmıştır uçak ki nereye gittiğini söylememiş bile

-Deniz: Nereye giderse gitsin onu bulacağım
ve bana bunu neden yaptığını soracağım ona
öyle beni paramparça edip gidemez
anlatacak

-Ayşe: Bencede onu bulmalısın, ama şimdi değil
biraz zaman ver ona, şu düğün bitsin
bugünü mahvetmeyelim, bugün Işıl ve Cem'in günü

-Deniz: Haklısın Ayşe, ama ona yine de kızgınım

-Işıl: Ama onu kolay kolay affetmeyeceğim, düğün günümde
en mutlu günümde bunu bana yaptı ya

3 ay sonra....

Deniz kendini iyice işe vermiştir ama Ece'yi çok özlüyordur
Işıl hala kızgındır Ece'ye, balayına gidip gelmiş
hatta işi gücüne dalmıştır ama Ece'yi hem özlüyordur
hemde na kızgındır, zaman zaman Ayşe Işıl ile buluşup
kahve içip sohbet ederken konu Ece'ye geldiğinde 
ikiside arkadaşlarını özlediğini hissediyorlardır

Cumartesi günü Cem ve Eren Deniz ile vakit geçirmek
için hem de Deniz'in kafasını dağıtmak için 
halı saha maçı organize ederler, maç biter
herkes dağılır, Cem Eren ve Deniz biraz nefeslenmek için
banka otururlar

-Eren: bugün iyi oynadık, ellerinize sağlık beyler

-Cem: Kazansaydık iyi olurdu tabi ama bir dahaki sefere artık

-Eren: Deniz dalgınsın bugün hayırdır?

-Deniz: Her zamanki mevzular takılmayın bana,
hadi bana gidelim bir el maç yapalım ne dersiniz?

-Cem: Üzgünüm beyler sevgili işim evde beni bekler ki
bakın arıyor, iyi insan lafının üstüne
Efendim ışıl?

-Eren: Ayy bu da iyice hanım köylü oldu başımıza
ben gelirim kardeşim hadi gidelim kapışalım

-Deniz: Biz gidiyoruz o zaman Cem, görüşürüz, Işıl'a selam söyle

Güney Kore...

Ece'nin ağzından...

Deniz'siz, kızlarsız ülkemden koskoca 3 ay geçti
her gün ne yaptığımı ne yaşadığımı Deniz'e yazıyordum,
ama onları asla göndermeye cesaretim yoktu,
geçici bir tercüman olarak iş buldum, buraya ilk geldiğim gün
soluğu Donghae'nin kafesi Haru & Oneday de aldım
sessiz sakin arka bahçe tarafına geçip düşüncelere daldım
sonra açtım laptop'ı ve yazmaya başladım

'Deniz, Deniz'im ruhum, tek yaşam sebebim,
seni bırakalı daha bir gün oldu ama sanki bir yıl olmuş gibi,
seni o kadar özledim ki anlatamam...'

sonra her gün Haru & Oneday'de Deniz'e yazmaya başladım

'Bugün yaklaşık 1 ay oldu seni bırakalı,
biliyor musun bugün bir yaşlı nineyle karşılaştım
bana nasihatlar verdi, yaşarken sevdiğimiz insanların
kıymetini bilmemiz gerektiğini anlattı,
kocasını bir iş kazasında kaybetmiş, o günden sonra
her gün mezarına gidip dua ediyormuş, onu çok özlüyormuş
cennette onunla kavuşacağı günü bekliyormuş,
o gün bir karar verdim ve Leyla'yı aradım,
londraya gitmeden önce bana numarasını verdiğini hatırladım
ondan rica ettim ve dubai'de ki annenin adresini buldum
biletimi aldım akşam 10'da uçuşum var'

'Bugün annenle görüşmek için Dubai'ye geldim
ama beni kabul etmedi kapıdan çevirdi
ama sen benim ne kadar inatçı olduğumu biliyorsun 
onunla konuşana kadar, seni ne kadar çok sevdiğimi ve
düşündüğü gibi biri olmadığımı anlatana kadar pes etmeyeceğim'

'Bugün Dubai'deki 2. haftam, işimi online idare etmeye çalışıyorum
ama bir yandan da annenle konuşmak için kapısını aşındırıyorum'

'Dubai'deki 3. haftamda annen artık benden bezdi ve kabul etti
ona seni ne kadar çok sevdiğimi ve evlenmek için onun rızasını
almak istediğimi söyledim, asla rıza göstermeyeceğini söyledi'

'Deniz'im  her yolu deniyorum, ama senin inatçılığının da
kime çektiğini artık anladım, anneni ikna etmeye çalışıyorum hala
annenin korumaları da zapdedemiyor beni'

'Bugün annen bir şartla rıza gösteririm dedi, ve sunduğu şart
beni kızdırmış olsa da kabul ettim, çünkü o şartın benim için
hiç bir kıymeti yok'

'Bugün Seul'e geri döndüm, Haru & Oneday'e gittim 
Donghae bugün kafeye geldi, vlog çektikten sonra
kahvesi hazırlanana kadar oturdu,
ELF'ler çığlık atmaya başlayınca diğer müşteriler
rahatsız olmasın diye onları sessiz olmaları için uyardı,
sonra Jino ile buluştum, bana bir projesinden bahsetti,
ben de kabul ettim, ama bunun için biraz daha fazla çalışmam
gerekecek'

'Bugün eşyalarımı topladım, son kez Haru & Oneday'e gittim,
nine ile vedalaştım, Jino ile vedalaştım şimdi uçaktayım
sana geliyorum, bana hala öfkelisin biliyorum,
belki benden vazgeçmişsindir de, ama seni geri kazanmak
ve bu yüzüğü parmağıma takmak için, güvenini
geri kazanmak için gayret göstereceğim'

İstanbul...

Cem, ışıl, Eren Ayşe Deniz'i de çağırıp
güzel bir mekana kahvaltıya giderler

-Ayşe: bir şey soracağım ama kızmayın

-Eren: Neden kızalım hayatım söyle

-Ayşe: Hala Ece'den haber yok mu? nerede olduğunu bilen yok mu?

-Deniz: Benim tahminlerim var ama emin değilim
keşke dönse, o kadar çok özledim ki

Akşam...

Ece Işıl ve Cem'in evine gider kapıya gelir
zili çalar

-Işıl: Hayatım sen bakar mısın? ben şu salatayı bitireyim

-Cem: Tamam ben bakıyorum

-Işıl: Kim gelmiş?

-Cem: Ece, hoş geldin, içeri girsene bizde yemek yicektik

-Ece: Ben... Işılı çağırır mısın Cem, onunla konuşmam gerek
içeriye girmesem daha iyi

-Cem: Işıl Ece gelmiş seninle konuşmak istiyormuş

-Işıl: Ben öyle birini tanımıyorum, kapıyı kapat yemek soğuyor

-Cem: Işıl!

-Işıl: Cem yemek soğuyor, kapıyı kapat lütfen,
kimseyle konuşmayacağım

-Cem: Ece kusura bakma, hala kızgın sana,
kızgınlığı geçince konuşur seninle biliyorsun onu

-Ece: Biliyorum, ama beni silmiş gibi, ona karşı yanlış yaptım
ama sebebim vardı, sadece ona değil sana da, düğün gününüzde
çekip gittiğim için senden de özür dilerim

-Cem: Bende biraz kızdım tabi, illaki bir sebebin vardır
diye düşününce seni anladım
Deniz ile konuştun mu?

-Işıl: Cem 

-Ece: Sen içeri gir, görüşürüz 

Cem ve Işıl sofraya oturur ama Işıl yemek yemez

-Cem: Ece'ye öyle davrandığın için için içini yiyor
üzülüyorsun şimdi dimi?

-Işıl: Fazla mı abarttım sence? 

-Cem: evet, çok üzgündü, keşke bir dinleseydin

-Işıl: Ne yapayım ama, hala kızgınım ona, düğünden sonra
gidicem dedi, veda etmeden düğün günü çekip gidicem demedi

-Cem: Haklısın hayatım ama bazı insanlar için veda etmek
kolay değildir, neyse şimdi lütfen yemeğini ye
yarın konuşursunuz barışırsınız

-Işıl: Yemekten sonra biraz yürüyelim mi?

-Cem: Olur gideriz, ama önce yemek, bu arada ellerine sağlık
çok güzel olmuş hepsi

Ece Deniz'in evine gider ama zili çalmaya cesaret edemez
Tam dönüp gidecekken Deniz kapıyı açar
kapının kamerasından Ece'yi izliyordur çünkü

-Deniz: Ece!

-Ece: Deniz, bir yere mi gidiyordun? 

-Deniz: Kaçıp gitmek senin işin, benim değil

-Ece: Haklısın, neyse hoşçakal

-Deniz: Neden geldin?

-Ece: Ben, şey... şeyden geldim...

Deniz kapıyı açık bırakır ve içeri girer,
Ece de içeriye girer

-Deniz: Otursana, çay var içersin dimi?

-Ece: Çay mı içiyorsun artık?

-Deniz: Eren ve Ayşe gelmişlerdi, onlara yapmıştım

-Ece: Konuya nasıl gireceğimi bilmiyorum, ama
kızları, özellikle de seni çok üzdüğümü kızdırdığımı
biliyorum, yüzümü bile görmek istemediğinizi biliyorum,
Işıl yüzüme bile bakmak istemiyor

-Deniz: Haksız da sayılmaz

-Ece: Haklı, hepiniz haklısınız da, ama en çok canımı
yakacak olan, seni bırakıp gitmek oldu

-Deniz: Neden döndün peki?

-Ece: Neden gittiğimi anlatmak için, sonra beni kovmak istersen
istemezsen de...
Neyse, dinleyecek misin savunmamı?

-Deniz: Dinliyorum

Ece olan biteni anlatır Deniz donup kalır hiç bir şey söylemez

-Ece: Bir şey demeyecek misin?

Deniz bir şey demeyince Ece Deniz'in pc'sini alır
ve her gün ona yazdığı mektupları açar, Deniz'in önüne koyar
ve gider, Deniz bir süre sonra o mektupları okur
ve Ece'nin evine gider, Ece kiracısıyla münakaşa ediyordur

-Ece: Her ay kiranı ödüyorum zaten Melahat teyze
sorun ne? neden birden bire çıkartmak istiyorsun

-Deniz: Bi sorun mu var?

-Ece: Önemli değil

-Melehat teyze: Ben onu bunu bilmem, köyden akrabalarım gelecek
onlara vereceğim onu kızım, 15 gün içinde kende kendine
bir ev bulursan iyi olur, hadi iyi günler

-Deniz: Ece, iyi misin?

-Ece: iyiyim, sen neden geldin? kötü bir şey mi oldu?

-Deniz: içeri geçelim mi biraz, konuşmamız lazım
 
-Ece: Seni dinliyorum, ne konuşacağız

-Deniz: Öncelikle beni bırakıp çekip gittiğin için hala
kızgınım sana, bana şunu bir kere daha anlatır mısın tam
olarak ne için gittin

-Ece: Özür dilerim, bu yaptığım için kendime de kızıyorum
ama karman çormandım, ilk gitmeye karar verdiğim de
bana güvenmediğini söylediğin zamandı

-Deniz: Onun için özür diledim ve bir daha tekrarlanmayacak,
ama gelecekte de bu böyle mi olacak?
yani her kavgamızda atışmamızda hep böyle çekip gidecek misin?
beni terk mi edeceksin?

-Ece: hayır, bir daha seni asla bırakıp gitmeyeceğim,
sonraki kesin gitmeye karar verdiğim zaman annenle konuşman oldu,
annenle konuşmalarınızı duydum istemeden de olsa,
annen beni sevmiyor Deniz, haklı olarak senin yanına yakışan
bir kızla evlenmeni istiyor

-Deniz: Ama ben öye kızlardan hoşlanmıyorum, 
benim kalbim sadece bir kıza ait,
masama açıp bıraktığın mailleri okudum,
gerçekten Dubai'ye mi gittin?

-Ece: Evet, inadının kime çektiğini anladım,
bu arada çok tatlı bir kardeşin var

-Deniz: Bak sen, kim daha inat acaba,
evet kardeşim bitanedir,çoğu şeye sırf onun için katlanıyorum

-Ece: Bana ailenden hiç bahsetmediğin için, ve konusu
açıldığında rahatsız olduğun için bende üstelememiştim,
hala daha bilmiyorum, neyse Kore'deyken bir büyükanne ile
tanıştım, görsen öyle tatlı öyle minnoş ki
seni ne kadar sevdiğimi ve bırakıp giderek ne kadar büyük 
bir hata yaptığımı anladım, sonra anneni ikna etmek için leyla'dan
yardım istedim, evin adresini aldım ve Dubai'ye gittim

-Deniz: Yazdıklarından anladığım kadarıyla 2 ay uğraşmışsın
annemi ikna etmek için, bunu neden yaptın

-Ece: Evet, bezdirdim kadını artık 
Bu konuda da hata ettiğimi düşünüyor olabilirsin
ama o senin annen, hayattayken kıymetini bilmen lazım
eğer gelini olacaksam onun rızası olmadan bu iş olmazdı

-Deniz: Peki nasıl ikna oldu? annem öyle kolay ikna olmaz,
senden bir şey istemiş yada ne bileyim bir şart koşmuş olmalı

-Ece: iki ay kadını bezdirdim diyorum, kapısını aşındırdım,
sonunda bıktı benden, öyle kafasında kurduğu gibi biri olmadığımı
anlayınca kabul etti, ama sana dönerken hep bir korkum vardı,
ya sen benden vazgeçtiysen, ya beni artık sevmiyorsan diye

Deniz Ece'nin elini tutar...

-Deniz: Ece'm ela gözlüm ben senden o kadar kolay vazgeçer miyim
sen kalbime yazılısın, sakın bir daha böyle şeyler söyleme
seni çok seviyorum ben, yüzüğü takmışsın bu arada

-Ece: Bende seni çok seviyorum, evet 2 ay önce taktım 

-Deniz: iyiyiz dimi? bu arada bana bir söz vermeni istiyorum

-Ece: iyiyiz, ne sözü?

-Deniz: bir daha bir şey olduğunda direk bana gel
sor, anlat, konuşalım, kaçmak yok bundan sonra tamam mı?
söz mü?

-Ece: Söz veriyorum

Lale Kafe...

-Ayşe: Ne! Ece mi döndü? 

-Cem: Evet geldi ama geleceğine pişman etti Işıl

-Eren: Nasıl yani?

-Cem: Hiç bana öyle ters ters bakma ışıl,
yanlış davrandığını sende biliyorsun

-Ayşe: Hala kızgınım deme ışıl, yok artık
kızım tamam hepimiz kızdık veda etmeden en özel gününde
çekip gittiğine ama uzatmasan mı?

-Işıl: Neyini uzatmayacağım, o bunu hep yapıyor,
ama bu sefer düğünümde bunu yapmasına çok kızdım

-Ayşe: Peki neden gittiğini neden döndüğünü dinledin mi?

-Cem: Bak aklın yolu bir, önce bir dinle sonra infaz et,
sen direk kırdın kızın kalemini

-Işıl: Sen onun tarafını mı tutuyorsun?

-Cem: Aşkım sende kendini kahrediyorsun içten içe
ben ona üzülüyorum, barışın gitsin işte

-Eren: Katılıyorum, Ece'de çok üzgündür, duygusal kız birde,
o değil de Deniz ile konuşmuş mu?

-Cem: Bilmiyorum Deniz ile de konuşmadık daha,
siz ona gitmemişmiydiniz?

-Eren: Biz gittik de her şey normal görünüyordu,
Deniz'in Ece'nin geldiğinden haberi bile yoktu bence

Ece'nin evi...

-Deniz: Şimdi gelelim en önemli soruna

-Ece: Nedir o?

-Deniz: Artık bu evde kalamazsın, bana gidiyoruz

-Ece: Daha 15 günüm var ve sana taşınamam, henüz.

-Deniz: Ece'm ben seni bu halde bırakamam,
eşyalarını topla hadi bana gidelim

-Ece: Deniz evlenmeden senin evinde kalamam biliyorsun

-Deniz: O zaman şu işi hızlandıralım 15 gün içinde
evlenelim

-Ece: Delirdin herhalde, 15 gün içinde evlenmek mi istiyorsun?
şaka yapıyorsun sanırım

-Deniz: Gayet ciddiyim, nasıl bir düğün hayal ediyorsun?
15 gün içinde gerçekleştireceğim hepsini
Artık eşim olmanı, sabah uyanınca kokunu içime çekip
ilk seni görüp günümün aydınlanmasını istiyorum

-Ece: bu konuyu biraz düşüneyim bana zaman ver,
ayrıca bir planlarım var işle alakalı

-Deniz: Pekala sana 2 gün mühlet düşünmen için,
daha fazla bekletme beni
yani şirkete dönmüyorsun öyle mi? ne yapacaksın peki?
planın ne?

-Ece: Daha sonra anlatırım söz, acıktın mı?
bir şeyler söyleyelim mi?

-Deniz: Daha iyi bir fikrim var hadi yemeğe gidelim

-Ece: Ama üstümü değiştirseydim önce

-Deniz: Sen her halinle güzelsin hadiiiii

-Ece: Dur bi çantamı alayım.

Devam Edecek.... 
...........

Cem eve gelir, ışıl veranda da oturuyordur
sessizce yaklaşır ve karısının yanağına
bir buse kondurur

-Işıl: Sen miydin hayatım, ödümü koparttın neden öyle
sinsice geliyorsun?

-Cem: Dalmışsın, beni mi düşünüyordun yoksa?

-Işıl: ben seni hep düşünüyorum hayatım, hoş geldin
bu çiçekler ne? özel bir gündü de ben mi unuttum yoksa?

-Cem: Yoo içimden geldi, güzel karıma çiçek almak için
özel bir gün mü olması lazım

-Işıl: Aç mısın bir şeyler hazırlayayım mı sana?

-Cem: Yok ya yemicem, bugün biraz midem ağrıyor

-Işıl: Yine gastritin tuttu dimi? sana diyorum asitli
içecekleri bırak diye, dur ilaç getireyim sana

-Cem: Boş ver şimdi ilacı gel sana bir sarılayım
günümün tüm yorgunluğu bi gitsin önce

Ayşe ve Eren Tiyatro izlemeye gitmişlerdir
oyun bittiğinde Ayşe'nin sevdiği oyuncularla
fotograf çekmek için beklemişlerdir

-Ayşe: Çok güzel bir oyundu çok keyif aldım Eren ya

-Eren: Sen iste her zaman geliriz Ayşe, sürprizimi beğenmene
sevindim

-Ayşe: Ya deli misin bayıldım, çok teşekkür ederim

-Eren: Resimde çekildiğine göre, artık gidelim mi?
bir yerlerde çay kahve falan mı içsek?

-Ayşe: Aa yok geç oldu biliyorsun annemler bende
merak etmesinler beni eve bırak
başka zaman içeriz çayımızı kahvemizi çorbamızı

-Eren: Peki madem, hadi gidelim

Ece'nin ağzından...

Deniz'e yazdığım yazıları ona gösterirken annesi ile ilgili
bazı kısımları silmek zorundaydım, Deniz annesiyle aramda geçen
o sözleşmeyi asla öğrenmeeliydi çünkü, Deniz'i sırf bu durum
yüzünden kaybedemezdim, Deniz moralim düzelsin diye
beni yemeğe çıkardı ama zorla gülümsememi fark etmiş olacak ki
birden elimi tuttu

-Deniz: Ece, iyi değilsin biliyorum ama benim için
şu endişelerinden kurtulur musun lütfen,
bak yemeğini bile yemedin, aşkım seni endişelendiren
başka bir şey mi var? yoksa evlenmek istemiyor musun benimle?

-Ece: Seninle neden evlenmek istemeyeyim, seni çok seviyorum

-Deniz: O zaman neden böyle üzgünsün sevgilim?

-Ece: Ya tamam hatalıyım, keşke gitmeseydim o gün
ama, bu ceza çok ağır değil mi? Işıl beni affetmiyor
yüzüme bile bakmıyor konuşmuyor, ne yapacağım bilmiyorum

-Deniz: Zamana bırak ve kendini böyle üzme, hasta olacaksın
yoksa, zamanla o da affedecektir

-Ece: Ya etmezse, ya nikahımıza bile gelmezse

-Deniz: Gelir gelir üzülme sen, bu arada düğünümüzü 
düşündün mü? var mı bir hayalin? 

-Ece: Düğün falan istemiyorum, sadece bir nikah yeter
zaten tüm sevdiklerim yanımda olmadıktan sonra düğün anlamsız

-Deniz: Sen yinede düşün 2 gün içinde söyle bana,
böyle üzülmeye devam edersen beni de üzersin,
hadi lütfen yemeğini ye, zaten bir deri bir kemik kalmışsın
o tabaktakiler bitecek, ben yedireyim mi?

-Ece: Yok artık, tamam bak yiyorum mutlu musun?

-Deniz: Elbette, hee bu arada işle ilgili planlarım var
demiştin, benimle paylaşmayacak mısın?

-Ece: Jino ile bir daire tutacağız, dil kursu açacağız
ilerde de işleri büyüteceğiz, düşünüyoruz bir şeyler işte

-Deniz: Jino burada mı? beraber mi geldiniz?

-Ece: Yok, o Korede hala, hem Türkiye'den Hem Kore'den
yatırımcılar bulmaya çalışıyor

-Deniz: Yardım etmemi ister misin?

-Ece: Hayır, biz hallederiz, ama sorduğun için
teşekkür ederim 

-Deniz: İhtiyacın olduğunda her zaman buradayım biliyorsun
benden gizleme sakın, artık karı koca da olacağız

-Ece: Tamam, teşekkür ederim

Ertesi gün...

Deniz Ayşe'yi Eren'i, Cem ve Işıl'ı evine çağırır acil olduğunu
söyler herkes gelir, Ece ise kendi evinde Jeno ile görüntülü
konuşuyordur

-Eren: Merak ettik Deniz acil dedin hayırdır?

-Deniz: Hayır kardeşim hayır, bişey içer misiniz önce?

-Ayşe: Bırak şimdi çayı kahveyi de anlat çatlıyoruz burada

-Cem: Seni dinliyoruz, neymiş bu kadar acil olan

-Deniz: kızlar özellikle sizden rica edeceğim bu söyleyecğimi,
biliyorsunuz Ece döndü

-Işıl: Ben gidiyorum

-Cem: Hayatım lütfen

-Ayşe: Sonuna kadar bir dinle ışıl ya, hemen bir celallenme

-Deniz: Evet Işıl lütfen oturur musun,
biz konuştuk, aramızdaki sorunları çözdük

-Işıl: Dünden meraklıymışsın affetmeye sen zaten Deniz

-Deniz: bu kadar katı olma ışıl, Ece'yi benden daha iyi tanıyorsun,
bunu ona yapma daha fazla, seni ne kadar çok seviyor biliyor musun?
neyse, 2 hafta içinde evleniyoruz

-Ayşe: Ne! 2 hafta içinde mi?

-Eren: Şaşırmana bende katılıyorum hayatım, oğlum ne bu acele

-Cem: İyi yapıyorsunuz bence Deniz, zaten evlenmeyecek miydiniz

-Deniz: evet zaten evlenecektik ama bazı durumlar daha da
hızlandırdı bunu, Ece hala üzgün ve mutsuz kızların onu 
sildiğini düşünüyor, bu yüzden düğün falan istemiyor
sade bir nikah istiyor, hatta gelinlik bile giymek istemiyor
bende sürpriz bir düğün organize etmek istiyorum,
ama sizin yardımınız olmadan bunu yapamam

-Ayşe: Hayır düğünsüz gelin mi olurmuş, olmaz öyle şey
sende bir şey desene Işıl

-Işıl: Ne diyeyim Ayşe, nasıl istiyorsa öyle yapsın,
ilgilenmiyorum ben, üzgünüm Deniz bu konuda
sana yardımcı olamayacağım, ben gidiyorum bi görüşmem vardı

-Deniz: Işıl biliyorum hala Ece'ye kızgınsın ama
hiç onu dinlemeyi denemeden yargısız infaz yapmıyor musun şuan,
Neden bu kadar kısa zamanda evlendiğimizi merak bile etmiyorsun

-Eren: Harbiden ne bu acelenin ardındaki sebep

-Deniz: Boşver, bana yardım edecek misiniz etmeyecek misiniz?

Işıl kapıyı açar tam gidecekken öfkeyle kapıp tekrar kapatır,
Deniz'in karşısında durur

-Işıl: Neymiş o çok önemli sebep?

-Deniz: Ev sahibi evden çıkartıyor ve 15 günü var

-Işıl: Ne! Nasıl yani, Melehat teyze evden mi çıkartıyor
nasıl ya, ne diye çıkartıyormuş 

-Deniz: Köyden akrabaları gelecekmiş o yüzden

-Eren: O almanyadan oğlum gelecek değilmiydi ya :D

-Ayşe: Senin şu yersiz şakaların... 

-Cem: Başka bir ev bulmak istese bulunmazda öyle kolay kolay evler

-Deniz: Ben bana taşın diyorum ama, Onun bir kuralı var
Ayşe ile ışıl daha iyi bilir, o yüzden bana gelmiyor

-Ayşe: evet, o kural ışıl ve bende de vardı

-Eren: Ne kuralıymış o?

-Ayşe: Evlenmeden bir erkeğin evinde kalamazsın

-Cem: Bunu bana hiç söylememiştin ışıl
şuan nerede kalıyor peki? var mı kalacak bir yeri?

-Deniz: Gidecek hiç kimsesi ve hiçbir yeri yok
biliyorsunuz, onun tek ailesi benim, bu yüzden
evlilik işini hızlandırdım, ne diyorsunuz?

-Ayşe: Ben seve seve varım, ışıl sen?

-Eren: Senin düğününde az koşturmamıştı Ece

-Işıl: Düğün günümde de sırtımdan bıçaklayıp gitmişti,
beni saymayın ben yokum.

-Cem: Işıl...

-Eren: Bende yardım ederim, bende varım

-Cem: Işıl istemesede, ben varım kardeşim

-Deniz: sağolun çocuklar, şimdi şöyle yapıyoruz...

Birkaç gün sonra ışıl dayanamyıp Ayşe'ye yardım etmeye
başlamıştır, Cem ışıl'ı bir şekilde ikna etmiştir,
hala kızgın olsada Ece'ye, sürpriz düğününe yardım etmeye 
karar vermiştir...

Düğün'e 3 gün kala Ayşe en azından kına gecesini yapalım diye
zorla Ece'yi ikna eder ve kına gecesine Cem'in, Işıl'ın
Eren ve Ayşe'nin anneleri de katılır, kına yakılır
tören biter herkes evine dağılır, Ayşe biraz daha 
Ece'nin yanında kalır, Deniz Ece'yi arar ve kapıya çıkmasını 
söyler

-Ece: Deniz bu yüzünün hali ne? ne oldu?

-Deniz: Söz vermiştin, benden bir şey saklamayacağına
söz vermiştin

-Ece: Neyi saklamışım? neler oluyor?

-Deniz: Sen Dubai'de annemle bi anlaşma mı yaptın?

-Ece: Ne! 

-Deniz: Sakın inkar etmeye kalkma, her şeyi biliyorum

-Ece: Ama nasıl?

-Deniz: Annem aradı ve her şeyi anlattı, ya sana inanamıyorum
evlilik sözleşmesi nedir ya, sen bunu nasıl yapabildin Ece!

-Ece: Deniz, bi sakin olur musun? açıklayabilirim

-Deniz: Bu hep böyle olacak dimi? evlendiğimizde de
hayatın boyunca benden bir şeyler saklayacaksın,
kaçacaksın

-Ece: Hayır, beni bir dinle

-Deniz: Hayır dinlemeyeceğim

-Ece: Dinlemek zorundasın, sende hayatın boyunca yargısız
infaz yapmaya devam mı edeceksin, evet o sözleşmeyi yaptım
çünkü annen beni mecbur bıraktı, seni kaybedemezdim tamam mı?
annenin rızası da çok önemliydi, bir şart koştu, onun rızasını
almak istiyorsam o sözleşmeyi imzalamak zorundaydım
bende bunu yaptım, çünkü benim istediğim şey senin paran pulun
malın mülkün değildi, sendin, sadece sendin Deniz

-Deniz: o saçma sözleşmeyi imzalamak zorundamıydın, 
bana söyleseydin, bak annemin rızası umurumda bile değil
tamam mı? ayrıca benim malım mülkümü de annem yapmadı,
yıllardır emek vererek yaptım onları ben, dolayısıyla
bu kimseyi ilgilendirmez

-Ece: Deniz aranızda ne geçmiş olursa olsun
o hala senin annen, böyle konuşman doğru değil

-Deniz: Her neyse, bak yarın ilk iş o sözleşmeyi iptal
ediyorsun yoksa Dubai'ye gidip hesap sormak zorunda kalırım
ki kardeşimin önünde bunu yapmak istemem,
he, bu arada sözünü sakın unutma Ece, benden bir şey saklamayacaksın
ve her şeyi konuşacağız

-Ece: Tamam

-Deniz: ayrıca bindallı da sana çok yakışmış,çok güzelsin yine

-Ayşe: Evet gençler konuşmanız bittiyse, Deniz'cim gelin hanımı
içeriye almak durumundayım, bütün gece sohbet edeceğiz biz

-Deniz: Peki, sen bu gece Ece'nin yanında mısın yani?

-Ayşe: Evet öyleyim, biraz daha sabır et, bir kaç gün sonra
senin yanında olacak :D

-Ece: Ayşe

-Deniz: Ah o gün bir gelse, hiç bırakmayacağım karımı kimselere
o sadece benim.

-Ece: Deniz, sen gitmiyormuydun?

-Deniz: Bir buse almadan hayatta gitmem

-Ayşe: Ben içerdeyim

-Ece: iyi tamam, oldu mu gönlün?

-Deniz: Eh işte, neyse ben bunun acısını çıkartırım 2 gün sonra

-Ece: Güle güle aşkım, bir daha öyle anlayıp dinlemeden
infaz etmeyin hakim bey

-Deniz: Üzgünüm, ve seni seviyorum

-Ece: Bende seni

Ertesi gün...

-Deniz: zır zır zır tamam geldim geldim

-Sibel: Nerdesin oğlum sen, bu saatte hala uyuyor musun?

-Deniz: Anne!! sen nereden çıktın? neden geldin?

-Sibel: Hoş buldum oğluşum, iyiyim sen nasılsın?
Ahmet görüyor musun oğlum abin geldiğimize ne kadar sevindi

-Ahmet: Abi seni çok özledim, neden hiç gelmiyorsun yanımıza?

-Deniz: Bende seni özledim abicim, bak üst katta oyun odası var
git bak bakalım neler var senin için

-Ahmet: Nee oyun odan mı var, vaay abi çok havalısın,
anne gidebilir miyim?

-Deniz: Bunun için annemden izin almana gerek yok Ahmet
ben izin veriyorum koş

-Sibel: Evet çocuğu gönderdin, söyle bakalım derdin ne?

-Deniz: Anne söylesene neden geldin sen? ne oldu da geldin?
oradaki ailen, kocan seni nasıl bıraktı

-Sibel: Deniz doğru konuş benimle, ben senin annenim,
ayrıca oğlumun mürvetini görmeye gelemez miyim?

-Deniz: Anne sen beni bırakıp dubaiye gidip o adamla evlenerek
beni kaybettin zaten, ne mutluluğumdan bahsediyorsun sen?
hangi yüzle geliyorsun buraya? 

-Sibel: Babanla anlaşmalı boşandık biz, benimle gelmek istemeyen
sendin unutma

-Deniz: Babam vefat edince hemen evlenen kimdi peki?
ya sen babamın cenazesine bile gelmedin

-Sibel: Gelinim nerede?

-Deniz: Ahmet burada kalabilir ama sen kalamazsın, Dubai'ye geri dön
seni düğünümde görmek istemiyorum, hele son yaptığın şeyden sonra

-Sibel: Ne yapmışım ben?

-Deniz: Ece bana her şeyi anlattı, o sözleşmeden haberim var ve
o sözleşme bugün fes edilecek, ya sen benim hayatımdan uzak dursana
mutluluğuma neden gölge düşürüyorsun?

-Sibel: Ağır konuşuyorsun Deniz, ben senin annenim unutma,
o kız madem sana her şeyi anlattı, o zaman benim rızamın olmadığını da
biliyorsundur

-Deniz: Bu umurumda bile değil, sevdiğim kızla evleneceğim yarın
ve sen buna mani olmaya bile kalkmayacaksın, o sözleşme bugün
iptal edilmezse bir daha yüzümü bile göremezsin, seni 
tamamen silerim, birazdan Ece'nin yanına gideceğiz
ve sen bu işi halledeceksin benim gözümün önünde

-Sibel: Bu kız senin gözlerini kör etmiş

Deniz dediğini yapar ve o gün sözleşmeyi iptal ederler
ne olursa olsun Sibel Denizin annesi olduğu için
Ece ona saygı göstermeye devam eder,
Ece Deniz'i ikna eder ve yarın nikahlarına annesininde
katılmasını sağlar, Ahmet yengesini zaten çok sevdiği için
buna çok sevinir ve Abisi Yengesiyle birlikte AVM'ye gider
Deniz Ahmet'e düğün için güzel güzel kıyafetler alır
biraz zaman geçirirler abi kardeş yenge,
Sibel hanım da kuaföre bakıma masaja vs gider

-Deniz: Acıktınız mı?

-Ahmet: Ben çok acıktım abi

-Deniz: Aşkım sen?

-Ece: Bende kurt gibi açım, ne yemek istersin Ahmet?

-Ahmet: Hamburger

-Deniz: Tabi ki bütün çocukların bayıla bayıla yediği hamburger,
pekala, biz ne yiyelim?

-Ece: Bizde Ahmet'e eşlik edelim, hadi hamburger yiyelim

-Deniz: Tamam, ben siparişi verip geliyorum

Deniz sipariş verirken Ahmet kola da ister, Ece gidip
söyleyecekken Deniz'in telefon konuşmasını duyar
ve sürpriz düğünü öğrenir

-Ece: Sonra konuşacağız, şimdi kardeşinin güzel gününü
berbat etmeyelim

-Deniz: Ama...

-Ece: Deniz sonra...

Cem Işıl'ı ikna etmeye çalışıyordur,
artık herkes Işıl ve Ece'nin barışmasını istiyordur

-Cem: Hayatım yapma böyle ama, yarın arkadaşlarımız evleniyor

-Işıl: Sen gidebilirsin Cem, ama benden o düğüne katılmamı bekleme

-Cem: Işıl, çok uzatıyorsun ama, ileride buna pişman olacağını
bende sende biliyorsun

-Işıl: Cem beni sık boğaz etme artık şu konuda

-Cem: bence sen zaten affettin Ece'yi

-Işıl: O nereden çıktı?

-Cem: Neden sürpriz düğün hazırlıklarına yardım ettin peki?

-Işıl: Deniz'in hatırı için yaptım onu, yoksa kılımı kıpırdatmazdım

-Cem: Tabi tabi, öyledir kesin, ben ekmek almaya gidiyorum
bir şey istiyor musun?

-Işıl: Biraz anlayış

-Cem: Taze bitti :P 

Deniz ve Ahmet Ece'yi eve bırakırlar

-Deniz: Abicim sen arabada otur ben hemen geliyorum
Ece bekle, Ece bi bekler misin ya

-Ece: Bunu bana ne zaman söyleyecektin?
nikah diye düğün salonuna gittiğimizde mi?

-Deniz: Sürpriz olsun istedim

-Ece: Deniz ben sana düğün istemediimi söyledim

-Deniz: Aşkım şöyle bi oturur musun? neden istemiyorsun
hala aynı sebepler mi yoksa başka bir şey mi?

-Ece: Düğün dediğin tüm sevdiklerin dostların arkadaşların
ailen yanında olur, peki benim bir ailem var mı? yok
sevdiklerim arkadaşlarımın hepsi yanımda mı? yok
bak Deniz, düğün istemiyorum derken gerçekten çok ciddiydim,
ben sadece seninle sade bir nikahla evlenmek istiyorum o kadar
bu bana yeter

-Deniz: bir daha sakın ailem yok deme, ben senin ailenim,
sen benim ailemsin, annemi senin isteğin ile nikahımıza kalması
için izin verdim, arkadaşlarımıza gelince, hepsi gelecek
buna Işıl da dahil, göreceksin

-Ece: Gelmeyecek

-Deniz: Sen bana güvenmiyor musun? ben gelecek diyorsam
buna inan tamam mı? sürpriz düğün hazırlıklarına ışıl da
yardım etti biliyor musun?

-Ece: Gerçekten mi?

-Deniz: Evet, merak etme gelecek, her şey hazır
bugün güzelce dinlen, yarın sabah kızlar seni biraz yoracak,
düğünümüz sürprizlikten çıktı ama olsun,
iş dünyasından da gelecekler bu arada
ah şu yarın bir gelse, gözümü açtığımda günüm aydınlaşsa
güzelleşse şöyle, bu arada hala kızgın mısın bana?

-Ece: Tamam değilim ama bir daha bir şey dediğimde dinle
lütfen kulakardı etme, hadi git artık

-Deniz: Az daha dursaydım yanında

-Ece: Deniz Ahmet'i unuttun galiba, çocuk sıkıntıdan
patlamıştır arabada

-Deniz: Ayy ben onu unuttum, o zaman istemeyerek de olsa
gidiyorum, seni seviyorum

-Ece: Bende seni seviyorum hadi git

Düğün Günü...

Her şey hazırdır, misafirler düğünün olacağı mekana
gelmeye başlamışlardır Ece kızlarla gelin odasındadır

-Ayşe: çok güzel bir gelin oldun Ece,
ay az daha unutuyordum ayakkabının altına
isimleri yaz

-Kızlar: Evet Ece adettendir hadi

-Sinem: Adet yerine getirilmeli Ece hadi

-Ece: İyi tamam verin kalemi önce kimi yazayım...

Erkekler misafirlerle ilgileniyorlardır, bi ara Deniz Cem'in 
yanına gider...

-Deniz: Cem, ışıl nerede kaldı?

-Cem: Ben çıkarken gelmemekte ısrar ediyordu,
konuşman işe yaramadı sanırım

-Deniz: Yapma be, Ece'ye gelecek dedim oğlum ya

-Cem: telefonlarımı da açmıyor

-Deniz: Neyse yapacak bir şey yok artık, Ece çok üzülecek

-Cem: Deniz, biliyorsun elimden geleni yaptım

-Deniz: Biliyorum kardeşim biliyorum, takılma sen

-Eren: Nikah memuru geldi, nikah şahitlerinden biri belli de
diğeri belli oldu mu? Ece'nin şahidi kim olacak?

-Cem: Deniz Işıl'a teklif etmişti ama kabul etmedi de gelmedi de

-Eren: O zaman Ayşe'ye söyleyeyim o olsun, Ece ister mi?

-Deniz: ister diye düşünüyorum ama yine de bir danışalım

-Işıl: Gerek yok buna

-Cem: Hayatım en doğru olanı yaptın

-Deniz: Teşekkür ederim Işıl

-Işıl: Gelin odasında mı?

-Deniz: Evet

-Eren: Nikah memuru geldi gelinle damat da yerlerine artık hadi

-Işıl: Nikah memurunu biraz oyalayın

-Cem: Ama...

-Işıl: Dediğimi yapın lütfen

Işıl Gelin odasına girer ve Ece ile yalnız kalmak ister
Ece ile birbirlerine sarılırlar özür dilerler
ve barışırlar nikaha geçerler Işıl, Deniz ile Ece'nin 
nikah şahitlerinden biri olur
Ece ile Deniz nihayet evlenirler, takı töreni yapılır
gelen misafirlerle sohbet edilir ve herkes evine dağılır


Devam Edecek.... 


Sabah Ece uyanır saate bakar ve yanında uyuyan kocasını
bir süre izler yanağına bir öpücük kondurur

-Ece: Deniz, Deniiiz uyan, saat kaç olmuş hadi
kocacığım

-Deniz: Biraz daha uyuyalım karıcığım

-Ece: Deniz kalkmamız lazım, geç kalıyoruz

-Deniz: Hiç bir yere geç kaldığımız yok

-Ece: Jino ile görüşmem var, sende işe gitmelisin

-Deniz: Aşkım biz daha yeni evliyiz ne işi ya boşver
biraz evliliğimizin tadını çıkaralım, gel yanıma boşveeer

-Ece: Kahvaltı hazırlamam lazım bırak beni

-Deniz: Ben seni doyururum gel

-Ece: Deniz

-Deniz: Efendim karıcığım, söyle aşkım, söyle bitanem,
bu arada gözlerimi açınca ilk seni görmek... harika bir duygu

-Ece: Seninle güne başlamak da muhteşem bir duygu,
iyi ki benimsin... amaaa ben kahvaltı hazırlayana kadar 
sende duşunu al hazırlan hemen işe

-Deniz: I ı istemiyorum, bugün seninle kalacağım

-Ece: A a nedenmiş o beyefendi? sizin bugün yeni ürün için
sunum toplantınız yokmuydu?

-Deniz: Ertelerim olur biter, ben bugün karımla kalacağım,
bence sende gitme, bugün evde takılalım, yeni evliyiz biz ya

Ece Deniz'in elinden tutar zorla onu kaldırır
banyo kapısının önüne götürür
Deniz'in banyona girip hazırlanmaktan, kahvaltı yapıp
işe gitmekten başka çaresi kalmamıştır...

Işıl ve Cem kahvaltı yapıp işe gitmek için hazırlanırken
Cem birden ışıla sarılır...

-Işıl: Hayırdır hayatım bir şey mi oldu?

-Cem: Karıma sarılmam için bir şey mi olması lazım

-Işıl: Hayır da ne bileyim öyle birden sarılınca...

-Cem: Doğru olanı yapıtın, Ece ile barışmanıza çok sevindim

-Işıl: Yapmam gerekeni yaptım, biraz saçmaladım farkındayım,
ama sorun yok artık, eskisi gibiyiz,
ayrıca sen bunun için mi sarıldın bana, bende beni seviyorsun
diye sarıldın sanmıştım

-Cem: Işılım, parlayan yıldızım, ben seni hergün daha çok seviyorum

-Işıl: Sen öyle iyi kalplisin ki her gün sana hayran kalıyorum
arkadaşımla aramı düzeltmek için ne kadar çok çaba sarf ettiğini
biliyorum

-Cem: Senin üzülmeni görmeye tahammül edemiyorum,
üstelik Ece senin arkadaşın olduğu kadar benimde
arkadaşım değil mi?

-Işıl: Öyle, bi ara onları yemeğe alalım, Eren ve Ayşe de gelir
eskisi gibi hep beraber oluruz ne dersin?

-Cem: Güzel düşündün hayatım ama bu yeni evli çiftimiz
balayına gitmeyecekler mi?

-Işıl: Bilmiyorum ki giderler herhalde,
ben bi ara alırım haberleri Ece'den, ona göre plan yaparız,
çıkalım mı hayatım?

-Cem: Ceketimi alıp geliyorum

Ayna Kozmetik Şirketi...

Sinem Nilüfer ile konuşurken Deniz şirkete girer,
yüzü asıktır,odasına geçer, Nilüfer ve Sinem de peşinden odasına girer

-Sinem: Deniz, ne yapıyorsun sen?

-Deniz: işe geldim, ne yapıyormuşum, işimi yapıyorum
Nilüfer önce bana sert bir kahve gönderir misin?

-Nilüfer: Peki Deniz bey

-Sinem: Deniz farkında mısın sen daha dün evlendin,
şuan karınla balayında olman gerekiyordu
şirkette değil

-Deniz: Böyle olması gerekiyordu, buradayım

-Sinem: Haddimi aşıyorsam söyle ama kavga falan mı ettiniz?

-Deniz: Hayır, neyse işimize bakalım biz, bugün
yeni ürün için toplantımız vardı ona hazır mıyız?

-Sinem: Hazır sayılırız toparlanmaları yapılıyor

-Deniz: Güzel, bitince bana haber yolla olur mu?

-Sinem: Tamam, kolay gelsin

Ece Jino ile birlikte yatırımcı ile görüşmeye gider
görüşme güzel geçer, yatırımcılar gittikten sonra
Jino Ece'ye döner

-Jino: Seni bazen gerçekten anlamıyorum

-Ece: Neden?

-Jino: Sen daha dün evlenmedin mi?
şuanda kocanla gezip tozman balayına falan gitmen
gerekmiyormuydu?

-Ece: Evet ama bu yatırımcı ile görüşmemiz de 
önemliydi, Jino hayalimizi gerçekleştirmemize
bir adım daha yaklaştığımızı hissediyorum

-Jino: Evet ama erteleyebilirdik bunu biliyorsun,
eniştem nerede şimdi?

-Ece: İşte

-Jino: Çok garip bir çiftsiniz, neyse benim gitmem lazım
yine konuşuruz zaten, kendine dikkat et

-Ece: Tamam, sende kendine iyi bak, ahh nerde benim Denizim
burnumda tüttü, gidip bir sürpriz yapayım

Deniz mutsuz mutsuz toplantıdayken Ece gelir
Nilüfer ile biraz sohbet eder ve Deniz'in odasına geçer
Nilüfer'e tembih eder Deniz'e bir şey söylememesi için,
Ece Deniz'in sevdiği tatlı ve kalp şeklinde kurabiyelerden
alır, masaya güzelce dizayn eder bir kağıda
Seni Seviyorum Denizim yazar ve Deniz'in geldiğini duyunca
kapının arkasına saklanır,
Deniz içeri girer kapıyı kapatır Ece Denizin arkasından
ona sımsıkı sarılır

-Ece: Özür dilerim aşkım

-Deniz: Hmm özür? ne için?

-Ece: Sen benimle vakit geçirmek istedin ama
ben seni zorla buraya yolladım ve bir görüşmeye gittiğim için,
seni çok özledim, görüşme boyunca aklım hep sendeydi

-Deniz: toplantı boyunca da benim aklım hep sendeydi,
toplantıyı bırakıp yanına geliyordum az daha
bak ne diyeceğim, şirkete geri dön gözümün önünde ol
ara ara seni öpüp koklayayım deşarj olayım olmaz mı?

-Ece: Olmaz, bunu daha önce konuştuk, benim daha iyi bir fikrim var
bugün kocamı şirketten kaçırıyorum

-Deniz: Öyle mi diyorsunuz bayan Akay, seve seve
ama ya bu hazırladıkların

-Ece: Ben sana daha güzellerini yapacağım, hadi gel
bugün bizim

-Nilüfer: Deniz bey istediğiniz dosya

-Deniz: Dosya bir süre bekleyebilir

-Ece: Nilüfer Deniz bey bugün şirkete dönmeyecek
Sinem hanıma haber verir misin?

-Nilüfer: Tamam peki ne diyeyim?

-Ece: Karısı bugünlük kaçırmış de ;) görüşürüz

-Sinem: Deniz ile Ece miydi o?

-Nilüfer: Evet Sinem hazımi size de haber vermemi söylediler,
bugün Deniz bey dönmeyecekmiş tekrar şirkete

-Sinem: Nereye gidiyorlar? e dosyaya bakacaktı ya
neyse, yeni evliler, Nilüfer sen o dosyayı bana getir
ben bi inceleyeyim iş başa düştü

-Nilüfer: Tamam Sinem hanım, hemen getiriyorum

Birkaç gün sonra...

Ece kahvaltı hazırlıyordur, Deniz de yeni uyanmıştır
aradığı hiç bir şeyi bulamıyordur

-Deniz: Eceee, traş makinem nerede?

-Ece: Banyoda sol tarafındaki ikinci çekmecede

-Deniz: Ecee, traş köpüğüm nerede?
traş köpüğü rafımda bakım malzemelerin var

-Ece: Banyo ayna dolabının içinde, dün her şeyin yerini
değiştirdim düzene sokmaya çalıştım

-Deniz: Her şey olduğu gibi kalsa olmuyormuydu evimde
aradığım hiç bir şeyi bulamıyorum, toplantım var
geç kaldım, değiştirme şunların yerini, yıllardır
her şeyim aynı yerinde duruyordu,
al işte, lacivert takımım da yerinde değil

-Ece: Senin için ütülemiştim ütü odasında

-Deniz: Neyse vaktim yok şunu giyeceğim, Alo efendim Sinem,
biliyorum geç kaldım ama olabildiğince çabuk geleceğim
tamam görüşürüz.

-Ece: Kahvaltı yapmayacak mısın?

-Deniz: Vaktim yok, görüşürüz Ece

Deniz Ece'yi ilk defa öpmeden, seni seviyorum demeden evden çıkmıştır
üstelik Ece'nin kalbini kırdığının farkında bile değildir,
Ece'nin gözleri dolar, kalkar sofrayı toplar,
kalbi kırık bir şekilde tekrar her şeyi eski haline getirir evde,
bir kutu alır ve bakım malzemelerini, ayakkabılarını bir köşeye
koyar,kendi kıyafetlerinin çoğunu
kullanılmayan üst katta bir odaya koyar
işi bittiğinde Deniz'e akşam yemeğini yapar ve Jeno ile buluşur
iş hakkında konuşurlar ve eve gelir sofrayı tek kişilik kurar
ve çalışma odasına gidip biraz çeviri yapar

Deniz gün boyu yoğunluktan başını kaldıramamıştır
eve gelir sofrayı görür, Ece önden yemiş yemeğini diye
düşünür, çalışma odasında Ece'yi çalışırken bulur
yanına gider tam öpecekken Ece geri çekilir

-Deniz: Aşkım sen iyi misin? kötü bir şey mi oldu?

-Ece: İyiyim, bir sorun yok, çalışıyorum konsantre olmam lazım,
sofra hazır, açsan yemekleri ısıt ye, benim çalışmam gerek

-Deniz: Peki, kolay gelsin

Deniz yatak odasına gider dolabı açar, sabah yerinde olanlar
tekrar eski hale dönmüştür,
banyoya gider her şey eskisi gibi yerli yerindedir,
Deniz'in kafasına sabah karısına söylediği sözler anca dank eder
ve Ece'nin kalbini kırdığını fark eder, ama gönlünü nasıl alsam
diye de düşünür yemeğini yerken, saatler geçmiştir
Ece hala çalışma odasından çıkmamıştır
Deniz odaya gider, karısının yanına yaklaşır

-Deniz: Biraz konuşabilir miyiz hayatım?

-Ece: Deniz çalışıyorum, müsaade eder misin?

-Deniz: uyumaya gelmeyecek misin geç oldu

-Ece: Sen uyu, ben çalışıyorum

-Deniz: bana ayıracak 2 dakikan da yok mu?

-Ece: Çalışma odanı da mı ele geçirdim yoksa, başka bir yer bulurum
ben

-Deniz: Ece lütfen, bak sabahki yaptığım şey, yani istemeden
kalbini kırdım, bunu yapmak istemedim,
bu evde yanlız yaşamadığımı bazen unutuyorum sanırım,
sen bu evin, benim hayatımın olmazsa olmazısın,
bu ev ikimizin yuvası, bu evde her şeyi yapmaya, her şeyi
değiştirmeye hakkın var, eşşeklik ettim, özür dilerim sevgilim

-Ece: Bitti mi? şimdi çalışmaya devam etmeliyim müsaadenle

Ece gerçekten çok üzülmüştür Deniz'in sabah yaptığına
Ece'yi gerçekten çok üzdüğünü fark eden Deniz
yatak odalarına gider duşunu alır yatar ama Ece hala odaya
gelmemiştir, bir şeyler düşünmeye başlar onun gönlünü almak için

saatler ilerlerken Deniz'i uyku tutmaz ve çalışma odasına gider
Ece pc başında çalışırken uyuya kalmıştır,
Deniz Ece'yi kucağına alır ve odalarına götürür
üzerini örter alnına öpücük kondurur ve Ece'nin yüzüne baka baka
uyuya kalır, sabah Ece uyanmadan Deniz kahvaltı hazırlar 
ve odaya getirir Ece'yi uyandırır

-Deniz: Günaydın karıcım, oda servisi

-Ece: Saat 7 olmuş, ben hazırlanıp yürüyüşe gideceğim
sen yap kahvaltını

-Deniz: Peki, o zaman bende geliyorum seninle yürüyüşe

-Ece: Yanlız yürümek istiyorum, 
ayrıca sen işe geç kalma yine dünkü gibi bir şeylerini bulamazsın 
falan, ben giderim 

-Deniz: Ece yapma böyle, bak ne dicem, bugün şirkete gitmeyeyim
evi baştan dizayn edelim mi beraber

-Ece: Ev senin evin ne istersen onu yap, ben bugün jeno ile
görüşeceğim yine, izninle banyonu kullanacağım
kahvaltını yap sende

-Deniz: Yapmayacağım kahvaltı falan, sen beni affedene kadar
yemeyeceğim yemek falan 

-Ece: Çocuk gibi davranmayı kes bence Deniz

Deniz kahvaltı yapmaz dediği gibi bir şey de yemez
kahve de içmez, Ece'nin aklı Deniz'de kalmıştır
yemek götürse Deniz'e kızgındır, en iyisi Nilüferi aramak der
ve Nilüferi arar

-Ece: Nbr Nilüfer nasıl gidiyor?

-Nilüfer: İyidir Ece, nasıl olsun yoğunuz bu aralar,
Deniz bey'e ulaşamayıp aradıysan duymamış olabilir 
geldiğinden beri harıl harıl çalışıyor 

-Ece: Yok ulaşamamak değil de, ya Nilüfer ben senden bir şey
rica edeceğim, ama bunu Deniz bilmesin tamam mı?

-Nilüfer: Elbette söyle

-Ece: Denize bir tost birde türk kahvesi gönderiri misin?
ama bunu benim söylediğimi bilmesin

-Nilüfer: Tamam nasıl istersen

-Ece: Teşekkür ederim, kolay gelsin 

Nilüfer Deniz'e Ece'nin isteği üzerine tost ve türk kahvesi
götürür ama Deniz yemek istemediğini söyleyip geri gönderir

öğlen saatlerinde Ece Jeno ile toplantı yaparken
tekrar Nilüferi arar sabah da öğlen de Deniz'in hiç bir şey
yemediğini öğrenir

-Jeno: Koca adam yer istediği zaman, ne abarttın Ece ya

-Ece: Sen onun keçiliğini bilmezsin, o en az benim kadar
inatçıdır, yoğun çalışıyor şu sıralar, hastalanacak yemek yemezse
o yüzden endişeliyim ya zaten

-Jeno: Affet o zaman, belli ki istemeyerek üzmüş seni
bu arada bugün aklın burada değil zaten daha sonra 
detaylı konuşuruz, ben bir kaç kişiyle daha görüşeceğim zaten
olumlu yanıt alırsam sana haber veririm

-Ece: Tamam Jeno, kusura bakma bugün için,
göürüşürüz daha sonra.
Demek öyle Deniz bey, aç kalmaya kararlısın 
bakalım kıymalı böreğime hayır diyebilecek misin?
 
Ece böreği yapar gizlice şirkete gider ve nilüfere 
Deniz'e vermesi için verir

-Nilüfer: Deniz bey sabahtan beri bir şey yemediniz
bari şu böreği yiyin

-Deniz: istemiyorum Nilüfer, yemeyeceğim, ayrıca sabahtan beri
bir şeyler getirip duruyorsun hayırdır?

-Nilüfer: bir şey yemediğinizi görünce getireyim dedim

-Deniz: Sağol ama istemiyorum, sen bana Ozan'ı yollar mısın

-Ece: yollama bir süre Ozan'ı

-Deniz: Ece? tamam sen çıkabilirsin Nilüfer

-Ece: Sen benim yaptığım kıymalı böreği red mi ettin az önce?
peki yeme 

-Deniz: Ne yapıyorsun?

-Ece: Böreğimi geri götürüyorum, zaten tüm gün bir şey yemedin
dimi? bunu da yeme, bırak şu kabı

-Deniz: Sen özrümü kabul ettin mi önce onu söyle

-Ece: Akşam geç kalma 

-Deniz: Saranghae 

Ece odadan çıkarken sessiz bir şekilde Nadu der
 
Cem ve Işıl akşam yemeklerini yemiş
salonda tv izliyorlardır
Işıl oflayıp puflamaya başlar

-Cem: Hayatım ne oldu?

-Işıl: Cem bizim hayatımız neden monotonlaştı?

-Cem: Ne gibi hayatım?

-Işıl: Baksana, işten geliyoruz, yemek yiyoruz,
tv izliyoruz, iki çift kelam edip uyuyoruz

-Cem: uyumayıp başka şeylerde yapabiliriz 

-Işıl: ben ciddiyim Cem

-Cem: bende öyle, pekala ne yapmak istiyorsun söyle
yapalım şimdi şuanda

-Işıl: Bilmiyorum

-Cem: Tamam o zaman al çantanı gidiyoruz

-Işıl: Nereye?

-Cem: Kocana güven sen, hadi al çantanı, arabada bekliyorum

Eren ve Ayşe ise telefonda konuşuyorlardır

-Ayşe: Eren sen kafayı peynir ekmekle mi yedin
o dediğini unut

-Eren: ya ne olacak, yanında ben olacağım

-Ayşe: Hiç bir kuvvet onu yaptıramaz bana

-Eren: Benim içinde mi yapmazsın?

-Ayşe: Hatanelik olmamı istiyorsun herhalde,
bak bu bana göre ayrılma sebebidir ona göre

-Eren: Yok artık abartmıyor musun Ayşe'cim
neyse sen yine bi düşün yarına kadar

-Ayşe: Düşünecek bir şey yok olmaz, iyi geceler

-Eren: Ama Ayş...e kapattı

Deniz ve Ece yemek yemiş beraber mutfağı topluyorlardır
Deniz Ece'ye arkadan sarılır tam onu öpüp koklayacakken
telefonu çalar

-Deniz: Evlendik hala yanlış zamanda aramaya devam ediyor
görüyor musun?

-Ece: :D kim o?

-Deniz: Eren, efendim kardeşim buyur söyle

-Eren: Kardeşim nbr nasılsınız?

-Deniz: Sen arayana kadar gayet iyiydim, hayırdır bu saatte?

-Eren: Saat daha erken

-Deniz: Yeni evli çiftler bu kadar sık aranmaz ya hani

-Ece: Aşkım ne yapıyorsun, Merhaba Eren'cim, her şey yolunda mı?

-Eren: Senin bu gıcık kocanla konuşulmuyor yengecim,
her şey yolunda değil aslında

-Ece: Ne oldu? Ayşe ile ilgili mi?

-Eren: Şıp diye hemen nasıl anlıyorsun ama yengem ya,
evet, ya bi plan yaptım, haftasonu paraşüt ile
yükselelim güzel vakit geçirelim diye ama bu bir ayrılık sebebi
benim için diyor, ikna edemedim, ikna etmek için bana yardım eder misin
Ece?

-Ece: Korkarım ki edemem, başka bir plan yapmak zorundasın
çünkü Ayşe'nin yükseklik korkusu var, benim de,
bu yüzden asla binmez o paraşüte

-Eren: Ne yani sahile gidip dedikodu yapıp çekirdek mi çitleyelim

-Ece: Onu da yap demiyorum ama başka bir şey düşün, özel bir şeyler

-Deniz: Üzügünüz yardımcı olamadık, görüşürüz Eren

Deniz Eren'in yüzüne telefonu kapatır, Ece'nin yanağına
kocaman bir öpücük kondurur
mutfağı toparlamayı bitirirler
salonda otururlar, Deniz Ece'nin kucağına yatmıştır
Ece'nin elini tutarak konuşur

-Deniz: Aşkım biz artık balayına gitsek mi ya

-Ece: Neden 

-Deniz: Seninle yeterince vakit geçiremiyoruz
iş güç bitmez, her şeyi bırakıp gidelim mi bir iki hafta
bir yerlere?

-Ece: Hemde bir iki hafta

-Deniz: Hayır diyeceğini biliyorum istemiyorsun ama

-Ece: Tamam gidelim

-Deniz: Sen ciddi misin? Gerçekten istiyor musun?

-Ece: Evet, kocacım senin bir tatile ihtiyacın yok mu zaten
kafanı dağıtmana ihtiyacın var, çok yoğun çalışıyorsun 
gidelim nereye istiyorsan, ama bir şartım var

-Deniz: Kabul

-Ece: Daha söylemedim bile

-Deniz: Olsun yine de kabul

-Ece: Ben yinede söyleyeyim de, madem 2 hafta balayına gidelim
istiyorsun, o zaman 1 haftasını karadeniz turu yaparak geçireceğiz
ikinci haftasını da sen nereye istiyorsan oraya gidip geçireceğiz

-Deniz: Harika, o zaman hemen yarın ayarlamaları yapıyorum
önümüzdeki hafta gidiyoruz

-Ece: Tamam, şimdi biraz çalışmam lazım ama

-Deniz: Bence kocan ile ilgilenmen lazım

-Ece: Aşkım bırak beni gerçekten yetiştirmem gereken
bir dosya var

Deniz Ece'yı kucağına alır ve odalarına götürür

Cem Işıl'ı lunapark'a götürür 

-Işıl: Sana inanamıyorum Cem

-Cem: hayatımız monotonlaştı diyen sen değilmiydin?

-Işıl: Bunu kast etmedim ama

-Cem: Bugün doyasıya eğleneceğiz, yaşımızı düşünmeyeceğiz
var mısın?

Cem elini Işıla uzatır, Işıl bir süre bekler ve gülerek
elini Cem'in eline geçirir

-Işıl: Varım

Devam Edecek....

--------------

Ertesi gün...

Ece ve Deniz kahvaltı ederken Ece'ye telefon gelir
Ece çığlık atar

-Deniz: Ece iyi misin hayatım? kötü bi haber mi?

Ece Deniz'in boynuna atlar sarılır

-Ece: Jeno bana harika bir haber verdi hayatım

-Deniz: Neymiş o seni bu kadar mutluluktan çıldırtacak kadar
olan haber?

-Ece: Yatırımcı bulmuş, ikimizlede görüşmek istiyormuş
veee, Jeno yüzde 90 ok diyor

-Deniz: Hmm, sizin adınıza sevindim, ne zaman görüşmek istiyormuş

-Ece: Bugün, öğlenden sonra

-Deniz: Tamam bende geliyorum, bakalım kimmiş bu yatırımcı
birde ben tanışayım

-Ece: Hayır, tabiki gelmiyorsun sen

-Deniz: Nedenmiş o? bende bir göreyim fena mı olur?
kadın mı erkek mi bu yatırımcı?

-Ece: Ne o öyle velisini getiren öğrenci gibi, hayır Deniz
sen işine gidiyorsun, ayrıca iş yapacağız Kadın Erkek fark eder mi?

-Deniz: Eder tabi, ben karımı kimseyle paylaşamam, 
sana diyorum bak bırak yatırımcınız ben olayım

-Ece: Bende kocamı kimseyle paylaşamam ama sende bir sürü
kadınla çalışıyorsun, ben bir şey diyor muyum?

-Deniz: O başka bu başka

-Ece: Yok ya, neresi başkaymış, aynı şey, neyse tartışmak
istemiyorum, doyduysan sofrayı kaldırıp hazırlanacağım daha

-Deniz: Doydum, ama o görüşmeye bende geliyorum

-Ece: Hele bir gelde bak sonra neler oluyor, duydun mu beni Deniz

-Deniz: Ne olacaksa olsun

-Ece: Bence dikkatli düşün, pişman olma

-Deniz: Öpmeden mi gideyim seni bak sonra sende pişman olursun

-Ece: Gelmeyeceğine, karışmayacağına söz ver önce

-Deniz: Ece

-Ece: Deniz söz ver, bak yalnız değilim Jeno da yanımda olacak
lütfen, sevgilim lütfen

-Deniz: Offf şöyle bakma bana, iyi peki karışmayacağım,
ama beni haber dar et tamam mı?

-Ece: Seni seviyorum kocacım

-Deniz: Bende seni seviyorum karıcım, iyi şanslar

Ece Deniz'i öper, Deniz de Ece'yi öper ve işe gider

Işıl ve Cem kahvaltı sofrasını toplarken
Işıl oflayıp puflar

-Cem: Hayatım canın istemiyorsa ben hallederim
sen git işine bak

-Işıl: Ne?

-Cem: Sofrayı diyorum, ben hallederim diyorum,
senin canın bir şeye mi sıkıldı?

-Işıl: Eskiden ne güzel daha sık görüşüyorduk
arkadaşlarımızla, ne güzel sohbetler ediyorduk
eğleniyorduk, şimdi herkes kendi telaşında

-Cem: hmm, pekala, o zaman şuna ne dersin
bu hafta sonu yazlık evde barbekü partisi verelim

-Işıl: Barbekü mü? Cem'cim biz ona halk arasında mangal giyoruz

-Cem: Her neyse işte, ne diyorsun ayarlamaları yapalım mı?

-Işıl: Hemen kızları arıyorum, aşkımsın

Işıl Ayşe'yi arar, Ayşe onaylar, Ece'yi arar, Ece görüşmede
olduğu için açamaz

-Enis Bey: O zaman anlaştığımızı var sayıyorum

-Jeno: Bizde öyle umuyoruz

-Ece: Mekan henüz hazır değil fakat en kısa sürede o işte
hallolucak emin olabilirsiniz

-Enis Bey: Elbette Ece hanım, size güveniyorum, bu yatırımın 
her iki taraf içinde hayırlı olacağına inanıyorum,
O halde, sözleşmeler hazırlanınca, tekrar buluşur
imzalarız

-Jeno: Tabi ki, görüşmek üzere

Ece ve Jeno Yatırımcıyı geçirdikten sonra
iki elini birbirlerine çakarlar

-Jeno: Başardık galiba Ece

-Ece: Sayende Jeno, sayende, bu haberi hemen
Deniz'e vermeliyim, de Işıl aramış, önce ona döneyim,
sonra şu mekan işini halledelim tamam mı Jeno

-Jeno: Tamam benim aklımda bir kaç bir yer var zaten
sen git, Deniz'e selam söyle görüşürüz

-Ece: Işıl'cım beni aramışsın ama bir görüşmem vardı
açamadım, önemli bir şey mi vardı?

-Işıl: Sorun değil tatlım, evet önemli bir şey var,
bu hafta sonu Ayşe Eren, Cem Ben, Deniz ve Sen
yazlık evde mangal partisi yapıyoruz

-Ece: Ama benim işlerim var

-Işıl: Sen çok değiştin evlenince Ece,
ne zamandır birlikte eğlenmiyorduk mızıkçılık yapma hadi ya

-Ece: Tamam, Deniz ile konuşayım haber veririm sana

-Işıl: Tamamdır haber et mutlaka öptüm

Ece Deniz'in ofisine gider Deniz dışarıda işleri vardır
o yüzden Deniz ofise dönerken biraz Nilüfer ile laflar
sonra Deniz gelir

-Deniz: Aa Ece, neden geldin? kötü bir şey yok ya

-Ece: Odana bi geçelim mi seninle bir şey konuşmam lazım

-Deniz: Peki, Nilüfer bi süre telefon bağlama

-Nilüfer: Tamam Deniz bey

Deniz içeri girer girmez, Ece Deniz'i öper, ona sarılır

-Deniz: Beni şaşırtıyorsun Ece,
Akşamı bekeleyemeyecek kadar...

-Ece: Şey öyle mutluluktan şey ettiysem

Deniz Ece'yi belinden tutar ve kendine çeker

-Deniz: Mutluluktan diyorsun

-Ece: Deniz ofisindeyiz, akşamı bekle

-Deniz: Benim ofisimdeyiz işte, kimse içeri izinsiz giremez
karımı öpüp koklayamaz mıyım?

-Ece: Koca'cım buraya sana güzel bir haber vermeye geldim,
Ya Deniz dinleyecek misin?
Deniz bey

-Deniz: Deniz Bey'e dönüştüysem iş ciddi, söyle sevgilim
dinliyorum

-Ece: Yatırımcı ile sözleşme imzalayacağız büyük ihtimalle

-Deniz: İşte ben olsaydım o yatırımcı...

-Ece: Deniz...

-Deniz: Tamam tamam, sizin adınıza çok sevindim, peki nasıl biri
bu yatırımcı?

-Ece: Orta boylu, biraz tombik, iş konusunda biraz hassas,
ailesiyle yaşayan bir adam işte

-Deniz: He, birde ben görseydim şu adamı

-Ece: Boşver şimdi onu da sana bir şey daha söylemem lazım
Işıl aradı, bizim çocuklarla yazlık evde mangal partisi
yapacaklarmış bizimde davetliyiz ne diyorsun?

-Deniz: Bence bizim başbaşa olabileceğimiz bir yere
gitmemiz gerek

-Ece: Bence gitmemiz gerek çünkü ışıl evlendikten sonra
değiştiğimi düşünüyor, hem ne zamandır arkadaş toplantıları 
yapmıyorduk, bizim içinde değişiklik olur

-Deniz: Ama biz balayı arefesinde bir çiftiz, gitmesek olmaz mı?

-Ece: Madem istemiyorsun, arayayım ışılı haber vereyim

-Deniz: Ara Işılı ama ona geleceğimizi söyle, madem benim
güzel karım benim yerime arkadaşlarını tercih ediyor, öyle olsun

-Ece: Ya ama böyle yapacaksan gitmeyeceğimizi söyleyeceğim

-Deniz: Tamam tamam,şaka yapıyorum, kahve içer misin?

-Ece: İçerim, kahveyi içelim ben kaçacağım, mekan bakmaya
gideceğiz Jeno ile

Ece Deniz'in kıskanmasını istemediği için Enis bey'i çarpırtarak
anlatmıştır, Enis bey, uzun boylu yakışıklı karizmatik, 
güzel giyinen, yurtdışında okumuş biridir aslında

Enis bey yolda arabada arka koltukta giderken telefonla konuşur

-Enis bey: Evet tanıştım, güzel bir kız, ama bunu yapmak istediğine
emin misin?

-Telefondaki ses: Elbette eminim, bana yardım edeceğine söz verdin
sakın cayma,
kıza aşık ol, yada kendine aşık et umurumda değil
benim istediğim başka

-Enis bey: Yakın arkadaşım olmasan bu konuda yardım etmezdim sana
sen ilaçlarını içiyorsun dimi?

-Telefondaki ses: İçiyorum, ben gayet iyiyim, herkes şu soruyu
sormasın bana artık

-Enis bey: Tamam kızma, şimdi benim işim var kendine iyi bak
Çisem'cim

-Çisem: Akşam bizdesin zaten, annem bir sürü hazırlık yapıyor
sen geliyorsun diye, görüşürüz 

Ertesi gün akşam...

Ece ve Deniz yemek yedikten sonra Deniz çalışma odasına,
Ece de çay koymak için mutfağa gider ve Jeno'dan telefon gelir

-Jeno: Ece bu saatte rahatsız ediyorum kusura bakma
ama önemli olmasa aramazdım

-Ece: Estağfurullah Jeno, sorun değil nedir önemli olan

-Jeno: Enis bey, bir saat sonra görüşmek istiyor

-Ece: Bu saatte!! Sebep?

-Jeno: Aklına takılan bazı şeyler varmış,
illaki ikimizle buluşup konuşmak istiyormuş hemen

-Ece: Valla kusura bakmasın, şu saatte iş görüşmesi yapamam

-Jeno: Ece haklısın ama bu çok önemli, bak Enis bey'den
başkasını bulamadık, bu iş uzadıkça uzuyor, gidelim
ne derdi varsa çözelim bir an önce anlaşma yapalım artık

-Ece: Jeno şu saatte çıkamam diyorum, Deniz evde,
ve ben ona yalan söyleyemem

-Jeno: Deniz'i de al gel

-Ece: Hayatta olmaz, Deniz Enis bey'i görürse sen o işi unut
tam balayı üstü huzurumuz kaçmasın

-Jeno: Deniz adamı görse ne olur, sonuçta iş yapacağız

-Ece: Deniz'i tanımıyorsun sanki, işimize taş koyar,
kıskançlıktan adamı parçalar, Jeno bak şöyle yapalım
bu adam sabaha kadar bekleyebilir herhalde dimi,
sabah buluşur, derdini anlarız

-Jeno: Pekala, adamı arayıp konuşurum

-Ece: Teşekkür ederim, sabah görüşürüz

Ece telefonu kapatır kapatmaz Deniz Ece'nin belinden sarılır
ve boynunu köprücük kemiğine dayar öper

-Ece: Ne yapıyorsun?

-Deniz: Karımı öpüyorum, hem sabah kiminle görüşüyormuşsun sen
hı?

-Ece: Jeno ile, bir kaç pürüz varmış da onu konuşup
halledeceğiz, ayrıca elimde çaydanlık var şuan
seni yakmadan belimi bıraksan iyi olur hayatım

-Deniz: Sen beni zaten kalbimden yaktın sevgilim

-Ece: Hayatım bırak şimdi romantikliği de dolaptan
tramisuları çıkar hadi

-Deniz: Tramisu mu yaptın? ciddi misin?

-Ece: Evet, senin için, hadi tatlıları al gel içeriye
ben çayları götürüyorum

-Deniz: Aşkımsın, tamam getiriyorum

Deniz tatlının tadına bakar yüzünü ekşitir

-Deniz: Ece sen bunun içine ne koydun tuhaf bir tadı var

-Ece: Nasıl tuhaf? e benimkinde bir şey yok, ver bakim seninkine

Ece tam kaşığı ağzına götürecekken Deniz bir anda öper

-Deniz: Hmm, tadını şimdi aldım enfes

-Ece: Bak ya, bende gerçekten kötü olmuş sandım,
meğer Deniz beyin aklı başka şeylerdeymiş
bi kerede uslu dur

-Deniz: Allah Allah, karımızı öpüp koklamakta mı suç
suçsa seve seve suçumu kabul ederim hakime hanım

-Ece: Aşkım, sevgilim, canım, kocacım, çayını bitir
seninle odada bi işimiz var

-Deniz: Ne işi? çayı boşverip hemen gitsek mi odamıza

Işıl ve Cem akşam yürüyüşüne çıkmışlardır,
el ele tutuşup yürürken sohbet ederler

- Işıl: bunu seviyorum biliyor musun hayatım

-Cem: Neyi?

-Işıl: seninle böyle el ele akşam yürüyüşlerini
seviyorum, yani inanılmaz bir şekilde huzur veriyor

-Cem: Benimde, bazen düşünüyorum da, ben ne tür bir
sevap işlemiş olabilirim ki Rabbim seni bana verdi diye

-Işıl: sen benim iyikimsin, seni çok seviyorum

-Cem: Bende seni çok seviyorum, iyiki karşıma çıktın
iyi ki beni sevdin, karım olmayı kabul ettin

-Işıl: Bu arada bizim çifte kumru balayına gidiyormuş nihayet

-Cem: Ama bu hafta sonu mangal partisine geliyorlar dimi?
ne zaman gidiyorlarmış?

-Işıl: önümüzdeki hafta içi gideceklermiş, partiye geliyorlar yani

-Cem: Ayşe ve Eren?

-Işıl: Geliyorlar bir değişiklik yok, bu arada sen gerekli
ayarlamaları yaptın dimi?

-Cem: Her şey hazır sayılır hayatım, şuradaki çocuklara bak
ne güzel eğleniyorlar

-Işıl: Evet ne kadar da mutlular

-Cem: Hadi gidip onlara katılalım

-Işıl: Delirdin mi sen millet ne der

-Cem: Millet ne derse desin, her anın tadını çıkarmalıyız
hadi geeeelll

Eren Ayşe'ye bi sürpriz yapar ve bir maraş dondurma arabası
kiralar fes de bıyık da takar Ayşe bunu görünce kahkaha atar,
gülmekten gözlerinden yaş gelir

-Eren: çık çık çık, ben burada sürpriz yapmaya uğraşıyorum
senin yaptığın hoş mu şimdi

-Ayşe: Tamam tamam gülmüyeyeceğim ama hayatım
şu bıyığı bari takmasaydın, çok... şey olmuş

-Eren: Söyle söyle çekinme

-Ayşe: Komik

-Eren: Komik?

-Ayşe: E ama öyle, kızdın mı sen? Dur dur ne yapıyorsun?

-Eren: Tezgahı topluyorum

-Ayşe: Yok toplama kalsın

-Eren: Neden daha fazla alay etmen için mi?

-Ayşe: Hayır sevgilim canım dondurma istiyor, ayrıca sürprizini de
sevdim

-Eren: Emin misin?

-Ayşe: Evet, ve teşekkür ederim sürprizin için

Ayşe Eren'i yanağından öper, Eren gülümser ve sevgilisine
dondurma hazırlar

Devam edecek...

-------

Ece Deniz'in elinden tutar odalarına gider,
Deniz'in yüzü birden düşer

-Deniz: işimiz var dediğin bu muydu Ece?

-Ece: Evet, valiz hazırlayacağız, sen ne sanmıştın ki?

-Deniz: Seni biraz severim, kokunu içime çekerim
diye düşünmüştüm ama işte...
hiç kocanla ilgilendiğin yok ki, hep bir iş...

-Ece: Ben...Seninle ilgilenmiyorum öyle mi?
valizleri çıkardım çünkü hafta içi yolculuğa çıkacağız da
eksiklerimizi görelim, aklımıza gelenleri valize koyalım
diye, e madem kocamla ilgilenmiyormuşum,
bunları hazırlamaya da gerek yok dimi?

-Deniz: Ece! Ece dur dur, hayatımın anlamı, ela gözlüm,
şaka yaptım, şaka, tamam, şaka,
sen dünyanın en ilgili, düşünceli eşisin,
hadi valizlerimizi hazırlayalım

-Ece: :) iyi hadi öyle olsun

Ertesi Sabah...

Ece Erkenden kalkmış yürüyüşünü yapmış, hazırlanıp Deniz'e
kahvaltı hazırlamıştır

-Deniz: Hayatım kahvaltı yapmıyor musun sen, ne bu acele?

-Ece: Yatırımcı ile görüşmemiz var, konuşmak istiyormuş işle ilgili
kahvaltı yapmaya vaktim yok

-Deniz: Sevgilim dur, önce otur, kahvaltını yap yarım saat geç
görüşseniz bir şey olmaz herhalde

-Ece: Deniz bu önemli ama ya

-Deniz: Ece! aç karnına hiç bir iş çözülmez, sağlığk için de
önemli kahvaltı, lütfen hayatım oturur musun?
seni ben bırakırım merak etme

-Ece: Tamam, sırf senin için... bu arada gerek yok ben giderim,
yakın zaten görüşeceğimiz yer, Jeno'ya geç geleceğimi söyliyeyim bari

Ece ve Deniz kahvaltı yapıp sofrayı topladıktan sonra işlerine giderler

-Ece: Kusura bakmayın biraz geciktim, acil bir işim çıktı da

-Enis bey: Akşam bir görüşme talep etmiştim aslında

-Jeno: Dediğim gibi pek mümkün olmadı, plansız olunca

-Enis bey: plansız ve mümkün olmayınca demek, 
benim lügatımda mümkün olmayınca diye bir şey yoktur Jeno bey
eğer acil bir durum varsa, görüşme talep ediyorsam
bu mutlaka olmalı

-Jeno: Evet ama...

-Ece: Bir saniye Jeno, Enis bey dün akşam ki görüşme talebinizi
geri çeviren bendim, gündüzler çuvala mı girdi ki
ailemle vakit geçirmem gereken saatte sizinle toplantı yapayım

-Jeno: Ece tamam, sakin ol

-Enis bey: O zaman siz yatırımcı aramayın boşuna Ece hanım
gidin ailenizle bol bol vakit geçirin, bu iş başlamadan
bitti gibi görünüyor

-Ece: Bence de

-Jeno: Enis bey, bakın yanlış anlaşılma... oldu
Ece sen ne yaptın? 

-Ece: Ne yapmışım? ne yaptıysam iyi yaptım, kaba adam

-Jeno: Elimizde ki tek yatırımcıyı kaybettik bravo

-Ece: iş ahlakını bırak, görgü kurallarından bi haber bu adam
Jeno

-Jeno: Adamı ikna etmeye çalışacağım, ikna olmazsa
bu hayalimizi kuma gömebiliriz 

-Ece: Başka bir yatırımcı buluruz

-Jeno: Bulamayız Ece, bulamayız, yok kaç haftadır 
görüşmediğim kimse kalmadı neredeyse, tüm çabam boşa gitti
sağol, ben gidiyorum görüşürüz

Ece Ayşe'yi arar ve sahilde buluşurlar, Ece olan biteni
Ayşe'ye anlatır 

-Ece: Sence yanlış mı yaptım?

-Ayşe: Jeno haklı, keşke alttan alsaydın,
yatırımcı ise haksız çünkü evli barklı biri o saatte
aranıp toplantı istenilmez, peki bunu Deniz'e söyleyecek misin?
bunu bilmesi gerek 

-Ece: Maalesef söyleyemem çünkü biliyorsun balayına çıkıyoruz
ve kıskanıp saçma şeyler yapıp canımızın sıkılmasına
gerek yok, yatırımcıyı biraz çarpıtarak anlattım ona,
bu olayı söyleyemem bu işin peşine düşer

-Ayşe: Peki ne yapacaksın?

-Ece: Deniz'den bir şey saklamak istemiyorum, ama
dediğim gibi bunu söylememeliyim, yatırımcı olmadı zaten

-Ayşe: Peki neden üzülüyorsun hala? 

-Ece: Jeno'ya, bana kızgın, haklıda, yatırımcı bulmak için
çok çaba sarf etti, bende tüm çabasını boşa çıkardım

-Ayşe: Yatırımcıdan özür dilesen işler belki yoluna girer

-Ece: Başka bir yatırımcı ararım 


Enis bey ve asistanı yolda giderken asistanı 
merakını gidermek için bir soru sorar

-Samet: Enis bey yanlış anlamazsanız size bir şey sormak istiyorum

-Enis bey: Elbette sor bakalım

-Samet: Daha önce işi yokuşa sürdüğünüzü hiç görmedim
aklınıza yatmayan bir durum mu var?

-Enis bey: Hayır, ama bu bir taktik

-Samet: nasıl yani?

-Enis bey: Ben bir şeyi istiyorsam alırım biliyorsun,
bu iş olsun ya da olmasın Ece bana gelecek
işi yokuşa sürdüğümü söylüyorsun dimi?
izle ve gör, yakında beni arayıp görüşmek isteyecek 


Akşam...

Deniz eve gelmiş yemek yiyip çalışma odasına geçip
balayı öncesi bütün işlerini halletmeye çalışıyordur,
Ece Deniz'e bir kahve yapar ve çalışma odasına götürür

-Ece: Hayatım kahve yaptım sana, sen daha çalışacak mısın?

-Deniz: Teşekkür ederim sevgilim, evet şunları halletmem lazım
balayına çıkmadan

-Ece: Tamam yardım edebileceğim bir şey var mı?

-Deniz: Yok sağol

-Ece: Peki, ben yatıyorum o zaman

-Deniz: Bi dakika, sen iyi misin? yüzünün hali ne?
bir şey mi oldu bugün?

-Ece: Yoğun bir gündü, yorgunum sadece, iyi geceler

-Deniz: Bende şunları halledip geleceğim, İyi geceler aşkım

Saatler ilerlemiştir Ece bir sağa bir sola dönüyordur ama
uyuyamıyordur, kalkar çalışma odasına gider,
Deniz çalışırken çalışma masasında uyuya kalmıştır
Ece, Deniz tutulmasın diye onu uyandırma çalışır
ve koluna girer odalarına götürür, onu sarıp sarmalar
Deniz uyur ama Ece yine uyuyamaz düşünmekten,
Jeno'nun gönlünü nasıl alabilirim diye düşünür durur
bahçeye çıkar ve oturur, bir süre sonra Deniz gelir
elinde polar atkı ile

-Deniz: Ece, ne yapıyorsun bu saatte bu soğukta bahçede?

-Ece: Uyku tutmadı, bende hava alayım dedim

-Deniz: Hala ne olduğunu söylememekte ısrarcısın yani

-Ece: Deniz, ben niye böyeyim? neden her şeyi berbat ediyorum?

-Deniz: Ne olduğunu anlatacak mısın?

-Ece: Jeno bana kızgın, biraz atıştık bugün
neden diye sorma, Jeno haklıydı bunu bil sadece

-Deniz: Pekala, sende Jeno'nun haklı olduğunu bildiğin için
onun gönlünü nasıl alsam diye düşünüp kendi kendini yiyip
bitiriyorsun burda dimi?
bak şöyle yapalım, gel odamıza dönelim, bir kaç saat uyuyalım
sabah ola hayrola, eminim sen ne yapacağını zaten biliyorsundur,
kendine güven biraz

-Ece: Öyle mi diyorsun?

-Deniz: Gel aşkım, gel, hadi

Deniz uyanmadan önce Ece sabah yürüyüşünü yapar
ve Deniz'i uyandırmaya gider,
Deniz her zamanki gibi zor uyanır hazırlanır kahvaltısını yapar
ve Ece'yi öper işe gider, Ece'de hazırlanır dışarı çıkar

Ayna Kozmatik...

-Sinem: Oo Deniz bey son günlerde arı gibi çalışıyorsunuz 

-Deniz: Balayına çıkıyorum, şu işleri halledeyim
aklım kalmasın 

-Sinem: Ben buradayım, hallederim, aklın kalmasın

-Deniz: Biliyorum, yine de kendim halletmek istedim

-Sinem: Bugün 3 toplantımız var unutma

-Deniz: Nilüfer hatırlattı, ikisi öğlenden sonra
biri de 1 saat sonra, sende geliyorsun dimi?

-Sinem: Evet, ve müşteri açık alanda görüşme talep etti

-Deniz: Neden?

-Sinem: Şirketler onu basıyormuş, görüşmelerinin neredeyse
hepsini açık alan mekanlarda yapıyormuş ondan, neyse
hadi toparlan çıkalım bir an önce, istanbul trafiği malum

-Cem: Işıl hadi hala hazır değil misin?

-Işıl: Sen git ben şuraları toplayım öyle çıkıcam

-Cem: Akşam gelince beraber toplardık, sen işe geç kalmıyor musun?
senide bırakayım giderken işte

-Işıl: Cem, gerek yok dedim hayatım, sen git bende birazdan 
çıkacağım hadi oyalama beni

-Cem: Son kez soruyorum, emin misin?

-Işıl: Eminim hayatım, hadi sana hayırlı işler

Cem evden çıkar çıkmaz Işıl da çantasını alır ve dışarı çıkar
bir süre sonra eve döner


Ece Enis bey'i arayıp görüşmek istediğini söylemiştir
Enis bey yeri ve zamanı söyleyip görüşürler

-Ece: Görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim
dün biraz ileri gittim kusura bakmayın

-Enis bey: siz aramasaydınız ben sizi arayacaktım
esas siz benim kusuruma bakmayın Ece hanım,
kızmakta haklıydınız, düşüncesizlik ettim,
lütfen bu çiçekleri özür mahiyetinde kabul edin
bu arada en kısa zamanda da söyleşmeyi yapalım

Enis'in Ece'ye çiçek verip gülüştüklerini gören Deniz
dayanamaz ve masadan izin istiyerek onların yanına gider

-Deniz: Ece

-Ece: Deniz, senin ne işin var burada?

-Deniz: Toplantımız vardı da, seni görünce bir selam vereyim dedim
beyefendi kim?


-Enis bey: Ben yatırımcı Enis Arıca, siz?

-Deniz: Enis Arıca... bende Deniz Akay, Ece hanımın kocasıyım

-Enis bey: eşinizden hiç bahsetmemiştiniz Ece hanım

-Deniz: Öyle mi? bana sizden bahsetmişti gerçi,
yapacağınız işten yani

-Ece: Fırsat olmadı malum, ee Deniz senin toplantın yokmuydu canım,
daha fazla bekletme istersen

-Deniz: Sizin toplantınız bittiyse, sende bize eşlik et
Enis bey'in de işi gücü vardır hem

-Enis bey: Yoo daha görüşmemiz bitmedi aslında

Deniz'in yüzü şekilden şekile girmeye başlayınca,
olay çıkmasın diye Ece müdehale eder

-Ece: O halde detayları Jeno ile birlikte bir sonraki
görüşmemizde görüşürüz Enis bey

-Enis bey: Tamam Ece hanım nasıl isterseniz, haberleşiriz,
çiçeğinizi unutmayın

-Ece: Teşekkür ederim, görüşmek üzere

Enis bey kapıdan çıkar çıkmaz Deniz Ece'nin elini bırakır
Ece'ye kızgındır ama bunu sonraya bırakır, kendini toparlar
ve Masaya döner, Ece toplantı boyunca Deniz'i izler
ama Deniz bir kere bile Ece'ye bakmaz, toplantı biter

-Sinem: Ece hayırlı olsun, yeni iş kuruyormuşsun sanırım

-Ece: Sağolun Sinem hanım, inşAllah

-Sinem: Bize dönmemekte kararlısın yani

-Ece: Öyle demeyelim de, kendi yolumu çiziyorum diyelim

-Deniz: Sinem ben şirkete geçiyorum, geliyor musun?

-Sinem: Geliyorum, görüşürüz Ece'cim, şirkete gelince
benim yanıma da uğra laflarız biraz

-Ece: Elbette Sinem hanım, Deniz, Deniz bi konuşalım mı?

-Deniz: Sonra

-Ece: Deniz

-Deniz: Ece sonra

Akşam...

Deniz eve gelir konuşmaz, duşunu alır üstünü değiştirir
Ece'nin hazırladığı sofraya oturmaz yemeklerden yemez,
kendisine sert bir kahve yapar, Ece elinden alır 

-Deniz: Ne yapıyorsun ver şunu Ece

-Ece: vermeyeceğim, hani bu zift gibi kahveyi bırakmıştın sen

-Deniz: Tekrar sert kahve içmeye başladım, ver şunu

-Ece: Önce beni bir dinle, bugün olanlar...

-Deniz: Bana yalan söyledin

-Ece: Yalan değil, biraz çarpıttım, böyle olacağını
biliyordum o yüzden söyleyemedim, Deniz kıskançlıktan
gözün dönüyor senin ve ne yaptığını bilmiyorsun bazen


-Deniz: Adamın biri gelmiş karımla başbaşa buluşuyor,
yetmezmiş gibi birde çiçek veriyor, karımda bunu kabul ediyor
benim yerimde başkası olsa o adamın ağzını burnunu kırmıştı
orada müşterim vardı dua etsin

-Ece: Çiçeği özür için verdi, adam akşam görüşmek isteyince
kendimi tutamadım ve adama kaba davrandım, o da bana kızdı
yatırım yapmamasından endişe ettim, o da yanlış davrandığını
düşünerek özür diledi ve özür mahiyetinde çiçek verdi bu kadar

-Deniz: Bi dakika, dur dur, sen az önce akşam görüşmek istedi mi
dedin? bu adam birde akşam seninle mi görüşmek istedi?

-Ece: Sadece benimle değil, Jeno ve benimle

-Deniz: Ece bak bu adamda bir şeyler var hiç tekin görünmedi
gözüme zaten, bu adamla çalışmanı istemiyorum

-Ece: Deniz, Jeno ne uğraşlarla bu yatırımcıyı buldu,
kıskançlık ediyorsun, iş olarak bak  

-Deniz: Bunun kıskançlıkla alakası yok, bu adam tekin birine
benzemiyor, ve bu adamla çalışmanı istemiyorum o kadar,
gerekirse ben yatırımcı bulurum size

-Ece: Bana birazcık güvenemezmisin

-Deniz: Ben sana güveniyorum o herife güvenmiyorum
kahvemi alayım, biraz çalışmam lazım

Deniz çalışma odasına gider, Ece ise oturma odasında TV izler
Deniz'e kızgın olmasına rağmen, kahve midesine dokunmasın diye
ona sandviç yapar, masanın üzerine bırakır yatak odasına gider
biraz telefon ile oynar, üstünü değiştirir yatar,
Deniz bir süre sonra odaya gelir, Ece'ye sarılır
kulağına 'Teşekkür ederim karıcım, sandviç harikaydı' der
Ece bunu duyar tepki vermez, ve uyur

Sabah...

Deniz Ece, Eren Ayşe, Işıl Cem ve Jeno, Işıl ve Cem'in davetine
icabet ederler

Deniz ve Ece yol boyunca konuşmaz, Deniz yola odaklanmıştır
Ece de kulaklığını takıp müzik dinler

-Ayşe: Eceee

-Ece: Ayşeee, kızım çok özlemişim ya

Ayşe ve Ece'ye Işıl da katılır

-Eren: Hayretler içerisindeyim, sanki yıllardır görüşmemiş gibi
davranıyorlar

-Deniz: Kızlar böyle işte, boşver hadi biz içeri girelim

-Cem: Hayatım biz içeriye giriyoruz

-Deniz: Şimdi onlar kavuştu ya, duymaz bizi boşver dostum

-Ayşe: Kızlar size ne dedikodular anlatacağım var ya

-Işıl: Ama önce içeriye geçelim, biz bize kaldığımızda
alırız çekirdeklerimizi bilgi aktarımımızı yaparız
benimde anlatacaklarım var zaten size

-Ece: Benim de :D 

Kızlar mutfakta hazırlıklarla ilgilenirken erkekler de
bahçede takılıyorlardır
Cem mutfağa gelir bir ara

-Cem: Kızlar yardımlık bir şey var mı?

-Işıl: Mangalı yakın siz, etler anca pişer zaten

-Cem: O işi Eren hallediyor inşAllah

-Ayşe: Ne! gözünü seveyim gidin biriniz alın elinden
evi yakmadan, ya da etleri kömür etmeden

-Cem: Niye ya yapar Eren, zaten ben halledeceğim diyor 
hiç birimizi yaklaştırmıyor

-Ayşe: Ah ah siz birde onun arkadaşı olacaksınız
ocağı zor yakar o bilmiyorsunuz sanki,
kızlar şu duruma müdehale edip geliyorum hemen

-Işıl: Hayatım sen de şunları masaya götürür müsün?

-Cem: Elbette hayatım ver

-Ece: Deniz ile Jeno ne yapıyor?

-Cem: Dışarıda muhabbet koyu valla kızlar, şunları götüreyim

-Işıl: Şiit bana bak, takılma be rahat bırak çocukları
biz hallediyoruz işte

-Ece: Bunun hesabını sonra soracağım ona

-Işıl: Rahat bırak adamıııı

-Ayşe: Eren son kez söylüyorum mangaldan uzak dur

-Eren: Ya ne zaman yaktım etleri tavukları da böyle
uzak tutmaya çalışıyorsun beni, hayır efendim ben yapacağım

-Ayşe: Seninle bir kez ormana gitmiştik yürüyüş diye
sonra mangal yapanları görüp gidip hiç üşenmeden mangal malzeleri ve et
alıp mangal yapmaya çalışmıştın sonra onları kömür yapmıştın
hatırladın mı?

-Eren: yan tarafımızdaki adam beni lafa tutmasaydı o kaza olmayacaktı
ama

-Deniz: Ne! cidden öyle mi yaptın lan, çekil çekil
ben yapacağım, olaya ben el koyuyorum, bu kızcağızlara
kömür yediremem

-Eren: çekilir misin şuradan Deniz, ben yapacağım 
parmaklarınızı yiyeceksiniz

-Deniz: Biz buradan sonra tatile gideceğiz kardeşim,
karımın midesini bozup canım balayımızı mahvetme ristkini alamam
kusura bakma, sen git Jeno ile tavla at hadi

-Eren: Aman iyi be al, aman bozmasın karısı midesini

-Ayşe: Hahahaaaa aşayiş berkemal kızlar

-Ece: Ne oldu nasıl aldın elinden?

-Ayşe: Valla eniştem sağolsun, yoksa Eren beni baya uğraştıracaktı

-Işıl: Cem mi?

-Ayşe: Yok Cem değil, Deniz, yaşadığımız bir olayı anlattım
Deniz hemen müdehale etti, onada direndi Eren ama
Deniz, Balayı öncesi karımın midesini bozup balayımızı mahvetmene
izin veremem dedi, şimdi ateşi o yakıyor, mangal işi Deniz'de

-Işıl: Yarından sonra mı gideceksiniz?

-Ece: Öyle görünüyor

-Ayşe: Senin canın sıkkın hayırdır? Deniz ile mi bir sorun var?

-Işıl: Anlat bakim ne oldu?

-Ece: Deniz ile bir sorun yok ama işte... boşverin kızlar ya

-Işıl: Anlatır mısın artık, boş falan veremeyiz

-Ayşe: Bizimkiler gelmez zaten şuan meşkuller anlat

-Ece: Sana ufaktan bahsetmiştim hani bir yatırımcı var
anlaşmak üzereyiz diye falan, bu adamı Deniz'e biraz çarpıtarak
anlattım, sonra Deniz gördü yanlış anladı ve o adamla
çalışmamızı istemiyor, biraz aramız limoni aslında

-Ayşe: öyle saçam şey mi olur ya, Jeno zar zor bulmadı zaten onuda
öyle diyordun

-Işıl: Bizimkiler ikna eder onu, imzaları attınız mı?

-Ece: Atmadık, Jeno da kızmakta haklı bana aslında,
Deniz'in gözü tutmadı diye daha imza atmadık

-Işıl: Başka bir yatırımcı arasanız, ya da Deniz bey
madem yatırımcı beğenmiyor kendi bulsun

-Ece: Onu da ben kabul etmiyorum olmaz

-Ayşe: Peki ne yapacaksınız?

-Ece: Balayından dönünce karar vereceğim, Enis bey'den
2 hafta mühlet istedim

-Eren: Ohooo oo Deniz etleri bekliyor, siz oturmuş lak lak
ediyorsunuz 

-Ayşe: Al Eren her şey hazır orada, geliyoruz bizde

Kızlar da dışarı bahçeye çıkarlar hep beraber sohbet ederler
yemeklerini yerler, sofrayı toplarlar, çay olana kadar
kız kıza muhabbet ederler mutfakta

-Işıl: Benim size bir şey söylemem lazım ama sakin olun
sakın bizimkiler duymasın

-Ece: Söylesene ışıl çatlatma hadi

-Işıl: Emin değilim, daha test yaptırmadım ama,
benim son zamanlarda midem çok bulanıyor

-Ayşe: Hadi canım ciddi misin?

-Ece: Doktora niye gitmedin, bari eczaneden bir test alıp
yapsaydın

-Işıl: Pazartesi için randevu aldım test yaptıracağım, doktora
görüneceğim bakalım, hamile olabilirim

-Ayşe: Cem'e söyleseydin ya

-Işıl: Emin olmadan söylemek istemedim, zaten çok istiyor
birde hamile değilsem üzülmesin

-Ece: Ayyy biz teyze mi olacağız şimdi

-Işıl: Kesin değil daha kızlar,söylemeyin sakın 

Jeno Mutfağa gelir

-Jeno: Ece biraz yürüyelim mi?

-Ece: Tabi, kızlar birazdan geliyorum, bir sorun mu var Jeno?

-Jeno: Bak Ece beni sakın yanlış anlama, benim artık Koreye geri
dönmem lazım, aileme bakabilmem için onların yanında olmam
ve çalışmam lazım

-Ece: Haklısın, benim yüzümden...

-Jeno: Hayır, sakın kendini suçlama, burada kalmayı isteyen 
bendim, sana sadece şunu soracağım,
Enis bey'e olumlu cevap verecek misin?

-Ece: Sen elinden geleni yaptın, ama ben çok düşündüm Jeno,
bunun peşinden gitmeyi bırakacağım artık

-Jeno: Hayallerinden vaz mı geçeceksin yani?

-Ece: Kaç kere denedik olmuyor, Deniz Enis bey ile tanıştığından
beri huzursuz, gözü onu hiç tutmamış, o adamda bir şeyler
var diyor

-Jeno: Kıskançlık yapıyor bence, bana gayet iyi bir 
yatırımcı gibi geldi

-Ece: Bilmiyorum, bu yüzden evlendiğimizden beri ilk kez
kavga ettik

-Jeno: Kocan için hayallerinden vazgeçiyorsun yani
bunu yapma, hayalini gerçekleştir Ece,
bir şekilde ikan edersin Deniz'i

-Ece: artık yapamam, belki ilerde tekrar deneriz 
oratak oluruz, nasip, bu arada sakın Deniz duymasın
bunları, aramızda kalsın, Enis bey'e kararımı 
ben bildiririm, kendine ve ailene iyi bak
sık sık konuşalım tamam mı?

-Jeno: Tamam, senin kararın, tabi ki sık sık konuşacağız
ara ara gidip geleceğiz ülkelerimize

Kızlar da çocuklarda biraraya toplanırlar
ve koyu bir sohbete koyulurlar
güzel bir haftasonu geçirirler
Ece ve Deniz balayına gider Jeno'da Güney Koreye geri döner

2 hafta sonra...

Ece ve Deniz balayından dönmüştür ama Ece bir kaç gündür
uyuyamıyordur, eski neşesi olmasa da elinden geldiğince
normal davranmaya çalışıyordur

-Deniz: Günaydın hayatım

-Ece: Günaydın

-Deniz: Bugünde gitmemişsin sabah yürüyüşüne

-Ece: Bugün canım istemedi, kahvaltı hazır hadi otur
kahveni koydum, kendime de çay koyayım geliyorum

-Deniz: Ece, hayatım sen iyi misin? keyfin yok gibi
bir şey mi oldu?

-Ece: Yoo iyiyim, sorun yok, hadi başla kahvaltını yap
geç kalacaksın işe

-Deniz: Tamam, hadi sende ye ama, sen bugün ne yapacaksın?
var mı bi planın?

-Ece: Işıla gideceğim, geldiğimizden beri gidemedim bir türlü,
gidip yüz yüze tebrik edeyim

-Deniz: Beraber giderdik

-Ece: Beraber de gideriz, ama ben bi önden gideceğim

-Deniz: Peki, nasıl istersen, bende akşam gelirim
sonra beraber eve geçeriz olur mu?

-Ece: Tamam, hayırlı işler

Ece yeğeni için bir AVM'ye gider ve bir mağazada
Enis bey ile karşılaşır, Enis bey ısrarla bir kahve
içmeyi teklif eder Ece'de darlanıp kabul eder

-Ece: Enis bey çok vaktim yok, konuya gelebilirseniz bir an önce

-Enis: Ben sizinle çalışmak istiyorum

-Ece: Yatırımcı aramıyorum artık ve size daha öncede izah ettiğim gibi
bazı şeyler zorla olmaz

-Enis: Açık olun bana lütfen, bu işe eşiniz mi karşı çıkıyor?

-Ece: Bu sizi ilgilendirmez, eşim her kararıma saygı gösterir
ve bu da benim kararım

-Enis: Peki benim şirketimde çalışmanızı teklif etsem,
ben bir yatırımcıyım evet ama aile şirketimde sizin gibi 
deneyimli bir çalışma arkadaşına her zaman yer var

-Ece: Teklifiniz için teşekkürler ama kabul etmem mümkün değil,
Sanırım konuşmamız bitti, izninizle
 
-Enis: Siz yine de bir düşünün, cevabınızı bekliyorum

Ece alışverişini yapar Işılın evine gider sohbet ederler
sonra da beraber mutfağa girerler, Eren ile Ayşe'yi de
yemeğe davet ederler, sofrayı kurarlar 

Cem Işıl'ın sofraya bir şeyler taşıdığını görünce
hemen ayağa kalkar

-Cem: Işıl sen ne yapıyorsun?

-Işıl: Sofraya salata getirdim

-Cem: Işıl bunu yapamazsın, e aşk olsun yani kızlar
nasıl izin veriyorsunuz buna

-Eren: Neden öyle tepki verdin ki, bu arada salata
çok güzel görünüyor Işıl

-Deniz: Cem biraz abartmıyor musun?

-Cem: Gel şuraya otur sen, buradan kalkmayacaksın,
ben hallederim her şeyi, ayrıca Abartmıyorum beyler
baba olunca sizi de göreceğim

Deniz Ece'ye bakar: inşAllah, der.

-Işıl: Yine başlama Cem, zaten bütün yemekleri Ece ile Ayşe
yaptı, elimi bile sürdürmediler, hadi yemeğe başlayalım
afiyet olsun

Yemekten sonra kızlar sofrayı toplarken beyler de bahçeye
çıkar sohbet ederler

-Işıl: Ayşe sorun ne, birden yüzün düştü

-Ece: Benim bir tahminim var, Eren dimi

-Ayşe: Ya kızlar görmüyor musunuz evlenmeye bile
niyeti yok, tamam onu çok seviyorum ama bir geleceğimiz
yok

-Işıl: Korkuyor olabilir mi evlilikten

-Ayşe: Bilmiyorum ama beni yeterince sevdiğini,
benimle bir gelecek hayal ettiğini hiç sanmıyorum

-Ece: Konuştun mu peki onunla bu konu hakkında?

-Ayşe: Konuşmadım ama en kısa zamanda konuşacağım

-Işıl: Bence de bi konuş, çayıda koyduğumuza göre
hadi bizimkilerin yanına gidelim

-Eren: Ama o penaltıydı abi ya

-Cem: Var'a gittiler oğlum, değildi

-Işıl: Ne konuşuyorsunuz böyle hararetli hararetli 

-Ayşe: Tabi ki futboldur işleri güçleri maç

-Eren: Sizin de işiniz gücünüz dedikodu, biz bir şey diyor muyuz

-Ece: O dedikodu değil bir kere, bilgi alışverişi

-Deniz: Hahahahaaaaa Ne? Ne? Ne?

-Ece: Deniz

-Deniz: Tamam canım bir şey demedim, siz öyle diyorsanız öyledir

-Eren: Hanımcılık mood açıldı

-Cem: Hanımcılık her zaman kazandırır, ileride göreceğiz seni
bunları şimdiden öğren, taktik bunlar

-Işıl: Öyle mi Cem bey

-Ayşe: Aşermelerin başladı mı kuzum?

-Işıl: Daha başlamadı, ama bulantılarım oluyor ara ara

-Deniz: Çocuk güzel şey ya, düşünsene o minnacık elleri
mis kokan kokusu...

-Eren: Gece ağlaması, bez değişimi, üstüne kusması

-Ayşe: Sen şu ağzını azıcık kapalı tutsana, al şu kurabiyeyi

-Eren: Ben şimdi ne dedim ya

-Cem: Romantik anların katilisin Eren, Ayşe Allah sana sabır versin

-Ayşe: Amin

-Ece: Çay olmuştur ben bir bakayım

Kızlarda Ece'nin peşinden gider

-Işıl: İyi misin Ece?

-Ayşe: Nasıl iyi olsun, Eren atmosferi mahvetti

-Ece: Ondan değil kızlar, Deniz sanırım çocuk istiyor

-Işıl: Ne güzel işte, sen istemiyor musun?

-Ece: şuan bunları konuşmak istemiyorum kızlar,
çayları siz götürün bende kahveyi yapıp geliyorum

-Işıl: Peki

Çaylar içilir sohbetler edilir ve herkes evlere dağılır,
Ece ve Deniz üstlerini değiştirip yatmaya hazırlanır
Deniz Ece'yi kendine doğru çevirir 

-Deniz: Sevgilim senin neyin var?

-Ece: Ne gibi?

-Deniz: Bir şeyin var belli, ben mi bilmeden seni üzecek
bir şey yaptım?

-Ece: Hayır Hayatım, gerçekten iyiyim

-Deniz: Şu yatırımcı işi ne oldu, anlaşmaya vardınız mı?

-Ece: O iş bitti, ve lütfen bir daha bu konuyu açma olur mu?
başka işlere bakacağım

-Deniz: Nasıl yani, benim yüzümden mi yoksa?

-Ece: Pek sayılmaz, ve bu konuyu sonsuza kadar kapattım,
senden ricam bir daha açma

-Deniz: Hayallerinden vazmı geçiyorsun yani?
bak tekrar söylüyorum, ben yatırımcı...

-Ece: Deniz uyumak istiyorum, lütfen aşkım

-Deniz: Peki, ama benden uzak durma, sana sarılarak
uyumak istiyorum, bu arada sana bir şey söylemem lazım
yarın bir davet var, sevgili eşim bana eşlik eder mi acaba?

-Ece: Kocacığım kendisine eşlik etmemi istiyorsa elbette ederim
benden başkası da kavalyen olamaz zaten

-Deniz: Hmm kıskanç karım benim, tüm benliğimle sana aidim,
aslında uyumasak da...

-Ece: Deniiiz

-Deniz: Tamam aşkım sustum, uyuyalım

Ertesi gün öğlen...

Ayşe sabah kızları aramıştır ve bir kafede buluşmak için
sözleşirler, Ece buluşma yerine gelir, kızların yanına giderken
ilerdeki cam kenarındaki masada Enis bey'i ve Çisem'i görür

-Işıl: Ece ne oldu neye şaşırdın bu kadar?
bir dakika şuradaki...

-Ece: Evet Çisem, karşısında ki de az daha yatırımcımız olacak olan
Enis bey

-Ayşe: E bunlar tanışıyor muymuş? baksanza hal tavırlarına

-Işıl: Gidip şu kıza bir haddini bildireceğim dayanamıyorum

-Ece: Hayır ışıl dur, hiç birşey yapmayacağız,
belli ki hastaneden çıkmış, yeni yeni planlar peşinde,
Enis bey'i de eminim o ayarladı, Deniz haklı çıktı,
başından beri Enis bey'den hoşlanmamıştı 

-Ayşe: Ya bu kız yine size zarar vermeye kalkarsa?

-Ece: O zaman yapacağımızı biliriz bizde,
neyse boşverin onları şimdi, Ayşe seni dinliyoruz...

Ece Kızlarla konuşup sohbet ettikten sonra dağılırlar
Ece direk şirkete gider

-Nilüfer: Hoş geldiniz Ece hanım

-Ece: Nilüfer hanım ne ya, hani Ece diyecektin 

-Nilüfer: Tamam Ece, Deniz bey odasında, haber vermemi ister misin?

-Ece: Gerek yok, sağolasın, yoğun zamanınıza denk geldim galiba
telefonlar susmuyor, sen işine bak odadayım ben

-Nilüfer: Bugün biraz yoğunuz, Deniz bey de sabahtan beri
görüşmeler yapıyor, Sinem hanım da aynı şekilde,
ben şu telefonlara bakayım

-Ece: Kolay gelsin Deniz bey, eşiniz için 2 dakikanız var mı?

-Deniz: Elbette var, eşim için bir ömrüm var, hoş geldin hayatım

Ece Deniz'in yanına gider ve direk ona sarılır 

-Deniz: Bu kadar mı özledin beni sevgilim

-Ece: O da var tabi, Deniz sana bir şey söylemem lazım

-Deniz: Kötü bir şey mi oldu?

-Ece: Bugün kızlarla kafede buluştuk ve orada Çisem'i gördüm

Deniz enişeli gözlerle Ece'yi baştan aşağıya süzer

-Deniz: Sana bir şey yapmadı dimi?

-Ece: Beni görmedi, ama sen yoksa hastaneden çıktığını biliyor muydun?

-Deniz: Biliyordum ama seni endişelendşrmek istemedim
aslında öğrendiğimden beri sana koruma ayarlamaya çalışıyorum

-Ece: Gerek yok, ya sana zarar vermeye çalışırsa, asıl sana
gerekli koruma

-Deniz: Bu konu tartışmaya kapalı Ece.

-Ece: Bir şey daha var, ama hemen sinirlenme, sakin ol

-Deniz: Tamam söyle 

-Ece: sen haklı çıktın, Çisem'in yanında
Enis bey'i gördüm, birbirlerini tanıyorlarmış 

-Deniz: Vay şerefsiz, biliyordum sana bilerek yaklaştığını
ulan ben şimdi onu...

-Ece: Hiç bir şey yapmayacaksın, söz ver bana,
Deniz söz ver, bak birbirimizden bir şaklamayacağız dediğimiz
için gelip söyledim bunları sana, bulaşma hiç,
söz ver bana, Deniz, söz ver dedim

-Deniz: Pekala söz, ama bir daha yanına bile yaklaşırsa
onu doğduğuna pişman ederim haberin olsun

-Nilüfer: Deniz bey, Selçuk bey hatta bağlayayım mı?

-Deniz: Bağla Nilüfer, sana ne söyleyeyim ne içersin Ece

-Ece: Ben bir şey istemiyorum ama sen bu saate kadar yemek
yemedin dimi?

-Deniz: Vakit bulamadım daha, peş peşe telefonlar

-Ece: Tamam bu görüşmeyide yap, ben bekliyorum,
kocamı yemeğe çıkarıyorum

-Deniz: Tamam öyle olsun, merhaba Selçuk bey, evet evet
akşam o davette bizde olacağız, detayları orada da konuşuruz
doğru duymuşsunuz...

-Ece: çıkalım mı?

-Deniz: çıkalım ama hayatım akşam o davette bana
eşlik edeceksin dimi? 

Ece kollarını Deniz'in boynuna dolar ve yanağına 
bir buse kondurur

-Ece: Elbette eşlik edeceğim kocacığım, ama artık çıkmazsak
akşama zor yetişirim
----------
Akşam...

-Deniz: Ece geç kalıyoruz, hala hazır değil misin?

-Ece: Geldim, ne olmamış mı? Deniz o kadar mı kötü görünüyorum ya?

-Deniz: Bu kıyafet olmaz, ı ı, herkes gözünü senden alamaz

-Ece: Delirdin herhalde

-Deniz: Ben bir tek sana deliyim, normalde sevmezsin ama makyaj
bile yapmışsın, olmaz o riski göze alamam, gitmeyelim 
etkinliğe

-Ece: Deniz...

-Deniz: Bu güzelliği sadece ben görebilirim

-Ece: Bu yakışıklıda bana ait, ama bu akşamki o etkinlik senin için
çok önemli, gitmezsek olmaz, şimdi kıskançlığı bir yana bırakıyoruz
ve bende üzerime bir şal alıyorum gidiyoruz, tamam mı sevgilim?

-Deniz: Tamam sevgilim ama yanımdan ayrılma kurtları öldürmek
zorunda kalmayayım

Ece ve Deniz davete gider orada Enis bey'i görürler
Ece Deniz'i sakinleştirmeye çalışırken Enis bey
onların yanına gelir

-Enis bey: Merhaba Ece hanım, Deniz bey sizde mi
buradaydınız?

-Deniz: iş insanlarının toplandığı etkinlik ama sizin
burada bulunmak için vasfınız nedir?

-Enis: Dediğiniz gibi bende iş için buradayım bir iş adamı olarak

-Deniz: Gidelim Ece

-Enis: Ece hanım sizinle biraz konuşabilir miyiz özel? 

-Deniz: Özel? 

-Ece: Ben sizinle tek kelam dahi konuşmak istemiyorum
Enis bey, ben sizin amacınızı zaten anladım
lütfen bundan sonra ne mesaj atın ne iş teklif edin
nede karşıma çıkın, sizinle hiç bir alakam olamaz

-Enis: Bir saniye, eğer bir şey ile suçlanıyorsam 
sebebini söylemek zorundasınız Ece hanım

-Ece: Çisem'i tanıyor musunuz Enis bey?

-Enis: Çisem mi? öyle birini tanımıyorum

-Ece: Bugün sizi kafede birlikte otururken gördüm
bakın Enis bey Çisem size ne anlattı yada planınız tam olarak
ne bilmiyorum, ama belli ki onunla yeni planlar kurup
bize zarar vermeye çalışacaksınız, sakın bunu denemeye bile kalkmayın
ben kocamı çok seviyorum, kocamda beni, o kız ruh hastası
bize çok kötü şeyler yaşattı, bizden uzak durun ve bir daha
karşımıza çıkmayın

-Enis: Çisem kötü bir kız değildir onu tanırım

-Deniz: O zaman onu çok yanlış tanımışsınız, zira bende onu ve ailesini
iyi tanırım, aile dostumuzdu, Ece'nin yakınlarında bile görmeyeyim sizi
yoksa benim de elim armut toplamaz, şimdi müsaadenizle

Ece ve Deniz biraz daha etkinlikte kalıp eve giderler
üzerlerini değiştirirler 

-Ece: Yatmıyor musun hayatım?

-Deniz: Sen uyu ben biraz çalışma odasında çalışacağım

-Ece: Deniz yorgunsun, yarın halledersin, gel hadi

-Deniz: (Eceyi alnından öper) Sen uyu birazdan geleceğim

Deniz çalışma odasına gider ama bir süre sonra Ece'de yanına gider

-Ece: Akşamdan beri dalgınsın, yoksa akşam olanları mı 
düşünüyorsun?

-Deniz: Sana koruma tutacağım

-Ece: Ne! Saçmalama Deniz

-Deniz: Senin için endişeleniyorum anlamıyor musun?
Ece ben seni bir kere gerçekten kaybediyordum,
bir daha olmasına izin vermeyeceğim, o korkuyu
bir daha yaşamayacağım

Ece Deniz'in yanağına dokunur, yüzünü avuçları arasına alır

-Deniz: Sevgilim, hayatımın anlamı böyle bir şey olmayacak
bir daha öyle birşey yaşamayacağız, her şeye birlikte
göğüs gereceğiz, biz D&E'yiz unuttun mu?

Deniz Ece'ye sarılır

-Deniz: Seni kaybetmeye dayanamam, dayanamam

-Ece: Bende seni kaybetmeye dayanamam,
fakat Deniz bey, eşiniz siz olmayınca gözüne uyku girmiyor
acaba odanıza mı gitseniz?

-Deniz: hmm demek benim güzel karım kocası olmadan uyamıyor
o zaman hadi gidelim

-Ece: Deniz indir beni aşağıya, yürüyebilirim, Deniz...

Işıl gecenin bir yarısı aşeriyordur, Cem'i uyandırır

-Işıl: Cem uyan cem, cem

-Cem: He ne oldu bebek mi geliyor?

-Işıl: Daha ona aylar var ama uyuyamıyorum

-Cem: Neden?

-Işıl: Canım Kastamonu çekme helvası istiyor

-Cem: Ne! bu saatte? yarın gider bir markete alırız

-Işıl: Ben şimdi istiyorum, aşeriyorum

-Cem: Ne! Aşermeye mi başladın? 

-Işıl: Evet hadi açık bir yer bul al gel bana lütfen

-Cem: (Yarı uykulu) Tamam, arabanın anahtarı nerede?

Cem saatlerce açık bir lokumcu market arar 
bulur sabaha karşı eve gelir

-Cem: Anca buldum hayatım, afiyet olsun,
e yesene Işıl

-Işıl: Yerim ya şeapma sen, git uyu biraz hadi hayatım

-Cem: Işıl, hadi ye, yediğini göreyim gideceğim uyumaya

-Işıl: istemiyorum

-Cem: Ne demek istemiyorum, sabaha kadar bunu aradım ben
aşerdiğin için

-Işıl: Teşekkür ederim ve özrü dilerim ama canım istemiyor
şuan, şuan turşu aşeriyorum gidip turşu yiyeceğim
sen git yat

Ertesi gün...

Deniz ve Ece kahvaltısını bitirmişken kapı çalar

-Ece: Enis bey!

-Deniz: Senin burada ne işin var? 

-Enis: Vaktiniz varsa ikinizle biraz konuşmak istiyorum

-Deniz: Yok

-Ece: Konu neydi?

-Enis: Konu çisem, çok vaktinizi almayacağım

-Ece: sadece 5 dakika dinleyebilirim, buyrun içeriye

-Deniz: Ece

-Ece: Deniz lütfen, sadece 5 dakika

-Enis: Bana Çisem ile aranızda tam olarak ne oldu anlatır mısınız?
çünkü çisemin bana anlattıkları çok farklı

-Deniz: Çisem takıntılı, bana takıntılı, Ece'yi öldürmeye kalktı
aylarca komada kaldı Ece, Ece o psikopat yüzünden...

-Ece: Deniz tamam, gerisini ben anlatırım

Ece her şeyi Enis'e anlatır, Enis şok içinde dinler anlatılanları

-Ece: Hepsi bu, ve hala Deniz'e takık, planlar yapmaya devam ediyor
zaten o hastaneden nasıl çıktı bir türlü anlamıyorum

-Enis: Ben... Ben ikinizden de özür dilerim, bana bunların tam tersi 
olarak anlattı, dengesiz halleri vardı, planlarına benide dahil
etmeye çalıştı, başta Ece'ye yaklaşmam ona iş teklif etmem
planın bir parçasıydı, bunun için tekrar özür dilerim
merak etmeyin bundan sonra onun size zarar vermesine izin 
vermeyeceğim

-Deniz: Karımı ben korurum gerek yok

-Enis: Biliyorum, ama merak etmeyin onun tedavi olmasını sağlayacağım
müsaadenizle 

-Ece: Enis bey, teşekkür ederim

Deniz ve Ece Enis gittikten sonra ikiside hazırlanır

-Deniz: Hayatım bugün sende mi gelsen şirkete

-Ece: Bana ihtiyacın olduğunda elbette gelirim ama
canım kocacım neden gelmemi istediğini biliyorum
merak etme ve endişelenme, sende dikkatli ol,
o kızın sağı solu belli olmaz

-Deniz: ama ben seni özlüyorum biliyorsun

-Ece: Bende seni özlüyorum ama akşama kadar sabır ediyorum
geç kalıyorsun hadi doğru işe

-Deniz: Ben patronum geç kalmam, kalsamda sorun değil
sen ne yapacaksın bugün? bak o telefon açık olsun sana ulaşabileyim

-Ece: Patron kocacım, karınız sizi evden postalıyor artık hadi,
merak etme şarjım çantamda, Işıl'a uğrayacağım,
bir iki yerle görüşmem var

-Deniz: Tamam ama çok önemli bir şeyi unuttum

Deniz Ece'ye yaklaşır ve alınından öper

-Deniz: Seni seviyorum aşkım

-Ece: Bende seni seviyorum kocacım

Ayna Kozmetik...

-Nilüfer: Günaydın Deniz bey, bugün oldukça yoğun bir
programınız var, hemen özet geçiyorum

-Deniz: Günaydın Nilüfer, tamam devam et

Nilüfer programı Deniz'e özetler

-Deniz: Tamam toplandı için ekip toplansın hemen,
Sinem hanıma da haber ver 15 dakikaya herkes toplantı odasında olsun
he birde bana bir americano gönder

-Nilüfer: Göndereyim Deniz bey ama Ece hanım...

-Deniz: Ece ile ne alakası var kahvenin şuan?
Nilüfer anlat

-Nilüfer: Ama Ece hanıma söylemeyin, söz verdirdi bana
size söylememem konusunda, konuşmaz sonra benimle

-Deniz: Tamam söyle, ne oldu? neden neye söz verdirdi?

-Nilüfer: Her gün beni arıyor size kesinlikle americano 
vermememi söylüyor, sağlığınız için iyi değilmiş
Türk kahvesi hariç bir kahve vermememi söyledi,
lütfen size söylediğimi söylemeyin

-Deniz: Tamam sen çıkabilirsin, bana da sade bir Türk kahvesi
gönder lütfen

Ece Işıl'a uğrar onunla yürüyüşe çıkar

-Işıl: Gün geçtikçe karnım daha da büyüyor,
doktor sık sık yürümemi söyledi

-Ece: Bulantıların devam ediyor mu?

-Işıl: Ara ara, çocuk güzel şey ya, baksana 9 ay
içinde büyüyor, senin ve sevdiğin adamdan bir parça
rabbim sana da nasip etsin

-Ece: Ben düşünmüyorum, ama Deniz istiyor, hissediyorum
bu da beni çaresizleştiriyor

-Işıl: Beraber büyürler işte bizimkiyle, neden istemiyorsun
neden öyle çaresiz hissediyorsun

-Ece: Şuan gerçekten bu konuyu konuşmak istemiyorum
lütfen Işıl

-Işıl: Tamam o zaman hazır olduğunda anlatırsın
Ayşe'den haberin var mı? dün aradım morali
bozuk gibiydi, sana bir şey anlattı mı?

-Ece: Yok, şuan işte olmasa alırdık ifadesini,
bi ara konuşur anlarız, şu çay bahçesine oturup
çay içelim mi? sana yasak olduğu için meyve suyu tabiki

-Işıl: Aah çay içmeyi kahve içmeyi özledim

Akşam...

Ece yemekleri yapar romantik bir sofra hazırlar
Deniz'i arar

-Ece: Deniz yolda mısın? yemekler soğuyor hadi

-Deniz: Şuan toplantıdayım, işim uzadı sen ye
ben atıştırmıştım zaten, beni bekleme geç gelirim

-Ece: Ama...

-Deniz: Kapatmam lazım Ece

Saatler geçer, Deniz eve geç gelir, Ece salonda oturuyordur

-Deniz: Hayatım neden uyumadın sen? baya geç olmuş

-Ece: Aç mısın?

-Deniz: Hayır, sakın bana beni bekleyip yemek yemediğini söyleme

-Ece: Yedim merak etme, iyi o zaman ben yatıyorum iyi geceler

-Deniz: Dur dur dur, bu neydi şimdi :) mesaiye kaldım 
eve geç geldim diye trip mi yiyorum ben şuanda
Ece?

-Ece: Evet, o iş yarına sarksa olmuyor mu?
beni çok bekletiyorsunuz Deniz bey
çok yanlız bırakıyorsun

Deniz Ece'ye arkadan sarılır

-Deniz: Hmm Karım bana çok kızmış, acaba gönlünü nasıl alsam...
öpsem affeder mi acaba?

-Ece: Sana kızgın kalamıyorum da, ama bu konuda ciddiyim bak
eve geç geldiğinde huzursuz oluyorum, beni yanlız bırakıyorsun,
sensiz yaşayamayacağımı biliyorsun, bu yüzden bana söz ver Deniz,
bu kadar geç saatlere kadar çalışmak yok şirkette dışarda

-Deniz: Tamam her şeyim nasıl istiyorsa öyle olsun, söz,
ama benim bir fikrim var ben yokken yanlız kalmamanı sağlayacak

-Ece: Neymiş o fikir?

-Deniz: Küçük Denizler Eceler etrafta koşuştursa fena mı olur
çalışmalara başlasak mı?

Ece birden buz keser, ama Deniz'e belli etmemeye çalışır

-Ece: Çok geç oldu, sabah erken kalkacaksın üstünü değiştir
uyuyalım hadi

Ertesi gün...

Deniz işe gitmiştir Ece mutfakta işlenirken bir yandan da
Işıl konuşur...

-Ece: Ayşe'yi de alıyorum telekonferansa, Merhaba Ayşe

-Işıl: Hoş geldin Ayşe

-Ayşe: Kızlar çok vaktim yok işe dönmem gerek, neymiş o acil olan şey

-Ece: O zaman hemen konuya giriyorum, Pazar günü Deniz'in Doğum günü,
ona sürpriz yapmak istiyorum

-Işıl: Tamam aklında ne var

-Ece: O gün pastayı da dahil her şeyi ben yapacağım ama
sizin yardımınız olmadan bunu yapamam kızlar

-Ayşe: Üzerimize düşeni yaparız elbette, sen söyle ne yapacağız

-Işıl: En önemlisi nerede yapacağız

-Ece: Aslında evde yapmayı düşünüyorum ama o gün Deniz'in 
evde olmaması lazım

-Işıl: Burada da devreye bizimkiler giriyor, sen merak etme
Cem ile Eren oyalar onu, Ben Cem'i ayarlarım, Eren de sende Ayşe

-Ayşe: Bu aralar aramız biraz limoni, ama denerim

-Ece: Detayları daha sonra anlatacağım

-Işıl: Hediye işini ne ara halledeceksin, bizde hediye bakmaya
çıkmalıyız 

-Ece: Var aklımda bir şey, ayrıca bir sürprizim daha olacak ona
ikna edebilirsem

-Ayşe: Ece... yoksa

-Ece: ima ettiğin şeyi anladım ama öyle bir şey değil Ayşe'cim
Deniz biraz kızacak ama annesi ve kardeşini de davet ettim

-Işıl: Annesi ile arası hala aynı mı?

-Ece: Evet ama aralarının düzelmeleri için elimden geleni yapıyorum
sevdiklerimizin değerini hayattayken bilmek lazım,
umarım aralarındaki meseleyi çözerler bir gün
neyse, kızlar parti detaylarını sonra konuşuruz,
aman diyeyim Deniz'e çaktırmak yok

-Işıl: Onu bizimkiler yapar anca da onlarda bizde merak etme sen

-Ece: Teşekkür ederim kızlar, iyi ki varsınız

-Ayşe: Rica ederiz, ayrıca sen de iyi ki varsın canım,
benim artık işe dönmem lazım, görüşürüz kızlar

-Işıl: Ben de yemek yapacağım görüşürüz kızlar

Aradan bir kaç gün geçer, Ece sürekli gizli gizli 
telefonla konuşur, Deniz'e çaktırmamaya çalışır,
ama Deniz artık dayanamaz telefonu alır elinden

-Ece: Hayatım ne yapıyorsun kızlarla konuşuyorum

-Deniz: Sizin dedikodunuz hiç bitmez, yeter artık bi kocanla ilgilen

-Ece: Dedikodu değil o, bilgi alışverişi, ayrıca ben kocamı
ihmal mi ediyorum, doğru mu duydum?

-Deniz: Evet, günlerdir ne konuşuyorsunuz uzun uzun,
bitmedi, şurada karımızla iki kelam zor eder olduk ya

-Ece: Hmm benim canım kocam çocuk gibi ilgi istiyor öyle mi?

-Deniz: Başka şeylerde istiyor kocanız ama...

-Ece: Deniz başlama yine

-Deniz: Tamam Ece, ben yatıyorum, çocuklarla yarın halı saha
maçımız var, Cem ayarlamış erken kalkmam lazım iyi geceler

-Ece: Biz de kızlarla takılacağız, iyi geceler

Ece Deniz'i öpmek ister, Deniz kendini geri çeker odaya gider
yatar, yatakta dönüp durur bir süre, Ece gelir üstünü değiştirir
yatar, Deniz'e sarılarak uyumak ister ama Deniz buna müsaade etmez
Ece bir süre yatar ama uyuyamaz, çünkü Deniz'e neden çocuk
istemediğini bir şekilde anlatmak zorundadır, bir süre
yatakta oturur Deniz'i izler, Deniz de bir hışımla kalkar
yatağa oturur 
 
-Deniz: Bunu şimdi şuan halledeceğiz, Ece seni dinliyorum
neden çocuk istemiyorsun?
Ece, susma artık anlat sebebini

-Ece: Tamam önce sakinleş

-Deniz: Sakinim ben, anlat seni dinliyorum

-Ece: Deniz korkuyorum

-Deniz: Çocuklardan mı? ama sen çocukları çok seversin

-Ece: Sevmek farklı, anne baba olmak farklı,
senin harika bir baba olacağından şüphem yok,
ama ben... anne baba sevgisi şefkati bilmeden
nasıl anne olayım, nasıl çocuğumuza sevgi vereyim 
büyüteyim, aile ne demek bilmeden büyüdüm,
yapamam Deniz

Deniz Ece'nin yüzünü avuçları içine alır

-Deniz: Şiiii, konuşma böyle, sen harika bir anne olacaksın
senin sevgin herkese yeter, aile ne demek bilmeden
büyümüş olabilirsin ama senin bir ailen var
biz, ben senin ailenim, sende benim ailemsin,
tamam seni zorlamayacağım çocuk konusunda ama
olurda ilerde bir çocuğumuz olursa sen dünyanın en güzel
annesi olacaksın

-Ece: Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?

-Deniz: Evet, böyle şeyleri içine atma, konuşalım, üzülme tamam mı?
Şimdi uyuyabilirim

-Ece: Peki sana sarılarak uyumama izin verir misin şimdi?

Deniz Ece'yi kendine doğru çeker Ece'nin köprücük kemiğine
bir öpücük kondurur, ona sarılır ve uyur

Sabah...

Kızlar kahvaltıdan sonra Deniz'i Cem'i Eren'i
evden sepetler ve işe koyulurlar

-Ayşe: Ece Denizin annesi ile kardeşi geliyor dimi?

-Ece: Zor oldu ama geliyorlar

-Işıl: Havalanından alacak biri var mı?

-Ece: Deniz'in annesi beni pek sevmiyor biliyorsunuz
o yüzden istemedi gelmeyi kabul etmesine şükür ediyorum şuan
vaktimiz az kızlar hadi hızlanalım

kızlar el birliği ile hazırlıkları yaparken Cem ve Eren de
Deniz'i oyalamakla meşguldür

-Deniz: Maçı kazandığımıza göre ben gidiyorum

-Cem: Nereye?

-Deniz: Eve, izin verirseniz Karımı yemeğe çıkaracağım

-Eren: Hayır vermiyoruz, bugün erkek erkeğe takılıyoruz

-Cem: Demek istediği kızlarda kız kıza takılacaklar
rahatsız etmeyelim, ne dedikodu ediyordur şimdi onlaaar

-Eren: Niye gülüyorsun komik olan ne?

-Deniz: Dedikodu değil

-Cem, Eren, Deniz: Bilgi alışverişi

-Deniz: İyi bari şimdi ne yapıyoruz...

Çocuklar önce yemeğe sonra hamama sonra da bir kafeye giderler
Deniz artık eve dönmek ister, çocuklar engel olmaya çalışır
ama kızlardan her şey hazır gelin mesajını aldıktan sonra
eve giderler, Denize sürpriz yaparlar mum üfleyip 
pasta kesildikten sonra herkes hediyesini verir
o sırada uçak rötar yaptığı için geç kalan Deniz'in
anne ve kardeşi gelir, Denizin yüzü düşer ama belli etmemeye
çalışır, Ahmet hemen abisine sarılır ona hediyesini verir
annesinin sarılmasına izin vermez, herkes gidince Deniz Ece'ye
döner kızgın bir şekilde

-Deniz: Güzelce hazırladığın partiyi, kendi ellerinle mahfettin
bravo

-Sibel: Biz artık gidelim Ahmet

-Ahmet: Ya Anne otele gitmek zorunda mıyız, burada kalalım işte

-Ece: lütfen Sibel hanım burası sizin de eviniz

-Deniz: Pardon! Sizin de eviniz derken? 
Kardeşim istediği kadar kalabilir ama bu sadece
onun için geçerli

-Ece: Deniz, kendine gel, Ahmet'in yanında...

-Ahmet: Abi sen annemi neden sevmiyorsun? neden istemiyorsun?

-Deniz: Sen karışma 

-Sibel: Gidelim Ahmet

-Ece: Kimse bir yere gitmiyor, sen bi gelsene odaya Deniz,
Seni tanıyamıyorum şuan, Deniz o senin annen

-Deniz: Sen bana sormadan nasıl çağırırsın annemi
uzak kalmak istediğimi bile bile neden çağırıyorsun
ne hakla, bu meseleye karışma dedim kaç kere, ama yok
boş kaldıkça karışmaman gereken işlere karışıyorsun

-Ece: Deniz şuan ağzından çıkanı kulağın duymuyor
bence sakinleş sonra konuşalım, o senin annen ve Ahmet'in
yanında da kelimelerine dikkat et, ayrıca annen de bu evde
istediği kadar kalacak

-Deniz: Bu ev benim, kimin kalıp kalamayacağına ben karar veririm
ne hakla böyle bir karar veriyorsun

Ece bir süre duraksar çünkü Deniz sinirle ağzından çıkanı
kulağı duymaz hale gelmiştir, Ece bir süre sonra kendini toparlar
çekmeceden nikah cüzdanını çıkartır

-Ece: Evet bu ev senin ama bu kararı nikahlı karın olarak
veriyorum, ben bu evde yaşıyorken böyle bir karar verebilirim

Ece nikah cüzdanını yatağın üzerine atar ve salona döner

-Ece: Kimse bir yere gitmiyor, Ahmet sen odanı biliyorsun,
Sibel hanım sizin odanız da Ahmet'in odasının yanında
yorgun olmalısınız 

-Sibel: Gerek yok istemez otel ayarlamıştım zaten

-Ece: Sibel hanım lütfen gitmekten bahsetmeyin,
Burası sizin oğlunuzun evi, istediğiniz kadar kalın
bir şeye ihtiyacınız olursa da saat farketmez söyleyebilirsiniz
şimdi izninizle şuraları halledeyim

Sibel anne zorlada olsa kalmaya ikna olur, Ece etrafı toplar
Deniz ise çalışma odasına inmiş çalışıyordur ve hala sinirlidir
Ece Deniz'e hiç bulaşmadan yukarı çıkar Ahmet'in odasının
ışığı yanıyordur kapıyı çalar içeri girer

-Ece: Ahmet hala uyumadın mı sen? yorgun değil misin?

-Ahmet: Uykum yok yenge

-Ece: Pekala, dertleşmek ister misin?

-Ahmet: Yenge abim neden böyle yapıyor?
Neden annemi sevmiyor? niye bize öfkeli?

-Ece: Abini biliyorsun, o sana kızgın değil,
aslında Anneni de senin kadar çok seviyor
ama eskiden yaşadıkları şey yüzünden abin anneni
affetmek istemiyor, o yüzden kırıp döküyor

-Ahmet: Bizi buraya çağırdın diye sana çok kızdı mı?

-Ece: Biraz, ama hallolur

-Ahmet: Keşke abim annemi affetse tekrar bir aile olsak

-Ece: Bu mümkün ama bizim güç birleştirmemiz lazım
yardımın olmadan bunu başaramam ben, var mısın?

-Ahmet: Sen ciddi misin yenge?

-Ece: Evet 

-Ahmet: Varım

Ahmet Ece'ye sarılır ve teşekkür eder, yatar,
Ece odadan çıkar, kendi odasına gider ve yatar 
Deniz'i bekler ama Deniz gelmez, zorda olsa uyur

Devamı Gelecek...

Ertesi sabah...

Ece sabah erkenden uyanır yürüyüşünü yapar 
ve eve gelip kimse uyanmadan kahvaltıyı hazırlar
Ahmet güzel kokulara uyanır 

-Ece: Günaydın Ahmet

-Ahmet: Günaydın yenge

-Ece: Hadi elini yüzünü yıka gel, sofra hazır

-Ahmet: Anne bir yere mi gidiyorsun?

-Sibel: Kahvaltıya gidiyorum, geliyor musun?

-Ece: Sofrayı hazırlamıştım aslında, istediğiniz bir şey varsa
hemen yapayım

-Sibel: İstemez, sabah sabah karbonhidrat yüklemesi yapamam,
geliyor musun Ahmet?

-Ahmet: Hayır, ben yengemin hazırladığı kahvaltıdan yiyeceğim
sende gitme bence

Sibel hanım evden çıkar, Deniz ise işe gitmek için hazırlanmıştır

-Ece: Günaydın, Kahvaltı etmeyecek misin?

-Deniz: Aç değilim, geç kalıyorum, görüşürüz Ahmet

Deniz işe gider, Ece üzülür aklına Deniz'in söylediği sözler gelir

'Sen bana sormadan nasıl çağırırsın annemi
uzak kalmak istediğimi bile bile neden çağırıyorsun
ne hakla, bu meseleye karışma dedim kaç kere, ama yok
boş kaldıkça karışmaman gereken işlere karışıyorsun'

kısa süre sonra kendini toparlar ve Ahmet'e döner

-Ece: Hadi gömül sonra işimiz var

-Ahmet: Ne işimiz var?

-Ece: Bütün gün evde oturup sıkılmayı düşünmüyorsun herhalde dimi?

-Ahmet: Ne yapacağız?

-Ece: Bir beyefendi olarak bana eşlik eder misin?

-Ahmet: Zaten yapacak bir şeyim yok, seve seve eşlik ederim
yenge

Ece tüm gününü Ahmet'e ayırır, onu doyasıya eğleneceği yerlere götürür
akşama doğru eve gelirler sibel hanım Ahmet'i odasına gönderir
Ece'ye çatar

-Sibel: Bir oğlumun aklını çeldin şimdi sıra ikinci oğlumda mı?

-Ece: Ne? Anlamadım?

-Sibel: Ahmet'i rahat bırak, oğullarımı rahat bırak

-Ece: Sibel hanım, çocuk evde sıkılıyordu, arkadaşı da yok burada,
biraz güzel vakit geçirsin istedim sadece

-Sibel: Senin gibilerini iyi bilirim ben, bu numaralar bana sökmez
Deniz'in gözünü kör etmişsin ama elbet onun gözüde açılacak

-Ece: Sibel hanım size bu zamana kadar hiç saygısızlık yapmadım
yapmam da, beni sevmediğinizi biliyorum, fakat size bir tavsiye
vereyim, lütfen Deniz ile aranızdaki sorunu çözün, Deniz belli 
etmesede, size kızsada sizi çok seviyor, lütfen bir kere
onunla o konuyu konuşmayı deneyin

-Sibel: Oğlumu benden daha iyi tanıdığını düşünüyorsun dimi
yanılıyorsun

-Ece: Müsadenizle akşam yemeğini hazırlayacağım

Ece yemekleri ve sofrayı kısa bir sürede hazırlar
Deniz gelir yine yemek yemez, Sibel hanım da yemez,
Ece ve Ahmet yemek yer sofrayı kaldırır,
Deniz çalışma odasında biraz çalışır ve Ece de salonda çalışır,
Ahmet ve Sibel hanım da odalarındadır
Deniz Ece ile konuşmadan direk yukarı çıkar, kardeşinin odasına
girer

-Deniz: Ne yapıyorsun?

-Ahmet: Hiç birşey

-Deniz: Bi el maça ne dersin?

-Ahmet: istemiyorum abi

-Deniz: Küs müsün bana? geçen gün sana bağırdığım için üzgünüm
öfkem sana değildi

-Ahmet: Anneme ve yengeme miydi? abi gider misin odadan?

-Deniz: Büyükler bazen istemedikleri şeyler söyler,
ama biz bir aileyiz dimi sen benim canımsın,
seni üzmek istemedim, özür dilerim
barıştık mı?

-Ahmet: iyi tamam, bi el oynayalım, al

-Deniz: Bu pes'in son çıkanı mı? vaay 

-Ahmet: Yengemin hediyesi

-Deniz: Bütün gün bununla mı oynadın?

-Ahmet: Hayır yengem beni harika yerlere götürdü,
çok eğlendik, hadi seç takımını

Deniz ve Ahmet bir kaç el oyun oynadıktan sonra
Deniz odaya girer, Ece hala salondadır bir kaç saat sonra
Ece pc'yi kapatır ve ayağa kalkarken başı döner koltuğa
oturur, bir süre dinlenir ve odaya gider
Deniz arkasını dönmüş uyumaya çalışıyordur

-Ece: uyumadıysan biraz konuşalım mı?

-Deniz: Uyumaya çalışıyorum

-Ece: Annenle konuşmanız lazım, aranızda ki sorunu çözmeniz lazım

-Deniz: Oda'dan gitmemi mi istiyorsun?

-Ece: Peki Deniz, iyi geceler 

Ece arkasını döner ve uyur,
Ertesi gün Ece Ahmet'ten annesinin sevdiği yiyecekleri
öğrenir ve onları yapar, sibel hanım yine yemeklerini
dışarıda lüks restoranlarda yer
Ece pes etmez, hem iş arar hemde Ahmetle birlikte
Deniz ile Annesinin arasını yapmaya, birbirleri ile konuşturmaya
çalışır

Bir kaç gün sonra...

Ece sürekli iş mülakatlarına giderken
bir yandan da Ahmet yanlız hissetmesin diye
onunla vakit geçiriyordur, Ahmet Ece ile çok iyi
anlaşıyordur ve çok eğleniyordur,
Kayınvalidesi Sibel hanım ise evden ziyade
dışarıda arkadaşları ile vakit geçiriyordur,
Deniz bir süre evde yemek yemeği ve kahvaltı yapmayı kesmiştir
Ece annesiyle onun meselesine karıştığı için
onunla doğru düzgün konuşmuyordur bile

-Ece: Kahvaltı hazır Ahmet hadi annen ve abini de çağır

-Ahmet: Tamam yenge

Ahmet annesini ve abisini çağırırken Ece'nin de yine başı döner
bir sandalyeye oturur, Ahmet Deniz ile gelince birşey belli etmez

-Ece: Kahveni koyuyorum Deniz, otur hadi, Ahmet bu portakal suyu
da senin

-Deniz: Ben kahvaltı yapmayacağım, işim çok, geç kaldım, çıkıyorum

-Ece: Peki... güle güle.

-Ahmet: Yenge bugünkü planımız ne? 

-Sibel: Ahmet bugün sen benimle geliyorsun, Aynur teyzenin kızı
Nil'in doğum günü partisi var, senide davet etti,
hediye seçip oraya gideceğiz

-Ahmet: Yaa anneee, istemiyorum, gelmeyeceğim, sen git

-Ece: Sibel hanım çayınız buyrun

-Sibel: O sofraya oturmadığımı bilmiyor musun? 
bir kaç güne gidiyoruz zaten,
çabuk git çantanı al, üstünü değiştir gidiyoruz

-Ahmet: Offff

-Ece: Annene iyi davranmalısın, sözünü dinle, hadi git hazırlan
bugün benimde işlerim var zaten, akşam bana konsol oyunu
öğreteceksin daha, hemen gitki erken gel

-Ahmet: Tamam

Ece işlerini bitirir, iş görüşmelerine gider sonra kızlarla buluşur

-Ayşe: Bebiş nasıl zorluyor mu seni?

-Işıl: Zorluyor teyzesi, çok yaramaz olacak
ya kızlar ben biraz acıktım da yemekde mi söylesek

-Ayşe: Ben diyetteyim ama size eşlik etmek için salata yerim,
Ece sen?

-Ece: benim bu aralar midem iyi değil, yemeyeceğim

Işıl ile Ayşe siparişlerini verdikten sonra

-Işıl: Baş dönmen oluyor mu?

-Ece: Evet

-Ayşe: Yoksa Teyze mi oluyorum yine

-Ece: Yok canım, öyle değildir, midemi üsütmüşümdür

-Işıl: Buradan çıkışta hemen benim doktora gidiyoruz

-Ece: Gerek yok, öyle bir şey değildir

-Işıl: He benim bu karnımdaki de gaz zaten

-Ayşe: Hamilelik testi yaptırmadan bunu bilemeyiz Ece

-Işıl: Karar verilmiştir, şunu yiyeyim hemen gidiyoruz
bu arada Ayşe Eren ile aranız nasıl? aldımı gönlünü 

-Ayşe: Ay Eren deme bana, beni deli ediyor, aramız hala aynı
bizi boşverin

-Ece: Erkeklerin hepsi aynı, Deniz'de beni çok üzüyor
ama işte...

-Işıl: Kız Deniz yine ne yaptı?

-Ece: Doğum gününde olanları biliyorsunuz, sonrasında
kavga ettik, annesiyle arasını yapmaya çalıştığım için
kırıcı sözler söyledi, günlerdir konuşmuyor doğru düzgün, evde yemek
de yemiyor, aynı evde yabancı gibiyiz yani,
Eğer hamilelik durumum varsa da umrunda olacağını sanmıyorum

-Ayşe: Saçmalama, biz şahidiz Deniz seni çok seviyor
senin üzerine titriyordu

-Işıl: Kaldı ki evlilik her gün canım cicimli değil
biliyorsun, bizde Cem ile çok didişiyoruz tartışıyoruz
ama sonra dayanamıyoruz hemen barışıyoruz
sizde yakında barışırsınız, ayrıca sen demiyor muydun
Deniz çocuk istiyor diye, eğer hamileysen ki bence öylesin,
en çok buna sevinen Deniz olacaktır.

-Ayşe: Aynen, bak Eren bey'e bırak çocuk hayali kurmayı
evlilik hayali bile kurmuyor, uyuz

-Işıl: Ben sonra sokacağım onun aklına o evlilik olayını merak etme
yavaş yavaş, bu akşam bizimkilerin halı saha maçı var
bizde gidelim, bunları boş bırakmaya gelmez

-Ayşe: Tamam ama önce hesabı isteyelim doğru hastaneye

Akşama doğru Ece eve gelir yemeklerini yapar sofrayı kurar
Ahmet ve Sibel hanım gelir ama Ahmet partide yediği için
yemez, Sibel hanım da sofraya oturmaz, yorgun olduğunu söyleyip
odasına çekilir

-Ece: Deniz yemekler sıcak hadi otur sofraya

-Deniz: Yemeyeceğim, sen ye, ben üstümü değiştirip çıkacağım
halı saha maçımız var

Ece'nin yüzü düşer, üzülür, gözleri dola dola sofrayı toplar
biraz bahçeye çıkar kendini toparlar

-Ahmet: Abi, nereye?

-Deniz: Halı saha maçımız var, gelmek ister misin?
Yemeğini yedin mi bu arada?

-Ahmet: Evet, annemle bugün sıkıcı bir
doğum günü partisine gitmiştim orada yedim
akşam yemeğimi de,
gelmek istiyorum seninle ama
Yengemle konsol oyunu oynayacaktık gelince oynarız söyleyeyim
ona, anneme de haber vereyim geliyorum

-Deniz: Ahmet, yengen yemek yedi mi peki?

-Ahmet: Bilmiyorum, zaten kaç gündür ikimiz yemek yiyoruz
sende sofraya oturmuyorsun, annemde, yengem de bazen yiyor
bazen yemiyor, yediğinde de az yiyor

-Deniz: Tamam hadi hazırlan arabada bekliyorum ben seni

Deniz aşağıya iner sofra ve mutfak toplanmıştır,
gözleri Ece'yi arar, Ece bahçede öylece oturuyordur
yanına gitmek için adım atar ama telefonu çalar
o arada da Ahmet aşağıya iner, yengesine abisiyle halı saha
maçına gittiğini haber verir

Bir süre sonra Işıl ve Ayşe gelir Ece'yi de alırlar
Halı saha maçını izlemeye giderler, ama izlemeye gelenler
sadece onlar değildir, başka kızlar da vardır
içlerinden bir kaçı Deniz'i Cem'i ve Eren'i işaret ederek
çok yakışıklı vs diyerek asılmaya başlarlar 
El sallarlar

Işıl kendini tutamaz 

-Işıl: Şu asılmaya çalıştığınız, el salladığınız yakışıklı varya hani
işte onun başı bağlı, bu karnımda ki de top değil

-Kızlardan biri: Ne malum yalan söylemediğin

-Ece: Kızlar uzayın, o az önce sarkmaya çalıştığınız
diğer yakışıklı da benim kocam, haddinizi bilin

-Ayşe: Diğeri de benim sevgilim, yürüyün gidin, güzellikle söylüyorken

-Kızlar: Gitmezsek ne yaparsınız, varoşlar
kızlar Ece'ye Ayşeye Işıla hakarette etmeye başlayınca
ışıl tutamaz kendisini

-Işıl: Yok ben dayanamayacağım yolacağım saçını başını bunların

-Ece: Sen dur, yeğenime bir şey olmasın, biz senin yerine de yolarız

Ece ve Ayşe kızların saçını başını yolarken Işıl da arada el atar
çocuklar maça ara verir ve kızları ayırır

-Cem: Bi yanlış anlaşılma olmuş belli ki, özür dileriz
hanımlar

-Işıl: Ne özürü ne yanlış anlaşılması, hak ettiler

-Cem: Hayatım sakin olur musun

-Eren: Büyütmeyelim tekrar kusura bakmayın

-Kızlar: Sizin hatırınıza şikayetçi olmayacağız, yürüyün
kızlar

-Ayşe: Kaşınıyor bunlar yine

-Deniz: Eğer böyle yapacaksanız, bir daha buraya gelmeyin

-Ece: Ne! kızlar ben eve gidiyorum

-Cem: Işıl sen ne yapıyorsun? sen hamilesin farkında mısın?
ayrıca başkalarının saçına yapışıp yolmak da ne?

-Eren: Aynen bu yaptığınız hiç doğru değil

-Işıl: Gırtlağını sımadığımıza dua etsinler,
onlar ne yaptı biliyor musunuz peki? hayır

-Deniz: Ne yapmış olurlarsa olsunlar, sizin o davranışınız yanlıştı

-Işıl: Öyle mi Deniz bey, yakışıklı bir adam Ece'ye
senin yanında asılsa, karın olduğunu söylediğin halde
asılmaya devam etse, sonra seni aşağılayacak cümleler kursa
sen sakin kalır mıydın? sanmıyorum

-Deniz: Ne, nasıl yani, az önce olan bu muydu?

-Ayşe: Anlayıp dinlemeden kızı üzmeye devam ediyorsun

-Deniz: Ahmet, gidiyoruz

-Cem: Yine de senin sakin kalman gerekiyordu Işıl

-Işıl: Cem beni delirtme, tut elimi kalkacağım
bu beni acıktırdı, yürü gidip bir şeyler yiyelim
görüşürüz Ayşe

-Ayşe: Görüşürüz, bende eve gidiyorum

-Eren: Bekle seni ben bırakırım

Deniz eve gelir Ahmet odasına çıkar, Ece salonda oturup
kitap okumaya çalışıyordur, Deniz odasına çıkar
duşunu alır alt kata iner, mutfağa girer su içer ama bir gözü de
Ece'dedir, çaktırmadan ona bakar, Ece ona bakmıyordur bile
kahve yapar ve salona koltuğa oturur TV'yi açar
ama izlemez, yandan yandan Ece'ye bakar

-Ahmet: Yenge konsol oyununu yarın oynasak olur mu?
çok uykum var

-Ece: Olur tabi, ne zaman istersen o zaman oynarız

-Ahmet: Yarından sonra gidiyor muşuz, benim sınavlarım
başlayacakmış, gitmeden öğretirim ben sana

-Ece: Tamamdır, sabah kahvaltıya istediğin bir şey var mı?

-Ahmet: Senin yaptığın otlu omletten

-Ece: Tamam, iyi geceler

-Ahmet: İyi geceler yenge, iyi geceler abi

-Deniz: İyi geceler

-Ece: Bende yatıyorum

-Deniz: Bekle...(Ece'nin elini tutar)
iyi misin?

-Ece: Harikayım, şimdi izin verirsen uyumaya gideceğim

-Deniz: Keçi

-Ece: Sen farklı mısın? merak etme bir daha seni
rahatsız etmeyeceğim maç yaparken başkaları izlesin

-Deniz: Senin izlemeni tezahurat yapmanı tercih ederim

-Ece: Deniz ne istediğine karar ver, yemek yiyecek misin yemeyecek misin?
seni destekleyeyim mi desteklemeyeyim mi?
bu ev senin, bu ev hakkında söz söylemeye hakkım yok biliyorum,
ben senin için neyim? bak annen hayattayken aranı düzeltmeni
istemem kaç gündür suçum, bunu yapma, git ve konuş artık

Deniz Ece'nin elini bırakır, Ece odasına gider
Deniz bir süre düşünür, sonra odasına çıkar ve yatar

Ertesi gün...

Deniz gömleğini giyerken Ece bluzünün fermuarını kapatmaya
çalışıyordur, Deniz hemen yardıma koşar ve bluzün
fermuarını çektikten sonra Ece'nin köprücük kemiğine hızlıca
bir öpücük kondurur, Ece'yi kendine döndürür elini tutar

-Deniz: Bana sormuştun ya ben senin için neyim diye?
sen benim dünyamsın, ahiretimsin, kabul olmuş duamsın,
her şeyimsin, bu evi ise yuva yapan sensin, bu ev sen varsan bir ev.
seni üzdüğümün farkında bile değildim, ama annemle konuşma 
meselesi çok başka, bu konuda ısrarın...

-Ece: Konuşmayacaksın yani

-Deniz: Bu konuda seni dinlemeyeceğim

-Ece: Ben aşağıya iniyorum, bırak elimi

Deniz sofraya oturur kahvaltısını yapar, sofrayı toplar ve 
işe gider, Ahmet ise annesiyle dışarı çıkar,
Ece ise iş mülakatına giderken Işıl ile konuşur

-Ece: Evet sonra geldi yanıma

-Işıl: Peki söyledin mi?

-Ece: Hayır, henüz değil

-Işıl: Ece bir an önce söylemen lazım

-Ece: Tamam söyleyeceğim, akşam olsun,
şimdi iş mülakatına gidiyorum

-Işıl: Mülakattan çıkınca şirkete git söyle
bilmeye hakkı var

-Ece: Tamaaam ışıl tamam

Ece mülakata girer çıkar ve orada 
merdivenlerde Çisem ile karşılaşır
Ece görmezden gelmeye çalışır ama
Çisem onu kolundan tutar 
Atışırlar Çisem Ece'yi iter ve Ece tutunamaz ve düşer
Çisem kaçar, Ece acı içinde karnını tutar,
etraftakiler hemen ambulansı arar
Ece  hastaneye kaldırılır

Deniz'in ve diğer herkesin haberi olunca
hemen hastaneye koşarlar,
Ece odaya alınmıştır, doktor sadece Deniz'in 
içeriye girmesine izin verir, Deniz doktor'dan her şeyi öğrenir,
Ece gözlerini açar elini karnına koyar
Deniz elini Ece'nin elinin üzerine koyar

-Deniz: Ece, Bunu kim yaptı?

Ece tek kelime dahi etmez, Deniz dışarıya çıkar
öfkelidir duvarı yumruklar, Eren ve Cem onu sakinleştirmeye
çalışır 

-Cem: Biliyorum zor ama sakinleşmen gerek

-Eren: Şuanda Ece'nin yanında olman lazım, ona destek olman lazım

-Deniz: Bunu kim yaptı ona, bize, bir şey söylemiyor da
kafayı yiyeceğim

-Eren: Ece'ye bunu yapanı el birliği ile bulup gerekeni
yapacağız, ama şimdi sakinleşmen lazım

-Işıl: Cem birde sen konuşsan şu doktorla,
Ece'yi görmek istiyorum, arkadaşımın yanında olmalıyım

-Cem: Işıl şuan kimsenin girmesine izin vermiyorlar biliyorsun,
kaç saattir burdasın eve götüreyim seni biraz dinlen
sonra tekrar gelirsin olmaz mı?

-Işıl: Sence? Ece'nin yanında kalacağım elbette

-Ayşe: Doktor seninle konuşmak istiyormuş Deniz

-Doktor: Öncelikle tekrar başınız sağolsun,
böyle durumlarda anne adayları daha hassaslaşır,
sakın üstüne gitmeyin, bazıları farklı tepkiler verir
iştahtan kesilebilirler, yada çok aşırı yemek yerler, yada
hiçbir şey olmamış gibi davrananlarda olabiliyor, bunun gibi
durumlar bu süreçte olabilir, siz olabildiğince eşinizin 
yanında olup ona destek olarak bu süreci atlatmasına yardımcı
olabilirsiniz, birkaç ilaç yazacağım düzenli bir şekilde
içmesini sağlayın

-Deniz: Teşekkür ederim doktor

-Doktor: Ece hanımı taburcu edebiliriz, eve gidebilir

Deniz Ece'yi eve götürür, odalarına çıkartır, Ece hala
konuşmuyordur, karnını tutup öylece yatıyordur,
Deniz odadan çıkar

-Ahmet: Abi yengem iyi mi?

-Deniz: İyi olacak

-Eren: Nereye gidiyorsun?

-Deniz: Ece size emanet, benim ufak bir işim var

-Cem: Eren git şunun peşinden bi dedilik yapmasın,
Işıl sende otur şuraya

-Ayşe: Cem haklı otur biraz, sana su getireyim 
Ece'ye de birşeyler hazırlayacağım, yemek yemesi lazım
ilaç içmesi gerek, sana da bir şeyler hazırlayacağım Işıl
iki can taşıyorsun

-Işıl: Benim canım bir şey istemiyor, yemeyeceğim

-Cem: Işıl, öyle bir lüksün yok, ya birşeyler yersin
yada seni zorla eve götürürüm

Ayşe Işıl'a tost ve meyve suyunu verdikten sonra
Ece'ye çorba ve tost meyve suyu götürür
ama Ece yemez, Ayşe onu teselli etmeye çalışsa da
tepki vermez

-Işıl: Yemiyor mu? birde ben deneyeyim ver

Işıl da dener, Ece ile konuşmaya çalışır ama Ece ruhunu kaybetmiş
gibi tepki vermez


Deniz ne yapacağını bilmez bir halde bunu Ece'ye yapanın
kim olduğunu bulmaya çalışıyordur

-Eren: Deniz, daha kimi nerede arayacağımızı bile bilmiyoruz,
bak gel polise gidelim, onlar bulur

-Deniz: Hayır, bunu karıma yapanın cezasını kendi ellerimle
vereceğim, onu doğduğuna pişman edeceğim

-Eren: Bari yarın devam edelim, bak Ece hastaneden çıktı
ve onun en çok sana ihtiyacı var şuan, onun yanında olmalısın,
bunu yapanı sonrada bulabiliriz

-Deniz: Efendim Cem? Ece iyi mi?

-Cem: İyi değil, Deniz eve gelsen iyi olur

Deniz ve Eren eve gelirler

-Deniz: Ne oldu? 

-Işıl: ilaç içmesi gerek ama ağzına tek lokma koymadı

-Ayşe: Hepimiz denedik, ne bir şey yiyor, nede konuşuyor

-Deniz: Tamam çocuklar, gerisini ben hallederim,
sizde çok yoruldunuz, evlerinize gidip dinlenin,
bir şey olursa size haber veririm

-Işıl: Ben hiç bir yere gitmiyorum

-Ayşe: Bende

-Cem: Kızlar böyle yapmayın, Deniz Ece'nin kocası,
sizde dinlenin biraz, sabah ola hayrola, hadi Işıl

-Eren: Cem haklı, o zaman haberleşiriz Deniz,
Seni evine bırakayım Ayşe

-Ayşe: Kendim giderim, Deniz, Ece'ye iyi bak

-Deniz: Merak etmeyin.

Herkes gittikten sonra Deniz tepsiyi alır odaya gider

-Deniz: Ece'mim, lütfen konuş benimle, bak ilaç içmen lazım
bir iki lokma bir şey yemen gerek,
bana bağır çağır kız ne istiyorsan yap ama bu sessizliğin beni
korkutuyor, sevgilim lütfen

Ece Deniz'e de tepki vermez, Deniz aşağıya oturma odasına iner
ellerini başının arasına alır

-Sibel: Sende bir şey yemedin, sana sandviç yaptım

-Deniz: istemiyorum, karım bu haldeyken, yeme içme düşünemem ben anne

-Sibel: Güçlü kalıp karına destek olmak istiyorsan ye

-Deniz: Ne yapacağımı bilmiyorum, çok çaresiz hissediyorum

Sibel hanım Deniz'i teselli eder ve aralarındaki buzlarıda
eritmeye çalışır 1 saat boyunca...

1 saat sonra...

-Sibel: Geç oldu, hadi odana git, bak oğlum, hayatta daha çok
zorluklar karşınıza çıkacak, ama güzelliklerde çıkacak,
Allah seni ve Ahmet'i bana nasıl nasip ettiyse, sizede
yine nasip eder, yeter ki isyan etmeyin, dua edin.

-Deniz: İnşAllah, Bu arada Sen Ece'yi sevmezdin, fikrin mi değişti?

-Sibel: O mevzu ayrı, bu mevzu ayrı, hala daha ısınamadım ona
ama bu durumunu en iyi ben anlıyorum, anlattım sana da,
yarın dubai'ye dönmemiz gerek Ahmet ile, sınavları var biliyorsun,
bu yüzden kendine ve ona iyi bak, tamam mı Deniz?

-Deniz: Tamam, teşekkür ederim anne, iyi geceler

Deniz odaya girer, Ece yatağında yoktur, telaşlanır ve
odalarında bulunan giyinme odasından ağlama sesi duyar
kapıyı açar, Ece yerde oturmuş, başını dizlerinin arasına
almış ağlıyordur
Deniz Ece'ye sarılır

-Deniz: Ağla bitanem, dök içini

Ece Deniz'e sımsıkı sarılır

-Ece: Özür dilerim, özür dilerim, Özür dilerim, onu koruyamadım

-Deniz: Sevgilim senin bir suçun yok, özür dileme, özür dilemesi
gereken benim, hepsi benim suçum, ben çocuk diye diretmeseydim...
bunu sana ve bebeğimize yapanların cezasını kendi ellerimle vereceğim,
bunu size kim yaptı Ece?
Ece susma, söyle kimdi o?

-Ece: Söylersem senide kaybederim, hayır, hayır hayır
bunun olmasına dayanamam, hayır olmaz, olmaz, olmaz

Deniz Ece'nin şoka girdiğini kötüleştiğini görünce
üstüne gitmeyi bırakır ve onu sakinleştirmeye çalışır,
Ece sakinleşince, onu kucağına alır ve yatağına otutturur
bir iki lokma bişey vedirir ve ilaç içirir yatırır üstünü örter,
yatağın diğer tarafına da kendisi geçer, Ece'nin elini tutar 
ve saçını okşar, Ece ilaç etkisiyle hemen uyur, Deniz 
bunu yapanın kim olduğunu düşünüp durur, bir gram uyumaz

Ahmet ve Sibel hanım Dubai'ye dönerler
Deniz ise kızları çağırır, Eren ile Cem işe gitmişlerdir
Deniz ise Kızlar gelene kadar Ece'ye kahvaltı hazırlayıp
odasına götürür
Ece'nin saçlarını sever, ona uzun uzun bakarken Ece uyanır

-Deniz: Günaydın uykucu, kalk bakalım kahvaltı zamanı
sonra ilaçların var

-Ece: İstemiyorum, lütfen zorlama Deniz
sen işe gitmiyor musun?

-Deniz: Kızlar gelecek birazdan, bugün Sinem idare edecek
benim başka bir işim var

-Ece: Vazgeçmeyeceksin dimi?

-Deniz: Sen düşünme bunları, güzelce dinlen, söz hemen geleceğim

Ece Telefonunu alır kızları arar gelmemelerini söyler

-Deniz: Neden kızlara gelmemelerini söyledin?
yanında duracak kimse yok, annem ve ahmet de dubaiye döndü sabah,
ne oldu? niye kalktın?

-Ece: Deniz bazen çok konuşuyorsun hayatım,
üzerimi değiştirmeme yardım et, seninle bir yere gideceğiz?

-Deniz: Ama hala iyi değilsin, dinlenmen lazım

-Ece: Sevgilim, sen bunu yapanı bulmak istemiyor musun?

-Deniz: Elbette istiyorum

-Ece: Tamam işte onunla ilgili bir yere gideceğiz

-Deniz: Önce kahvaltı, sonra ilaç, ondan sonra gideceğiz, hadi...

Devamı Gelecek....
---------------------------------

1 Saat sonra...

Ece'nin ağzından...

Deniz'in yanında güçlü durmaya çalışmaya karar vermiştim
bu yüzden içim yansada normal davranmaya çalışıyordum,
Dahası Deniz'in başını belaya sokmasını istemiyordum,
bu nedenle gücümü topladım ve bana bunun kimin yaptığını
ona değil, karakola gidip polise söyledim ve çisemden
şikayetçi oldum, karakol çıkışı arabaya bindikten sonra
Deniz'den başını belaya sokmayacağına ve çisemi bulmayı
polise bırakmasını, adaletin onu cezalandırması konusunda
söz almam gerekti

-Deniz: Böyle bir söz vermemi isteme benden Ece,
bu kızdan daha önce kurtulmalıydım, ruh hastası,
onu elime geçirirsem bu dünyadan sileceğim onu

-Ece: Benim üzerime yemin et, onu polis bulacak 
ve sen hiç bir şey yapmayacaksın

-Deniz: Hayır, böyle bir yemin etmeyeceğim

Ece arabadan iner 

-Deniz: Ece nereye gidiyorsun?

-Ece: Ne yaparsan yap o zaman, beni anlamıyorsun bile

-Deniz: Ece yapma şunu, bak iyi değilsin hala
dinlenmen lazım, gel seni eve bırakayım

-Ece: Taksi ile giderim, beni düşünme sen, git başını belaya sok

Ece taksi bulur ve biner, Deniz peşlerinden gider,
taksinin önünü keser

-Taksici: Hoop kardeşim ne yapıyorsun? başımı belaya mı sokacaksın?

-Deniz: Kusura bakma abicim, in taksiden Ece

-Taksici: Hanımefendi bu adamı tanıyor musunuz?
sizi rahatsız mı ediyor yoksa?

-Ece: Kendisini tanıyamıyorum

-Deniz: Bir yanlış anlaşılma oldu sanırım abicim,
inatçı bir karım vardır da, kadınların trip atmalarından 
kaçamıyoruz maalesef, hanımefendi eşim olur
Ece'cim iner misin taksiden, meşgul etmeyelim 
beyefendiyi daha fazla

-Taksici: Doğru mu söylüyor, hanımefendi? kocanız mı bu adam?

-Ece: Evet, kusura bakmayın lütfen

Deniz kısa mesafe ücretini öder, Ece Deniz'in arabasına biner
kemerini takar, tepkisiz kalır yolu izler,
Deniz ışıklarda durur, Ece'nin elini tutar

-Deniz: Sana bunu yapanı cezalandırmak benim hakkım değil mi?

-Ece: Kanunlar ve adalet varken hayır

-Deniz: Tamam, söz veriyorum, başımı belaya sokmayacağım
oldu mu? daha fazla üzülmeni istemiyorum, ama sende
bana bir söz vereceksin, yemeklerini ben zorlamadan yiyeceksin
ilaçlarını içeceksin

-Ece: tamam söz, sen yeter ki elini kana bulama başını belaya sokma

1 Hafta sonra...

Enis'in de yardımı ile Polis Çisem'i yakalar
ve tutuklayıp mahkemeye kadar ceza evine atılır,
anne babası bile onu kurtaramaz, Deniz'e öfkelidirler,
kızlar çocuklar Deniz'lerde bunu konuşurlar

-Ayşe: Cezasını buldu Ruh hastası artık size zarar veremez

-Işıl: Hele bir daha cürret etmeye kalksın, onu elimden
kimse alamaz

-Cem: Sakin ol Işıl, fazla uçma sen

-Eren: Deniz mahkeme ne zaman?

-Deniz: 1 ay sonraymış

-Işıl: Dilerim ömür boyu çıkamaz oradan, Enis bey'de onun
yakalanmasında yardımcı olmuş he, helal olsun

-Deniz: Sağolsun, çok yardımı oldu bu konuda

-Eren: Ece, mutlu olman lazım, artık o kız size zarar veremeyecek
neden üzgün görünüyorsun

-Ece: Kusura bakmazsanız ben odaya çıkıp biraz dinleneceğim,
siz devam edin sohbete 

-Işıl: Ece Ayşe ile yanına gelelim mi?

-Ece: yok kızlar yatacağım, çok yorgunum, kusura bakmayın

10 dakika sonra...

Deniz odaya gelir 

-Ece: Neden geldin, yanlız bırakma çocukları

-Deniz: Gittiler, boşver şimdi onları da
sen iyi misin? beni baştan savmaya çalışma sakın

-Ece: Sevinemiyorum bile, ne zaman bir parkın yanından geçsem
yüreğim sıkışıyor, şuraya bir yumruk oturuyor,
onu koruyamayayaşım gelir aklıma, seni hayal kırıklığına
uğrattığım, senin hayalini gerçekleştirememiş olmam geliyor
aklıma, belki de hiç çocuk vermeyeceğim sana

-Deniz: Şiiiit, sana daha öncede söyledim, bu tamamen benim suçum,
Allah dilerse tekrar verir bir evlat bize, nasip değilse bile
sorun değil, sen benim ömrümsün, gerçekleşmiş hayalim,
kabul olunmuş duamsın, seni çok seviyorum
sakın saçma sapan şeyler düşünmeye kalkma, ben her zaman
senin yanında olacağım, biz hastalıkta sağlıkla, acısıyla
tatlısıyla bir söz vermedik mi
o kız oradan çıkamayacak ve sen iyileşeceksin
eski neşeli Ece'm bana geri dönecek

-Ece: Bana sarılır mısın?
iyi ki sen...iyi ki

Ertesi sabah...

Deniz uyanır ama yanında Ece'yi bulamaz, telaşlanır
evin her yerinde Ece'yi arar bulamaz,
hemen telefona sarılır, telefon meşgule düşer,
Deniz tam dışarıya çıkıp Ece'yi arayacakken Ece kapıda belirir
nefes nefesedir, Deniz Ece'yi karşısında görünce derin bir nefes alır
karısına sarılır

-Ece: Deniz iyi misin?

-Deniz: Neredesin sen, neden haber vermiyorsun,
ne kadar korktum sana bir şey oldu diye

-Ece: Üzgünüm, zaten yeterince yoruluyorsun benim yüzümden,
uyandırmak istemedim, yürüyüşe çıkmıştım

-Deniz: Özür dilerim hayatım sesimi yüksettim sana,
ama yanımda seni göremeyince çok korktum
iyisin dimi?

-Ece: iyiyim, sadece normele dönmeye çalışıyorum,
yürüyüş yaparken parkın önünden geçtim
orada oynayan çocukları görünce...

Deniz Ece'ye tekrar sarılır

-Deniz: Şiii, tamam güzelim, iyi olacaksın, olacağız
ilerdeki çocuklarımız için iyi olmak zorundayız
benimle şirkete gelmek ister misin bugün?
Ne zamandır gelmiyorsun, Nilüfer ile çay bisküvi yapmıyorsunuz

-Ece: gelmeyeyim, başka zaman gelirim

-Deniz: Zil çaldı, hemde sabahın köründe, birini mi bekliyordun?

-Ece: Hayır

-Deniz: Tabi ki Işıl, Merhaba Işıl, hoşgeldin de bu saatte?

-Işıl: Hoşbuldum Deniz'cim, Günaydın sana da

-Cem: Abi kusura bakmayın şu haliyle bile tutamadım Işıl'ı

-Deniz: Yok oğlum ya, ne olacak, gel hoşgeldin, kahvaltı
yapacaktık bizde buyrun sizde

-Cem: Biz yaptık kahvaltıyı aslında, Işıl?

-Işıl: Ne var, iki canlıyım ben, yerim karışma

-Ece: Karışmayın arkadaşıma, ye kuzum afiyet olsun

-Deniz: İyi madem gel bizde çayları koyalım bari Cem

-Işıl: Kırmızı alarm Ece, Ayşe çok mutsuz, Eren ile ayrılmışlar

-Ece: Ne? ayrılmışlar mı? onlar birbirini çok seviyordu hani

-Işıl: Hala daha öyle, ama Ayşe detay vermiyor,
bu ikisini bir şekilde barıştırmamız lazım

-Ece: Ama nasıl?

-Cem: Çaylar geldi, buyrun

-Deniz: Konuşmanızı mı bölüyoruz 

-Işıl: Hayır aslında sizinde yardımınız gereken bir şey bu,
Hayatım hazırlan, bu hafta sonu hep beraber yazlıktaki eve gidiyoruz

-Cem: Gene aklınızdan neler geçiyor acaba

-Ece: Siz Eren ile hiç konuşmuyorsunuz arkadaşınızla 
hiç ilgilenmiyorsunuz anlaşılan, hiç bir şeyden haberiniz yok

-Deniz: Ne olmuş ki Eren'e?

-Işıl: Ah şekerim biz olmasak ne yapacak bu beyler

-Ece: Eren ile Ayşe ayrılmış, onları barıştırmamız lazım

-Cem: Durduk yere neden ayrılsınlar, sebep neymiş

-Işıl: Onuda siz Eren ile konuşup öğreneceksiniz kocacım,
ve bir şekilde ikinizde Eren'i haftasonu yazlıktaki eve gelmeye
ikna edeceksiniz, göreviiniz bu, bizde Ayşe kısmını halledeceğiz

-Cem: Görev anlaşıldı, artık işe gidebilir miyim karıcım
zira eve ekmek getirmem lazım ya hani

-Deniz: Aşkım sen bugün benimle gelmeyeceğine emin misin?
istersen gitmeyeyim bugün

-Ece: Hayır evdeyim bugün, sen git işe, beni merak etme

-Işıl: Ben buradayım merak etme, görevinizi unutmayın siz

-Deniz: Tamamdır, Cüzdanım oda da kalmış alıp çıkıyorum hemen

-Ece: Sen dur ben getiririm 

Ece yukarıya odaya çıkınca Deniz Işıl'a döner

-Deniz: Teşekkür ederim Işıl

-Işıl: Ne için?

-Deniz: Bunu neden yaptığını bildiğim için,
aslında Eren ile Ayşe'yi barıştırma işini kendinde halledebilirdin
ama Ece'yi de dahil ettin...

-Işıl: Ece benim canım, normale dönmesi için her şeyi yaparım,
kafası dağılsın istedim biraz, ayrıca bunu tek başına halledebilecek
olan aslında ben değil, senin karın, Ece'yi bu konularda hafife alma,
sadece biraz yardımınızla bunu daha hızlı çözeriz, Eren'in de
Ayşe'nin de birbirlerini sevdiklerini biliyoruz

-Ece: Al aşkım, hayırlı işler

Deniz Ece'yi, Cem Işıl'ı öper işe giderler,
kızlarda plan yapmaya başlarlar...
Akşama doğru Ece ile Işıl bahçede otururken 
Işıl limonatasından bir yudum alır ve Ece'ye döner

-Işıl: Yanında olmam seni üzüyor mu Ece?

-Ece: O nereden çıktı şimdi?

-Işıl: Sana acını hatırlatıyormuşum gibi geliyor bazen,
bu yüzden kendimi kötü hissediyorum

-Ece: Saçmalama ışıl, tamam bir acı yaşadım ama
yanımda kötü hissetmene gerek yok, çünkü sen ve yeğenim
benim yanımda olduğunuz zaman ben mutlu oluyorum aksine.

-Işıl: Ciddi misin? yani sorun yok

-Ece: yok tabi ki, hadi şu kahveyi bitireyim sofrayı kuralım
bizimkiler gelir birazdan, sen Cem'e haber verdin dimi
yemeğe bizdesiniz

-Işıl: Verdim, bu limonatanın tarifini bi ara ver bana çok güzel

Akşam yemekler yenir ve çaylar içilirken
asıl gündeme konu gelir

-Işıl: Ne yaptınız, konuşabildiniz mi Eren ile?

-Deniz: Ben bütün gün toplantıdan toplantıya koştum
vaktim olmadı konuşmaya

-Cem: Ben aradım ama açmadı

-Ece: Bizde Ayşe'yi aradık Ayşe kesin bir şey söylemedi

-Işıl: B planını mı uygulasak Ece

-Ece: Bence biraz bekleyelim

-Deniz: B planı nedir?

-Ece: O bizde, siz B planda sadece bize uyum sağlayacaksınız o kadar
zamanı gelince anlatırız ama sen şu Eren'i tekrar bir ara
telefonuda hoperlöre ver Deniz

-Eren: Efendim Deniz

-Deniz: Nerelerdesin oğlum sen, bugün de aradım açmadın

-Eren: işlerim vardı dönemedim sana

-Deniz: İyi hadi atla gel bize bi şeyler yapalım

-Eren: Hiç gelmeyeyim şimdi, keyfim yok

-Deniz: Sen nerdesin? ben geleyim dertleşelim biraz

-Eren: Yok abi ya, valla siz bakın keyfinize

-Deniz: Ayşe ile barışmadınız mı hala?

-Eren: Ayrılmayı kendi istediği için dolayısıyla barışmadık,
o iş bitti artık ya

-Deniz: Nasıl bitti? siz birbirinizi sevmiyormuydunuz?
hem neden ayrılmak istedi ki senden? bana bak kıza yanlış
bir şey yapmadın dimi?

-Eren: Yok artık, yanlış bir şey yapmadım, yapsam kızlar
şuanda benim gırtlağıma yapışmış olurlardı,
ayrıca hala seviyorum ben Ayşe'yi, öyle bitti deyince
bitmiyor, ama anlaşılan o beni sevmiyormuş, neyse ya
sen neden aramıştın?

-Deniz: Bu hafta sonu Cemler biz, sen hepberaber Cemlerin yazlığına
gidiyoruz mangal yapacağız, itiraz edersen kızlara devrederim seni
haberin olsun

-Eren: Aman diyeyim, tamam geleceğim haberleşiriz, Ayşe'de gelecek mi?

-Deniz: Kızlar onu çağırdılar mı bilmiyorum, gelsin mi?

-Eren: Farketmez, Ece'ye selam söyle

-Cem: Eren tamam, sıra sizde kızlar

Kızlar Ayşe'yi arar, Ayşe gelmemekte ısrar eder
ama Ece bir şekilde Ayşe'yi ikna eder

Haftasonu...

Ece arabadan poşetleri alırken Ayşe yanına gelir

-Ayşe: Bak beni yanlız bırakmayacaksınız onunla
sırf sizin hatrınıza geldim

-Ece: Tamam Ayşe tamam, al şu poşetleri bende kömürü alıp
geliyorum

-Deniz: Sevgilim sen içeriye geçip keyfine bakar mısın
ben hallederim bunları hadi

-Ece: Hayat müşterek değilmiydi sevgilim

-Deniz: Ben bu kasları boşuna mı yapıyorum, hadi kızların yanına
git, bizde geliyoruz 

-Işıl: Oh, mis gibi hava, dimi Ayşe

-Ayşe: Aynen aynen

Kızlar bir yandan salata hazırlarken, erkeklerde mangalı yakarlar

-Işıl: Ay daral geldi, Ayşe sen Eren'i sevmiyor musun artık?

-Ayşe: Saçmalama tabiki seviyorum, bu soru nereden çıktı şimdi

-Ece: O zaman siz neden ayrıldınız? manyak mısınız siz he?

-Ayşe: Kızlar ne oluyor size?

-Işıl: Birbirinizi hala severken neden ayrısınız?

-Ayşe: Ben size bunu söylemiştim, ayrıca beni gerçekten sevmeyen o
sevse benimle bir gelecek düşünürdü
annem görücü usulü buluşmalar ayarlamaya çalışıyor
ama beyefendinin haberi bile yok

-Ece: Hmm peki sev hala barışmak istiyor musun Eren ile?

-Ayşe: Çok seviyorum kızlar biliyorsunuz

-Işıl: Benim düşündüğümü düşündüğünü biliyorum Ece

-Ece: Kesinlikle

-Ayşe: Kızlar ne yapacaksınız?

-Işıl: O iş bizde, o Eren'i öyle bir kıvama getireceğiz ki

-Ece: Sensiz yapamayacağını anlayacak, sen salatayı sofraya götür
bizde geliyoruz

-Ayşe: Kızlar...

-Işıl: Ayşe bak karnım burnumda, canımda burnuma geliyor hadi

Devam Edecek
.................


Yemekler yenmiş sofra toplanmış bahçede oturuluyordur
Eren çaktırmamaya çalışsada kızların gözünden Eren'in
Ayşe'ye kaçamak bakışları kaçmamıştır

-Işıl: Hava çok güzel, hadi Cem

-Cem: Hadi ne hayatım?

-Işıl: Hani doktor her gün yürü dedi ya, ayrıca
karnım burnumda hani, beni darlamasan mı acaba he canım

-Cem: Aman aman, sen sakin ol hayatım, sende bebeğimizde iyi olun,
nereye isterseniz gelirim ben, o halde buyrun Işıl hanım

-Işıl: Mercy, Cem bey, bu arada sizde gelin isterseniz

-Ece: Hava şahane valla, bende yürüyüş yapacağım
gelen olursa beklerim

-Deniz: Bensiz?

-Ece: Sevgilim sensiz olur mu, telefonumu alıp geliyorum bekle

-Deniz: Tamam, acele et, Eren, Işıl sizde gelin isterseniz bizimle

-Eren: Yok kardeşim ben böyle iyiyim

-Işıl: Bende siz gelene kadar çayı demlerim kek falan yaparım
takılın siz

-Ece: Çok geç kalmayız

Ece ve Işıl ayrı ayrı yöne gitmişlerdir ama sürekli mesajlaşıyorlardır

-Deniz: Aşkım sen ne yapıyorsun?

-Ece: Ne yapıyorum?

-Deniz: Yürüyüşe çıktık güya dimi, başını telefondan kaldırmıyorsun

-Ece: Işıl ile mesajlaşıyorduk

-Deniz: Yine ne çeviriyorsunuz acaba, benimleyken benimle mi
ilgilensen

-Ece: Benim canım kocam ilgi mi istiyormuş amanda aman

-Deniz: Ece, ben çok ciddiyim, şu güzel orman havasının tadını
çıkarmak istiyorum karımla

-Ece: Tamam sevgilim, Eren ile Ayşe'yi barıştırmaya çalışıyoruz biliyorsun
o yüzden planlama yapıyorduk, bak telefonu sana veriyorum
şu saatten sonra tamamen seninim

-Deniz: Sen her zaman benimsin sevgilim

Deniz Ece'yi bir anda öper, Ece'de ona karşılık verir,
sonra yürürler ve önlerine bisiklet kiralanan bir yer çıkar
Deniz ve Ece bisiklet kiralarlar ve ormanda bisikletle yarış yaparlar

Cem ve Işıl yavaş yavaş yürüyüş yaparken Cem başını telefondan 
kaldırmayan karısına döner

-Cem: ben artık şu telefonu bi alayım hayatım

-Işıl: A a ne münasebet, hayırdır?

-Cem: Şu temiz havayı içine çek, bebeğimiz de faydalansın,
ayrıca bu kadar radyasyon bebek için zararlı

-Işıl: Hayatım ben bebeğimiz için gerekenleri yapıyorum
merak etme sen, sevenleri kavuşturma peşindeyim şuan
şu telefonu verir misin?

-Cem: Hayır veremem, sevenleri sonra da kavuşturursun
sevap point'ini de katlarsın, ama şimdi bebeğimiz sen ve ben
şu güzelliğin tadını çıkartacağız, tamam mı annelerin en güzeli

Eren bahçededir çiçeklere su verirken, Ayşe'de çayı koymuş
kek malzemelerini ayarlıyordur ama süt evde yoktur

-Eren: Bi yere mi gidiyorsun?

-Ayşe: Kek yapacaktım ama süt yokmuş, yakınlarda
süt satan yer varmı diye bakmaya gidiyorum, çay demleniyor
sen bakarsın

-Eren: Dur dur, bu ormanlık alanda tek başına nerede bulacaksın
sütü, ben gider bakarım etrafa

-Ayşe: istemez, kendim hallederim

-Eren: Ayşe, kaybolursun, başına bir şey gelir, yapma
beni endişelendirme

-Ayşe: Neden umrunda ki, niye endişelenecekmişsin ayrıca
biz ayrıldık unuttun mu?

-Eren: Evet hatırlıyorum, ayrılmayı sen istemiştin hani

-Ayşe: Seninle tartışmayacağım, birbirimizin hayatına
karışma gibi bir bağımız yok

-Eren: haklısın, tamam git

Ayşe arkasına bile bakmadan gitmiştir ama Eren Ayşe'yi hala seviyordur
ve onun için endişe ediyordur, dayanamaz ve ocağın altını kapatır
bir süre sonra peşinden gider...

Ayşe ormanda yürürken bir ses duyar ve ürker,
temkinli yürümeye devam eder ama aynı hayvan sesini
bir kez daha duyunca korkar ve birden Eren'i 
karşısında görünce koşarak ona sarılır
bir süre sonra ne yaptığını fark eder ve geri çekilir

-Eren: Sana tek başına gitme dedim dimi, korkacağını biliyordum,
ormanlar tekin değildir her zaman

-Ayşe: Ne korkması, ben korkmadım, sadece ürktüm biraz

-Eren: Ürükmüş halin buysa, korktuğunda bana ne yaparsın bilemedim

-Ayşe: Saçmalama, o bir refleksti bi kere, merak etme bir daha olmaz,
ayrıca sen neden benim peşimden geliyorsun ki

-Eren: He şimdi şuçlu benim yani, pes Ayşe, neyse hadi geri dönelim
çocuklar gelmişlerdir, telefon da çekmiyor burada zaten

-Ayşe: iyi tamam dönelim, merak etmesinler

-Eren: Koluma gir istersen, yada bana tutun, ürkersen falan

-Ayşe: İstemez, sağol

Çaylar içilir sohbetler edilir, Işıl ve Cem'in ısrarı üzerine
o gece herkes o evde kalır, gece Ece'yi uyku tutmaz bahçeye iner
yanında Ece'yi göremeyen Deniz ise camdan bakar ve bahçede
Ece'nin oturduğunu görür, bir polar alıp onun yanına gider
sırtına örter

-Deniz: uyku mu tutmadı?

-Ece: Evet, sen niye kalktın, uyusaydın ya

-Deniz: Yanımda sen olmadan benide uyku tutmuyor,
uykunu ne kaçırdı?

-Ece: hiç öyle işte

-Deniz: Ece'm, aşkım anlat hadi, seni üzen, düşündüren şeyi
bilmek istiyorum

-Ece: Bugün anne babasıyla oynayan görünce sana 
haksızlık ettiğimi düşündüm, eğer...

-Deniz: Ne diyeceğini biliyorum sakın o cümleni tamamlama,
Allah isterse bize bir evlat verir tekrar, bunu sana daha öncede
söyledim, eğer bir çocuğumuz olmazsa, evlat ediniriz,
bunun için kendini üzmene dayanamıyorum Ece,
lütfen bunu kendine de bana da yapma

-Ece: bebeğimizi kaybettiğimizde, ilk zamanlarda yani
hamile birini gördüğümde içimden sanki bir parça kopuyordu
bu beni üzüyordu, hatta Işıl'ı görünce bile üzülüyordum

-Deniz: Peki Işıl'ı görünce hala üzülüyor musun?

-Ece: Evet

-Deniz: O zaman bu gece buradan evimize gidelim ister misin?

-Ece: Hayır, yani demek istediğim zaman zaman, ister istemez
elbette bebek yada hamile birini görünce duygusallaşıyorum ama
bunu son zamanlarda baya aştığımı düşünüyorum,
ayrıca yeğenimin doğmasını da en az ışıl ve cem kadar
heyecanla bekliyorum, onu çok seveceğim ve onu şımartan
teyzesi olacağımdan eminim

-Deniz: Bak şu velet'e, daha doğmadan karımı benden alacak,
Kocanızı ihmal etmemenizi öneririm Ece hanım, zira kocanız
sizden bir dakika bile ayrı kalmak istemiyor

-Ece: Kıskanç kocacım benim, daha dereyi görmeden paçayı sıvama,
ayrıca karınız her daim sizinle ilgilenir, sizi de şımartır merak
etmeyiniz

-Deniz: Seni çok seviyorum, iyi ki benimsin, iyi ki kalbimsin

-Ece: Bende seni çok seviyorum aşkım

-Deniz: Ee sizin planlar işe yaramamış sanki

-Ece: Daha dur, kahvaltıyı bekle aşkım, o iş yarın biter
daha son darbeyi vurmadık

-Deniz: Ne yapacaksınız? arkadaşımı öldürmeyeceksiniz dimi

-Ece: Tabiki hayır, senin taktiğini uygulayacağım kocacım

-Deniz: Benim taktiğim mi? Neymiş o?

-Ece: Bende işe yaramıştı, bak sonuç; Evliyiz.
uykum geldi ben içeriye geçiyorum

-Deniz: Neymiş o taktiğim? Ece dursana ya

-Ece: Sabah kahvaltıda öğrenirsiiin

-Deniz: Eceee, hayatım beklesene beni

Ertesi gün...

Kızlar kahvaltı hazırlarken, erkeklerde sofrayı kurarlar
kahvaltı ederlerken Ece birden konuşmaya başlar

-Ece: Ayşe senin görüşmen yarın öğlenden sonra mıydı?

Ayşe Ece'ye ne yapıyorsun der gibi bir bakış atar
yan tarafında oturan Işıl onu sessizce dürter

-Cem: Ne görüşmesi? iş falan mı?

-Ayşe: Önemli bir şey değil

-Ece: Nasıl önemli değil, annenin arkadaşı aracı olmuş
üstelik yakışıklıymış da

Eren o sırada çayını yudumlarken, çay boğazında kalır 

-Ayşe: Ece

-Ece: Helal Eren'cim helal, şu iç, görücü usulü görüşmeye
yanlız gidilmez, Işıl ile bizde gelebiliriz seninle
dimi Işıl?

-Işıl: Aynen hı hı

Deniz Ece'nin dün gece senin taktiğin diyerek ne demek istediğini
şimdi anlamıştır ve karısına destek vermek için söze girer

-Deniz: Zaten Eren ile ayrılmıştınız, her şeyi bitirmiştiniz de
öyle değil mi Eren?

-Eren: Öyle kardeşim öyle, ben doydum size afiyet olsun

-Cem: Eren bi gelsene benimle, yardımın lazım

Eren Cem ile birlikte bahçenin diğer tarafına gider

-Cem: Eren Ayşe ile olan her şeyi bitirdin mi içinde?

-Eren: Sorma bunu bana Cem, cevap değişmiyor çünkü

-Cem: Kızlar el birliği ile sizi barıştırmaya uğraştı
ama barışmadınız, ayrıldınız, şimdi de Ayşe'nin annesi
görücü usulü randevuya gönderiyor, farkında mısın 
her şey çok geç olabilir

-Eren: Benden ayrılmak isteyen oydu, ben hala Ayşe'yi
deli gibi seviyorum, ama o beni sevmiyor artık

-Cem: Peki sence senden neden ayrılmak istedi?

-Deniz: Bir gelecek düşünmüyorsun benimle demiş Ayşe,
insan sevdiği ile evlenmek istemez mi oğlum
sen neden böylesin, seviyorum diyorsun
ama sevdiğinin başkası ile yuva kurmasına göz yumuyorsun

-Eren: Saçmala tabiki seviyorum Ayşe'yi ama oğlum evlilik
fobim var benim, nasıl evlenme teklif edeyim ben Ayşe'ye,
tabiki onunla bir gelecek düşünüyorum ama düğünler o süreç...
düşündükçe darlanıyorum

-Cem: O zaman Ayşe'nin düğününde nikah şahidi olursun kardeşim

-Eren: Ben burada çok darlandım, istanbula dönüyorum
orada görüşürüz

-Deniz: Kaç kaç, ama iyi düşün gittiğin yerde

Işıl Ece'ye biraz soğuk davranıyordur, hatta 
kahvaltı sofrasını Ece ve Ayşe toplarken, Işıl da
odasına gitmiş dinleniyordur, bir süre sonra
herkes toplarlanır ve istanbula evlerine dağılırlar

Ertesi gün Ayşe ile görücü usulü randevuya Ece gitmiştir
Ece başka bir masaya oturup Eren'in kendine gelmesi ve harekete
geçmesi için bir resim çekip Eren'e yollar, konum da atar
yarım saat geçmeden Eren görüşmeyi basar
Ayşe'nin elinden tutar ve masadan kaldırır

-Adam: Hop, siz kimsiniz? neler oluyor burada?

-Ayşe: Bırak elimi Eren

-Eren: Ben bu kızın sevdiği adamım, onunla evlenecek
olan adamım yani, bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım
size iyi günler

-Adam: Ayşe hanım doğru mu bunlar? 

-Ayşe: Bu adam benim hiçbir şeyim değil

-Eren: Tamam şöyle düzelteyim, benimle evlenmezse
gözümü karartıp kaçıracak olan adamım ben

-Ayşe: Kusura bakmayın vaktinizi aldım, Eren ne yapıyorsun sen

-Adam: Böyle saçma şey duymadım, iyi günler

-Eren: Konuşmamız lazım Ayşe

-Ayşe: Herkes bize bakıyor, rezil ettin beni, yürü dışarı
ne yaptığını sanıyorsun sen? ne cürretle görüşmemi kesersin

-Eren: Seni başka biri ile görmeye dayanamam ben tamam mı?
ben seni hala çok seviyorum, evlilik fobim var benim
sana daha önce söyleyemedim, düğün ve sitresli süreçleri düşündükçe
nefesim daralıyor

-Ayşe: Şimdi ne değişti?

-Eren: Seni kaybetme korkusu, diğer tüm korkularımı bastırdı,
Ayşe lütfen beni affet ve herşeye baştan başlıyalım

-Ece: Ayşe nazlanma hadi, sende hala çok seviyorsun
barışın da işim gücüm var benim hadi

-Eren: Sen hala burada mısın Ece? 

-Ece: Barıştığınızı görmeden şuradan şuraya gitmem

-Ayşe: Tamam bir şans daha veriyorum sana, ama annem beni
baya bir azarlayacak, offf

-Ece: Çok fena hemde, tamam öpüp barıştığınıza göre 
ben gidiyorum, siz ikiniz sakın kavga etmeyin, güzel güzel
barışmanın keyfini çıkarın

Ece Işıl'ı arar müjdeyi vermek için ama Işıl açmaz telefonu,
Ece'de mesaj çekerek müjdeyi verir ve Deniz'in şirketine gider

-Nilüfer: Hoş geldin Ece

-Ece: Hoş buldum da ne o herkes somurtuyor

-Nilüfer: Deniz bey bugün biraz sinirli, herkese çatıyor
ondan öyleler

-Ece: A a ne oldu?

-Nilüfer: Kendisinden öğrensen daha iyi sanırım

Sinem Deniz'in odasından çıkar

-Ece: Merhaba Sinem hanım

-Sinem: Merhaba Ece, hoş geldin 

-Ece: Neler oluyor?

-Sinem: odam da konuşalım mı?

-Ece: Tabi

-Sinem: Bi AVM'de mağaza açmak üzereydik
iş bağlandı sözleşme yapılacağı sırada
rakip firma daha iyi bir fiyat vermiş ve
son anda bizden vazgeçtiler, haklı olarak
Deniz de delirdi, bugün yanına yaklaşılmıyor
aman diyeyim, herkese çatıyor
aslında iyi ki geldin, onu bir sen sakinleştirebilirsin şuan

-Ece: Ben ne yapabilirim ki

-Sinem: Ece, sen onun karısısın, halledersin,
çalışanlar da rahat çalışamıyor, stresli hepsi
Deniz yüzünden, neyse benim halletmem gereken işlerim var
sana güveniyorum

-Ece: Tamam size kolay gelsin

-Deniz: Nilüfer istediğim rapor nerede? hemen al
getir bana hemen

-Nilüfer: Peki Deniz bey

Nilüfer raporu verir ve yerine döner, Ece odaya girer

-Deniz: Ece? senin ne işin var burada?

-Ece: Sana müjde vermeye gelmiştim ama belli ki 
yanlış zamanda gelmişim, Deniz bu halin ne?
yüzün öfkeden domatese dönmüş

-Deniz: Boşver şimdi onu da ne müjdesi?

-Ece: Eren ile Ayşe işi tamam, barıştılar, mutlular
şimdi de ben mutlu olmak istiyorum, bana bir tatlı ısmarlar mısın
şu meşhur tatlıcıda?

-Deniz: Senin için herşeyi yaparım ama bugün değil Ece
bugün uygun bir ruh halinde değilim

-Ece: Peki ruh halini nasıl düzeltebilirim şuradan öpsem
düzelir mi? ya da şuradan?

-Deniz: Ece gerçekten sırası değil

-Ece: Peki, o zaman ben eve gidiyorum, akşama görüşürüz,
ha bu arada her sinirlendiğinde öfkeni çalışanlardan
çıkarma, onlarada yazık.

Ece eve gider, iş ilanlarına bakar, tek tek arar görüşür
akşam olunca Deniz elinde zerde ile gelir
Ece sofraya bir tabak koymuş ve yemekleri Deniz'in geleceğine
yakın ısıtmıştır, kendi ise çalışma odasında internetten 
iş ilanlarına bakıyordur

-Deniz: Burada mıydın

-Ece: Gelmişsin, yemek yedin mi?

-Deniz: Pek istemiyor canım

-Ece: İyi o zaman sofrayı kaldırıyorum

-Deniz: Ece, Ece dur, bi saniye bekle, bugün sana öyle davranmamalıydım
özür dilerim, sinirlerime hakim olmalıydım

-Ece: Peki

Ece bir yandan salondaki masanın üzerindekileri toplayıp
mutfağa götürüyordur

-Deniz: Affettin mi beni? Ece bir şey söyle

-Ece: Ne söyleyeyim Deniz, bugün olanlara dertlenecek durumda 
değilim 

-Deniz: Başka bir şey mi oldu? Hayatım bırakır mısın şimdi şu
bulaşıkları yerleştirmeyi, gel şöyle otur, anlat ne oldu

-Ece: Sen yorgun değil misin? Git duşunu al üstünü değiştir 
hadi

-Deniz: Kaçamazsınız Ece hanım, anlat sonra o dediklerini yapacağım
Güzel karımı üzen şey ne önce onu öğreneyim

-Ece: Deniz ben yeteneksiz miyim?

-Deniz: O da nereden çıktı? niye böyle bir şey sordun?

-Ece: Nereye iş başvurusunda bulunsam red yiyorum

-Deniz: Sen işinde çok başarılı bir kadınsın, eskiden de böyleydi
şimdi de böyle, sadece seni red edenler nasıl bir mücevheri
kaçırdıklarının farkında değiller, bunu hem kocan olarak
hemde bir iş adamı olarak söylüyorum,
ben çok pişmanım seni şirketimizde tutamadığım için

-Ece: Sanırım başka iş baksam iyi olacak

-Deniz: Yapmak istediğin bir şey var mı peki?

-Ece: Bilmiyorum, sanırım severek yaptığım tek şey çevirmenlik

-Deniz: O yüzden dizi film sitelerine, bir karşılık beklemeden
çeviri yaparak yardım ediyorsun, şimdi anlıyorum
bak teklifim hala geçerli, istersen...

-Ece: Deniz hayır, o konuyu açma, düşüncemi biliyorsun

-Deniz: Peki senin için yapabileceğim bir şey var mı?

-Ece: Yukarıya çık, duşunu al ve dinlen

-Deniz: Tamam, Zerde almıştım sen seviyorsun diye, onu yemeyi
unutma, bir şekilde hallolur her şey, sıkma canını ve 
sende hemen gel yukarıya

Aradan 1 saat geçer Deniz Ece odaya gelmeyince uykusuda tutmaz
aşağıya iner, Ece sandviç yapıyordur

-Ece: Uyumadın mı hala, niye geldin?

-Deniz: Uyku tutmadı

-Ece: Açlıktandır

-Deniz: Sevgiye açım, karım bir türlü yanıma gelmedi ne yapayım

-Ece: Al bakalım bu sandviç'in ve ice tea'n

-Deniz: Bunu bana mı yaptın?

-Ece: Şirkette o sinirle tüm gün yemek yemediğini biliyorum,
eve gelince de tek lokma yemedin, senin aç uyumana sence
gönlüm razı olur muydu? bu yüzden uyuyamayacağını da bildiğim için
sana sandviç yaptım ki sen geldin o sırada

-Deniz: Sen nasıl güzel kalpli, ince düşünceli bir kadınsın
her geçen gün bir kez daha aşık oluyorum ben sana, iyikimsin,
seni seviyorum

-Ece: Bende seni seviyorum aşkım, hadi sen ye, bende bi
ifadeni alayım, stres yaptığın şey bugün kaybettiğiniz
iş mi? yoksa başka bir şey var mı?
bak işlerine karışmak gibi bir niyetim yok, sadece
seni strese sokan öfkelendiren şeyleri bilirsem
konuşarak da olsa seni rahatlatabilirim diye düşündüm

-Deniz: Olanları duydun demek, sözünde durmayan 
insanlarla bir daha işim olmaz, bugün kendimi kaybetmemin
sebebi, tam anlaşma imzalanacakken sözlerinden caymaları
biz uzun zamandır bu mağazayı açmak istiyorduk

-Ece: Başka bir yerde açarsınız

-Deniz: Keşke o kadar kolay olsa ama değil,
aylardır bu mağaza için uğraşıyoruz, çabalarımız boşa gitti

-Ece: Her şerde bir hayır vardır, keşke elimden bir şey gelse,
aslında gidip o adamın saçını başını yolsam mı?
benim kocamı üzmek kızdırmak neymiş anlasın, evet evet 
en iyisi öyle yapayım, sen versene bana oranın adresini

-Deniz: :D Benim dişi aslan karım bi sakin olsun önce.
Bu arada teşekkür ederim Ece'm, iyi ki varsın.
Ee şimdi ne yapalım? film izleyelim mi?

-Ece: Bu gece film falan olmaz, hadi yürü uykuya, çok yorgunsun

Ece Deniz'in elinden tutar ve yukarı çıkartır Deniz karısına 
sarılarak bir güzel uyku çeker

Bir hafta sonra...

Cem Işıl'ın doğumu yakın olduğu için fazla üzerine gitmek istemez
ama Ece'ye neden soğuk davrandığını da öğrenmek ister

-Cem: Al hayatım portakal suyun

-Işıl: Sağol hayatım

-Cem: Ee hayatım bugün bir yerlere gidelim ister misin?

-Işıl: Top gibiyim, sence gezip tozacak durumda mıyım hayatım

-Cem: o zaman bizim çocukları çağıralım, ne zamandır bir şeyler
yapmadık beraber, ne dersin?

-Işıl: Kalsın, istemez

-Cem: tamam o halde direk soruyorum, Ece ile aranızda ne oldu?
kıza neden soğuk yapıyorsun

-Işıl: Ben ona soğuk falan yapmıyorum, bu konuya karışma Cem

-Cem: Karışmayayım he, ya kızın telefonlarını açmıyorsun,
beni aradığında yalan söyletiyorsun, davet ediyor evine
hamileliğini kullandırıp bahane uyduruyorsun gitmiyorsun,
kapıya geliyor, geri çeviriyorsun,
bak bir şey olmuş ve günlerdir konuşmuyorsunuz, üzüldüğünü
görebiliyorum, ki Ece de üzgün buna çok eminim

-Işıl: Sana bu konuya karışma dedim Cem, kimse karışmasın
Yeter

Deniz hazırlanmış spora gidecekken alt kata indiğinde
Ece'nin temizlik yaptığını görür, ama normal bir şekilde değil,
Ece üzgün ile kızgınlık arasında kendini temizliğe vermiştir

-Deniz: Ece ben çıkıyorum hayatım

-Ece: Tamam güle güle, he gelirken çamaşır suyu al, daha işim çok

-Deniz: Hayatım sen iyi misin?

-Ece: İyiyim, sen çamasır suyumu getirince daha iyi olacağım
e hadi hala duruyorsun, bir an önce git gel, yada sen şimdi
geç getirirsin, en iyisi ben gideyim,
akşama musakka yapayım mı sana?
ama sen spor yapıyorsun o olmaz, tavuk göğüsü haşlıyayım
dimi? birde sebze çorbası yanına, ama sen sebze çorbası
sevmiyorsun, kabak çorbası yapayım mı?

-Deniz: Ece, Ece, aşkım bi sakin olur musun?
otur şuraya iki dakika

-Ece: Oturamam çok işim var

-Deniz: Sevgilim oturur musun lütfen, hatırım için,
bırak şu bezi de elinden, şimdi ne olduğunu anlat

-Ece: Bi şey olmadı, bak lafa tutuyorsun beni

-Deniz: İyi olduğuna emin misin? aynaya bir bak istersen,
canımın içi, sorun ne? neden üzgünsün?

-Ece: Üzgün değilim

-Deniz: Ece... üzgün olmadığın için mi kendini temizliğe verdin
ve deli gibi davranıyorsun

-Ece: Deli gibi mi?

-Deniz: Evet sevgilim, farkında değilsin ama seni üzen şeyi
düşünmemek için kendin gibi davranmıyorsun,
en güzeli anlat bana, çözelim o sorunu

-Ece: Başka bir ülkeye taşınalım mı? buradan uzakta
neresi olursa olsun

-Deniz: istersen hemen gideriz ama asıl sorunu hala söylemedin

-Ece: Işıl benimle artık konuşmuyor, ne telefonlarımı açıyor 
ne evine gittiğimde görüşmek istemiyor, mesaj atıyorum cevap vermiyor
ne yaptığımı onu kıracak bir şey mi yaptığımı bile bilmiyorum,
hamileliğindendir diyorum ama artık çok gücüme gidiyor be Deniz

-Deniz: Sevgilim, Işılın seni artık umursamadığını
sevmediğini düşündüğün için mi taşınmak istiyorsun?
bak Işıl seni en az benim kadar çok seviyor, önemsiyor,
sana değer veriyor, seninde dediğin gibi bak karnı burnunda
onun verdiği sıkıntılar vardır, düzelir, üzülme

-Ece: Ya düzelmezse, ya benimle hiç konuşmazsa ömür boyu

-Deniz: Sizin dostluğunuzu, kardeşliğinizi ben biliyorum, 
merak etme düzelicektir, hadi üstünü değiştir 
bugün karı koca gezip tozalım, hadi hadi, bekliyorum çabuk

-Ece: Evde iş bitmedi daha, şu evin haline bak, altını üstüne getirdim,
evde yemek de yok daha, gidemem bir yere

-Deniz: Sonra beraber hallederiz evi, yemeğide dışarıda yiyeceğiz
seni yeni açılan bir mekana götüreceğim, çok övüyorlar

-Ece: Evi bu halde bırakıp bir yere gidemem 

-Deniz: Anlaşıldı, gel bakalım 

Deniz Ece'yi birden kucağına alır ve yukarıya 
giyinmesi için çıkartır

-Ece: Deniz indir beni ne yapıyorsun, Deniz

-Deniz: Karımı zorla odamıza çıkartıyorum,
hazırlanması lazım, şikayetiniz mi var hanımefendi?

-Ece: Delisin sen

-Deniz: Sadece senin delin

O gün Deniz Ece'yi mutlu etmek için her şeyi yapar
başarılı olurda, ama bu sorun çözülmeden
Ece'nin de Işılın da tam anlamıyla hayatta mutlu olmayacağını
biliyordur, bu yüzden ertesi gün hemen işe koyulur

Deniz Cem'lere gidip Işıl ile konuşur, Işılın neden öyle
davrandığını öğrenir ve aslında her şeyi onun yanlış anladığı
ortaya çıkar, günlerdir Ece'nin ne durumda olduğunuda söyler,
her şeyi açıklığa kavuşturur ve işe gider

Akşam ise Deniz'e bir telefon gelir...

Devamı Gelecek...

--------


Işıl avazı çıktığı kadar Cem'e bağırırken
Cem'de bir yandan Deniz'i aramaya çalışıyordur
bir yandan da arabasının anahtarını arıyordur
panikten neyle uğraşacağını şaşırmıştır

-Işıl: Hala aramadın mı? Allahım ben burada doğuruyorum
adam hala oyalanıyor

-Cem: Hayatım arıyorum ama neyle ilgileneceğimi şaşırdım
nefes al, derin derin nefes al

-Işıl: Benimle ilgileneceksin tabi, doğurmayacağım
Ece gelmeden doğurmayacağım

-Cem: Saçmalama Işıl, tamam tamam sakin ol, bir daha arıyorum

-Deniz: Efendim Cem

-Cem: Çok şükür açtın Deniz, Ece'yi de aradım açmadı

-Işıl: Çay da koyayım mı, hala uzatıyor

-Cem: Abi Ece yanındaysa hoparlörü açar mısın?

-Deniz: Ne oldu oğlum hayırdır? Ece duyuyor söyle

-Cem: Bebek geliyor, ama Ece olmadan doğurmayacağım
hastaneye gitmeyeceğim diye tutturdu

-Işıl: Ver şu telefonu bana, Ece sen nerdesin Ece
yanımda olmana ihtiyacım var, aaaaaaa

-Ece: Işıl, hemen en yakın hastaneye git bizde çıkıyoruz
geliyorum tamam mı? sakin ol, derin derin nefes al ver
nefes al ver, telefonu kapatma, Cem arabaya binince
telefonu araç kitine bağla, sende sakin ol

Ece yol boyunca telefondan Işıl'ı sakinleştirmeye çalışır
ve hastaneye ulaşırlar, Işıl'ı hemen doğuma alırlar
o sırada Eren ve Ayşe de gelir, saatler sonra
bebek doğar, hemen doktor ve hemşireler kontrollerini
yaparlar ve anneyi normal odaya, bebeğide bebek odasına alırlar

Deniz ve Ece duygulanır birbilerinin elini tutarak destek olurlar

-Ece: Yeğenimiz oldu

-Deniz: Evet sevgilim yeğenimiz sağsağlim doğdu

-Ayşe: Yaa ben bebeği görmek istiyorum

-Eren: Ayşe'cim anne de bebek de çok yorgun,
dur bi bismillah yeni doğdu çocuk, 9 ay'ın yorgunluğu var

-Ayşe: Ayy sen acaba espiri yapmasan mı Eren'cim

-Deniz: Heh Cem durumları nasılmış?

-Cem: Işıl da bebek'te gayet sağlıklı, 2 kilo 700 gram

-Ayşe: Bebeği görebiliyor muyuz peki?

-Cem: Doktorun dediğine göre hemen göremeyecekmişsiniz,
ben gördüm ama o kadar tatlı ki pamuk gibi

-Eren: İleride çocuğa pamuk prensesim demezsin inşAllah

-Ayşe: Eren

-Deniz: Hayırlı olsun kardeşim, Allah sağlıkla analı babalı
büyütsün

-Cem: Sağol kardeşim

-Ece: Işıl'ı görebilir miyim?

-Cem: Henüz tam kendinde değil ama gir, seni görünce
daha iyi olacaktır Ece

-Ayşe: Bende geliyorum 

Işıl kendine geldiğinde Ece ile konuşur ve yanlış anlayıp
ona öyle davrandığı için özür diler,
hemşireler bebeği annenin kucağına verirler ve ilk sütünü
içer minik prenses, sonra hemşire ablaları onu alır ve
bebek arkadaşlarının yanına götürürler,
Cem ara ara bebek odasına gider ve evladını seyretmelere
doyamaz, diğer herkes gibi, Işıl herkesi zorla evlerine yollar 
Ece kalmak için ısrar eder ve yanında kalır, Deniz'i ise
işe gideceği için eve yollar

1 Ay sonra...

Ayşe ve Ece Işılların evinden çıkmaz olmuşlardır
Eren Ayşe ile buluşmak hatta konuşmak istiyordur
ama Ayşe, bebeği sevmekle vakit geçirdiği için doğru dürüst
Eren ile konuşmuyordur bile

Ece ise hem Işıl'a ev işleri konusunda, hemde bebek konusunda
yardımcı olurken, kendi evini ve kocasını biraz ihmal ediyordur

beyler bu konudan şikayetçilerdir

-Eren: Ayşe hadi bugün dışarıya çıkalım

-Ayşe: Eren ben gelemem, bu bal lokmayı nasıl bırakırda
bir yere giderim ben, şunun tatlılığına baksana amcası

-Eren: Amcası mı? sen teyzesi olabilirsin ama ben bu minik
prensesin abisiyim

-Ayşe: Mina, bak biraz daha büyüyüp konuşmaya başlayınca
sen bu Eren amcana amca de, tamam mı prensesim, amca bu amca

-Cem: Uğraşma benim kardeşimle Ayşe :D 
kızımın uykusu geldi, gel bakalım babacım

-Ayşe: şiit ne o surat? amca dedim diye mi bozuldun
alındın he?

-Eren: Yaşlılar alıngan olur bilmiyor musun?

-Ayşe: Benim alıngan sevdiceğim, gel, gel bahçeye çıkalım
ben senin gönlünü almayı bilirim, koluna gireyim mi?

-Eren: Ayşeeee, hala devam ediyorsun ama

-Ayşe: Tamam tamam sustum, gel hadi

Ece ise bulaşıkları yıkayıp mutfağı temizleyip
çıktığı sırada zil çalar kapıyı açar Deniz gelmiştir 
suratı asıktır

-Ece: Hoşgeldin Deniz, sen geç ben sana hemen yemek 
ısıtıp geliyorum

-Deniz: Ece, Ece dur, aç değilim ben, seni almaya geldim

-Ece: Ama burada bana ihtiyaçları var, gelemem bugün Deniz

-Deniz: Ece, farkında mısın sen evlisin, bir evin 
ve bir kocan var

-Ece: Evet ama...

-Deniz: Bugünde mi gelmeyeceksin evine? peki

-Cem: Deniz hoşgeldin, niye kapıda dikiliyorsun girsene içeriye

-Deniz: Yok Cem, hiç girmeyeyim, geçerken uğradım
yorgunum eve gitsem iyi olur, görüşürüz

Deniz gittikten sonra Cem Ece'ye döner

-Cem: Ece Deniz ile ilgilensen iyi olur, iyi görünmüyordu

-Ece: Haklısın, iyi görünmüyordu, son zamanlarda onu çok ihmal ettim

-Işıl: O yüzden artık kocanla ilgilenmelisin, artık
iyice toparladım, merak etme, kendi işimi de yapabilirim
bebeğime de bakabilirim, hem Cem de var, sen merak etme bizi,
hakkını da helal et, şimdi git Deniz'in peşinden gönlünü al
adamın

Deniz basıp gaza eve gitmiştir bile, Ece taksi ile eve gider,
Deniz duştan yeni çıkmış, saçları ıslak halde duruyordur
Ece eline havlu alır üstünde tişörtü olmayan kocasına 
yaklaşır, Deniz tişörtünü almak için rafa uzanacağı
sırada Ece onu engeller

-Deniz: Çekilir misin?

-Ece: I ı çekilmeyeceğim, kocamı seyretmek istiyorum belki

-Deniz: Kocan olduğunu yeni mi hatırladın, çekil lütfen

-Ece: Saçını kurutmama izin veriri misin?

-Deniz: Hayır, kendim kuruturum

-Ece: Deniz, trip mi atıyorsun, tamam seni biraz 
ihmal ettim kabul ama...

-Deniz: Biraz mı? 1 Ay 3 gün 8 saat

-Ece: Tamam haklısın, teslim oluyorum, hatalıyım özür dilerim

-Deniz: ben yatıyorum, iyi geceler

Deniz Ece'yi affetmeyince Ece de üzgün bir şekilde
banyoya girer, üzerini değiştirir, dolaptan yastık çarşaf ve 
battaniye alır odadan çıkacakken Deniz durdurur

-Deniz: Bir dakika, hayırdır nereye?

-Ece: salona, beni affetmediğine göre, yanında beni istemezsin

-Deniz: Kendini mi cezalandırıyorsun beni mi?
hiçbir yere gitmiyorsun, bırak o elindekileri hemen,
yanıma gel, zaten bir aydır karımın kokusunu içime çekmeden
zar zor uyuyorum

Ece yatağına yatar, Deniz'e doğru döner, elini tutar ama
Deniz onu kendine iyice çeker ve kollarının arasına alır

-Ece: Seni çok ihmal ettim özür dilerim sevgilim, bundan sonra
daha dikkatli olacağım söz

-Deniz: Göreceğiz bakalım

Sabah...

Ece Deniz'i öperek uyandırmaya çalışır ama Deniz
bu anın tadını çıkarmak için uyandığı halde
uyuyor numarası yapar ve tepki vermez

-Ece: Deniz, sevgilim uyanman lazım, aşkım hadi uyan
ben duşa girip çıkana kadar uyanırsın umarım

Ece yataktan kalkacakken Deniz onu tutup kendine çeker

-Deniz: Az daha uyuyalım

-Ece: Deniz bırak beni, hazırlanmam lazım ayrıca
seninde kalkman lazım sana bir sürprizim var

-Deniz: Sürpriz mi? merak ettim ipucu alabilir miyim?

-Ece: Hayır ipucu da, harf de alamazsın, hemen kalk hazırlan
geç kalacağız yoksa

Ece Deniz'i ilk tanıştıkları kafeye götürür

-Deniz: Burası!?

-Ece: Evet ilk tanıştığımız kafe

-Garson: Buyrun efendim, hoşgelsiniz, sizi şu masaya alalım

-Deniz: Hoşbulduk

-Ece: Ya pardon, şu masaya geçebilir miyiz?

-Garson: Elbette lütfen buyrun

-Deniz: Teşekkürler

-Garson: Buyrun menüleriniz

Deniz ve Ece kahvaltılarını yaparken bir yandan da sohbet ederler

-Deniz: Aşkım o gün için tekrar özür dilerim senden,
ama iyi ki o gün karşıma çıkmışsın

-Ece: Aslında o gün Işıl ile sözleşmiştik, onu beklerken
çeviri yapayım demiştim ki yakışıklı ve öfkeli bir bey
beni kızdırdı :D

-Deniz: Hmm demek yakışıklı ve öfkeli he, yoksa ilk görüşte
o bey'e aşık mı olmuştunuz Ece hanım? :D

-Ece: Eh yani, içten içe etkilenmiştim diyelim, ama beni
çok kızdırmıştın, Nilüfer'e dua et sen, onun yüzünden
o gün imdadına koşmuştum, sana bir şey soracağım,
o gün işler ters gitseydi, gerçekten Nilüfer'i kovacak mıydın?

-Deniz: Aynı soruyu o zaman Eren de sormuştu ona da şu cevabı 
vermiştim, sana da vereceğim aynı cevabı, tabiki kovmayacaktım,
Nilüfer yıllardır benim asistanım, işinde de gayet iyi,
ara ara böyle sorunlar elbet olacak ama işte benim işler ters
gidince nasıl olduğumu biliyorsun, zaten o zaman Nilüfer'den
özür de diledim, sanırım bir de teşekkür etmeliymişim

-Ece: Ne için?

-Deniz: Öyle bir aksaklık olmasaydı, seninle tanışamayacaktım,
biliyor musun, o gün eve gittiğimde, aklımda hep sen vardın,
güzelliğin ve adaletli yaklaşımın beni çok etkilemişti,
seni tekrar nasıl görebilirim diye düşünürken,
kader seni bana tekrar getirdi, seni çok üzdüm ve çok kırdım
ama aşkın kalbimi ele geçirdi, beni değiştirdi, 
seni çok seviyorum Ece, sonsuza kadar da seveceğim,
sakın beni bırakma olur mu?

-Ece: Bende seni seviyorum aşkım, iyikimsin.

Ayşe sabah işe gitmeden önce Mina'yı görmek ve sevmek için
Işıl'ın evine uğrar, Cem kızını ve ışıl'ı öper,
ve kızının yüzünden neredeyse uykusuz bir şekilde
işe gider

-Ayşe: Ya işe gitmek zorunda olmasam, bal lokmam ile daha uzun
vakit geçirirdim ama gitmek zorundayım, Mina yine uyutmadı sizi
dimi ışıl? çok yorgun uykusuz görünüyorsun

-Işıl: Tam uyudu bizde uyuyalım diyoruz ama uyanıyor hemen,
ama değer biliyor musun

-Ayşe: İstersen yarım gün izin alayım, bir kaç saat uyu sen
ben bakarım bal lokumuma

-Işıl: Yok kuzum sağol, sen git işine, ben idare ederim
bugün kayınvalidem gelecek zaten

-Ayşe: Tamam ama ne zaman istersen ara beni, bir telefonla buradayım,
Ece bir süre daha gelemez malum

Deniz ve Ece kahvaltıdan dönüyorlardır...

-Deniz: Seni eve mi bırakayım? Yoksa Şirkete benimle gelmek ister misin?

-Ece: Deniz bi sağa çeker misin arabayı?

-Deniz: Ne oldu Ece, bi yerin mi ağrıyor?

-Ece: Hayır sen çek sağa bi

-Deniz: Seni dinliyorum

-Ece: Beni eve de bırakma, şirkete de, gitmek istediğim 
başka bir yer var

-Deniz: Ecee

-Ece: Lütfen, dünden beri çok özledim

-Deniz: Kemerini tak

-Ece: Deniz

Deniz hiç bir şey demeden arabayı Işıl'ın evine sürer
kapının önünde durur, Ece'ye döner

-Deniz: Tek bir şartım var, akşam evine döneceksin, tamam mı?

-Ece: Tamam, seni seviyorum, dikkatli sür

-Deniz: Minik prensesi de öp benim için

Ece'nin Mina'ya bu kadar bağlanmaya başlaması Deniz'i
biraz korkutsa da, Ece'yi mutlu gördükçe o da mutlu oluyordur.

Işıl kapıda Ece'yi görünce şaşırır

-Işıl: Ece! senin burada ne işin var, hemde bu saate?

-Ece: Mina'yı çok özledim geldim

-Işıl: E Deniz?

-Ece: Merak etme, aramız iyi, beni buraya o bıraktı

-Işıl: İyi peki hoş geldin

-Ece: Sen şimdi odana gidip biraz uyuyorsun hadi, Mina bende

-Işıl: Emin misin? bak bi şey olursa hemen uyandır beni,
akşam kayınvalidem gelecek, bir süre bizde kalacak bu arada

-Ece: Tamam merak etme, git uyu sen

Akşam...

Deniz Ece'yi evden alır ve yemeğe çıkartır

-Deniz: Beğendin mi burayı hayatım?

-Ece: Güzel

-Deniz: Yemekleri de meşhurmuş, bir müşterim önermişti burayı

-Ece: Güzelmiş evet

-Deniz: Ece senin neyin var?

-Ece: Hı, yok bir şeyim

-Deniz: Dalgınsın, ne düşünüyorsun?

-Ece: Mina'yı, şuan uyuyormudur sence 

-Deniz: Hayatım, biraz fazla bağlanmıyor musun sen Mina'ya sence?

-Ece: Yeğenimi seviyorum Deniz, suç mu işliyorum?

-Deniz: Hayır öyle demiyorum ama, bak içindeki boşluğu
Mina ile doldurmaya çalışıyorsun, bu doğru değil, yapma

-Ece: Ne! Benim içimde bir boşluk var ve ben onu Mina ile
doldurmaya çalışıyorum öyle mi? peki

Ece masadan kalkar ve restorandan çıkıp yürümeye başlar,
gözyaşlarına hakim olamıyordur, Deniz hesabı ödeyip peşinden koşar
Ece'yi durdurur

-Deniz: Ece dur, bekle, özür dilerim, seni üzmek istemedim

-Ece: Benim içimde boşluk olduğunu söylüyorsun ya
içimdeki boşluk değil, büyük bir girdap ve o girdap asla kapanmayacak,
onun boşluğu hiç bir şeyle dolmayacak, Mina'nın üstüne çok mu
titriyorum, peki bundan sonra bunu da yapmam,
şimdi lütfen bir süre beni yanlız bırak

-Deniz: Beni dinler misin bi

-Ece: Şuanda ne seni ne de başka bir şeyi dinlemek istemiyorum
biraz yanlız kalmak istiyorum

-Deniz: Tamam seni arabada bekleyeceğim, ne kadar istersen
kal

Ece o günden sonra Mina'yı daha az görmeye gitmeye başlamıştır
ve kendini ilk bulduğu işe vermiştir,
Deniz Ece'nin eskisi kadar neşesinin kalmadığının farkındadır,
ona yaklaşmaya çalışsa da Ece kendini geri çekiyordur,
Deniz ile vakit geçirirken normal davranıyordur ama Deniz
yokken kafasını iş ile, ev temizliği ve yemek ile meşgul
ediyordur

Ara sıra Ahmet arıyordur ve Ece onunla sohbet ederken
gülüp Ahmet ile şakalaşıyordur

-Ece: Tamam bak söz verdin, geçen çaktığın o dersi bu sefer
yüksek not alarak geçeceksin

-Ahmet: Tamam yenge, söz verdim ya, o iş bende,
bu arada abimi ikna etsende, bu yarı yıl tatilinde siz
buraya gelseniz olmaz mı? abimi de seni de çok özledim

-Ece: Abin oraya gelmez biliyorsun

-Deniz: Nereye gitmezmişim ben?

-Ece: Sesi dışarıya veriyorum, abin geldi, yakalandık 

-Deniz: Evet, yakalandınız, söyleyin bakim şimdi
ben nereye gitmezmişim?

-Ahmet: Ya abi, ne olur yani bu yarı yıl tatilimi sizinle geçirsem

-Deniz: Kapımız her zaman açık, istediğin zaman gel oğlum

-Ahmet: Ben değil, siz buraya gelin bu kez, hem bak annem de
sizi çok özledi, senin yüzünden yengem de gelemiyor

-Deniz: Cidden istiyor musun gitmeyi?

-Ece: İstiyorum ama iş var

-Deniz: Oranın yarı yıl tatili ile buranın ki farklı zaten
istersen sırf senin için giderim

-Ece: Ciddi misin?

-Deniz: Sen mutlu olacaksan

-Ahmet: Alooo, abi, yenge, beni unuttunuz, geliyor musunuz?

-Deniz: Biz çalışan insanlarız oğlum, bakarız, tamam

-Ece: Sözünü unutma Ahmet, sonra görüşürüz, anneni de üzme

Telefonu kapattıktan sonra Deniz telefonunu çıkartır
ve biletlere bakar

-Ece: Ne yapıyorsun?

-Deniz: Bilet alıyorum, Dubai'ye gitmiyor muyuz?

-Ece: Sen ciddisin? gerçekten ben istiyorum diye bilet mi alıyorsun?

-Deniz: Evet, sen mutlu olacaksan

-Ece: Ahmet'e neden öyle dedin peki, üzüldü çocuk

-Deniz: Velet zamanında kaçıp kaçıp geldi buraya, biraz da,
biz sürpriz yapalım ona

-Ece: Ama iş, ben izin alamam, daha yeni girdim bu işe

-Deniz: bizim resmi tatillere denk getireceğim merak etme

Yemek yenir Deniz çalışma odasında, Ece salonda çalışırken
Ece kocasına biraz soğuk davrandığını ama buna rağmen
Deniz'in anlayış gösterip elinden geleni yaptığını düşünür,
eline bir elma alır yanına gider

-Deniz: Hmm Elma! ne için?

-Ece: Anlamını biliyorsun

-Deniz: İki anlamını biliyorum, hangisi için bu?

-Ece: İki anlamı mı?

-Deniz: Bir anlamı koredeki anlamı, diğeri ise... bence anladın

-Ece: Koredeki anlamı tabi ki, aşkım sana son zamanlarda
çok soğuk yaptım, özür dilerim, sen hep beni düşündün
ama ben...

-Deniz: Şiiit tamam, kocalık görevimi yaptım, 
yalnız şu elmanın ikinci anlamını düşünsek mi ne dersin?

-Ece: Oldu o zamaan, sana iyi çalışmalar kocacım,
benimde işime dönmem lazım

-Deniz: Ama aklımı karıştırıp gitmek oluyor mu karıcım,
en sevdiğim kokusunu da sürmüş, al işte gelde çalış şimdi 

Devam Edecek....

-----


1 Hafta sonra...

Deniz Ece'ye sürpriz yapmak istemiştir ve Ece sabah yürüyüşten
dönene kadar mükellef bir kahvaltı hazırlar, Ece sofrayı görünce
şaşırır

-Deniz: Hoş geldin hayatım, nasıl buldun sofrayı?

-Ece: Bunları sen mi hazırladın?

-Deniz: Evet, beğenmedin mi?

-Ece: Beğendim beğenmesine, hatta harika görünüyor ama

-Deniz: Ama?

-Ece: Deniz, ben diyetteyim

-Deniz: Benim için bugünlük bozamaz mısın?

-Ece: Yapmasam iyi tabi ki, ama

-Deniz: Tamam o halde, ben hazırlanıp çıkıyorum

-Ece: Dur dur, daha lafımı bitirmeden trip atma bana,
ama senin için aşırıya kaçmamak suretiyle birazcık bozabilirim
diyecektim sevgilim

-Deniz: Emin misin?

-Ece: Aşığım. 

-Deniz: Benim kadar olamazsın, neyse sen git üstünü değiştir
hasta olacaksın yoksa, bende çayını koyuyorum

-Ece: Tamam, hemen geliyorum, he bu arada Deniz
mutfağa girmeye korkuyorum

-Deniz: Bak şimdi ya, o dediğin bir kere oldu,
ben bekarken düzenli biriydim, hala daha öyleyim
bunu sende biliyorsun

Ece Deniz'in yanına gider yanağına bir buse kondurur

-Ece: Biliyorum ve sana takılmak hoşuma gidiyor

-Deniz: Bende seninle uğraşayım ister misin?

-Ece: Hadi kahvaltı yapalım, bu arada bu akşam patronum bir 
davete katılacakmış, tercüman olarak onunla gitmemi istiyor,
akşam geç gelebilirim haberin olsun

-Deniz: Tamam bende geliyorum o davete

-Ece: Deniz bu benim işim, zaman zaman böyle davet, etkinliklere,
toplantılara katılmak zorundayım, yani gelemezsin

-Deniz: Ece, tartışmak istemiyorum, oraya beraber gidiyoruz
bana saati mesaj atarsın.

-Ece: Deniz beni dinler misin? Mehmet bey'in karşısında
beni ne duruma düşüreceğinin farkında mısın?

-Deniz: Ne duruma düşürecekmişim seni? karımı korumak istemem suç mu?
hem bu adam senin evli olduğunu bilmiyormu da akşam davetlerde
tercümanlık yapmanı istiyor, bu ne cürret.

-Ece: Zamanında seninle de geceleri çalışıyordum unutma

-Deniz: O adamla beni bir mi tutuyorsun Ece?

-Ece: Öyle demek istemediğimi biliyorsun

-Deniz: Ben doydum, işe gidiyorum, hoşçakal.

Deniz işe gider, Ece'de hazırlanıp işine gider
ama Ece'nin aklı Deniz'dedir, mesaj yazıp yazıp siler

-Mehmet bey: Ece hanım akşam için hazır mısınız?
sizi nereden alayım?

-Ece: Mehmet bey bu davet tahminen saat kaçta biter?

-Mehmet bey: tahminen 12, 1 gibi biter herhalde, neden sordunuz?

-Ece: Mehmet bey, bu davet'e başka bir tercüman arkadaşım size
eşlik etse olmaz mı?

-Mehmet bey: Neden? bir sorun mu var? bakın Ece hanım
şirket politakamızı biliyorsunuz, zaman zaman böyle 
davetler olacak ve patronunuz olarak ihtiyacım olduğu zaman
sizleri görevlendirmek zorunda kalacağım, bu etkinliğe
siz uygun görüldünüz

-Ece: Beni almanıza gerek yok, davette görüşürüz

Sinem Deniz ile toplantıdadır ama dalgındır

-Sinem: Sen ne diyorsun Deniz? Deniz?

-Deniz: Biraz ara verelim

Deniz toplantı salonundan odasına geçer, peşinden Sinem gider

-Sinem: Deniz sorun ne? işle ilgili aklına yatmayan bir şey mi var?

-Deniz: Yok aklım başka bir yerde, kusura bakma odaklanamadım

-Sinem: Deniz bak bu proje önemli, özel hayat sorunlarını
lütfen şirket dışında tut

-Deniz: Tamam tekrar kusura bakma, öğle arasından sonra devam edelim
olur mu?

-Sinem: Tamam ama kendini topla lütfen

Ece Öğle arasında Deniz'in gönlünü almak için, onu yemeğe çıkarmayı ister
hemen şirkete gider

-Nilüfer: Hoş geldin Ece

-Ece: Hoşbulduk Nülüfer, sohbet etmeyi çok isterdim ama acelem var
Deniz müsait mi?

-Nilüfer: Bir görüşme yapıyordu ama bir sorayım

-Ece: Tamam bekliyorum

Nilüfer Deniz'i arar Ece'nin geldiğini ve müsait olup olmadığını sorar
Deniz Ece'ye kızgındır müsait olmadığını ve beklemesini söyler,
Ece 45 dakika bekler ve işe geri dönmek için ayağa kalkar

-Nilüfer: Gidiyor musun?

-Ece: Daha beklemek isterdim ama işe dönmek zorundayım,
kolay gelsin sana

Ece gider, Deniz Nilüferden Ece'yi odasına göndermesini ister,
Nilüfer ise 45 dakika bekledikten sonra işe döndüğünü söyler,
Deniz peşinden gider ama Ece çoktan taksiye binip gitmiştir

Akşam olmuştur ve Ece eve gelip Deniz'e şipşak bir sofra hazırlar,
sonra da kendi hazırlanmaya başlamıştır
çok şık olmayan, sade bir elbise seçer, ona uygun takılar seçer,
ayakkabılarını giyerken başı döner, sonra kendini toplar

Deniz bilerek eve erken gelir, Ece'nin hazırlandığını görür
bir şey demeden spor için hazırlanmaya başlar

-Ece: Ben senin güvenini sarsacak bir şey mi yaptım Deniz?
bana güvenmen neden bu kadar zor?
o davete gitmemek için çaba gösterdim ama işimi kaybetmemek için
gitmek zorundayım, ben senin güvenini hiçbir zaman kazanamayacağım
anlaşılan. 

Ece aynanın önünden telefonunu alır ve aşağıya inerken
merdivenlerde Deniz onu durdurur

-Deniz: Bekle, seni ben bırakırım, sadece bırakacağım merak etme
içeriye girmeyeceğim

Yolda giderken ikiside konuşmazlar, Deniz Ece'yi mekana bırakır

-Deniz: İşin bitince ararsın, alırım seni

Ece teşekkür edecekken Deniz basar gaza gider
Ece içeriye girer işini yapar, saatler ilerlerken
Ece'nin başı döner ve bir yere tutunur,
Mehmet bey yanına gider

-Mehmet bey: Ece hanım iyi misiniz?

-Ece: Önemli değil bazen tansiyonum düşebiliyor,
biraz oturursam geçer

Mehmet bey arkasını döndüğü an Ece bayılır yere düşer,
Mehmet bey ve etraftaki insanlar onu ayıltmaya çalışır
kolonya koklatırlar, yüzüne su serperler, Ece bir süre sonra
ayılır

-Mehmet bey: Ece hanım hasta mısınız? iyi değilseniz
şöför sizi eve bıraksın

-Ece: Özür dilerim Mehmet bey, gözüm karardı birden anlamadım
ne olduğunu, sizi zor durumda bıraktım

-Mehmet bey: Şöför seni eve bıraksın, git dinlen, bu akşam
gerisini ben idare ederim

-Ece: Şöföre gerek yok ben giderim

-Mehmet bey: Size dışarı kadar eşlik edeyim, yine bayılmanızı istemem

Mehmet bey Ece'ye dışarıya kadar eşlik ederken Deniz gitmeyip
dışarıda arabada Ece'yi bekliyorken Ece'nin
zor yürüdüğünü görür ve fişek gibi fırlar

-Deniz: Ece neyin var? ne oldu sana?

-Mehmet bey: Siz kimsiniz beyefendi?

-Ece: Siz davete geri dönebilirsiniz Mehmet bey,
beni eşim bırakmıştı, kendisi eşim olur

-Deniz: İçeride ne oldu da bu halde karım?

-Mehmet bey: bilmiyorum, birden bayıldı

-Ece: Önemli değil, tansiyonum düşmüştür, siz davete geri dönün
lütfen Mehmet bey

Mehmet bey içeriye girer girmez Deniz Ece'yi kucaklar arabaya 
otutturur, kemerini bağlar ve direksiyonu hastaneye çevirir

-Ece: Burası evin yolu değil, nereye gidiyoruz?

-Deniz: Hastaneye

-Ece: Arabayı sağa çek, Deniz arabayı sağa çek, DENİZ

Deniz arabayı sağa çeker ve öfkeyle arabadan iner
peşinden Ece iner

-Ece: Ben iyiyim, bak bana, ben iyiyim

-Deniz: Ya orada olmasaydım, bana bunu söyleyecekmiydin eve gelince?
dur ben söyleyeyim hayır. Anlamıyorsun dimi
sana bir şey olacak diye, yaralanacaksın diye ödüm kopuyor,
kendini kötü hissettiğin an beni aramalıydın, ama sen...

-Ece: Deniz ben iyiyim, sadece her zamanki gibi ara ara
tansiyonum düşüyor, bana bir şey olmayacak merak etme

-Deniz: Hastaneye gidiyoruz, bin arabaya

-Ece: Eve gitmek istiyorum

-Deniz: Her istediğin her zaman olmaz hanımefendi,
biniyormusun yoksa zorla mı bindireyim

Ece arabaya biner Deniz hastaneye götürür onu,
doktor muayne eder, kan testi yapar

-Deniz: Sonuçlar nasıl doktor bey?

-Doktor: Ece hanım en son ne zaman yemek yediniz?

-Ece: Bunu söylemek zorunda mıyım?

-Doktor: Uzun süre aç kalmamalısınız, tansiyonunuz muhtemelen
o yüzden düşmüş, eğer diyet falan yapıyorsanızda bu aralar
yapmamanızı öneririm, en azından bir süre,
serum bitince çıkış yapabilirsiniz

-Deniz: Teşekkürler doktor bey

Doktor gidince Deniz Ece'ye döner

-Deniz: Kahvaltıdan sonra ne yedin? Ece cevap bekliyorum
Akşam yemek yedin mi?

-Ece: Yemedim oldu mu? vaktim olmadı, öğlen seninle yemek
yemek için şirketine geldim, sen beni istemeyince
geri dönmek zorunda kaldım işe, akşamda aceleyle hazırlandım
ve yemek yiyemedim oldu mu?

-Deniz: Sen öğlen aranda benimle yemek yemek için mi şirkete
gelmiştin? Neden aramadın yada mesaj atmadım?

-Ece: İşin benden daha önemliydi o yüzden

-Deniz: Öyle mi? bana bak, senden başka hiç bir şey umurumda değil
anladın mı? bugün seni bekletme sebebime gelince, sana kızgındım,
eski Ece neredeydi bugün? o odaya dalıp beni ikna etmeni bekledim
çünkü Eski Ece bunu yapardı, mücadele ederdi,
ve bir şey daha, bir daha asla diyet yapmayacaksın, bir öğün
bile atlamana izin vermeyeceğim, bir daha bayılmana müsaade 
etmeyeceğim anladın mı? 

Ece bir şey diyemez ve serum bitince eve giderler,
Deniz'in siniri hala geçmemiştir, odalarına giderler
Deniz sinirle elindeki çantayı köşeye fırlatır

-Deniz: Sakın bir daha seni istemediğimi söyleme,
ben senin için deliriyorum, beni seni istememekle suçlayamazsın,
ne diyordun, sana güvenmiyorum mu? sana güveniyorum ve deli gibi
kıskanıyorum anladın mı? 

Deniz banyoya gidere, duşunu alır, Ece Deniz'in çıkmasını bekler,
üzerini değiştirir, yatağa oturur, Deniz çıkar, saçını kurular
ve arkasını dönüp yatar, Ece ışığı kapatır Deniz'e doğru yatar
sarılmak ister ama Deniz izin vermez

-Ece: Özür dilerim, senden sadece 15 gün istiyorum
yarın istifamı vereceğim, iyi geceler sevgilim

Ece ertesi gün dediği gibi istifasını verir,
2 hafta boyunca işine devam eder, yemeklerini yer
ama işe yaramadığını düşünerek mutsuzdur,
Kızlarla buluşmaya gitmiyordur, ışıla bebek sevmeye gitmiyordur,
Deniz eve geldiğinde ise normal davranmaya çalışıyordur

Ayşe ve Eren akşam Deniz ve Ece'ye oturmaya gelmişlerdir
çay içerken bir yandan da muhabbet ediyorlardır

-Ayşe: Ece söz elbisemi beraber seçeceğiz unutma
yarın benimle alışverişe geliyorsun dimi?

-Ece: Başka biriyle gitsen olmaz mı?

-Ayşe: Hayır olmaz, Işıl da gelemiyor, senin gelmen şart,
senin bu modun ne ayrıca günlerdir böylesin

-Ece: Yoo iyiyim

-Ayşe: gel biz çayları tazeleyelim

-Eren: Ah bu kızlar, her şey için alışveriş bahaneleri var,
hazır kızlar gitmişken bi el maç yapalım mı?

-Deniz: Başka bir gün, daha tatlı ister misin?

-Eren: olur, valla Ece bu işi biliyor, tatlı enfes

-Ayşe: Anlat, niye bu haldesin? 

-Ece: Ben neden işe yaramazım, neden bir işte tutunamıyorum,
o kadar mı yeteneksinim, kendime güvenim kalmadı,
Deniz'i de mutsuz ediyorum, ben bencil miyim Ayşe?

-Ayşe: Güzelim, otur şuraya önce, neden öyle düşünüyorsun?
sen yeteneklisin, öz güvenin neden kalmadı? ne oldu?

-Ece: çalışmak bana iyi geliyor ama bunu yapamıyorum,
hayalimden vazgeçtim ama çalışamıyorum da,
evde oturup koca parası yemek bana göre değil,
zar zor iş buluyorum ama istifa ediyorum

-Ayşe: Deniz mi çalışmanı istemiyor?
o kim oluyorda seni engelliyor, onu varya...

-Ece: Hayır, asla, Deniz asla öyle bir şey yapmaz,
ben sadece onu mutlu etmek istiyorum
aramızda sorunlar olsun istemiyorum

-Ayşe: Onu mutlu edeceğim derken kendini mutsuz ediyorsun ama
ve bunu Deniz görmüyorsa, yazık

-Ece: ama bir karar verdim, artık çevirmenlik yapmayacağım
evde el işi şeyler yaparım öyle çalışırım,
bunu Deniz bilmesin yoksa sana bir şey anlatmam bir daha

-Ayşe: Onun için nelerden vazgeçiyor olduğunu bilse keşke,
Eren evlendiğimizde bana bunu yapma cesaretini hele bir göstersin bakim
anında boşarım onu

-Ece: Deniz'den ayrılmak en kötü kabusum, ölürüm onsuz,
nefes alamam, kalbim ruhum onunla kaplı,
ona bir çocuk bile veremedim, ya birgün beni terkederse
diye o kadar çok korkuyorum ki

-Ayşe: Sen Deniz'e körkütük aşıksın, Allah her şeye kadirdir,
elbet birgün bir çocuğunuz olacaktır, eğer seni
bir gün terk ederse onu doğduğu güne pişman ederiz,
her zaman iyi ol, mutlu ol ve benimde mutlu olmamı istiyorsan
yarın benimle alışverişe geliyorsun, anlaştık mı

-Ece: Tamam, yarın seninle geleceğim

-Ayşe: Sadece yarın gelmekle kalmayacaksın, düğün hazırlık sürecimde
bana yarım edeceksin söz mü?

-Ece: Peki söz

-Ayşe: Geç oldu yarın görüşürüz o zaman, Eren hadi gidiyoruz

-Eren: Daha oturuyorduk

-Ayşe: Yarın çok işimiz var, düş önüme, beni eve bırak hadi,
Eren hadi

-Eren: Tamam geliyorum, görüşürüz Deniz, Ece tatlıcı dükkanı açmalısın
sen bu işi biliyorsun, ellerine sağlık

-Ece: Afiyet olsun, iyi geceler

Deniz Ece'ye yardım eder ve mutfağı toplarlar,
Ece salondaki koltuğa oturur, telefonunu eline alır
Deniz önünde diz çöker, elinden telefonu alır koltuğa bırakır
Ece'nin elinden tutar

-Ece: Deniz iyi misin?

-Deniz: Ben sana ne yapmışım böyle, sana kötülükten başka bir şey
yapmamışım, af dileyecek yüzüm yok

Ece Deniz'in başını kaldırır, koltuktan kalkar yere çömelir

-Ece: Deniz hasta mısın? sorun ne? niye bu haldesin?
korkutma beni

-Deniz: Ayşe ile mutfaktaki konuşmalarınızı duydum,
ben kötü bir kocayım, ama sana söz her kararında seni destekleyeceğim,
seni mutlu ne ediyorsa onu yapacağım, korkularını fedakarlıklarını
göremeyecek kadar körmüşüm meğer, Ece sen benim her şeyimsin
ben sensiz yaşayamam

Deniz bunları söylerken Ece Deniz'in yüzünü avuçlarının arasına alır
gözlerinden öper, yanaklarından öper

-Ece: Seni o kadar çok seviyorum ki kelimelerle anlatamam
seni mutsuz edecek hiç bir şey yapmayacağım

-Deniz: Senin mutlu olman için her şeyi yapacağım,
yeterki mutlu ol, yanımda ol, seni tüm benliğimle seviyorum

Ece Deniz'in elinden tutar ve odalarına götürür...

Ertesi gün...

Ece'nin telefonu çalar, arayan Ayşe'dir
Deniz Ece'ye öyle bir sarılmıştır ki Ece telefona
cevap vermek için mücadele veriyordur

-Ece: Sevgilim bırak şu telefona cevap vereyim

-Deniz: Çalar çalar susar boşver, karımı kimse benden alamaz şuan,
hadi biraz daha uyuyalım

-Ece: Deniz, bugün Ayşe ile alışverişe çıkacaktım unuttun mu?
kalkıp hazırlanmam lazım, bırak beni

-Deniz: Bırakamam seni, öğlenden sonra gidin banane

-Ece: Sen işe gitmeyecek misin?

-Deniz: I ı bugün öğlene kadar karımla kalacağım

Ece Deniz'i öper, 
- Ece: hadi aşkım kalk, karın her zaman seninle
ama işe gitmezsen Sinem hanım beni suçlayabilir,
ve ben şimdi bu telefonu açmazsam da Ayşe kapıya dayanabilir,
o yüzden hadi kalk

-Deniz: Offff, tamam ama bir şartla, akşam seni yemeğe çıkaracağım

-Ece: Hmm tamam kocam madem yemeğe çıkarmak istiyor beni

-Deniz: Kocan sadece seni istiyor, her zaman

-Ece: Efendim Ayşe, tamam kalktım kahvaltı yapıp hazırlanıp geliyorum.
Deniz hemen kalkıyorsun, 10 dakika içinde kahvaltıya, acelemiz var


Ece kahvaltıdan sonra hızlı bir şekilde hazırlanır
Deniz'i de öper, Deniz işine, Ece'de Ayşe ile buluşmaya gider

-Ece: Işıl? Mina nerede?

-Işıl: Sağol Ece, bende seni özledim, kaç haftadır doğru düzgün
konuşmuyoruz bile, beni görünce ilk tepkin bu mu?

-Ece: Hayır, yanlış anladın, seni görmeyi beklemiyordum
şaşırdım ondan, iyi ki geldin, çok özlemişim kızım seni

-Işıl: He he özlemiş miş, belli oluyor, ilk Mina'yı soruyorsun ama,
ona da cevap vereyim, babaannesiyle şuan, keyfi gayet iyi,
Ayşe de arayınca çıktım geldim

-Ece: İyi yaptın, ayrıca prensesimi merak da ederim

-Ayşe: Kızlar hasret gidermeniz bittiyse gidelim mi?
hani sözleneceğim ya, alışveriş yapmamız lazım

-Işıl: Tamam, o iş bizde, sen kendini bize bırak

-Ece: Önce şu mağazaya gidelim

Ayna Kozmetik Şirketi...

-Sinem hanım: Nilüfer, Deniz odasında mı?

-Nilüfer: Evet Sinem hanım, odasında, haber vereyim mi?

-Sinem hanım: Gerek yok, işine dönebilirsin

Sinem kapıyı tıklatır ve içeriye girer

-Sinem: Günaydın Deniz

-Deniz: Günaydın Sinem, geç otur, hayırdır önemli bir şey mi var?

-Sinem: Aslında var Deniz, bugün Ankaraya gitmen gerekiyor
akşam Shine Beauty mağaza sahibi Aylin Kaya ile iş bağlaman lazım

-Deniz: Ben niye gidiyorum, onlar gelsin görüşme için

-Sinem: Görüşmeyi biz talep etmiştik 1 hafta önce,
anlaşmayı isteyen bizdik hatırlarsan, mağazalarında
bize stand açmalarını istiyorduk ya

-Deniz: Doğru, unutmuşum, sen halletsen olmaz mı?

-Sinem: Görüşmeyi özellikle seninle istemiş, ayrıca
benim burada kalıp bir kaç görüşme yapmam lazım

-Deniz: Of tamam, burayı bugünlük sana bırakıyorum,
bende eve gidip üstümü değiştirip yola koyulayım o vakit

-Sinem: Tamam kolay gelsin sana, yarın şirkette görüşürüz
biletini aldırıyorum hemen, otelini de ayarlattırıyorum

-Deniz: Kalmama gerek yok, görüşmeyi yapar dönerim

-Sinem: Peki sen bilirsin

Kızlar alışveriş yapmaktan yorulmuşlardır, 
bir kafeye otururlar kahve söylerler
o sırada Deniz arar

-Ece: Efendim hayatım

-Deniz: Ece Ayşe ile alışveriştesin biliyorum ama
sana söylemem gereken bir şey var

-Ece: Dinliyorum Deniz

-Deniz: iş için şimdi Ankaraya gitmem gerekiyor

-Ece: Hemen mi gidiyorsun? peki ne zaman geleceksin?

-Deniz: Görüşmeyi akşam yapıp döneceğim merak etme

-Ece: Peki, dikkatli git, varınca ara olur mu

-Deniz: Tamam hayatım, seni seviyorum, özle beni

Ece telefonu kapatınca yüzü düşer

-Ayşe: Ne oldu? Deniz ne dedi de yüzün düştü birden?

-Ece: Ankaraya gitmesi gerekiyormuş iş için

-Işıl: Ee neden üzüldün ki, gitsin, sonuçta sana geri dönecek

-Ece: Özleyeceğim, bir gün bile olsa yanımda olmayınca
huzursuz oluyorum

-Ayşe: Amanda aman kocasına da sırılsıklam aşıkmış
onu görmeden yapamıyormuş

-Ece: Ayşee...

-Işıl: bozma moralini, alışveriş işini hallettiğimize göre
kahvelerimizi bitirip bize gidelim hadi, kızımı özledim ben

-Ayşe: Ben gelemem biliyorsun ki hazırlıklar var
annem canıma okur, hemen dönmem lazım, başka zaman

-Işıl: Tamam, Ece sen?

-Ece: Ben uğrarım ama çok kalamam, evde işlerim var

Akşam Deniz Ankarada Aylin hanımla görüşür
iş yemeği yerler, iş konuşurlar, ve anlaşırlar

-Deniz: Anlaşmaya vardığımıza göre, bana müsaade Aylin hanım

-Aylin: Deniz bey nereye, bakın buranın tatlısını istanbulda
bulamazsınız, bi tatlı yiyelim

-Deniz: Eminim öyledir, nazik tatlı davetiniz için de
teşekkür ederim ama işler yoğun malum, istanbula dönmem gerek,
anlaşma prosedürleri için sizi istanbulda ağırlamayı
isteriz

-Aylin: Elbette, ama bari bu gece Ankarada kalsaydınız,
yarın sabah mağazamızı size gezdirmek isterdim

-Deniz: Teşekkür ederim ama

-Aylin: Bence mağazamızı görüp sizin için ayıracağımız standı da
görüp içinize sinmeyen bir şey olursa söylemnizi,
fikirlerinizi dinlemeyi çok isterim

-Deniz: Pekala, müsaadenizle bir arama yapmam lazım

-Ece: Deniz, yolda mısın?

-Deniz: Bu gece kalmak zorundayım, yarın sabah mağazayı
görmem gerek, gelemiyorum o yüzden

-Ece: Ama geleceğim demiştin

-Aylin: Tatlı yiyoruz dimi söylüyorum

-Ece: Deniz yanında biri mi var? 

-Deniz: Görüşme yaptığım mağaza sahibi var

-Ece: Görüşmen bir kadınla mıydı? Tamam neyse sana iyi görüşmeler
Deniz BEY

-Deniz: Ece, Ece, Alo, kapattı, kapatır tabi haklı

Deniz tatlı yemeden müsaade ister ve masadan kalkar
bir otele gider, sabah olunca da erkenden Aylin hanımla
görüşür, mağazaya bakar ve vakit kaybetmeden hemen ilk uçak ile
istanbula döner, eve gider Ece koltukta uyuyordur
Deniz Ece'yi bir süre izler sonra öper

-Deniz: Günaydın karıcım, çok özledim seni

-Ece: Dönmüşsün, günaydın

-Deniz: Neden burada uyudun?

-Ece: Neden görüştüğün bir kadındı?
tatlı güzel miydi bari?

-Deniz: Kıskanç sevgilim, o tatlıyı yemedim, sadece iş görüşmesi
yapıp direk otelime gittim, ve sabah olsun da karıma kavuşayım diye
bekledim

-Ece: Kahvaltı yaptın mı?

-Deniz: Yapmadım, hemen üstümü değiştirip şirkete gitmem lazım

-Ece: Kahvaltı yapmadan bir yere gidemezsin, sen git üstünü değiştir
bende kahvaltıyı hazırlayayım, ama önce sana sarılayım
çok özledim seni

Ece ve Deniz kahvatı yaptığı sırada zil çalar, gelen Enis bey'dir...

Enis bey'i karşısında gören Ece şaşırır

-Ece: Enis bey!!

-Deniz: Hayırdır Enis bey?

-Enis bey: sizinle bir şey konuşmaya geldim
5 dakika içeri girebilir miyim?

-Ece: Elbette buyrun

-Deniz: Konu nedir? hatırladığım kadarı ile bir daha
karşımıza çıkmayacağınıza dair bir söz vermiştiniz

-Ece: Deniz

-Enis bey: Haklısınız ama inanın o sözümü tutmayı çok isterdim
fakat size bir mesaj iletmeye geldim

-Deniz: Ne mesajı? ve kimden?

-Enis bey: Haberiniz vardır, Çisem hapise girdi 
bir süredir hapisteydi ama

-Deniz: Bu seferde hapisten mi kaçtı?

-Enis bey: Hayır, bu sefer intihar girişiminde bulundu

-Ece: Ne! peki şimdi durumu nasıl? 

-Deniz: İlgilenmiyoruz, Enis bey

-Enis bey: Şuanda hastanede, yaşıyor, ama son kez sizi görmek
istediğini söyledi, kabul ederseniz özel bir izinle görüşebileceksiniz

-Deniz: Hayır, görüşmeyeceğiz 

-Ece: Enis bey bize biraz müsaade eder misiniz, Deniz çalışma odasına
gelir misin 2 dakika

Deniz ve Ece çalışma odasına geçerler, Deniz öfkelidir

-Ece: Fevri davranmaz mısın lütfen, önce bir dinleyelim

-Deniz: Ne! fevri mi davranıyorum, Ece sakın bana onu affetmeye
yöneldiğini söyleme, oraya gitmeyi düşünmüyorsun dimi?

-Ece: Affetmeyeceğim tabiki, onu görmeyi bende istemiyorum
ama intihar girişiminde bulunmuş

-Deniz: Ece sende gitmeyeceksin görüşmeyeceksin onunla
anladın mı beni, eğer beni ezip geçer de görüşmeye gidersen...

-Ece: Devamını getir, getir devamını

-Deniz: Ne yaparsan yap, ben işe gidiyorum

Deniz kapıyı çeker işe gider, Ece Enis bey'in yanına gider
Çisem'e bir mesaj iletmesini ister ve usulünce onu yolcu eder
ev işlerine girişir, sonra da Işıl ile konuşur

-Işıl: Deniz bu konuda haklı ama Ece, o kızla görüşmek istemen
bile çok kızdırmış onu

-Ece: Onunla görüşmek istememin tek bir sebebi vardı,
o da neden Allahın verdiği cana kıymak istemesini sormaktı
ama Deniz sebebini sormadı bile

-Işıl: Sebebin ne olursa olsun, görüşme sakın Ece, 
Deniz'i ezip geçme, o sana zarar gelmesinden korkuyor,
kaç kere seni kaybetme korkusunu yaşadı, o konu sen olunca
çok hassas biliyorsun

-Ece: Biliyorum, aynı korkuyu bende onun için yaşıyorum,
o kızın bana, bize neler yaptığını unutmuş değilim zaten

-Işıl: Ne yapacaksın peki?

-Ece: Tabiki Deniz'i çiğneyip gidecek değilim,
O kıza Enis bey'den bir mesaj ilettim,
Deniz'in gönlünü nasıl alacağım onu düşünüyorum,
bu akşam yemeye çıkacaktık ama bana kızgın
vazgeçmişte olabilir

-Işıl: Sen yine de hazırlan bekle onu, akşama kadar
geçer onun kızgınlığı, kocanla güzel vakit geçirmeye bak
Mina ağlıyor kapatmam lazım canım, görüşürüz, haberdar et beni

-Ece: Tamam görüşürüz, prensesimi öp benim için

Ece yemek yapmaz, sade çık bir elbise giyer
Deniz eve gelir Ece'yi hazırlanmış görür ama
görmemezlikten gelir, hala kızgındır,
Odaya gider üzerini değiştirirken Ece yanına gelir

-Ece: Hala kızgın mısın bana?

-Deniz: Sence? 

-Ece: Spora mı gidiyorsun?

-Deniz: Evet, sen yemeğini ye, ben gelince yerim

-Ece: Beni dinlemeyecek misin?

-Deniz: Geç kalıyorum, görüşürüz

Deniz çıkar gider, Ece üstünü değiştirir, Deniz için
tavuk gösünden diyet yemeği yapar, kendine de canı bir şey
istemediği için tarhana çorbası yapıp bir kase içer

Deniz spor salonunda Cem ile karşılaşır

-Deniz: Oo oğlum sen buralara gelir miydin?

-Cem: Vakit buldukça geliyorum Deniz, baba göbeği yaptım
daha sık gelmek zorundayım 

-Deniz: Ee babalık zordur tabiki, doğru söyle Işıl mı
gönder miyor seni?

-Cem: Hayat müşterek oğlum, Işıl da başlayacak spora,
hamileyken aldığı kilolarını çok takıyor kafaya,
ben ona her halinle güzelsin desem de gitmek istiyor
bende destekliyorum, bu arada sen  bugün neden geldin ki spora?

-Deniz: Neden gelmeyeyim ki?

-Cem: Işıl bana bu akşam Ece ile yemeye çıkacağınızı söylemişti

-Deniz: Ece'ye kızgınım, beni ezip Çisem'i hastanede ziyarete gitti

-Cem: Ne? saçmalama oğlum, emin misin? Ece yapmaz öyle bir şey
ayrıca neden hastanede o kız? hapiste değilmiydi?

-Deniz: Canına kıymaya kalkmış, boşver, rezervasyonu iptal ettirdim
o sinirle

-Cem: Yanlış yapmışsın, eminim evde üzgün seni bekliyordur,
neyse egzerizi bitirip kaçacağım ben, görüşürüz 

Deniz egzersizini yarıda bırakıp eve döner,
Ece Deniz için sofrayı hazırlamış şiş örgü alıp
oturma odasında örgü yapıyordur,
Deniz gelir, sofrayı görür, karısının üzgün yüzünü görür,
önce gider duşunu alır üzerini değiştirir
oturma odasına gider, karşı koltuğa oturur, yandan yandan
Ece'ye bakar

-Ece: Yemeğin hazır, soğutma

-Deniz: Ne yapıyorsun?

-Ece: Başına çorap örmekten başka bir şey yapmıyorum

-Deniz: O şiş elindeyken tehlikeli görünüyorsun
nasıl geçti görüşme? affettin mi Çisem kankanı?

-Ece: Niye soruyorsun? beni dinlemiyorsun bile,
verdiğin sözleri çabuk unutuyorsun Deniz Akay,
git yemeğini ye

Deniz Ece'nin yanına oturur, ona doğru döner

-Ece: Elimde şiş var daha fazla yaklaşma

-Deniz: Bana kıyabilir misin ki

-Ece: Test etmek ister misin?

-Deniz: Teslim oluyorum, tamam sabah sana öyle davranmamalıydım
hatalıydım, Ece sen benim kırmızı çizgimsin ve sana
bir zarar gelme korkusunu hep yaşıyorum, lütfen 
kendini tehlikeye atacak şeyler yapma,
yemek sözümü unuttuğumu düşünüyorsan unutmadım
ama rezervasyonu o kızgınlıkla iptal ettirdim

-Ece: Sence ben ondan mı bahsediyorum?
ben yemeğimizi kendim de yaparım, yemeğe çıkmamız çıkmamamız
önemli değil, sen öfkelendiğinde beni dinlemiyorsun
açıklamamı duymak istemiyorsun Deniz,
her kararımda beni destekleyeceğin sözünden bahsediyorum,
bana tutamayacağın sözleri verme bir daha

Ece koltuktan kalkar bahçeye gider, Deniz'de peşinden gider
Ece çıplak ayakları ile çimlere basar, oturur
Deniz de yanına oturur

-Deniz: Haklısın, özür dilerim, daha dikkatli olacağım sevgilim,
neden görüşmek istedin Çisem ile?

-Ece: Allahın verdiği canı kendisinin nasıl almaya çalışma hesabını
sormak istedim, bunun yanlış olduğunu acınası duruma düştüğünü
söylemek için görüşmek istemiştim

-Deniz: Ne dedi peki?

-Ece: Bilmiyorum

-Deniz: Nasıl bir cevap vermedi mi? 

-Ece: Sen karını hiç tanıyamamışsın anlaşılan,
için rahat edecekse söyleyeyim,
tabiki seni ezip geçmedim ve gitmedim görüşmeye,
sadece Enis bey'den mesaj iletmesini istedim

Deniz Ece'nin ellerinden tutar

-Deniz: Ece beni affet, ben büyük eşeklik ettim
korkumun beni ele geçirmesine izin verdim,
tam bir aptalım, beni affet sevgilim

-Ece: Kocama aptal deme, aflık bir şey yok,
sadece bundan sonra öfkeli olsan da karar vermeden önce
beni dinle

-Deniz: Tamam söz, ne olursa olsun seni dinleyeceğim,
hadi kalk gidiyoruz

-Ece: Nereye?

-Deniz: Yemek randevumuza

-Ece: istemiyorum, ben yedim, seninde diyet yemeğin sofrada
git buz gibi oldu yemekler

-Deniz: Sen yemek yedin! hemde bensiz?

-Ece: Evet yedim, sen yememi söylemiştin unuttun mu?
senin aksine ben seni dinliyorum

-Deniz: Ece bu konuda beni dinlemediğini ikimizde biliyoruz,
peki ne yedin? dürüst ol

-Ece: Tarhana çorbası içtim sadece

-Deniz: Daha fazlası bensiz boğazından geçmedi dimi,
kalk hadi diyet yemeğini gece de yerim, ziyan olmaz

-Ece: istemiyorum

-Deniz: Köftecide köftede mi gömmeyelim, rezervasyonlu
yemeğe daha sonra da gideriz, kalk kalk hadi,
kucağıma alayım mı? yoksa yürümeyi mi tercih edersin?
bak bu kasları boşuna yapmıyorum

-Ece: Aman kalsın, yürürüm ben, birde fıtık olursun falan,
sen bana lazımsın, şu sporu azaltsan iyi olur ayrıca
tüm kızlar gözleri ile yiyor zaten seni

-Deniz: Kıskanınca çok güzel olduğunu söylemişmiydim sana aşkım

-Ece: Yürü hadi yürü

Ertesi gün...

Deniz gizli gizli telefon görüşmesi yapıyordur
karısına sürprizler peşindedir ve kardeşi Ahmet'den de
yardım alır, yengesine birşey söylememe konusunda da Ahmet
uyarılır, Ece'nin geldiğini görünce telefonu kapatır
ve iş görüşmesi diyerek geçiştirir, Ece bunu yemiş gibi yapar
ama yemez, haırlanır Ayşe ile birlikte Eren ile buluşur
ev bakmaya giderler

1 hafta sonra...

Deniz Ahmet ile konuşur ve Ece'ye yapacakları sürpizin
hazır olduğunu, başardığını söyler, Deniz mutlulukyan
işte bu be derken Ece yanına gelir, Deniz telefonu kapatır

-Ece: Güzel bir haber mi aldın?

-Deniz: Evet, Ahmet sınavını geçmiş de ona sevindim

-Ece: Aferin ona, zaten çok zeki bir çocuk da
Deniz sen bir haftadır neyin peşindesin?
ne işler çeviriyorsun? farketmedim sanma

-Deniz: işleri toparlamaya çalışıyorum hayatım,
bu hafta Dubai'ye gidiyoruz ya, bir kaç günlüğüne de olsa
işlerin Sinem'in üstüne yıkılmasını istemiyorum,
sonra sitem ediyor biliyorsun,
bu arada şu otel rezervasyonunu yapalım artık

-Ece: Hayatım, buna gerek yok, bak biliyorum sen
annenin eşi ile aynı evde kalmak istemiyorsun ama
annen ve kardeşin kalmanı isteyecektir

-Deniz: Evet istemiyorum, bu yüzden otelde kalacağız

-Ece: Anneni ve kardeşini üzmeni istemiyorum, ayrıca
ne olursa olsun Abdülkerim bey annenin eşi ve Ahmet'in babası,
oraya Ahmet ve Annen için gidiyoruz unutma

-Deniz: Annemin sana o davranışlarından sonra hala daha
evlerinde kalmak istiyor musun cidden?
bak üzülmeni istemiyorum, seni de kimsenin üzmesine
izin vermeyeceğim

-Ece: Annen beni sevmeyebilir ama oğlunu seviyor,
senin için bana katlanacaktır, merak etme,
Sibel hanım iyi biri aslında, o bir anne, bu yüzden
oğlunun yanına kimseyi layık görmüyor, sen onun gözünde
hala küçük oğlusun, merak etme üzülmeyeceğim ve beni de kimse
üzemeyecek, bu yüzden sende Ahmet'in babasına anlayış göstermelisin

-Deniz: Ben yine otel rezervasyonu yaptırayım, kalmayacağım orada

-Ece: Tamam yaptır ama seninle bir anlaşma yapalım,
2 gün o evde kalacağız, sonraki gün otelde, eğer kabul edersen
karşılığında, istediğin bir şeyi yapacağım

-Deniz: Ne istersem mi?

-Ece: Ne istersen

-Deniz: Pişman olmayacağına emin misin?

-Ece: Eminim

-Deniz: Tamam anlaştık, sözünü unutma, ne istersem.

Deniz ve Ece gitmeden Eren, Ayşe'yi ve Cem ile Işıl'ı yemeğe alır
sohbet ederler birbirlerine takılırlar, Eren ev bulamamaktan 
şikayet eder, sonra
tatlı yer çay içerler güzel vakit geçirirler 

Dubai...

Deniz ve Ece havaalanından otele değil de direk
Deniz'in annesinin evine giderler
Ahmet kapıyı açar açmaz Ece'ye sarılır

-Ahmet: Yenge hoşgeldin, seni çok özlemiştim, sözünü tuttun

-Ece: Hoşbuldum Ahmet, bende seni çok özledim, söz verince tutarım
biliyorsun

-Deniz: Şu velete bak ya, hu huuu bende buradayım, ben özlenmemişim
anlaşılan, geri mi dönsem Türkiye'ye 

-Ahmet: Abi biraz mantıklı olur musun lütfen, şurada yengeciğim ile
iki hasret giderelim dedim, sıranı beklemiyorsun

-Ece: Senin bu abin kıskanç, kıskanç, boşver onu sen

-Sibel hanım: Hoş geldin oğlum, en sevdiğin yemekleri
hazırlattım

-Deniz: Hoşbulduk anne

Sibel hanım Ece'yi gördüğüne pek memnun olmamıştır
hala daha ona mesafeli davranıyordur, Ece'yi görmezden gelir
Eşi Abdulkerim bey araya girer

-Abdulkerim bey: Hoş geldiniz çocuklar, ayakta durmayın
içeriye buyrun, Sibel hanım sizler için mükellef bir 
sofra hazırlattı

Deniz cılız bir hoşbulduk der ve içeriye girerler
Deniz ve Ece herkese aldıkları hediyeleri verirler
hediyeler açılırken Deniz'e telefon gelir
ve buna bakmam lazım diyerek ortamdan biraz uzaklaşır
ve gizli gizli konuşur sonra salona geri döner

-Ece: Kimdi? önemli bir şey mi?

-Deniz: işle ilgili, boşver, ee Ahmet hediyeni beğendin mi?

-Ahmet: Evet çok teşekkür ederim, en çok istediğim şeyi almışsınız,
annem izin verseydi babam da alacaktı ama

-Sibel: Sen hele o elektirikli scooter'dan bir düş yarala kendini
o zaman görüşürüz seninle Ahmet 

-Abdulkerim bey: Hatun... çocuklar teşekkür ederiz hediyeleriniz için
çok naziksiniz, isterseniz sofraya geçelim yemekler soğumadan

sofraya geçerler yemek yerlerken Deniz çok fazla konuşmasada
Ece ve Ahmet ortamı neşelendirmeye çalışıyorlardır,
yemek sırasında Deniz'in telefonu bir kez daha çalar
Deniz sofradan kalkar konuşur ve geri döner

-Sibel hanım: yol yorgunusun odan hazır istersen çıkıp dinlen Deniz

-Deniz: Karımın ve benim kalacağımız odadan mı bahsediyorsun anne?

-Ece: Deniz

-Abdulkerim bey: Siz odanıza gidip dinlenin, Aysima kızım 
misafirlerimize odasını göster

-Aysima: Peki efendim, buyrun

-Abdulkerim bey: Hatun sen ne yapıyorsun?

-Sibel hanım: Ne yapıyormuşum? o kıza hala ısınamadım,
hala oğluma layık görmüyorum

-Abdülkerim bey: Hatun, gelinimiz çok tatlı, neşeli, anlayışlı
bir kız, Deniz'i de çok seviyor, Deniz'de onu çok seviyor belli,
cana yakın da, sen Ece'yi sevmiyor musun? yoksa sevmemek için
inat mı ediyorsun?

-Sibel hanım: Abdülkerim bey ne diyorsun Allah aşkına ya

-Abdülkerim bey: Bak yıllar sonra Deniz Dubai'ye geldi,
seninle arası da düzeldi, daha anlayışlı oldu,
kardeşinin üstüne titriyor, buraya geldi ve bu evde kalıyor
bunların hepsi Ece'nin sayesinde, bebeklerini kaybettiklerinde
Ece'ye destek olmuştun, neden hala gelinimizi kabullenmiyorsun?

-Sibel hanım: O talihsiz olay ile bu durum başka, 
ayrıca oğlumun burada kalması onun sayesinde değil,
oğlum annesi için kalıyor 

-Abdulkerim bey: Bence bir kez daha düşün, ayrıca o kızcağıza
kötü davranmaya haksızlık etmeye kalkma, benide Ahmet'i de
üzersin

-Deniz: Ece otelimize gidelim mi? valizleri hiç açmayalım
hadi gidelim otelimize

-Ece: Deniz söz verdin, bak biliyorum benim için otelimize gidelim
diyorsun ama ben iyiyim, ben artık alıştım, sibel hanım beni
sevmiyor, sevmeyecek, ne yaparsam yapayım bu değişmiyor,
ama sen onun oğlusun, annen ve kardeşin için buradasın
onu üzecek bir şey yapma sakın

-Deniz: Söz möz umurumda değil, hemen buradan gidiyoruz

-Ece: sen beni dinlemiyor musun? pekala, sen git, ben buradayım

-Deniz: Ece, annemin seni görmezden gelmesi sana kötü davranmasına
tahammül edeceğimi mi düşünüyorsun? buna izin veremem anladın mı
hadi gidelim

-Ece: Ben gelmiyorum, son sözüm bu

Ece oda'dan çıkar ve bahçeye çıkar, bahçede gezerken bahçivanı görür
yanına gider

-Ece: Merhaba, kolay gelsin, nasılsınız?

-Bahçivan: Elhamdülillah iyiyim, siz nasılsınız? 
bir şey mi arzu etmiştiniz?

-Ece: Daha önceden şurada güller dikiliydi, bu sefer göremedim
merak ettim

-Bahçivan: Şey, o gül dallarını sibel hanım geçen sene söktürüp
attırdı

-Ece: anladım, teşekkürler, kolay gelsin

Ece içten içe üzülmüştür çünkü, kayınvalidesinin ondan
nefret ettiğini düşünmeye başlamıştır
bahçede dolaşırken Ahmet'in kedisi pamuk'u görür
yanına gider onu sevmeye başlar, Ahmet gelir

-Ahmet: Yenge pamuk ile tanışmışsın, çok tatlı dimi?

-Ece: Evet çok tatlı bir kedin var, tıpkı adı gibi pamuk gibi

-Ahmet: biliyor musun onu okuldan dönerken sokakta buldum,
terk edilmiş bir şekilde duruyordu, annesini aradım ama yoktu,
bende onu eve getirdim, annem çok kızdı ama babam ikna etti
ve sonunda babamla bahçede ona bir ev yaptık, eve girmesine
izin yok ama onunda artık bir yuvası var

-Ece: Daha çok minik, onu sahiplenerek çok iyi yapmışsın aferin sana

-Ahmet: Yenge, scooter'ımı süreceğim ben, sen pamuğu sevebilirsin

-Ece: Önce annen babandan izin al öyle, ve elektirikli scooter'ı 
sürerken koruyucularını takmayı sakın ihmal etme ve dikkatli ol
tamam mı?

-Ahmet: Tamam yenge merak etme

Ece mutfağa gider, akşam için tatlı yapmak ister ama
Sibel hanım mutfağa gelir ve tatlı yapmasına müsaade etmez
adeta onu mutfaktan kovar, Ece ağlamamak için kendini zor tutar
odaya döner, Deniz telefonla konuşuyordur,
Ece odaya girer girmez Deniz'in yüzüne bakmadan, ben duşa giriyorum
diyip banyoya girer kapıyı kitler, Deniz bir süre sonra
banyonun kapısına gelir ve su sesi geldiğini duyunca, odadaki
koltuğa oturup Ece'nin çıkmasını bekler, Ece kendini toparlar
ve duşunu alıp banyodan çıkar
Deniz gözlerini Ece'ye dikmiş bakıyordur

-Ece: Müsaade edersen giyineceğim, bana bakıp durma hadi dışarı

-Deniz: Müsaade senin, devam et ben buradayım

-Ece: Sen otele gitmiyormuydun? neden buradasın?

-Deniz: Dünya güzeli karımı izlemek varken neden otele gideyim
 
-Ece: Buraya beni izlemek için değil, ailenle vakit geçirmek için geldin
git biraz onarla ilgilen, onlarla sohbet et

-Deniz: Seni izlemek daha cazip şuan, saçlarını kurutayım mı?

-Ece: Ben kuruturum, zaten sonra da biraz dinleneceğim, uçak yordu,
sen şimdi aşağıya inip ailenle ilgiliyorsun hadi, Deniz hadiiii

-Deniz: Sen iyisin dimi?

-Ece: Uyursam daha iyi olacağım, hadi hala buradasın

-Deniz: Tamam sana 2 saat veriyorum, 2 saat sonra güzelce dinlenmiş ol
ve şu mavi elbisen varya, işte onu giy

-Ece: Mavi elbisem mi? neden?

-Deniz: Sen dediğimi yap sevgilim, seni bir yere götüreceğim,
Dubai'ye geldik diye evde tıkılıp kalmayacağız, gezeceğizde

2 saat sonra...

Ece safir mavisi uzun kollu, vücut hatlarını belli etmeyen
usturuplu şık elbisesini giymiş ve ona uygun çanta ayakkabısını da alıp
hazırlanmış aşağıya inmiştir, Deniz gözlerini Ece'den alamaz
Ahmet araya girer

-Ahmet: Yenge parlıyorsun bu akşam, çok şık olmuşsun

-Sibel hanım: Tüm Dubai'ye bizi rezil etmeye niyetli

-Ece: olmamışsa değiştireyim

-Abdülkadir bey: Sen ona bakma kızım, maşallah Allah sizi
nazardan saklasın, siz keyfinize bakın, iyi eğlenceler

-Deniz: Teşekkür ederiz Abdülkadir bey, anne bu yaptığını sonra
konuşacağız, Abdülkerim bey izninizle Ahmet'de bizimle geliyor

-Sibel hanım: Hayır, izin vermiyorum, akşam akşam gidemez bir yere

-Abdülkerim bey: Bence gidebilir, abisi ve yengesi yanında

Deniz annesi ile tartışmaya girmek istemediği için
Ece'yi ve Ahmet'i alıp çıkar yol boyunca ne Ahmet, ne Deniz
Ece'ye nereye gittiklerini söylemez, gidecekleri yere vardıklarında
Ahmet Ece'ye Super Junior'ın lightstick'lerinden verir

-Ece: Bu... bu düşündüğüm şey mi?

-Ahmet: Evet yenge, Super Junior D&E Dubai konserindeyiz,
abim biletler için çok uğraştı, benimde bir takım yardımlarım oldu
tabi, arkadaşlarımı seferber ettim resmen, bu bilerleri almak ne kadar
zormuş ya, hemen tükeniyor, neyse ki başardık

-Deniz: Sana sürpiz yapmak istedim, beğendin mi?

-Ece: bayıldım, teşekkür ederim, kalbim duracak şimdi, 
Donghae ve Eunhyuk burada mı şimdi

-Deniz: Evet, sakin ol, ve konserin tadını çıkar

-Ahmet: Sizi bölmek istemem ama kapılar kapanmadan içeriye girsek mi?

-Deniz: Doğru, hadi hayatım gidelim, Ahmet yanımızdan ayrılmak yok
tamam mı? beni annemle karşı karşıya getirme sonra

-Ahmet: Tamam abi, çocuk değilim, 40 kere tembihledin zaten

3 saat sonra...

Konser bitmiştir, tüm ELF'ler doyasıya eğlenmiş ve bir sürü
anı biriktirmişlerdir yine, Ahmet ilk kez konsere gitmiştir
ve Donghae ile Eunhyuk'un performanslarına şarkılarına bayılmıştır

Eve gittiklerinde geç vakit olmuştur ve herkes sessizce
odasına gitmiştir, Deniz ve Ece odaya girer girmez,
Ece Deniz'e sım sıkı sarılır

-Ece: Bugünkü sürprizin için teşekkür ederim, çok mutlu oldum

-Deniz: yüzünü biraz da olsun güldürmek istedim, seni hep
mutlu etmek istiyorum, sen benim kıymetlimsin, ömrümsün

-Ece: Seni çok seviyorum

-Deniz: Bende seni çok seviyorum, bu arada bak hala geç değil
otelimize gidelim 

-Ece: Sözünü unutma 2 gün buradayız dedik

-Deniz: Tamam teslim oluyorum, yarın daha buradayız, 
ama sonra ki gün otelimize geçeceğiz ama, 
sende bana verdiğin sözü anlaşmayı unutma ama

-Ece: Tamam, şu fermuarı açabilir misin üstümü değiştireyim
uyuyalım, sabah erken kalkacağız

Deniz Ece'nin elbisesinin fermuarını açar, birde öpücük kondurur,
sonra döner kendi üstünü değiştirir pijamalarını giyer
birileri ile mesajlaşır, Ece gelince de telefonunu kapatır
komodinin üzerine koyar

-Ece: Biriyle mi mesajlaşıyordun?

-Deniz: yoo bankadan mesaj gelmiş ona baktım, önemli değil
hadi uyuyalım

Deniz Ece'ye sarılır ve uyurlar, sabah erkenden kalkarlar...

-Deniz: Ya ben seninle vakit geçirmek istiyorum, sen resmen
kovalıyorsun beni

-Ece: Deniz mızmızlanma bugün de annen ve kardeşinle vakit geçir
yarın ve diğer günler seninim zaten, hadi aşkım hadiii

-Deniz: Sen her zaman benimsin, sen ne yapacaksın bugün?
sende gel işte

-Ece: Ben bugün buralarda takılacağım, sen annenle kardeşini
dışarı çıkar, onlarla vakit geçir, hatta Abdülkadir bey'i de
davet etsen

-Deniz: Ece yapma, henüz değil

-Ece: Tamam bir şey demedim, hadi git geç oluyor

Deniz anne ve kardeşini dışarı çıkarmıştır Ece ise oda da 
canı sıkılmış kızları görüntülü aramıştır

-Ece: Ee hala ev bulamadınız mı Ayşe?

-Ayşe: Sorma ya, istediğim gibi bir ev bulamadım hala

-Işıl: Eren hazırlıklara yardım ediyor mu?

-Ayşe: Ediyor güya, geçen deniz manzaralı ev diye
beni götürdüğü evi görseydiniz, deli etti beni
hala aklıma gelince parçalayasım geliyor onu

-Ece: Hahahaa, 2 gün daha sabır et, geliyorum yardıma
kurtaracağım seni, birlikte hallederiz

-Ayşe: Yaa ciddi misin? lütfen hemen gel, sizin 
düğün hazırlıklarınızda bu kadar stres yapmadım kızlar
bir yandan annem bir yandan akrabalar, bir yandan Eren
valla delireceğim artık, kurtarın beni

-Işıl: Bende elimden geleni yapacağım kızlar

-Ece: Sakin ol, derin bir nefes al ver Ayşe, halledeceğiz,
Dubai'den istediğiniz bir şey var mı?

-Ayşe: Olabildiğince çabuk gelmen dışında bir şey istemiyorum

-Işıl: Siz gelin yeter, Mina Ece teyzesini çok özledi

-Ece: Bende onu çok özledim

-Ayşe: Deniz nerede bu arada?

-Ece: Anne ve kardeşiyle vakit geçiriyor

-Işıl: Nasıl yani, seni yalnız mı bıraktı?

-Ece: Ben zorluyorum resmen onu, annesiyle arası daha iyi olsun
diye, annesi de benden hoşlanmadığı için gitmeyi tercih etmedim
yoksa Deniz'e kalsa burada hayatta kalmayacaktı

-Ayşe: Seni sevmeyen bir kaynanan var ve sen oğlu ile arası düzelsin
onunla vakit geçirsin diye çabalayıp duruyorsun

-Ece: Ne olursa olsun o Deniz'in annesi kızlar, neyse
kapatıyorum, 2 gün sonra görüşürüz, sizi çok özledim kızlar


Ece telefonu kapatır ve oda da canı sıkılır alt kata iner
Abdülkadir bey bahçede oturup gazatesini okuyordur

-Ece: Rahatsız etmiyorsam size eşlik edebilir miyim?

-Abdülkadir bey: Ah estağfurullah, gel buyur Ece kızım,
sen gitmedin mi Deniz ile?

-Ece: Ben biraz evde dinlenmek istedim, sizi de bahçede görünce
eşlik edeyim dedim

-Abdülkadir bey: Ece kızım, sen hatunun o dediklerine davranışlarına
alınma sakın olur mu? aslında sana bir şey sormak istiyordum
yanlış anlamazsan

-Ece: Önemli değil Sibel hanım bana karşı genelde öyle,
yanlış anlamam buyrun

-Abdülkadir bey: Kayınvalidene neden Anne değil de Sibel hanım
diyorsun?

-Ece: Aslında ilk evlendiğimizde Sibel hanıma anne demek istedim
dedim de ama beni sevmediği için ve Deniz'e layık görmediği için
bana ona anne demememi istedi, onun için ideal gelin değilim
olamayacağım da, gözünde bana nefretten başka bir şey yok,
o beni sevmesede ben ona saygı duyuyorum ve seviyorum

-Abdülkadir bey: Sen iyi kalpli birisin, ben her şeyin farkındayım,
ve sana teşekkür etmek istiyorum, sen olmasaydın Deniz bırak
bu eve gelip kalmayı, benimle yüz yüze bile gelmiyordu,
şimdi senin sayende yıllar sonra bu eve geldi kaldı, hatta
benimle konuştu, benden Ahmet için izin isteyip teşekkür etti,
bunların hepsi senin sayende, Sibel hanıma gelince,
ona biraz daha zaman ver, senden nefret etmiyor sadece
oğlunu hala bir başkasıyla paylaşamıyor, kabullenmesi,
anlaması biraz daha zaman alacak, sabır et güzel kızım
sabrın sonu selamettir

-Ece: Teşekkür ederim Abdülkadir bey

-Abdülkadir bey: Abdülkadir bey yerine amca desen

-Ece: Tamam siz nasıl isterseniz Abdülkadir amca
çay yapacağım içersiniz dimi?

-Abdülkadir: içerim, sen zahmet etme kızlar hazırlar

-Ece: Ben hallederim, zahmet değil zevk benim için

-Abdülkadir: Peki, nasıl istersen

Bir kaç saat sonra...

Abdülkadir bey ve Ece bahçede uzun uzun sohbet edip gülüşürken
Deniz, Sibel hanım ve Ahmet gelirler

-Ahmet: Oo yenge, baba, bizsiz kurabiye yemek he

-Ece: Bol bol var Ahmet'cim, bak bakalım nasıl olmuş

-Ahmet: Sen mi yaptın bunu?

-Deniz: yengenin eli sihirli oğlum, bakim tadına

-Ahmet: Yenge bu çok güzel, hemde çikolatalı

-Deniz: Eline sağlık Ece, harika olmuş

-Ece: Sibel hanım buyrun sizde alın, size çay da getireyim

-Sibel hanım: gerek yok, ben biraz odama çıkıyorum,
kızlar sofrayı hazırlayınca beni çağırın

-Deniz: Valla ben içerim varsa çay, ufaklık koş bir çay kap bana hadi

-Ahmet: abi bana ufaklık deme diyorum sana

-Ece: Ben getiririm, otur sen

-Abdülkadir bey: Sen dur kızım, Ahmet fırla

Akşam yemek yenip sohbetler edildikten sonra
Ahmet herkesi tabu oynamaya zorlar ve herkes çok eğlenir
sonra herkes odasına çekilir, Ece ve Deniz Ahmet'in odasına gider
onunla konsol oyunu oynarlar ve odalarına dönerler,
Ece eşyaları toplar ve koltuğa oturur, Deniz üzerini değiştirir
Ece'nin yanına oturur, elini tutar ona yaslanır

-Ece: Gideceğimiz için bu kadar üzülüyorsan daha burada kalabiliriz
istersen

-Deniz: Ne! tabiki hayır, bu kadarı kafi, artık karımla
vakit geçirmek istiyorum

-Ece: o zaman ne bu halin? 

-Deniz: Sadece sadece seni ne kadar sevdiğimi düşünüyordum

-Ece: Cevabı buldun mu?

-Deniz: Tahmin edemeyeceğinden daha çok,
bu arada teşekkür ederim Ece, bugün ve her şey için

Deniz'in telefonu çalar

-Ece: Kim?

-Deniz: Başımın tatlı belası, bugün 4 kez falan aradı

-Ece: :D aç hadi aç, hopörlere ver

-Deniz: Efendim kardeşim, hayırdır bu saatte, yine ne oldu?

-Eren: Deniz bak bugün beni geçiştirip durdun,
en yakın arkadaşım olarak bana yardım etmen senin boynunun borcu
tamam mı? 

-Deniz: Tamam kardeşim ne istiyorsun söyle

-Eren: Ev bul bana ev

-Deniz: Oğlum emlakçı mıyım ben? kozmetik şirketim var
nereden bulayım sana ev, geçen gün güzel bir ev buldum diyordun
ne oldu ona?

-Eren: Ne olacak, ne güzel evi beğenmedi Ayşe hanım,
Deniz manzaralıydı üstelik, ya ben varya kadınları
anladığımı tanıdığımı düşünüyordum ama yok abi
bu kadınlar başka bir tür, bir şey beğendiremiyorsun,
bu nedir ya, resmen darlandım, darlıyorlar insanı

-Deniz: Öhöm öhöm, Eren Ece de yanımda, hopörler açık

-Ece: Kadınları çözmeye çalışmayın çözmezsiniz beyler,
ayrıca bugün Ayşe ile konuştum o güzel dediğin evi
anlattı bana, dökülüyormuş ve deniz manzarasını bırak
Deniz'in d'sini bile görmüyormuş

-Eren: Hiç de bile, gayet güzel bir evdi

-Deniz: Eren direnme hiç, teslim ol, bir kadın o evi beğenmediyse
zorlama

-Ece: Eren tamam kocamı artık darlama, 1 gün daha sabır et
biz geldiğimizde kızlarla o işi halledeceğiz, ama şimdiden seni
uyarayım Ayşe'nin beğendiği içine sindiği evi beğenmezsen bile
ses çıkarmayıp razı olacaksın, yoksa aylarca ev aramaya devam edersin

-Eren: Tamam söz, teşekkür ederim Ece, şey... az önce duyduklarını
Ayşe'ye söylemezsin dimi?

-Ece: Tabiki söylemeyeceğim, hadi kapatıyoruz artık,
gelince görüşürüz

-Deniz: Neden 1 gün daha sabır et dedin, daha iki gün dubai'de
değilmiyiz?

-Ece: Aşkım yarın tüm gün gezelim, akşam da evimize dönelim
olmaz mı? Ayşe ile Eren'in bize ihtiyaçları var, 
hem senin toplantıların vardır

-Deniz: Hiç bir şey karımdan daha önemli değil, ama madem
dönmek istiyorsun, tamam, bileti erkene çekeyim

-Ece: Teşekkür ederim, hadi yatalım sabah erken kalkacağız

-Deniz: Sevgilim, bizde taşınalım ister misin?
senin sevdiğin içine sinen bir ev bulalım mı?

-Ece: Hayır, çünkü ben evimizi çok seviyorum, içinde sen varsın,
ışığı kapat hadi

Gece Deniz'e telefon gelir, ve gizlice balkona çıkar
telefon görüşmesini yapar, Ece ise bunu görür
Deniz'in telefon görüşmesi bitince yatağa geri döner ve uyur

Planladıkları gibi o gün gezer tozarlar safari yaparlar
ve uçağa binip evlerine dönerler

Ertesi sabah...

Ece'nin telefonu durmadan çalar, Ece ve Denizin 
uykularını böler

-Deniz: Aşkım şu telefonu susturur musun biraz daha uyuyacağım

-Ece: Saat kaç oldu ki, bu saatte telefon zır zır kim arıyor
Alo

-Ayşe: Ece saat 9 oldu hala uyuyor musun?
kahvaltını yap çabuk, 1 saat sonra Işıl ile seni almaya geliyoruz
yardımın lazım

-Ece: Ne! saat 9 mu oldu, tamam kapat hemen hazırlanıyorum.
Deniz, Aşkım kalk işe geç kaldın saat 9 olmuş

-Deniz: Gitmicem bugün işe, sende gitme bir yere, tüm gün uyuyalım

-Ece: Hemen kalkıp hazırlan, kahvaltıyı hazırlıyorum işe gidiyorsun
Sinem hanım günlerdir seni idare ediyor zaten,
bende kızlarla buluşacağım, Ayşe'nin düğün hazırlıkları var malum,
hadi aşkım kalk

-Deniz: Resmen sepetleniyorum şuan evden, insan kocasına 
bunu yapar mı 

-Ece: Hadi kocacım hadi, ekmek parası kazanmaya,
geç kalma hemen hazırlan in aşağıya kahvaltı yapmadan
bir yere gitmek yok

-Deniz: Tamam ama önce bir günaydın öpücüğümü alayım

Ayşe ve Işıl Ece'yi alırlar yolda Eren Ayşe'yi arar

-Ayşe: Eren saat 3 gibi atacağım konuma gel, ev bakmaya gidecektik

-Eren: Ah onu tamamen unuttum ben hayatım ya,
bugün çok yoğunuz patron hayatta izin vermez

-Ayşe: Bir saniye ya, ben tek başıma mı evleniyorum?
bende çalışıyorum ama patronumdan izin almayı başarabiliyorum Eren

-Işıl: Ayşe sakin ol, bizim işimiz akşama kadar sürer zaten

-Ece: Aynen, sen versene telefonu bana,
alo, Eren ben Ece, şimdi şöyle yapıyoruz, eğer bizim
işimiz erken biterse, benim aklımda bir kaç ev var, biz
oralara gideriz, Ayşe'nin içine sinen bir ev bulursak
seni ararız gelip bakarsın, tamam mı?

-Eren: Kızlar siz bir meleksiniz, teşekkür ederim

-Işıl: Akşam da bizde buluşuruz

-Ece: Duydun mu Işıl'ı?

-Eren: Duydum, tamam kızlar cansınız, tekrar teşekkür ederim
Ayşe'm, aşkım akşama görüşürüz

Ayşe Eren'in yüzüne telefonu kapatır

-Ayşe: Neden böyle bir şey yaptınız ki şimdi,
paşa paşa gelecekti

-Işıl: Adam keyif çatmıyor ki çalışıyor, rahat bırak 
hadi şuradaki mağazalara bir göz atalım

 
Kızlar alışveriş yaparken akşam olmuştur
Kızlar hemen mutfağa girer ve beyler işten gelmeden
yemek yapıp sofrayı kurmuşlardır,
Eren bugün kızların yaptığı kıyak için üçüne de çiçek alır
verir, kızlar mutlu olur, Ayşe biraz trip atar...

herkes sofradadır ama Deniz yoktur, hala gelmemiştir,
Ece defalarca arar ama Deniz telefonu açmaz,
Ece endişelenmeye başlar, Nilüfer'i arar

-Nilüfer: Efendim Ece

-Ece: Kusura bakma bu saatte rahatsız ettim Nilüfer
ama sen şirkette misin hala?

-Nilüfer: Hayır 1 saat önce çıktım, bir şey mi oldu?
Deniz bey şirkette bir dosya mı unuttu?

-Ece: Nilüfer sen şirketten çıkarken Deniz hala şirkette miydi?

-Nilüfer: Hayır o bugün saat 4 gibi çıktı, nereye gittiği konusunda
bana bir bilgi vermedi

-Ece: Ona ulaşamayınca biraz endişelendim, teşekkür ederim 
kusura bakma akşam akşam rahatsız ettim

-Nilüfer: Önemli değil, haber alırsam sana haber veririm,
iyi akşamlar

-Ece: Siz yemeye başlayın, ben Deniz'i aramaya çıkıyorum

-Cem: Telaş etme, gelir, bir işi çıkmıştır

-Eren: Dur bizde bir arayalım

-Ayşe: Sen niye telaş yaptın bu kadar, sakin ol Ece'cim

Ece tam kapıyı açar, arkasında cem, eren, ayşe, ışıl vardır,
Deniz karşısında belirir

-Deniz: Ooo cümbür cemaat karşılanıyorum he

Ece bir şey demeden sinirden içeri girer

-Deniz: Kötü bir şey mi dedim ya, ne oldu anlamadım

-Eren: Nerdesin oğlum sen? arıyoruz açmıyorsun

-Deniz: İşim vardı, müsait değildim

-Cem: Bari karının telefonlarını açsaydın, kız yüreğine iniyordu
sana bir şey oldu diye

-Deniz: Desenize yandım

-Cem: Hadi yemekler buz oldu, seni bekliyorduk

Yemekler yenir sofra kaldırılır, 
Ece Deniz'e ne bakar ne tek kelime eder,
Çay olurken Ece Mina ile oynarken
bir anda Deniz yanlarına gelir,
Hem Mina ile oynar, hem Ece ile konuşmaya çalışır

-Deniz: Ece bak-

-Ece: Eve gidince Deniz, şimdi değil

-Deniz: Peki

Çaylar içilirken yarının planını da yapar kızlar,
sohbet ile birlikte bir demlik çay da biter,
ve herkes evlere dağılır,
Ece eve geldiğinde Eren'in verdiği çiçeği vazoya koyar
ve Deniz Ece'nin peşinden salona girer
Ece'nin yanına oturur elini tutar

-Deniz: Çok mu endişelendirdim seni?
özür dilerim

-Ece: Neredeydin? ve neden telefonlarımı açmadın?
dahası neden dönmedin? bir mesaj bile atamayacak kadar ne yapıyordun
Deniz?

-Deniz: Çalışıyordum, açamadım, sonra da geri aramayı unuttum

-Ece: şirkette miydin yani?

-Deniz: Evet

-Ece: Emin misin?

-Deniz: Ece ne bu sorgu? hayırdır bi şey mi oldu?

-Ece: Yok bir şey Deniz

-Deniz: Ece çok yorgunum ben yatmaya gidiyorum, geliyor musun?

-Ece: Sen git, ben sonra geleceğim

Ece kızgındır, çünkü Deniz ona yalan söylemiştir,
Deniz odaya uyumaya gider, Ece'de sabaha kadar örgü örer
sipariş yetiştirirken uyuya kalır

Deniz Erkenden uyanır Ece'yi yanında göremez
salona iner ve uyuya kaldığını görür,
bir süre karısını izler, saçını severken Ece uyanır

-Ece: Deniz

-Deniz: Aşkım burada uyuya kalmışsın

-Ece: Sen hazırlanana kadar ben kahvaltıyı hazırlayayım

-Deniz: Aslında bir görüşmem var, yani hemen çıkmam gerekiyor

-Ece: iyi, benimde işlerim var zaten, düğün hazırlıkları malum

-Deniz: Hayatım sen iyi misin? hala dünkü konu mu?

-Ece: Deniz hazırlanıp çıkmam lazım

Ece hızlı bir şekilde hazırlanırken, Deniz çoktan hazırlanmıştır
ve işe gitmeye hazırdır, Deniz Ece'yi öpecekken Ece kendini geri çeker
ve görüşürüz diyerek evden hızlıca çıkar

Deniz kendi kendine 
'Karın çok kızgın, bakalım karının gönlünü nasıl alacaksın
Deniz efendi' der o sırada Eren arar

-Deniz: Söyle kardeşim

-Eren: Sanada günaydın kardeşim

-Deniz: Eren yoldayım, araba kullanıyorum ne söyleyeceksen 
acele et

-Eren: Akşama milli maç var malum, cem de gelecek, 
kızlar futbolu sevmiyor ama belki onlarda gelir,
kısacası akşam bendesiniz hepiniz, sırf bu maç için
dev ekran aldım

-Deniz: Maçı izleyemeyebilirim

-Eren: Oğlum saçmalama bu maç kaçar mı?

-Deniz: Ece hala kızgın bana, onunla konuşmam lazım

-Eren: Ne yap et karının gönlünü al ve hemen bize gel,
akşama görüşürüz kardeşim

-Deniz: Görüşürüz

Eren telefonu kapatır kapatmaz Ayşe'yi arar

-Ayşe: Bak görüyor musun iyi insan nasıl lafının üstüne arıyor,
efendim aşkım

-Eren: Ayşem kızlar yanında mı?

-Ayşe: Evet, sorun ne?

-Eren: Şimdi senden bir şey istiyorum, biliyorsun
akşama milli maç var ve hepiniz bendesiniz,
özel dev ekran bile kurdurdum, Cem zaten gelecek ama
Deniz istediği halde gelemeyebilirmiş, çünkü Ece hala ona kızgınmış
keyfi yokmuş

-Ayşe: Benden ne yapmamı istiyorsun?

-Eren: Ece'yi ikna et, Deniz'e kızgınlığına bir son versin
ve akşam gelsin bize, Ayşem bu maç gerçekten çok önemli bak

-Ayşe: Bir şartla, bana öğlen bir kahve ısmarlarsan

-Eren: Kahve çeşitlerini önüne sereceğim, he birde seni seviyorum

-Ayşe: Bende seni seviyorum

-Ece: Ayşe, şu renk nasıl sence, birde sen bak

-Işıl: Bence koyu kaçar bu renk, şu daha iyi gibi sanki

-Ayşe: Bırakın şimdi rengi mengi, Ece sen hala Deniz'e kızgın mısın?

-Ece: O nereden çıktı şimdi?

-Işıl: Dün yaptığı yüzündense hala kızgınlığın biraz abartanda
sensin be Ece 

-Ece: Kızlar işimize dönelim hadi

-Ayşe: Bu akşam milli maç var, hepimiz Erenin evindeyiz,
ve Eren bu akşamki maç için çok heyecanlı, özenle hazırlandı,
eve dev ekran kurdurmuş, ama Deniz maçı izlemeyeceğini söylemiş

-Işıl: Neden? her hafta halı sahaya giden Deniz, milli maçı izlemeyecek,
durum vahim, bahse varım Ece ona kızgın diye keyfi yoktur

-Ayşe: Bingo, tam üstüne bastın Işıl

-Ece: Kızlar ister gider, ister gitmez kendi bileceği,
evet akşam kızdım çünkü endişelendim, abartmış gibi görünebilirim
ama asıl kızdığım o değil, Deniz bana yalan söyledi,
gözümün içine baka baka yalan söyledi,
siz renge karar verince haber verirsiniz, ben diğer işleri
halletmeye gidiyorum, görüşürüz

Deniz şirkete gider, Nilüfer Deniz'e programı geçer
sonrada Deniz'e bir tepsi getirir

-Deniz: Nilüfer bu ne?

-Nilüfer: Deniz bey, şey... Ece hanım beni aradı
kahvaltı yapmadığınızı ve bunları hazırlatıp size vermemi söyledi,
birde... mutlaka yediğinizden emin olmamı istedi

-Deniz: Kızgın bile olsan kıyamıyorsun demek,
Tamam çıkabilirsin

-Nilüfer: Şey, Deniz bey Ece hanım dün çok endişeli ve korkmuş
gibiydi, sizin için çok endişeliydi, artık daha iyi dimi?

-Deniz: Nasıl yani? sen nereden biliyorsun Ece'nin dün endişelendiğini?

-Nilüfer: Size söylemedi mi? dün size ulaşamayınca
şirketi aradı, benden çıkmak üzereydim, sizi sordu
bende erken çıktığınızı söyledim, söylememem mi gerekiyordu?

-Deniz: Ah Nilüfer ah, başıma iş açıyorsun hep, neyse tamam
çıkabilirsin, işine dönebilirsin

Sinem kapıyı çalar ve Deniz'in odasına girer

-Sinem: Deniz toplantıya geliyor musun?
pardon kahvaltı mı yapıyordun?

-Deniz: Yok sonra yerim, geliyorum, Sinem bir dakika,
öğlenden sonra imalathaneye gidecektim ama o işi sana paslasam
olur mu bu seferlik

-Sinem: Olur da neden?

-Deniz: Çok daha önemli bir işim var

-Sinem: Tamam, bu seferlik öyle olsun, kahvaltı Ece'den mi?

-Deniz: Nereden anladın?

-Sinem: Deniz'cim karını çözmek zor değil, eğer evde kahvaltı
yapmayıp çıktıysan, mutlaka şirkette sana o kahvaltıyı yaptırır,
aç kalmana gönlü razı olmayacak kadar çok seviyor seni,
hadi kahvaltını çabuk yap, 15 dakikaya toplantıya başlıyoruz

Devamı Gelecek... 

--------
Akşam...

Deniz Ece ile konuşmak için işten erken çıkmıştır
Eve geldiğinde Ece sofrayı hazırlamış, onu bekliyordur
Deniz'e soğuk bir hoş geldin der ve yemekleri ısıtmak için
mutfağa gider, Deniz hoşbuldum der ve arkasından mutfağa gider

-Deniz: Konuşalım mı biraz?

-Ece: Önce yemek, elini yüzünü yıka sofrada bekliyorum

Deniz itaatkar bir şekilde elini yüzünü yıkamaya gider gelir,
Ece yemekleri koyar ama Deniz'in keyfi yoktur, yemekle oynarken
gözucu ile de ara sıra Ece'yi kontrol eder

Eren işten eve gelir ve Ayşe'nin yardımı ile her şeyi
ayarlar, Akşam maçı izlemek için her şey hazırdır

-Ayşe: Maç kaçta başlayacaktı?

-Eren: Akşam 9'da başlayacak

-Ayşe: He bu arada bunları Ece yolladı

-Eren: Bende zaten vardı Türkiye forması ama bu en son çıkan mı?
vay canına çok güzel, aslan yengem be

-Ayşe: Bana da hatta hepimize almış

-Eren: Peki Ece geliyor mu? yada Deniz'i gönderiyor mu?

-Ayşe: Kesin bir şey söylemedi, ama senin bu arkadaşın varya...
neyse şu mısırları da patlatayım da hazır olsun

-Eren: Bende bir bizimkileri arayayım

Cem ve Işıl yemeklerini yemiş Mina'yı henüz uyutmuşlardı ki
Eren arar

-Cem: Efendim Eren

-Eren: Niye sessiz konuşuyorsun?

-Cem: Mina yeni uyudu, söyle?

-Eren: Geliyorsunuz dimi? bak geç kalmayın he, her şey hazır
on numara bir ortam oldu

-Cem: Tamam Mina'ya annem bakacak, Işılla geliyoruz
birazdan çıkıcaz, Deniz geldi mi?

-Eren: Ayşe belli değilmiş gelip gelemeyeceği dedi, bilmiyorum,
oğlum ben heyecandan yerimde duramıyorum, adam keyfi yok diye
maç izlemiyor, neyse bi arayayım şu huysuzu, hadi bekliyorum

Ece yemekle oynayan kocasına bakar ve birden çıkışır

-Ece: Nimetle oynama Deniz, lütfen yemeğini ye

-Deniz: İştahım yok, sadece konuşmak istiyorum

o sırada Eren arar

-Deniz: Efendim Eren

-Eren: Her şey hazır, geç kalma

-Deniz: Ben gelmiyorum Eren, size iyi eğlenceler

-Eren: Lan oğlum sen manyak mısın? ne demek gelmiyorum
milli maç lan bu, kaçar mı?

-Ece: telefonu bana verir misin

Deniz telefonu Ece'ye uzatır

-Ece: Maç 9'daydı dimi? birazdan çıkıyoruz

-Eren: Yengem be, tamam bekliyoruz 

-Deniz: Sen futbol sevmezsin bile, ben gitmiyorum ayrıca

-Ece: Bu sıradan bir maç değil, evet futbol sevmiyor olabilirim
ama bu milli maç, sevende sevmeyende izler, o heyecana ortak olur,
ayrıca senin halı sahalarına da geliyordum hatırlarsan
son olaydan sonra ona da gelmiyorum, neyse...
sen gel yada gelme ben gidiyorum

Ece adı kadar emindi Deniz'in onu tek başına Erenlere gitmesine
izin vermeyeceğini, o maçı Deniz'in deli gibi izlemek istediğini de
biliyordu, bu yüzden ona kıyamıyordu

Ece masayı toplamak için kalktığında, Deniz onu bileğinden
tutar ve kendisine doğru çeker

-Ece: Ne yapıyorsun?

-Deniz: Özür dilemeye çalışıyorum ama izin vermiyorsun,
bak o gün Nilüferle konuştuğunu biliyorum
Seni endişelendirdiğim için kızgınsın hala 

-Ece: Hayır, kızgın değilim, kırgınım Deniz, 
evet biliyorum bazen endişem kaygım yüzünden fazla tepki
verebiliyorum ama sen bana yalan söyledin Deniz

-Deniz: Yalan mı? ne zaman?

-Ece: Sana şirkette miydin bu saate kadar diye sorduğumda
evet dedin, emin misin diye sordum evet dedin
Sebep ne olursa olsun bana yalan söylememeliydin

-Deniz: Özür dilerim, haklısın, bundan sonra sebep ne olursa olsun
yalan yok, iyi miyiz artık

-Ece: Peki o akşam neredeydin? bak Deniz, işine karışmak gibi
bir niyetim yok, ama Dubai'ye gitmeden önce o telefonla
gizli gizli konuşmalar, Dubai'de gizli gizli konuşmalar,
istanbula geldik gizli gizli telefon görüşmeleri yaptığın
yetmiyor gibi birde işten erken çıkıp bir yere gidiyorsun,
Deniz endişelelerim boşa değil, ne yapıyorsun?
nereye gidiyorsun? benden ne saklıyorsun?

Deniz pes eder, Ece'nin ellerinden tutar, gözünün içine bakar

-Deniz: Sana yemin ederim seni üzecek bir şey yapmıyorum,
bana güveniyor musun?

-Ece: Elbette güveniyorum ama ne yapıyorsun?

-Deniz: Ece'm, sevgilim, zamanı geldiğinde söyleyeceğim,
şimdilik bunu bil, bana güvenini yitirme yeter olur mu?
seni deli gibi seviyorum ve bana kızgın kalmana bile
katlanamıyorum

Ece ellerini Deniz'in ellerinden çeker ve Deniz'in yüzünü
avuçları arasına alır tamam der ve onu öper
arkasını döner sofraya yönelecekken Deniz onu bir kez daha
kendine çeker ve karısına tutkulu bir öpücük verir,
Deniz'in onu öpmesiyle başı döner ama kendini hemen toparlar

-Ece: Sofrayı toplayıp çıkalım, Eren aramaya devam edecek yoksa

Ece ve Deniz birlikte sofrayı toplar ve odalarına çıkar hazırlanmak için,
Deniz yatağın üzerinde iki tane Türk forması görür Ece'ye bakar

-Ece: O havaya tam girelim dedim

-Deniz: Sana inanamıyorum, ne ara aldın bunları?

-Ece: Bugün hallettim bi ara işte, hadi çabuk hazırlanıp çıkalım

Tam kapıdan çıkacakken Ece bir şey unuttuğunu fark eder
ve koşarak odaya gidip bir kutu alır 

-Ece: hadi gidelim

-Deniz: O kutudaki ne?

-Ece: Önemli değil ya, hadi gidelim

Deniz ve Ece'ninde gelmesiyle ekip tamamlanmıştır

-Eren: Oğlum gelmeyeceksiniz diye ödüm koptu,
bu arada yengecim hediyen için çok teşekkür ederiz

-Ece: Rica ederim Eren'cim

-Cem: bizde teşekkür ederiz bu arada Ece

-Işıl: Biz tamam da Mina'ya niye yolluyorsun deli :D

-Deniz: Bir dakika siz neden bahsediyorsunuz?

-Ayşe: Ece onca koşturmasının arasında bugün hepimize
forma almış da o atmosferi heyecanı yaşayalım diye,
ondan  bahsediyorlar

-Deniz: Bende bana özel sanıyordum Ece hanım

-Ece: Kıskanmayınız Deniz bey, size özel sürprizlerim olacak
sonra

-Deniz: Bekliyoruz bakalım, bu arada elinize sağlık
ne güzel olmuş ortam

-Eren: Ayşe'nin yardımı olmasa bu kadar güzel olmazdı,
bu arada o elindeki ne Ece?

-Ece: Ah unutuyordum, bunları da maçı izlerken lazım olur diye
aldım

Eren kutuyu açar içindekileri görünce şok olur, diğerleri
gülmeye başlar, Ece anlam veremez

-Ece: Nee Maç izlerken stadlarda sokaklarda bunları yakmıyorlar mı 
 
-Deniz: Eren, kardeşim Ece yengen bu gece evini yakmaya niyetli
yangın tüpün var dimi evde?

-Cem: seninde dediğin gibi o açık alanlarda yakılırsa
tehlikeli olmaz, evde yakılırsa değil Ece

-Ayşe: Tamam be biz hayatımızda kaç kere maç izlemeye gittik
tv'de falan ne gördüysek o

-Işıl: Ayrıca futbol sevmiyor olabiliriz ama milli maçları
bizde tv'den izleriz sizinle, sizi izlemeye halı sahayada
geliyorduk

-Cem: Tamam ışıl, sakin hayatım

-Ece: Deniz, ayıp mı oldu Eren'e ya, keşke gelmeseydim ben he

-Deniz: Bişey olmaz, nereden bilecektin, boşver takılmaz Eren,
evini yakmadığın sürece

-Ece: Deniiiiz

Eren maç başlamadan kızları uyarır

-Eren: Evet, yengelerim, Ayşe, maç başlamadan şu kuralları
beyan etmem şart

-Ayşe: Ne kuralı?

-Eren: Şöyle ki hayatım, maç esnasında şu ne bu ne
o ne demek, bu ne demek, o niye öyle yaptı gibi şeyler
sormak kesinlikle yasaktır

-Cem: Doğru

-Işıl: Siz halı saha'dayken biz bunları yapıyor muyduk?

-Cem: Hayır, ama o başka bu başka

-Deniz: Bitti mi kardeşim hadi otur artık maçı kaçırmayalım

Maç başlamıştır herkes heyecanla izlerken Eren birden kendini 
kaybeder argo konuşur

-Cem: Oğlum ne yapıyorsun kızların yanında

-Eren: pardon kızlar,
abi görmüyor musunuz ya net ofsayt ama hakem görmüyor

-Cem: şimdi de penaltı

Maç devam ederken Eren yine kendini kaybeder küfürler
savurmaya başlar, Deniz Ece'nin kulaklarını kapatır,
Cem Eren'in ağzını kapatır, Ayşe şok içinde Eren'e bakar

-Deniz: Çok şükür ilk yarı bitti, iyi misin aşkım, sıkıldın mı?

-Ece: İyiyim aşkım, sadece biraz susadım gidip su alayım

-Ayşe: Sana inanamıyorum Eren, biz buradayken sen 
nasıl küfür edebilirsin, dahası benim küfürden
nefret ettiğimi bilmiyor musun sen?

-Eren: Ama kzılar sizde bilmiyor musunuz biz erkekler
maç izlerken kendimizi kaybediyoruz

-Ayşe: Sen dikkat et de beni kaybetme istersen he

-Cem: Sert bir uyarıydı bu kardeşim, o diline hakim ol biraz bugün

-Eren: Görende seni hiç küfür etmiyor sanır Cem

-Işıl: Etmiyor tabi ki

-Cem: Ben artık babayım oğlum değiştim artık kelimelerime
dikkat etmeye çalışıyorum

Deniz Mutfağa Ece'nin yanına gider

-Deniz: Aşkım istersen gidelim, rahatsız oluyorsun sen

-Ece: Sevgilim, ben iyiyim, ama sen açsın, akşam 
bir şey yemedin, bu yüzden şu böreği ye en azından

-Deniz: Bu saatte yemeyeceğimi biliyorsun, hamur işi ve yağlı

-Ece: Bir tane börek kaslarını eritmez merak etme

-Deniz: Neden o kaslarımı sevmiyor musun sen?

-Ece: Ne yapıyorsun, evde değiliz

-Deniz: Maç falan boşver, hadi evimize gidelim

-Ece: Hayır

-Eren: Deniz, yenge hadi neredesiniz ikinci yarı başlamak üzere

Deniz ve Ece yerlerine tekrar oturur ama Deniz maçı izlerken
bir yandan Ece'nin eli ile oynuyordur, Ece maça konsantre olmuştur
Ayşe ve Işıl gibi

-Ece: Ah ya, o gol kaçar mıydı?

-Işıl: Ben varya şu hakeme çok pis gıcık oldum, kaç oyuncumuza
sarı kart verdi, bak bak birde kırmızı kart veriyor 
onun bunun çocuğu...

-Ayşe: Şu kıvırcık kafaya uyuz oldum bende, pis oynuyor
kaç oyuncumuzu yere düşürdü, resmen sakatlamaya çalışıyor

-Ece: Kızlar geliyor, geliyor, gooooollll

Ece önce kızlara sarılır, sonra Deniz'e, Cem şok içinde karısın bakar

-Cem: Sen kimsin? karıma ne yaptın?

-Işıl: Anlamadım

-Cem: hayatım az önce küfür ettin hakeme farkında mısın?

-Işıl: Ben, maç heyecanı ile... öyle şey oldu sanırım

-Eren: Bir gol daha geliyor, hadi aslanlarım hadi, ah be
neyse moral bozmak yok devam

-Ece: Bu maçı alırsak şampiyon muyuz şimdi?

-Eren: Yenge soru sormak yok maç izlerken

Deniz Ece'nin kulağına fısıldar

-Deniz: Bir üst tura çıkacağız, yani bir kaç turu daha atlayabilirsek
rakiplerimizi eleye eleye şampiyonluk maçını oynarız

Maç 2-1 biter, Türkiye bir üst tura çıkmaya hak kazanır
maç bittiğinde sohbet edilir çaylar içilir vs sonra
herkes evlerine dağılır
Deniz ve Ece odalarına gitmişlerdir, ikiside yorgundur
bir an önce duş alıp uyumak istiyorlardır

Önce Deniz duşa girer çıkar

Ece Deniz'i üstsüz kaslarını görünce önce kitlenir sonra
kendine gelir arkasını döner başka bir şeyle uğraşıyor gibi yapar
Deniz o bakışı görür ve bıyık altından gülerek Ece'nin yanına gider
Ece tam arkasını döner karşısında ona sinsice gülen kocasını görür

-Deniz: Birileri bu akşam bana börek yedirmeye çalışıyordu
ama gözünü benden de alamıyordu az önce

-Ece: Burası sıcak oldu, gidip duş alayım serinlerim

Deniz Ece'yi durdurur

-Deniz: Karıcım, kocan tüm benliği ile senin,
kaslarıma bakabilirsin, dokunabilirsin hatta...

-Ece: Bayılayım istiyorsun herhalde, bırak beni de duş alayım
çok yorgunum

-Deniz: Ama ben o kadar da değilim...

Deniz Ece'yi duvara elleriyle hapsetmiş gitmesine izin vermiyordur
Ece Deniz'i birden öpüp boşluktan banyoya kaçar

-Deniz: Ahhh Ece ah, delirtiyorsun beni.

Ertesi gün...

Deniz Sabah Ece'den önce kalkıp mükellef bir kahvaltı hazırlamıştır
Ece elini yüzünü yıkayıp geceliği ile kahvaltı hazırlamaya
inmiştir ki Deniz onu elinde bir gül ile karşılar

-Ece: Deniz... sen, kahvaltı?

-Deniz: Günaydın karıcım, sofra hazır hadi gel, bu gül de senin için
senin kadar güzel olmasada

-Ece: üstümü değiştirip geliyorum

-Deniz: Değiştirmesen de olur aslında...

-Ece: Deniiiz

Deniz ve Ece kahvaltılarını yapar, hazırlanır ve 
Deniz işine, Ece'de bugün birkaç yer aramaya gider
Deniz Ece'ye onu bırakmayı teklif eder ama işi
uzun olduğu için Ece istemez, bir kaç yere bakar,
emlakçılara sorar soruştururken Deniz arar

-Ece: Aşkım çabuk söyle işim çok

-Deniz: Yanlız mısın sen? kızlar nerede?

-Ece: Mina bir kaç gündür huysuzmuş, Işıl mecburen bana
katılamıyor, Ayşe de şuan işte, akşama doğru onun yanına gideceğim,
sen yoğun değilsin galiba

-Deniz: Karımı bu kadar yormaları hiç hoşuma gitmiyor,
gösteririm ben o Eren'e

-Ece: Hepsi çalışıyor, bi ben boşum, ve bende elimden geldeni
yapıyorum, sakın Eren'i azarlayayım deme, bu benim kararım

-Deniz: Peki bi kahvelik kocana eşlik edecek vaktin var mı?

-Ece: Birazdan başka bir yere bakmam gerekecek ama
elbette kocam için bir kahvelik vaktim var her zaman

-Deniz: Tamam hadi şirkete gel bekliyorum

-Ece: Hayır, dışarısı çok güzel, atacağım konuma gel
görüşürüz aşkım

Ece Ayşe'yi arar ve bulduğu yerlerin bilgilerini verir
Deniz'i beklerken tabletini çıkartır ve çeviri yapmaya başlar
Çeviriye o kadar çok dalmıştır ki Deniz'in geldiğini bile görmemiştir,
Deniz Ece'yi yanağından öper ve karşısına oturur

-Ece: Deniz ne yapıyorsun herkesin içinde

-Deniz: Karımı öpüyorum, tablete o kadar çok dalmışsın ki
seni böyle oradan çıkartırım diye düşündüm

-Garson: Hoşgeldiniz efendim, buyrun içecek menümüz

-Ece: Buna gerek yok, bana bir sade türk kahvesi lütfen

-Deniz: Bende bir Amerikano...değil sade türk kahvesi alayım

Garson gider Ece Deniz'e imalı bakararak

-Ece: Yoksa şirkette benden sonra amerikano içmeye devam mı Deniz bey?

-Deniz: Hadi ama, sana takılıyordum Ece, tamamen bırakmadım
bunu sende biliyorsun ama arada amerikano içiyorum,
bak ne dicem, bu akşam karımı yemeğe çıkaracağım,
bi mekanda rezervasyon yaptırdım bile

-Ece: Aman Deniz, gerek yok, daha önceleri olanları biliyorsun
boşver

-Deniz: Önceki olanlar benim odunluğum yüzündendi,
bu sefer öyle bir şey olmayacak

-Ece: Emin misin?

-Deniz: Evet, bu arada şu bulduğun yerleri görebilir miyim bende

o sırada kahveler gelir...

-Ece: Elbette, bak şu tam Ayşe'nin istediği gibi bir yere benziyor
buradan sonra orayı görmeye gideceğim, Ayşe'de gelecek
onaylarsa, Eren'i arayacağım görmesi için

-Deniz: Ya Eren beğenmezse?

-Ece: Bunun bir önemi yok, Ayşe beğenirse o da beğenmek zorunda

-Deniz: Hmm demek öyle, peki sen evimizi sevmişmiydin?

-Ece: İçinde sen varsın, neden sevmiyeyim, 
senin olduğun her yeri seviyorum ben

Deniz Ece'nin elini tutar ve eline nazik bir buse kondurur

-Deniz: Seni çok sevdiğimi söylemişmiydim?

-Ece: Ara sıra söylüyorsun ama daha sık duymaya ihtiyacım olabilir,
sık sık yap bunu :D
hadi çabuk iç geç kalmayayım ben

-Deniz: Seni ben bırakıcam, ı ı itiraz yok, konu kapandı

Deniz ve Ece bir kaç eve bakar ve Ayşe'nin beğenebileceği
bir yer bulur sonunda, Deniz manzaralı, bahçeli bir ev,
fiyatı da makuldür, Deniz Eren'i arar, Ece Ayşe'yi arar
evi görmeye gelirler, Deniz Eren'e eğer beğenmezse bile
sesini çıkarmamasını tembih eder, Ayşe eve bayılır,
Eren'de sever

-Eren: Bu gerçekten güzelmiş, yenge nasıl buldun burayı

-Ayşe: Bayıldım, burada yaşadığımı hayal edebiliyorum

-Deniz: Tamam artık beğendiyseniz gerisi sizde,
karım günlerdir emlakçılara döndü

-Ece: Beğenmenize sevindim, nasibiniz bu evmiş demek

-Ayşe: Ece sana ne kadar teşekkür etsem az, senin için 
ne yapabilirim

-Eren: Ece dile bizden ne dilersen?

-Deniz: Dileğini sonra söylersin hayatım, hadi geç kalıyoruz biz

-Eren: Nereye geç kalıyorsunuz?

-Ayşe: Eren sanane acaba, siz ona bakmayın
burası bizde, tekrar teşekkür ederiz Ece

-Eren: Ne dedim ki ben şimdi ya, kızıyorsun

Deniz ve Ece eve gidip üzerlerini değiştirip hemen
restorana giderler, romantik bir yemek yerler sohbet ederler
sonra sahilde el ele yürüyüş yapıp eve dönerler

Birkaç hafta sonra...

-Işıl: o zaman yapacağın şey belli

-Ece: Neymiş o?

-Ayşe: Ne? 

-Işıl: Numara yaparak o spor salonuna gitmemesini sağlamak

-Ece: Onu geçen hafta yapmıştım, hemen anladı, kızım ben 
numara yapamıyorum

-Ayşe: Direk gitmeni istemiyorum desen?

-Ece: Bu sefer bi sporum var onada engel oluyor diye düşünebilir

-Ayşe: Börek çörek taktiği uygulandı mı?

-Ece: Şuan diyette proteinle besleniyor, doğal olarak zorlada olsa
yediremiyorum, yani denendi ama olmadı

-Işıl: Şimdi sen Deniz'in spora gitmesinden mi rahatsızsın
tam olarak, yoksa orada kızlar da var, kas yapıyor
o kızlar da ona asılır diye mi?

-Ece: İkincisi daha fazla galiba

-Ayşe: O zaman yapacağın tek bir şey var, o da
o spor salonuna üye olman

-Işıl: Aynen öyle, hadi kalkın önce salona üye yapalım seni,
hatta bende üye olayım, doğumdan sonraki kilolarım duruyor hala,
sonra da alışveriş yaparken spor kıyafetleri de alırız

-Ece: Bu iyi bir fikir mi kızlar? Deniz kızmasın sonra

-Ayşe: Kocanı oradaki vampirlere mi bırakman mı iyi
yoksa Deniz'in kızması mı? ayrıca kıyamaz o sana

Kızlar hem alışveriş yapar hem spor salonuna gidip üye olur,
akşam Işıl Cem'i, Ece'de Deniz'i spora gönderdikten sonra
kendileri de hazırlanır ve buluşup salona giderler
bir süre Ece Deniz'e görünmeden Deniz'i izler
üstünde sıfır kolla birlikte ağırlık çalışıyordur
Cem ise hemen onun yanında kol çalışıyordur

Kızların yanına eğitmen bey gelir

-Eğitmen Ersin: Hanımlar size nasıl yardımcı olabilirim

-Ece: Şey biz...

-Işıl: Biz yeni başladık ve etrafı bir gezelim önce dedik
siz?

-Ersin: ben eğitmen Ersin Aydın, hoş geldiniz,
ölçümleriniz alındı herhalde

-Ece: Evet üye olduktan sonra aldılar

-Ersin: Dilerseniz ben yardımcı olabilirim, dilerseniz
eğitmen arkadaşım Banu yardımcı olabilir

-Işıl: Banu hanım reformer plates eğitmeni mi? 

-Ersin: Reformer plates bi üst katta yalnız, buyrun eşlik edeyim size

-Üyelerden biri: Ersin hocam bi bakar mısınız?

-Ersin: Geliyorum, hanımlar Banu hanım sizinle ilgilenecektir
müsaadenizle

-Ece: Eee şimdi ne yapacağız

-Işıl: Gidip sporumuzu yapacağız önce, onlar daha 2 saat buradalar
zaten, bizim işimiz 50 dakika, hadi görünmeden gidelim

-Ece: Keşke fitness'a yazılsaydık

Ece ve Işıl sporlarını yapıp fitness katına inerler
Deniz ve Cem sohbet ederken spor yapmaya devam ediiyorlardır
Cem ayna'dan Işılı ve Ece'yi görür çaktırmadan Deniz'e söyler
onlara görünmeden etraflarından dolaşırlar

-Cem: Işıl

-Deniz: Ece

-Işıl: Aaa ne tesadüf, Sizde mi bu spor salonundaydınız, görmemişiz

-Cem: Işıl neden buradasınız?

-Işıl: Spor yapmak için, biliyorsun doğumdan sonraki
kilolarım hala duruyor, artık ondan kurtulayım dedim
fena mı ettim hayatım

-Cem: Gerçek sebebin bu mu?

-Işıl: Benim ki gerçekten bu? ayrıca ne bu sorguya çekmeler
spor da mı yapmayalım

-Deniz: Ece seni dinliyorum, bi açıklaman vardır herhalde

-Ece: Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum Işıl

-Işıl: Bana baksanıza siz, bizi hesaba çekeceğinize
ayağınızı denk alsanız iyi olur, şimdi Cem üstünü değiştir
beni bekle geliyorum, ve sen Deniz, Ece'nin üzerine
fazla gitmesen iyi olur senin için

-Cem: Görüyorsun dimi nasıl yağ gibi üste çıkıyor, ah kadınlar...
yürü bizde gidip üstümüzü değiştirelim bu akşamlık bu kadar
yeter spor hadi

Deniz ve Ece yol boyunca konuşmaz eve gelirler

-Deniz: Seni dinliyorum Ece

-Ece: Söyleyecek bir şeyim yok, eğer o spor salonuna gitmemden
rahatsız olduysan bırakırım olur biter
kızıcaksan kızabilirsin

-Deniz: Neden kızayım, neden rahatsız olayım, sadece
senin gerçek sebebin neydi onu öğrenmeye çalışıyorum

Deniz karşı koltuktan kalkar Ece'nin yanına geçer
elini tutar

-Deniz: Benim yüzümden mi?
geçen hafta spora gitmeyeyim diye hastayım diye numara yapmaya kalktın,
bana hamur işleri yedirmeye çalıştın, sevgilim seni
rahatsız eden şey ne? 

-Ece: Orada ki bir sürü kızın içinde olaman hoşuma gitmiyor

-Deniz: Hmm peki bana güvenmediğin için mi yazıldın o salona?

-Ece: Sana güvenmiyor değilim, seni spor yaparken o kızların
seni izlemesi beni rahatsız ediyor tamam mı?

-Deniz: Herkes kendi listesini uyguluyor, bana bakan yok
ayrıca onlar bana baksa bile benim gözüm kıskanç karımda olmaya
devam edecek, ayrıca söyleseydin birlikte giderdik

-Ece: Şöyle düşün, ben spor yaparken bir sürü adam benim spor
yapmamı izleseydi ne hissederdin?

-Deniz: Hepsinin ağızıyla burnunun yerini değiştirirdim

-Ece: Peki ben sana bakan o kızların saçlarını başlarını yolmak istemekte
haklı mıyım?

-Deniz: Haklısın, bak ne dicem, başka bir spor salonu bakalım mı?
ya da en iyisi çalışma odasının yanındaki odamız boş,
orayı spor salonuna dönüştürelim mi?

-Ece: Hayır, daha fazla kas yapma yeter,
ben sana güveniyorum, seni çok seviyorum
bunu unutma yeter, ben şimdi duşa giriyorum


-Deniz: Kıskanınca da ayrı bi güzel oluyorsun be hatunum

Düğün hazırlıkları tam gaz devam ederken, düğüne de az bir zaman 
kalmıştır, ve gelin ile damat'ı düğün stresi ele geçirmiştir...

--------------

Aradan 1 hafta geçmiştir, Ece kızlarla birlikte
düğün hazırlıklarına devam ediyordur

Ece'nin ağzından...

Kızlarla hazılıklara devam ederken Eren ve Cem'de
üstlerine düşen görevleri yapıyorlar,
ama Deniz, en yakın arkadaşı yakında evlenecek
ve o hem iş ile yoğun hem bana bir türlü söylemediği
iş ile, gece geç vakitlerde geliyor, bazen yorgunluktan
üzerini bile değiştiremeden olduğu yerde uyuyup kalıyor,
sabah erkenden çıkıyor, zamanı gelince bana söyleyeceğini
ve ona güvenmemi istediği için bir şey söylemiyorum bu konuda
ama içten içe kendimi de yemeden edemiyorum,
kadınların fıtratında bu var sanırım,
Bir kafede kızları beklerken eski patronum Onur bey ile
karşılaştım, bana işe geri dönmem ve onlarla çalışmam için
ısrarcı oldu, düşüneceğimi söyledim ama Deniz'in bu duruma
karşı çıkacağı aklımdan çıkmıyordu


Deniz'in ağzından...

Aylardır Ece'ye yapacağım o sürpriz için gece gündüz
demeden hazırlanıyorum, Ece mutlu olmayı ve hayallerini
gerçekleştirmeyi sonana kadar hak ediyor ve ben onun hayallerini
ömür boyunca gerçekleştirmek için, onu mutlu etmek için çalışacağıma
kendime söz verdim, Ece düşün hazırlıklarına yardım ile meşgulken
bende hazırlıkları tamamlıyorum, Jeno ile konuştum
son ayarlamaları birlikte yapıyoruz ve süpriz için Jeno da
2 gün sonra istanbula gelecek
yorgunluktan olacak ki akşam yine geç gelip olduğum yerde
uyuya kalmışım, sabah kalktığımda hiç bir yerim tutmuyordu
Ece hala uyuyordu, onu uyandırmamak için sessizce gardrobu açtım
ama başım sersemleyince dengemi kaybedip yere düştüm

-Ece: Deniz, Deniz iyi misin?

-Deniz: Seni uyandırdım mı?

-Ece: Deniz sen yanıyorsun, tutun bana kalk

-Deniz: Ben iyiyim, işe gitmem-

-Ece: Hiç bir yere gitmiyorsun, yürü soğuk suyun altına,
çıkaralım şu tişörtü

-Deniz: Üşüyorum

-Ece: Bir süre çıkmak yok o soğuk su altından

-Deniz: İstemiyorum, çok üşüyorum

Deniz soğuk su altından çıkmaya kalkınca Ece onu soğuk su altında
dursun ateşi düşsün diye yanına girer ve ona sarılır bir süre
su altında öyle kalırlar, sonra çıkarlar Ece Deniz'in üstünü
değiştirir ve ona bol limonlu bir tavuk suyu çorbası yapar
zorla içirirken kızlar onu arar ve Ece onlara bugün gelemeyeceğini 
Deniz'in hasta olduğunu söyler, sonra Nilüfer'i arar ve
Deniz'in bugün hasta olduğu için işe gidemeyeceğini söyler

-Deniz: canım istemiyor yemicem daha fazla

-Ece: Bu bitecek Deniz, aç ağzını

-Deniz: işe gitmem gerek

-Ece: Gitmeyeceksin bugün, bu halde birde işe gidicekmiş,
daha neler, ben neden bu halde olduğunu biliyorum senin,
bir daha ölçeyim şu ateşini dur

-Deniz: Neden bu haldeymişim

-Ece: Biraz düşmüş, bugün yatıp bir güzel dinleniyorsun
itiraz kabul etmiyorum, panjuru indiriyorum rahat uyu

-Deniz: Sen? Gitme yanımda kal

-Ece: Çocuk gibisin Deniz,
Sen dinlen uyu biraz, iyileş, akşam seninle konuşacağım
bir şey var, aşkım lütfen söz dinle ve uyu

-Deniz: Tamam hayatım

Ece biraz ev işi ve yemek yapar arada Deniz'e bakmaya gider
ateşini ölçer derken akşam olur
Eren ve Ayşe Deniz'i merak edip evine gider

-Eren: Ece kardeşim hastaymış, neyi var?

- Ayşe: Ben söyledim aslında ama birde senden duysun
kankasının durumunu

-Ece: Daha iyi Eren merak etme, üşütmüş biraz ateşi vardı
ama düşürdüm, acile gitmeye gerek kalmadı

-Eren: Emin ellerde tabi iyileşecek, şimdi nerede
bi görseydik

-Ece: Dinleniyor, uyuyor hala ama kaldırmam lazım artık
yemek yiyip ilaç içmesi gerek
siz geçin salona ben onu uyandırayım, sonra sofrayı 
kurar birlikte yeriz yemek olur mu?

-Ayşe: Size rahatsızlık vermeyelim gidelim biz,
hem hasta ziyaretinin kısası makbul

-Ece: Ayşe siz yabancı mısınız? aşk olsun, kalın işte yemeğe

-Ayşe: Tamam o zaman sofrayı ben hallederim, sen git
kocanla ilgilen

-Eren: Yengecim müsaaden olursa kankamı ben uyandırayım

-Ece: Tamam nasıl istersen Eren, bizde sofrayı hazırlayalım,
kankanı almadan aşağıya gelme, benden sana tam izin

-Ayşe: Eyvah eyvah, Deniz bunun hesabını soracak sonra senden Ece
kim bilir şimdi nasıl uyandıracak

-Ece: Hiç bir şey soramaz o bana, hem suçlu hem güçlü,
sana söylemiştim ya, bir işler çeviriyor geç eve geliyor,
yorgunluktan bitkin halde oluyor ve bana ona güvenmemi
beni üzecek bir şey yapmadığını, zamanı gelince söyleyeceğini
söylüyordu ya, işte hala söylemedi, ne yapıyorsa o yüzden
yataklara düştü böyle.

-Ayşe: Bir gün takip etsene onu, o zaman öğrenirsin 

-Ece: Hayır, Denize güvenim sonsuz, her ne yapıyorsa
zamanı geldiğinde söyleyeceğim diyorsa, beklemekten başka
bir şey yapamam

-Ayşe: Denizi bu kadar çok seviyorsun, güveniyorsun, çok şanslı

Kızlar sofrayı hazırlarken Eren Deniz'e çeşitli 
sinir edecek şeyler yaparak uyandırır

-Deniz: Eren, sen ne arıyorsun burada?
Ece nerede? karıma ne yaptın?

-Eren: Karın hiç bir yere gitmedi merak etme,
seni uyandırmam için bana tam izin verdi,
Hastaymışsın ziyarete geldik,
Ece, Ayşe ile sofra hazırlıyorlar, 
bende seni aşağıya götürmekle
görevliyim, hadi kalk, iyi görünüyorsun
ne olduda bu hallere düştün sen

-Deniz: Demek tam izin verdi, kendisi gelip güzelce uyandırmak
yerine, seni bana yolladı, sorarım bunun hesabını ona ben,
oğlum bende insanım lan, hasta olabilirim arada

-Eren: Sağlığına dikkat eden sen nadir hasta olursun kardeşim,
hatta du bakim en son ne zaman hasta olup ateşler içindeydin,
heh hatırladım Cem'in ışıla evlenme teklif edeceği gün,
Nevşehirde, kapadokyada,
yine sabaha kadar Ece ilgilenmiş ve düşürmüştü ateşini

-Deniz: Hatırlıyorum, Ece yüzünden düşmüştüm yataklara,
yine onun yüzünden düştüm yataklara

-Eren: Bu sefer ne oldu?

-Deniz: Boşver kardeşim, hadi sen git karımı yolla bana

-Eren: Seni almadan şuradan şuraya gitmiyorum,
Yengemin kesin talimatı

-Deniz: Offf, ne darladın be kardeşim, tamam elimi yüzümü
yıkayayım, üstümü değiştirip geliyorum, yahu geliyorum
tamam git.

-Eren: Yengecim görev başarı ile tamamlandı

-Ece: Dur bi bakim ateşine, otur 

-Deniz: iyiyim ben, bu arada hoşgeldiniz 

-Ayşe: Geçmiş olsun Deniz, iyi görünüyorsun

-Deniz: Sağol Ayşe, basit bir üşütme ama anlatamıyorum bazılarına

-Ece: Basitmiş, ateşin düşmüş iyice,
yemeğini bitir hemen ilaç vereceğim sana

-Deniz: pek iştahım yok, çorbayı içsem yeter

Ece Deniz'e bir bakış atar ve Deniz susup uslu uslu
yemeğini yiyip ilacını içmek zorunda kalır

Ayşe çayları koymuş, Ece de Deniz'e ıhlamur yapmıştır,
Ayşe ve Eren hasta ziyaretine gelirken eli boş gelmemiştir
ve fıstıklı baklava da getirmişlerdir,
kızlar tatlıları da tabağa koyup salona geçerler

-Ece: Deniz bu senin, hepsi biterse iyi olur

-Deniz: Ne bu? ıhlamur mu? Ece ben iyiyim, içmesem

-Ece: Sen bilirsin, Eren, Ayşe kesenize bereket, baklavalar
çok lezzetliymiş

-Ayşe: Afiyet olsun canım, Eren ya biz düğünde de pasta yerine
baklava mı menüye koydursak

-Eren: Yok artık Ayşe

-Ayşe: Görüyorsun dimi bu hep böyle, şakasına bile söylesem,
'sen nasıl istersen' demesi lazımken, çık çık çık

-Eren: Haydaaa ne dedim ki ben şimdi abi ya

-Deniz: Bence sus kardeşim

-Ayşe: Deniz de böyle mi? hayır yani erkek milletinin tamamında mı
var bu durum, yoksa benimkine has bi durum mu, merak ediyorum

Ece Deniz'e aşkla bakarken konuşur

-Ece: Deniz, ince düşüncelidir, karşısındakinin düşüncelerine
önem verir, sen söylemeden bir şekilde demek istediğini anlar,
anlatır, çabalar karşısındaki mutlu olsun diye, ve sonunda da
onu mutlu eder, bazen söz dinlemesede...

-Ayşe: Ahh ne güzel anlattın, duy duy da örnek al azıcık

-Eren: Duyduk, Deniz Ece ile daha tanışmadan önce ona kadınlarla 
ilgili tavsiyeler veren bendim, anlıyoruz herhalde kadın
inceliklerinden

Deniz ıhlamuru içerken ıhlamur genzine kaçar

-Ece: Demek öyle, helal Deniz'cim helal

-Ayşe: Demek ki terzi kendi söküğünü dikemiyormuş canım dimi

-Ece: Neyse, Ayşe gelin hamamı için bir yer bulabildiniz mi?
Işıl ben bir yer ayarlarım hala bulamadılarsa dedi,
olmazsa olmazlardanmış

-Ayşe: O işi annem halletti, çok eğleneceğiz

-Eren: Erkek hamamı da var mı? biz Deniz'in düğününde de
Cem'in düğününde de gelin hamamı duymadık

-Ayşe: Erkek hamamı yok, gelin arkadaşları ile toplanır
ve eğlenirler, bu kadarını bil yeter, bu arada Ece
yarın annemlerle başka işlerimiz var, sende çok yoruldun
bizim için koşturup durdun, hakkını helal et 

-Ece: helal olsun, ben severek yapıyorum, lafı bile olmaz

Kızlar havadan sudan konuşurlar, Deniz ve Eren de futboldan
konuşurlar derken geç vakit olmuş Eren ve Ayşe gitmiş,
Deniz Ece ile birlikte mutfağı toplamış salona geçmişlerdir

-Deniz: Ece bir düğün daha yapalım mı?

-Ece: O nereden çıktı şimdi

-Deniz: Öyle işte, seninle defalarca evlenmek istiyorum 

Ece Deniz'in elini tutar

-Ece: Neden bunu söylediğini biliyorum, gelin hamamı yapmadım diye
söylüyorsun, her şeyi baştan eksiksiz yapmamı istiyorsun,
ama gerçekten o zaman da istememiştim, yine istemiyorum,
ben böyle, seninle mutluyum

-Deniz: O zaman bu halin ne, sen bana akşam seninle
bir şey konuşacağım demiştin

-Ece: eski patronum Onur bey ile
karşılaştım, bana işe geri dönmemi ve onlarla çalışmamı istediğini
söyledi

-Deniz: Sen ne dedin?

-Ece: Gereken cevabı verdim, bunu sana anlatıyorum çünkü
aramızda gizli saklı olmayacak diye söz vermiştik

-Deniz: Kabul etmedin yani, peki neden?

-Ece: Bu seni rahatsız edecek biliyorum, aramızın sırf 
bu yüzden bozulmasını, senin huzursuz olmanı istemiyorum,
ben böyle iyiyim

-Deniz: İyi değilsin, iyi olmadığını biliyorum,
Sevgilim bu senin severek yaptığın işin, neden
rahatsız olayım, neden huzursuz olayım,
Ece bunu kendinede banada yapma

-Ece: Kabul edersem, sen iyi olacak mısın peki?

-Deniz: Senden sadece şunu istiyorum, kesin cevap vermeden önce
2 gün düşün

-Ece: Neden iki gün?

-Deniz: Etraflıca düşünmeni istiyorum sadece,
film izleyelim mi?

-Ece: Hastasın, uyuyup dinlensen iyi olur 

-Deniz: Karımla film izlersem daha çabuk iyileşirim ama,
hadi seç bir tane film

Ertesi gün... Ayna Kozmetik...

-Sinem: Günaydın Nilüfer, Deniz bey geldi mi?

-Nilüfer: Günaydın Sinem hanım, evet geldi, odasında
buyrun şuan müsait

-Sinem: Günaydın Deniz, erkencisin bugün

-Deniz: E dün gelemedim malum, birikti işler, erkenden gelip
halledeyim dedim

-Sinem: Biliyorum Nilüfer dün haber verdi, hastalanmışsın 
geçmiş olsun

-Deniz: Sağol, Ece işte, bıraksaydı gelecektim dün

-Sinem: Ece sana iyi bakmış ki hemen toparlamışsın daha ne 
istiyorsun işte, bu arada italya'da ki fuara katılmamız
gerekiyor, bu fuar bizim için bir fırsat

-Deniz: Evet biliyorum, onay geldi mi?

-Sinem: Evet geldi 2 gün içinde italya'ya gitmemiz gerek,
bağlantılarımı da kullanarak her şeyi ayarladım bile

-Deniz: Şimdi şirketi boşlamak da olmaz, bak ne diyeceğim
Fuar 15 gün sürecek zaten, Ozan'ı da al, Fuar'ın ilk haftasını
sana bıraksam, ikinci haftasını da ben halletsem nasıl olur

-Sinem: Olur bana uyar ortak, zaten ikimiz de her şeye hakimiz

-Deniz: Anlaştık, bugün yeni ürünlerin tester'ları geliyor

-Sinem: O bugün müydü? Heyecanla bekliyorum, gelince
bana da haber ver, ben odamdayım

-Deniz: Tamam, kolay gelsin 

Ece tüm gün evde dip köşe temizlik yapar, sonrasında yemek
yaparken Işıl'ı arar

-Işıl: Efendim Ece

-Ece: Mina'yı uyutuyorsan sonra arayayım

-Işıl: Nerdeee, uyutmaya çalışıyorum ama uyumuyor
huysuz bugün mina hanım, teyzesi

-Ece: Geleyim mi yardıma?

-Işıl: Bu aralar hep böyle nedense, birazcık uyusa yemek yapacağım
ama uyumuyor, neyse sen neden aramıştın? kötü bir şey yok dimi?

-Ece: Hayır yok, öylesine aradım, doktora sordunuz mu 
neden böyle yapıyormuş Mina?
 
-Işıl: Sordum, telaşlanacak bir şey olmadığını söyledi

-Ece: Bak ne diyeceğim, prensesimi çok özledim, bu akşam
bize yemeğe gelsenize

-Işıl: Yok biz şimdi gelmeyelim, size rahatsızlık vermeyelim

-Ece: Saçmalıyorsun artık, yemekler hazır bile, Cem'i ara
haber ver, prensesimi uyutmayı birde ben deneyeyim,
hadi bekliyorum, geç kalmayın

Ece telefonu kapatır ve Deniz'i arayıp erken gelmesini,
Akşama yemeğe Cem ve ışıl'ın geleceğini söyler,
yemekler pişmiştir ve Ece tatlı da yapıp sofrayı
kurduktan sonra, üzerini değiştirip misafirlerini karşılar
Mina ile biraz oynar ve onu uyutmayı başarır, 
hepbirlikte sofraya oturup yemek yedikten sonra
Işıl Ece'ye yardım eder ve sofrayı toplarlar,
ve bahçeye Cem ile Deniz'in yanına giderler

-Ece: Çay da birazdan olur

-Cem: Ece, tekrar teşekkürler, yemekler harikaydı

-Işıl: Bende teşekkür ederim canım, her zamanki gibi
imadadıma yetiştin, küçük cadıyı da uyuttun

-Ece: Afiyet olsun

-Cem: Cadı deme prensesime

-Işıl: Ayyy o prensesin sabahtan beri canıma okuyor ama

-Ece: Sen uyumadığında beni ara, hallederim ben

-Işıl: Anlaştık, ee Deniz hastalanmışsın geçmiş olsun

-Deniz: Sağol Işıl, ama önemli bir şeyim yoktu, her insan evladı gibi
bende üşütebiliyorum, ama abartanlar var aramızda işte

-Cem: hee belli belli, Eren anlattı, kapadokyadaki gibi olmuşsun
yine

-Ece: Havale geçiriyordu az daha ama sorsan abartan benim,
neyse, sen yarın spora gelecek misin ışıl?

-Işıl: Mina'yı bırakabileceğim birini bulabilirsem evet

-Cem: Kararlısın devam etmeye yani Işıl

-Işıl: Evet, bir mahsuru mu var Cem bey?

-Cem: Hayır hiç bir mahsuru yok, beraber gideriz o zaman,
Deniz sen geliyor musun yarın?

-Deniz: Ben gelmiyorum yarın, hatta Ece de gelemez yarın

-Ece: Neden? benim yarın bir işim yok

-Deniz: Var hayatım, sen bana yarın lazımsın

-Işıl: Heh iki oturmama gelmiyor, Mina ağlıyor, 
ben ona bir bakayım

-Ece: Bende çayları doldurayım, oturmuştur artık

Kızlar gittiğinde Cem Deniz'e döner

-Cem: Bana bak sende bir şey var? Hayırdır?

-Deniz: Hayır kardeşim hayır, inşallah hayır,
sana şu kadarını söyleyeyim, kızlar yarına kadar duymasın ama 
Ece'ye yarın bir sürprizim olacak, onu çok mutlu edecek bir şey

-Cem: Hadi bakalım, nasılsa sonra öğreniriz o sürprizi,
işler nasıl gidiyor?

-Deniz: Aynı, yoğun, senin nasıl gidiyor?

-Cem: Aynı şekilde

Çaylar içilir, tatlılar yeni, sohbet edilir ve Cem ile Işıl
kızlarını da alıp eve giderler, Ece oda da saçlarını tararken
ayna'dan yatmaya hazırlanan kocasına bakar

-Ece: Ne işimiz var yarın? hala söylemedin

-Deniz: Yarın ola hayola

-Ece: He söylemeyeceksin yani

-Deniz: İyi geceler karıcım

Devam Edecek....

Deniz sabah erken kalkmış, kahvaltı hazırlayıp
Ece'yi uyandırmaya gitmiştir, karısının yanağına
bir buse kondurur ama Ece uyanmaz

-Deniz: Ece, hadi kalk kahvaltı hazır sevgilim

-Ece: Halsizim bugün, canım istemiyor, sen yap
işe geç kalacaksın yoksa

-Deniz: Hasta mısın neden halin yok?

-Ece: Bilmiyorum, hava bi öyle bir böyle ondandır
ama gerçekten bak işe geç kalacaksın hadi sen git ye

-Deniz: Sensiz olmaz, hem kalkman lazım, akşama doğru
seninle işimiz var

-Ece: Keşke banada söylesen o işimizi

-Deniz: Akşam öğrenirsin, kalkmıyorsan bende işe
gitmiyorum o zaman, şöyle şurada azıcık kıvrılayım
seni biraz seveyim, kokunu içime çekeyim mesela

-Ece: Bak ya, tamam kocacım tamam kalktım bak, hadi
Sinem hanımla uğraştırma beni, Deniz ne yapıyorsun

Deniz Ece'yi bir anda kucağına alır ve onu öper

-Deniz: Çok konuşuyorsun, bende seni susturuyorum

-Ece: İndir beni yere, bak fıtık olacaksın bu gidişle
haberin olsun

Deniz ve Ece kahvaltı yapar, Deniz hazırlanır işe gider,
Ece'de dışarıda bir kaç işini halleder ve akşam olur
Deniz Ece'yi önce yemeğe çıkarır sonra da sürprizi olduğu
yere götürür

-Ece: Burası neresi? tabelası falan da yok

Deniz bir şey söylemeden, Ece'nin elinden tutar ve içeri girerler
ona etrafı gezdirir

-Deniz: Sence nasıl?

-Ece: Çok güzel bir mekan, ama burası neresi? bizim burada ne işimiz var?

-Deniz: Seninle dubai'ye gitmeden önce bir anlaşma yapmıştık
hatırlıyor musun?

-Ece: Evet hatırlıyorum, Annenlerin evinde bir kaç gün kalırsan
bende sen ne istiyorsan onu yapacağım demiştim

-Deniz: Dubai'ye gitmeden önce, dubai'deyken, ve döndükten sonra da
bana ne yaptığımı sormuştun, bende seni üzecek hiç bir şey 
yapmadığımı, bana güvenmeni istediğimi söylemiştim, hatırlıyor musun?

-Ece: Evet, hatırlıyorum, Deniz neler oluyor?

-Deniz: Aylardır uğraştığım şey burası, eve geç gelme
sebebim burası, o yaptığımız anlaşmayı burada kullanıyorum,
burası senin hayallerini gerçekleştireceğin yer,
ben yatırımcıyım sadece, burası senin

Ece birden Deniz'in elini bırakır ve yüzü kızgın bir
ifadeye bürünür, sadece 'Hayır, kabul etmiyorum' der
ve dışarıyı çıkar, Deniz peşinden gider

-Deniz: Ece nedir bu inadın, seni mutlu etmek istedim
sadece, Ece durur musun artık, mutlu olacağını düşündüm,
Ece dur artık dur, Jino'da geldi Koreden, her şey
ayarlandı, birlikte hayallerinizi gerçekleştirin istedim

-Ece: O anlaşmayı böyle bir şey için nasıl kullanırsın Deniz?
benim bunu kabul edeceğimi nasıl düşünürsün?
ben kendi alın terimle kazanıp hayallerimi gerçekleştirmek
istiyordum ki uzun zaman önce bu hayalimden vazgeçmiştim,
şimdi sen bunu yaparak benim yaramı kanattın,
Deniz eve gitmek istiyorum, yada en iyisi beni yanlız bırak

Deniz Ece'ye biraz zaman tanır ve eve giderken yol boyu
tek kelime etmezler, Ece bahçeye çıkar, saatlerce 
orada oturur, Deniz yatağa yatar ama bir türlü uyuyamaz,
bahçeye iner tek kelime etmeden Ece'nin elinden tutar
ve yatağa götürür, Ece üstünü değiştirir ve arkasını dönüp yatar,
Deniz Ece'ye sarılmak ister ama Ece ona kızgın olduğu için
sadece Ece'nin olduğu tarafa doğru döner,
sabah olduğunda Ece Deniz'e sımsıkı sarılmış halde uyurken
Deniz uyanır ama ses çıkarmadan karısını izler, saçlarını sever,
alnından öper Ece uyanır, Deniz gözlerini kapatıp uyuyor
numarası yapar yapmasına ama Deniz'in kalp atışları o kadar
hızlıdır ki Ece Deniz'in uyumadığını anında anlar ve usulca
yanından kalkar, kahvaltı hazırlamaya gider,
Çünkü ne olursa olsun Ece Deniz'i asla aç karnına işe göndermez,
Deniz kalkar duşunu alır hazırlanır, kahvaltıya iner, 
sessizce kahvaltısını yaparken Ece görmeden eline kahve döker, 
Ece bir hışımla buz alıp Deniz'in eline tutar

-Ece: Dikkatli olamaz mısın? bekle yanık kremi getireceğim

Deniz dünden beri onunla konuşmayan karısının sesini duyunca
içine su serpilmiştir, Derin bir nefes alır,
Ece onun nefesi olmuştur adeta

Deniz'in ağzından...

Ece saatlerdir benimle konuşmayınca aklıma bir fikir geldi
ve bilerek kahveyi elime döktüm, onu endişelendirmek
korkutmak en son isteyeceğim şey olmasına rağmen, 
Ece'nin benimle konuşmaması, yüzüme bile bakmaması
artık nefes alamaz hale getirmişti beni,
bana bakıp o kısacık cümleyi bile söylemesi nefes almamı
sağlamıştı, elime krem sürerken canının yandığını 
hissedebiliyordum, diğer elimle çenesinden hafifçe tuttum
bana bakmasını sağladım, gözlerimizle konuştuk kısa süre içinde
sonra yanan elimi tutarken konuşmaya başladı...

-Ece: Yapamam, ne olur anla beni

-Deniz: Seni üzmek, yaranı kanatmak asla istemediğim bir şey,
seni anlıyorum ama sende beni anla, ben sen hep mutlu ol istiyorum,
biz bir bütün değil miyiz? biz karı koca, hayat arkadaşı
değil miyiz?

-Ece: Elalem konuşacak, annen yine beni suçlayacak haklı olarak

-Deniz: Kimse umurumda değil, anneme gelince seni zamanla
kabullenecek buna inanıyorum, sen işinde iyisin, severek
yaptığın, mutlu olduğun tek iş, ayrıca bu benimde işime yarayacak
bir şey, bu yönden hiç düşündün mü?

-Ece: Nasıl?

-Deniz: Şöyle söyliyeyim, tercüman arama derdimiz olmayacak
Ayna kozmetik olarak, sen hem öğrenci yetiştireceksin,
hem senin gibi profösyonel tercümanlar çalıştıracaksın,
başka şirketlerlede anlaşma yapacaksın yeri geldiğinde,
her türlü kazançlı olacağız, bugün Jino bize gelecekti
siz oturup iyice düşünün, tartın, sana istediğin kadar
mühlet, her türlü kararında arkandayım bunu unutma yeter
olur mu sevgilim, işe geç kalıyorum ben, akşama görüşürüz
ela gözlüm, seni seviyorum

-Ece: Bende seni seviyorum, hayırlı işler

Ece Ayşe ve Işıl ile telefonda görüşür, Deniz'in yaptığı
sürprizi onlara anlatır, kızlar hem sevinir hem şaşırırlar,
Deniz'i de öve öve bitiremezler

Bir kaç gün sonra...

Kızlar gece gündüz kına gecesi hazırlığı ile uğraşıyorlardır
Erkekler de sevgilileri ile yeterince vakit geçirememekten 
şikayetçilerdir, Cem ve Işıl'ın evinde oturur ve çaylarını
yudumlarlarken bu konuyu dile getirirler

-Deniz: Düğün hazırlıkları nasıl gidiyor?
kızlar?

-Ayşe: Tam gaz devam

-Eren: Çok az kaldı kardeşim

-Işıl: Sizlik bir şey olunca söylüyoruz zaten
hayırdır? siz geldiğinizden beri fısır fısır ne konuşuyorsunuz?

-Cem: Hazırlıkların çoğunu organizasyon şirketine bırakmanızı
istiyoruz artık

-Işıl: Sebep?

-Deniz: Çünkü kaç gündür şahsen ben karımın yüzüne hasret kaldım

-Eren: Bende Ayşe'nin

-Cem: Bende Işıl'ın

-Eren: Kaç gündür doğru düzgün görüşemiyoruz Ayşe

-Ayşe: Düğün hazırlıklarımız kusursuz olmasını istediğim için
olabilir mi Eren'cim

-Cem: Biz sizin için de söylüyoruz, çok yoruluyorsunuz
Sizi en iyi biz anlarız

-Ece: Merak etmeyin siz, biz hallediyoruz, çayları tazeleyip geliyorum

-Eren: Sen nereye Deniz?

-Deniz: Karıma yardım edeceğim

-Ayşe: Birazcık ya, birazcık sende Deniz ile Cem'i örnek alsan
ne olur acaba

-Eren: Haydaaa olay bana nerden geldi çaydan ya

-Cem: Sık sık romantik Eren'i çıkarmanı istiyor Ayşe

-Eren: Ben romantik değil miyim yani?

-Ayşe: Romantiksin aşkım, romantiksin de daha sık olmanı istiyorum
daha fazla örnek al

-Ece: Ben hallederdim hayatım, sen niye geldin?

-Deniz: Karıma yardım edemez miyim?

-Ece: Edersin tabi ki de sende başka bir şey var sanki,
sorun ne? durgunsun biraz bugün

-Deniz: Eve gidince konuşsak?

Ece elindeki çaydanlığı bırakır, Deniz'e döner, elini tutar

-Ece: Burada söyleyemez misin?

-Deniz: Söylerim ama yanlız olsak daha iyi

-Ece: Aslında benimde sana söylemem gereken bir şey var 

-Deniz: O zaman bu çayı da içip evimize gidelim

Deniz ve Ece biraz daha oturduktan sonra evlerine geçerler

-Ece: Seni dinliyorum sorun ne aşkım?

-Deniz: Sorun şu, iş için bir haftalığına italya'ya gitmem gerekiyor,
fuara katıldık, 2 hafta sürecek, ilk haftasında Sinem orada olacaktı,
ikinci haftasında da ben

-Ece: iş için ilk defa yurtdışına gitmiyorsun sonuçta, sorun ne?

-Deniz: Sensiz gitmek istemiyorum, sende benimle gelmek ister misin?

-Ece: Ozan sizinle değil mi? bana ihtiyacın yok ki

-Deniz: Benim sana her zaman ihtiyacım var, nefesi olmadan
insan nasıl yaşar, yanımda olmanı istiyorum, hem tatil olur bizede

-Ece: Sevgilim çok isterdim ama gelemem, hazırlıklar var biliyorsun,
birde...

-Deniz: Birde ne?

-Ece: Sana söylemeden bir süredir bir şey yapıyorum

-Deniz: Dinliyorum

-Ece: Kendimi geliştirmek adına işaret dili dersleri alıyorum,
kızdın mı?

Deniz Ece'nin ellerinden tutar, ona biraz daha yaklaşır

-Deniz: Neden kızayım, bu çok güzel bir şey, banada öğretir misin
sonra?  

-Ece: İyi bir öğrenci olursan neden olmasın,
Ne zaman gidiyorsun?

-Deniz: İki gün içinde gitmem gerek

-Ece: Tamam, uykun var mı? bir şeyler yapalım mı?

-Deniz: Uykum yok, akında ne var?

-Ece: kitap okuyalım 

-Deniz: Hadi ya, halbuki benim aklımdaki çok daha eğlenceliydi,
tüh

-Ece: Deniiiz, tamam film izleyelim o zaman, seninle film izlemeyi
özledim

-Deniz: Tamam sen film seç, ben telefona cevap vereyim,
annem arıyor

Deniz telefona cevap verir, annesiyle konuşurken Ece de platformdan
bir film seçer, Deniz telefonu kapatır

-Deniz: Aşkım, bence sen benimle italya'ya gel, çünkü
Annem bir kaç günlüğüne buraya geliyor

-Ece: Sibel hanım beni her ne kadar sevmesede, o senin annen,
benimde kayınvalidem

-Deniz:  Biliyorum hayatım, ama bensiz iyi olacak mısın?

-Ece: Ben hallederim karına güven sen,
peki neden geliyor? yani yanlış anlama bir sorun yok dimi?

-Deniz: Biliyorsun annem arkadaşlarıyla birlikte burada
bir dernek kurmuştu, işte o derneğin yardım gecesi varmış

-Ece: Bu çok güzel, umarım hedeflenenden daha fazla yardım toplanır
ve daha fazla kişiye o yardım elleri uzanır

-Deniz: Umarım, benim senden bir isteğim var,
İkimiz adına o yardım gecesine katılmanı istiyorum,
bizimde katkımız olsun

-Ece: Katılırım katılmasına ama annen orada olmamdan hoşlanmayacaktır,
ayrıca davetiye işi ne olacak?

-Deniz: O iş bende, sen Ece Akay olarak orada ol bana yeter

-Ece: Pekala

-Deniz: Teşekkür ederim bitanem, hadi filmi başlatalım

Devam Edecek....
---------------

Ece'nin ağzından...

Deniz gideli daha bir kaç gün olmasına rağmen
Deniz'i çok özlemiştim, Sibel hanım ile durumumuz
pek değişmedi, bu akşam ise Deniz'in isteği üzerine
annesiyle birlikte Derneğin yardım gecesine gideceğim

-Ece: Sibel hanım hazırsanız çıkalım mı taksi bekliyor?

-Sibel: Sen nereye? 

-Ece: Sizinle derneğe geliyorum

-Sibel: Oraya gelip beni rezil et diye mi geliyorsun?
ben gidiyorum, sen gelmiyorsun

-Ece: Üzgünüm ama gelmem gerek, davetiyem var merak etmeyin

-Sibel: Cemiyetten herkes orada olacak, hepsi nüfuslu
saygın aileden geliyor, sen gelmiyorsun

Sibel hanım Ece'yi kırıp arkasına bakmadan çıkıp gider,
Ece bir süre olduğu yerde kalır, gözleri dolar ama ağlamaz
Deniz için bunu yapmalıyım der ve başka bir taksi çağırıp
dernek gecesine gider, Sibel hanımdan uzakta yanlız öylece
dururken yanına süslü bir kadın yaklaşır
bir süre Ece ile konuştuktan sonra Sibel hanımında yanında
olduğu bir grup kadının yanına gider

-Emel: Aydan'cım o konuştuğun güzel kız kimdi?
yoksa Murat'cığıma hala kız mı bakıyorsun?

-Derya: Yok şekerim Aydan'ın aramasına gerek kalmadı bence
baksanıza hanımlar Murat'cığım da gelmiş, birazdan güzelliği
kapar, hani yine iyisin Aydan, gelinini buldun sanki

-Aydan: Oğlumun elini sallasa ellisi şekerim, şu kıza baksana
su gibi

-Emel: Ee kızın adı neymiş? kimlerdenmiş?

-Aydan: Bilmiyorum, ve artık gerek kalmadı da, sadece adını
öğrenebildim, birde çok kibar, güler yüzlü, tatlı, bilgili,
kültürlü bir kız, o kadar kısa sohbette bile bu farkediliyor

-Derya: Kimlerdenmiş onu öğrenemedin mi?

-Aydan: Söylemedi, bekar olup olmadığını sordum 
evli olduğunu ve kocasını çok sevdiğini söyledi

-Emel: Tüh şu su gibi kızı kaçmış, Murat'cığım ile ne kadar da
yakışırdı, ee Sibel'ciğim Deniz'ciğimde evlenmiş ama
gelinini göremedik, keşke onuda getirseydin

-Defne: Sahi senin gelinin kimlerdendi çıkaramadım şekerim

-Sibel: Hanımlar bu geceyi kimler için düzenledik unutmayın,
sizlerinde bu hayır gecesine yüksek meblağda katkıda bulunacağınızı
umuyorum, konuşma için sahneye çıkmam gerek

Ece'nin yanına bu sefer Murat gelir, Ece ile sohbet etmeye,
ve ona asılmaya çalışır, Ece onu kendisinden uzaklaştırırken
yanlışlıkla garsona çarpar, tepsideki bardaklar yere düşer
Murat garsona bağırıp çağırmaya başlar, Ece Garsona
yardım ederken özür diler ama garson işitme engellidir,
Ece bunu bir süre sonra anlar ve işaret dilinde ondan özür diler,
Murat hala bağırmaya devam ederken Ece sonunda patlar

-Ece: Sorun yok dedim dimi? hatalı olan bendim, artık bağırmayı
keser misiniz kıza? 

-Aydan: Murat ne oluyor?

-Murat: Yok bir şey anne, hadi geceyi zehir etmeyelim,
garson sen işine dön, sende gecenin tadını çıkar anne,
Ece hanımla ben sohbet ediyoruz sadece

-Ece: O sohbet çoktan bitti

Ece garson kızı kaldırır ve ona işaret dili ile işine dönmesini
üzülmemesini, sorun olmadığını söyler

-Aydan: Emel teyzen seni soruyordu, bir merhaba de istersen,
Ece hanım eşiniz buralardaysa tanışmak isterim kendisiyle

-Ece: Maalesef eşim bugün gelemedi, iş seyehatinde
onun yerine derneğinizin bu yardım gecesine ben katılmak istedim

-Murat: Az önceki kabalığım için kusura bakmayın, işini
doğru düzgün yapamayan beceriksizleri görünce sinirleniyorum

-Ece: Hala devam ediyorsunuz, insanları aşağılamak, bağırıp
çağırmak hobiniz herhalde Murat bey, Kusura bakmayın Aydan hanım


Sibel sahneye çıkar konuşmasını yapar, yardımlar toplanır
Ece işitme engelli garson kızı bir yere oturmuş ağlarken görür
işaret dili ile onunla konuşur, onu teselli eder,
Aydan hanımı bulup durumu anlatır, yardım edip edemeyeceklerini
sorar, Aydan ise bunu dernek başkanına iletip ona döneceğini söyler,
kızın numarasını alır, gecenin sonuna gelinmiştir,
Sibel hanım toplanıp çıkacakken Aydan onu yakalar ve
durumu anlatır, Sibel hanım da duruma sonra bakacağını söyler
dışarıya çıkar, Ece'nin gittiğini sanıp biraz caddeye kadar yürümek
için adım attığında bir motorlu ona çarpacakken Ece onu geri çeker
ve Ece'nin ayağı burkulur düşünce, Sibel hanım ise bir yere tutunur

-Ece: İyi misiniz? 

-Sibel: Ne zaman etrafımda olsan uğursuzluk getiriyorsun
uzak dur bendende oğlumdanda, oğlumun parasıyla buralara
geliyorsun, koca parası yiyen zengin avcısısın, davul bile
dengi dengine, çekil şurdan

Sibel bir taksi çevirip çekip gider, Ece üzgündür
yakındaki bir hastanenin aciline gider, ayağına müdehale
edilir, eve gider direk odasına çıkar yorganın altına girer
ve hüngür hüngür ağlar, kayınvalidesinin sözleri çok ağrına ,gitmiştir
ağlarken uyuya kalmıştır, sabah o ayak ile seke seke aşağıya
mutfağa iner ve kayınvalidesi için kahvaltı hazırlar, çayı koyar,
'Her ne olursa olsun, lütfen kahvaltınızı yapmadan dışarı çıkmayın'
diye bir not yazar sonra odasına çıkar, 
Sibel hanım onu görürse kahvaltı yapmadan
derneğe gider diye, kendi odasına tekrar çıkar

Sibel hanım su almak için alt kata iner, sofrayı ve notu görür,
çayın altını söndürür, suyunu alır, tam merdivenden bir iki basamak
çıkmıştır ki, geri döner sofraya oturur

Ece odasında çalışırken, çeviri yaparken kızlar arar
biraz sohbet ederler, sonra Işıl Deniz'in ne zaman geleceğini sorar

-Ece: Yarın gelecek, çok özledim, her gün konuşuyoruz telefonda ama
bir yanım onunla gitmediğime pişman

-Ayşe: Bana bak yoksa kayınvaliden sana zulm mü ediyor?
öyleyse iki kere öksür biz takviye kuvvet olarak geliriz

-Ece: Sağolun kızlar ama bir yanım Deniz ile gitmediğime pişman
dememin sebebi Sibel hanım değil, onun bir zararı yok bana,
sadece Deniz'i çok özledim.

-Işıl: Emin misin? bak gelebiliriz he, yada sen gelsene bugün bize

-Ece: Yok kızlar sağolun, evde işlerim var, daha sonra görüşürüz

Bir süre sonra Ece aşağıya iner, Sibel hanım sofrada oturuyordur
ama bir şey yemiyordur

-Ece: Sofrayı kaldırmak için gelmiştim, bitirmediyseniz ben sizi
rahatsız etmeyeyim

Ece arkasını dönüp gidecekken Sibel onu durdurur

-Sibel: Dün yardım etmeye çalıştığın garson kızı merak etmiyor musun?

-Ece: Nasıl yani, ama siz, nereden?

-Sibel: Derneğin başkanı benim, Aydan bana her şeyi anlattı,
ayrıca seni o kıza yardım ederken de gördüm,
kızın sorunu ile bizzat ben ilgileneceğim fakat
sakın bir daha benim işlerime karışmaya kalkayım deme

-Ece: Çok teşekkür ederim Sibel hanım, o kız ile 
iletişim kurma konusunda bana ihtiyacınız olursa-

-Sibel: Bunu senin için yapmadım, sakın üstüne alınma,
bunu o kızcağız için yapıyorum, gölge etme, işime karışma yeter

-Ece: Peki, nasıl isterseniz

-Sibel: Nereye gidiyorsun? doktorun sana ilaç falan vermedi mi?
otur şuraya, sessizce yap kahvaltını ilaçlarını iç

Ece Sibel'in bu hareketine şaşırır, mutlu olur ama ses çıkarmadan
oturur birkaç bir şey yer, sibel hanım da sofradan kalkmaz
kahvaltısını yapar, Ece ilaçlarını almaya giderken Sibel hanım da
sofrayı toplar, Sibel hanım dışarı çıkar bir kaç saat sonra geri döner
Ece o ayağı ile hem ev işini, hem yemeğini yapıp, sofrasını da
kurmuştur, sofrayı sadece Sibel için hazırlamıştır, kendine
bir servis açmamıştır

Sibel hanım'ın ağzından...

eve geldiğimde ev mis gibi yemek kokuyordu, sofra hazırlanmış
evde tek bir toz dahi görünmüyordu, gözümü boyamaya mı çalışıyor
yoksa gerçekten fazla mı üstüne gidiyorum diye düşünmeye başladım,
üst kata çıktım odasının kapısı aralıktı, elinde örgü bir model
çıkarmaya çalışıyordu, odama geçer gibi yaparken beni gördü
elindekini bırakıp kapıya geldi

-Ece: Yemekler sıcak sofraya oturun lütfen, acıkmışsınızdır

-Sibel: Belli ki sende yememişsin, karnının gurultusundan belli,
al ilacını in aşağıya ye yemeğini

-Ece: Siz?

Sibel bir şey demez odasına geçer, Ece üzgün bir şekilde 
alt kata iner, kendine yemek koyarken Sibel gelir,
Ece hemen ona da servis yapar, konuşmadan yemek yerler
sofrayı birlikte kaldırırlar, mutfağı toplarlar, Sibel hanım
odasına çıkar, Ece de salonda bir süre kitap okuduktan sonra
yavaş yavaş odasına çıkar, merhemini sürer ayağına, ve yatar,
gece'nin bir yarısında Deniz sessiz sedasız eve girer,
Annesini ve Ece'yi uyandırmamak için sessizce üstünü değiştirir
yatağına yatar, Ece'nin kokusunu içine çeker, tam ona sarılacakken
Ece irkilir ve ani bir hareket ile döner canı yansada 
Deniz'i karşısında görünce şaşırır

-Ece: Deniz

-Deniz: Şiiit sessiz ol annemi uyandıracaksın

-Ece: Sen yarın akşam gelmeyecek miydin? neden erken döndün?

-Deniz: Döndüğüme sevinilmedi anlaşılan, ben geri gideyim o zaman

-Ece: Hayır sevinmez olur muyum? bir sorun mu oldu diye merak ettim,
Denizim, ben seni çok özledim, iyi ki geldin

-Deniz: Bende seni çok özledim Ecem, o yüzden erken döndüm,
bir yerin mi ağrıyor senin?

-Ece: Ani hareket yapınca ağrı girdi bileğime, sorun yok

-Deniz: Bileğine mi? Ece ayağına ne oldu? bu nasıl oldu?

Deniz'in yüzü birden ciddileşir, Ece onu sakinleştirmeye çalışır

-Ece: Ben iyiyim, merak etme, zaten geçti sayılır

-Deniz: Bu nasıl oldu dedim

-Ece: Topuklu ayakkabı yüzünden oldu, dengemi kaybettim
ayağımı burktum, büyütülecek bir şey yok, hadi uyuyalım
yorgun değil misin sen

Deniz yataktan kalkar, dolaba yönelir, bir yastık alır
Ece'nin ayağının altına koyar, rahat olduğundan emin olduktan sonra
yatağına yatar, Ece'yi rahatsız etmemek için ona sarılmaz,
ama Ece dayanamaz ve Deniz'i kendine doğru çeker ona sarılır uyur

Sabah  

Deniz ve Ece sabah mis gibi kokularla gözlerini açar
Deniz kokuya daha fazla dayanamaz ve alt kata iner,
Ece ise kayınvalidesi evde olduğu için üstünü değiştirip iner

-Deniz: Günaydın anne, mis gib kokuya uyandım

-Sibel: Günaydın oğlum, gece geldiğini duyunca güzel bir
kahvaltı yapalım dedim, hadi hemen otur çayını koyuyorum

-Deniz: Of of of muhlama da yapmışsın

-Ece: Günaydın Sibel hanım, ben hallederdim, size zahmet olmuş

-Deniz: Aşkım bak muhlama soğuyunca bir şeye benzemez, bence 
hemen otur hakkını verelim bu sofranın

-Ece: Benim yukarıda bir işim vardı, siz yiyin ben onu halledip geliyorum

-Deniz: Ece, nereye gidiyorsun, oturur musun şuraya

-Sibel: aç karnına ilaç mideye dokunur, otur şuraya

Ece sinem hanımla deniz'i yanlız bırakmak istemiştir ama
kayınvalidesi oturmasını istemiştir, Ece'nin içinde ufakta olsa
bir umut belirir

-Sibel: Fuar nasıl geçti?

-Deniz: Gayet güzeldi, verimliydi, siz ne yaptınız nasıl geçti 
yardım gecesi?

-Sibel: Gayet güzeldi, epey yardım toplandı

-Deniz: Hee bu arada hayatım sana topuklu ayakkabı giymek yasak artık

-Ece: o niye o?

-Deniz: Sence? 

-Ece: Deniz yapma, resmi davetlerde vs topuklu giymek zorundayım
biliyorsun, bende bayılmıyorum ama bazen mecbur giyiyorum

-Deniz: düz ayakkabılar en güzeli, ayrıca o açıklamana da inanmadım
haberin olsun, nasıl oldu o bileğin o hale geldi? 

-Ece: Deniz kahvaltını yapar mısın?

-Deniz: Anne sen anlat ne oldu?

-Ece: Deniz, düz yolda yürürken denegemi kaybettim bileğimi burktum
dedim sana daha üsteleme lütfen

-Deniz: Peki öyle olsun, kimlerle tanıştın? Avcı Aydan orada mıydı?

-Sibel: A a Deniz kadına öyle denir mi? duymasın sakın

-Deniz: Ne var ya, avcı değil mi? gelin avcısı, hala bulamamış mı
o çapkın oğluna layık bir gelin?

-Sibel: Bulamamış, bütün gece gözleri genç kızların üzerindeydi
hem annesinin hem oğlunun

-Deniz: Ece sen tanıştın mı onlarla?

-Ece: Evet tanıştım

-Deniz: Ece bak Aydan teyzeden ve Murat'tan uzak dur özellikle,
o adam sana asılmadı dimi?

Ece'nin telefonu çalar Ece telefona cevap için masadan kalkar,
Sibel hanım çayından bir yudum alırken Deniz'e döner

-Sibel: Merak etme, Aydan da Murat'ta karını gözüne kestirmişlerdi,
ama karın onları savuşturdu, evli olduğunu seni sevdiğini söyledi,
Aydan ikna oldu ama Murat biraz daha üsteleyince sert çıkıştı karın
ve onu da savuşturdu

-Deniz: Anne, yoksa sen şu anda gelinini mi koruyorsun?

-Sibel: Öyle bir şey yapmıyorum, olanı söylüyorum

-Deniz: Ama o Murat'a güven olmaz

Ece Masaya döner...

-Ece: Arayan Aydan hanımdı, telefonumu nerden buldu bilmiyorum ama 
seni ve eşini akşam çaya bekliyorum dedi

-Sibel: Sebebi belli, evli olduğuna inanmıyor, Aydan böyle
bir şeye inanana kadar kurcalar

-Deniz: Sen ne dedin?

-Ece: Daveti için teşekkür ettim, geri çevirdim

-Deniz: Şimdi tekrar ara, ve eşimle geleceğiz de
hatta dur ben arayayım

-Ece: Hayır olmaz, sakın

-Deniz: Neden? 

-Ece: Kocamın sen olduğunu bilmiyor, bilmeyecek de

-Deniz: Neden ama? anne sen Ece'yi arkadaşlarına tanıştırmadın mı?

-Sibel: Hayır

-Deniz: Ece telefonunu verir misin bana

Deniz Ece'nin telefonunu alır ve Aydan hanıma mesaj atar
'eşimle görüştüm, akşama geliyoruz'

-Ece: Deniz neden bunu yaptın? anlamıyorsun dimi
Sibel hanım rahatsız oluyor, ama sen inadına bunu yapıyorsun
akşam sen gelme, ben bir şekilde hallederim,
kusura bakmayın Sibel hanım, size afiyet olsun,
sofrayı ben sonra hallederim ben odaya çıkıyorum

-Sibel: Deniz, yanlız bırak, bak hala gelinim olmasını
kabullenemedim bu yüzden onu kimseyle tanıştırmadım,
o ayağıda beni korumak isterken oldu,
bir motor bana çarpacakken bileğini incitti
sana bunuda mı anlatmamıştı

-Deniz: Anne Ece bana senin hakkında asla kötü bir şey söylemez
olanı da anlatmaz, senin Ece'yi ne kadar sevmediğini ve
gelinin olarak görmek istemediğini, Ece'yi zaman zaman
çok üzdüğünü ben biliyorum zaten, o asla anlatmaz ama ben
görüyorum, ne olur bir kerecik onu tanımaya çalışsan,
anne ben karımı çok seviyorum ve onun incinmesine dayanamıyorum,
eline sağlık kahvaltı için, benim hazırlanıp şirkete gitmem lazım

Akşam...

Deniz işten gelir Ece hazırlanmıştır ama ayağı tam 
iyileşmediği halde topuklu ayakkabıyı sevmediği halde
topuklu giymiştir, Deniz oda da üstünü değiştirirken
Ece'nin topuklu ayakkabı giydiğini görür

-Deniz: Ece sen ne yapıyorsun? oturur musun şuraya hemen,
geliyorum

-Ece: Deniz bu kıyafetin altına düz ayakkabı olmaz

-Deniz: Biraz söz dinle söz, ayağın hala iyi değil,
ayrıca sen topuklulardan nefret etmiyor muydun?

-Ece: Evet nefret ediyorum hala, ama bazen mecbur giyiyorum,
ve evet hala iyi değil ayağım, hadi arayıp iptal edelim

-Deniz: Olmaz, 2 dakikaya hazırım, anneme de söyledim ama
gelmiyor, bu arada kendini hiç kimse için tehlikeye atmanı 
istemiyorum, bende dahil

-Ece: Anlamadım!

-Deniz: Bence anladın

-Ece: Tamam, ama sende aynısını yaparsan, mesela bana bir şey olsa,
yada tehlikede olursam, kendini benim için tehlikeye atmayacaksın

-Deniz: o başka, bu başka

-Ece: Bence ikiside aynı şey, hadi kocacım, madem gidiyoruz
geç kalmayalım

Deniz ve Ece Aydan hanımın davetine icabet ederler
Aydan hanım Deniz'i karşısında görünce şaşırır

-Aydan: Deniz! sen... yoksa 

-Deniz: Evet Aydan hanım'cığım Ece'nin eşi benim

-Ece: Söylemediğim için üzgünüm Aydan hanım

-Aydan: E bu durumda Sibel'ciğim senin kayınvaliden oluyor,
ama Sibel neden davette gelinini tanımıyormuş gibi yaptı ki

-Ece: O gün özel bir gündü, o yüzden sizi benimle tanıştırmamasını
ben rica ettim, günün anlam ve öneminin odağı değişmesin diye

-Aydan: Anladım, ay çok güzelsin Ece'ciğim ya, hadi buyrun 
şöyle geçelim, Murat'da birazdan gelir

-Ece: Teşekkür ederim Aydan hanım, o sizin güzel bakışınız

Bir saat sonra çaylar içilirken Murat elinde çiçekle gelir,
hem annesine hemde Ece'ye almıştır, Deniz Murat'ı görünce
ciddileşir

-Murat: Geç kaldım kusura bakmayın, biraz trafik vardı,
Valide Sultan'ım bu senin için

-Aydan: Ayyy yine çok zarifsin oğlum

-Murat: Bu da sizin için Ece hanım, sizin kadar güzel olmasa da

-Deniz: Yalnız Murat, KARIM demet çiçek sevmez

-Murat: Aa öyle mi bilmiyordum

-Ece: Evet demet çiçek sevmem, çünkü çiçekler dalında güzeldir,
yinede teşekkür ederim düşünüp aldığınız için

Ece çiçeği alınca Deniz çok bozulur
Biraz daha oturur sohbet ederler, Aydan derneğin faliyetlerinden
bahseder, Ece'de çok detay vermeden Tercümanlık yaptığını söyler,
Deniz ise karısını öve öve bitiremez, derken kalkma vakti gelmiştir

-Aydan: Bir dahakine Sibel'ciğimi de bekliyorum

-Ece: Elbette kendisine ileteceğim, her şey çok güzeldi,
teşekkürler Aydan hanım

-Murat: Görüşmek üzere Ece

Deniz ve Ece Araba'ya binerler ve Deniz yolda giderken bir konteynır'ın
yanında durur, arabadan iner ve Ece'nin elinde tuttuğu çiçek demetini
alır çöpe atar

-Ece: Deniz ne yapıyorsun? neden attın çiçeği çöpe?

-Deniz: Sen atmayı düşünmüyordun galiba, yada kurutup
defter arasında saklamayı falan mı tercih ederdin

-Ece: Sen ne dediğini bilmiyorsun bence

-Deniz: Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum, seni uyardım dimi
o herif çapkının teki dedim, gözümün önünde sana asılmaya kalkıyor,
ve sen onun verdiği çiçeği alıyorsun, o herife gülüyorsun birde

-Ece: Deniz senin derdin ne? 

-Deniz: Benim derdim sensin

-Ece: Sana dert mi oluyorum? 

-Deniz: Onu demek istemediğimi biliyorsun, çarpıtma

-Ece: Sen kendine mi güvenmiyorsun yoksa bana mı?

-Deniz: Bunu cidden soruyor musun? bu soruyu daha ne kadar
cevaplamam gerekiyor? ömür boyu bu soruya maruz kalacak mıyım?
o çiçeği almamalıydın, eve geldik

İkiside arabadan iner odalarına gider, üzerlerini değiştirirler,
Ece hiç konuşmadan kitabını okumak için açar, Deniz ise
çalışma odasına gider biraz çalışır, sonra salonda annesiyle
oturur sohbet eder, annesi odasına çıkınca, bahçeye çıkar
biraz oturur, Ece Deniz'i camdan görür 'Keçi' der,
ve yatar sağa döner, sola döner uyku tutmaz, Deniz gelir
yatağa yatar ve sırtını Ece'ye döner, onu da uyku tutmaz ve
ikiside konuşmadan birbirlerine döner uyurlar

Ertesi gün Ece yardım için Işıl'a gider, Ayşe'de oradadır,
Işıl'dan Ece'nin onlarda olduğunu öğrenen Deniz, gün içinde
çeşit çeşit saksı çiçekleri yollar

-Işıl: Kız bana bak senin bu kocan bir haltlar mı karıştırdı
bu kadar çiçek neden yolluyor?

-Ayşe: Yapmış bir odunluk bencede

-Ece: Kocama öyle demeyin kızlar, dün Deniz ile aramızda ufak bir
kıskançlık krizi meselesi oldu, o yüzden yolluyor muhtemelen

-Işıl: Hemen anlatıyorsun, ne oldu?

-Ece: Şöyle ki...

Ece olanın bir kısmını anlatır, kızlar gülmeye başlar

-Işıl: Kızım sende neden alıyorsun çiçeği, haklı gıcık olmakta

-Ece: Nezaketen aldım ya

-Ayşe: Anlattığına göre, Deniz kendini zor tutmuş o adama kafa göz
dalmamak için

-Ece: Öyle gerçekten, Aydan hanıma ve ilyas bey'e saygısından
tuttu kendini ama oradan ayrıldığımızda da bana patladı

-Işıl: Bu akşam yemeğe kalsanıza kızlar ya

-Ayşe: Ben kalırım, Minoşumla oynarız hem

-Ece: Ben kalamam maalesef kızlar, Sibel hanım bizde biliyorsunuz,
eve gidip yemek yapmam lazım

-Işıl: Peki sen bilirsin, çiçeklerini unutma

-Ece: Bunlar senin bahçene çok güzel olur, oraya dik mutlaka

-Ayşe: Sen gülü seviyorsun, bari gülü al, adam o kadar yollamış

-Ece: Tamam gülü alıyorum, sonra görüşürüz kızlar

Ece eve gider yemekler pişerken sofrayı hazırlar
Deniz arar ama Ece açmaz, eve gelince hepberaber
yemek yerler ve Deniz bir şey söyleyecekken Ece
Sibel hanıma bakar

-Ece: Sibel hanım, Aydan hanımdan duydum yarın dernek olarak
sık sık gittiğiniz Çiçek Bahçesi yurduna, müsaade ederseniz
bende gelebilir miyim?

-Sibel hanım: Neden gelmek istiyorsun? göz boyamak için mi?

-Deniz: Anne lütfen

-Ece: Öyle bir niyetim yok, sadece benimde bir faydam olsun
istiyorum

-Sibel hanım: Aydana gelicem dediysen gel

-Ece: Aydan hanıma bir şey söylemedim, gel yada gelme demesi
önemli değil, ben sizin ne düşündüğünüzü önemsiyorum

-Sibel: iyi gel, sabah 10'da yurtta olacağız, eline sağlık,
ben odaya çıkıyorum oğlum


Sibel hanım odasına çıkınca, Ece sofrayı toplamaya başlar
Deniz Ece'ye yardım eder, salona geçerler
Ece tv izlerken, Deniz'de ona yandan yandan bakar
dayanamaz konuşmaya başlar

-Deniz: Bugün telefonlarıma cevap vermedin, mesajlarıma dönmedin
bana hala kızgın mısın?

-Ece: Yoo yoğundum görmemişimdir

-Deniz: Hmm eminmisin? çiçekleri mi beğenmedin?

-Ece: Işıl'ın bahçesine daha çok yakışacaklarını düşündüm

-Deniz: Hala kızgınsın yani, tamam odunluk ettim
o adam sana çiçek verdiği anda gözüm karardı, sana patladım,
özür dilerim, bir daha daha dikkatli olacağım

Ece ayağa kalkar ve bahçeye çıkar, gül saksısını alır

-Ece: Bana yardım eder misin sevgilim

-Deniz: Bu benim sana gönderdiğim gül değil mi?
zevkle yardım ederim aşkım

-Ece: Deniz sabah bana bir konuda yardım eder misin?

-Deniz: Elbette aşkım, ne istersen

-Ece: Aslında yarın gideceğimiz yetimhaneye sık sık gidiyorum ben,
çocukların oyuncaktan ziyade kıyafet ihtiyaçları, kırtasiye,
kitap ihtiyaçları daha çok oluyor, 
biliyorum dernek her şeyi düşünmüştür ama,
bana alışverişte seçim konusunda yardım eder misin?

-Deniz: Elbette yardım ederim, benim güzel kalpli karım,
hatta yarın bende sizle geliyorum, hadi şu çiçeği dikelim,
bu arada yeri ve zamanı mı bilmiyorum ama Jino Kore'ye dönmek
istiyor, ve bu sefer giderse bir daha döndüremeyebiliriz,
o konuda kararını verebildin mi?

Devam Edecek...
--------------------